Suriye'de Emperyalist Dizayn

GİRİŞ: 11.12.2024 19:34      GÜNCELLEME: 11.12.2024 19:34
Rasthaber -  Başlığımız Evrensel Gazetesi'nin 9 Aralık 2024 tarihli manşeti. Alt yazı ise şöyle: "ABD-İsrail ile müttefiklerinin kazandığı yeni dönem." Bu manşet ve alt başlık elbette ki, acı da olsa bir gerçeği ibraz ediyor. Çünkü baştan beri bu projede üst akıl olarak emperyalist ABD ve perde arkasındaki sinsi İsrail'i görüyoruz. Suriye'de yeni dönem böyle başlıyor.

Emperyalist ABD'nin bölgede giremediği tek Arap ülkesi Suriye idi. Sonunda kullanışlı aparatları vasıtasıyla oraya da girmeyi başardı. ABD, BOP adına önce eski Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu Esad'a elçi olarak gönderdi ve tahkim yasalarının kabul edilmesini istedi. Esad kabul etmeyince düğmeye basıldı ve o güne kadar "kardeşim Esad" bir anda "katil Esad"a dönüştü. Bu zokayı yiğenler yedi, yutanlar yuttu. Daha önceki makalemizde, "mayın eşekleri" metaforunu Şam düşmeden kullanmıştık. İsabet etmişiz. Yazdıklarımızın arkasındayız. Keşke yanılıyor olsak. Fakat "Perşembenin geliş çarşambadan bellidir" kabilinden olanlar oldu. İlerleyen süreçte BOP projesiyle ilgili yaşanacaklar daha net görülecektir.

Aydınlık Gazetesi ise aynı gün, "ABD ve İsrail ile neyin bayramını kutluyorsunuz?" başlığını atmıştı. Elbette garipsenecek ve ironik bir durum var ortada. Emperyalist ABD ve Siyonist çete bu gelişmeden gayet memnun çünkü kendilerine alan açıldı. Peki sözüm ona bizim ana akım medyaya ne oluyor? Onlar neyin kutlamasındalar. Hem Birleşmiş Milletler ve hem Türkiye Cumhuriyeti nezdinde terörist olan bir örgüt Suriye'yi ele geçiriyor, bizimkiler adeta zil takıp oynayacaklar. Bu kadar mı beyinler ve algılar iğdiş edilmiş?

HTŞ terör örgütü sözcüleri henüz Şam düşmeden İsrail'e büyükelçilik açacaklarının ve diplomatik ilişkilere gireceklerinin taahhüdünde bulundular...

Netenyahu'nun son beyanatlarını gördünüz, bu gelişmeyi büyük bir memnuniyet içerisinde karşılıyor. "Artık Esad rejimi ile birlikte İran ve Hizbullah tehlikesinden kurtulduk" diye mutluluğunu dile getirdi. Ortak düşmanlar ortak dostlukları beraberinde getirir. Bunlarınki de o hesap...

Bakınız, büyük şeytan ABD 50 bin TIR dolusu silahla sadece YPG/PKK'yı değil, dünyanın birçok ülkesinden bindirilmiş kıtalar olarak Suriye'ye sokulan ve yerel teröristlerle entegre edilen grupları da donattı. ABD, sicili bozuk olan El-Nusra ve IŞİD gibi örgütleri tasfiye  edip isim değişikliğine gitti ve HTŞ'nin kurulması ve dizayn edilmesinde "üst akıl" olarak öncülük etti. Erdoğan, "ÖSO'yu Obama döneminde ABD ile birlikte biz kurduk" demişti. İlerleyen süreçte ÖSO dahil olmak üzere irili ufaklı birçok silahlı örgüt HTŞ bayrağı altında birleşti. Bu nedenle olsa gerek, HTŞ terör örgütü ile ilgili beyanatlarda Ankara daha temkinli davranıyor. Fakat ve elbette ki, bu yapıya üstü örtülü olarak Ankara'nın de katkıları olduğu kanaatindeyiz. Bazı beyanatlar bu savımızı doğrular nitelikte. Akla gelen soru, Siyonist çete ile organik bağ içerisinde olan ABD dinci olduğu bilinen bu silahlı örgütlere neden yardım ediyor? Aslında olay çok basit. Uzun yıllardan beri İran'dan Filistinli gruplara ve Hizbullah'a gönderilen silahların sevkiyatına yardımcı olan Esad rejimini yıkıp yerine İsrail'e karşı hiçbir tehdit oluşturmayan, İsrail ile barış masasına oturup Filistin davasına ihanet edecek bir yapının işbaşına getirilme düşüncesi ABD'nin ve Siyonist çetenin öncül hedef projesi idi. Hayata geçirilen de bundan ibarettir. ABD'nin hem petrol bölgelerinde yeni sömürü alanları ikâme etmek, hem İsrail'in işgalini genişletmek adına bu yapıyı oluşturmada öncülük etmesi gayet anlaşılır bir durum. Maksat belli. ABD, HTŞ'yi eğitip donatmak için anlaşma masasına oturduğunda bir takım şartlar öne sürmüştü: "22 Arap ülkesi içerisinde Suriye hariç diğerleri ile iyi ilişkiler içerisindeyiz. Bunlar Gazze ve Batı Şeria dahil olmak üzere Filistin'in topyekûn yok edilmesi hususunda bize zorluk çıkarmıyor. Bütün taleplerimizi itirazsız kabul ediyorlar. Örneğin, Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilân ettik seslerini çıkarmadılar. Gazze'nin haritadan silinmesi ve Gazze halkının 50 yıllığına Sina Yarımadası'na yerleştirme planımıza itiraz etmeyip "Yüzyılın Anlaşması" ve "Abraham Sözleşmesi"ne imza attılar. 14 aydan bu yana İsrail Gazze'de süpürme harekâtı yapıyor, hiçbir Arap ülkesinden ses yok, hatta diğer Müslüman ülkeler de öyle. Sadece İran'ın konsolide ettiği Suriye, Lübnan, Irak ve Yemen bize sorun çıkarıyor. Özellikle Suriye'deki Esad hükümeti yıllardan beri İran'ın Filistinli mücahid gruplara ve Hizbullah'a gönderdiği silahların sevkiyatına lojistik destek sağlamaktadır. Bu durum Gazze'nin ilhakında İsrail'in ziyadesiyle işini zorlaştırıyor. Bu yüzden Esad rejimi ivedilikle yıkılmalı. Bu yıkım için sizi eğitip donatacağız." Evet, sayın okuyucumuz mesele bu ancak, söz konusu anlaşma koşulları elbette ki aktardığımız şekilde dile getirilmedi. Çünkü muhatab alınan kitle sonuçta kendilerini İslâm'a isnat ediyor. Şu hâlde terör örgütü liderlerini ikna etmek için masaya oturulduğunda manipülatif bir şekilde duyguları galeyana getirip kin ve düşmanlığın körüklendiği laflar edildi. Şöyle ki: "Bildiğiniz üzere 1963 yılından itibaren Suriye'ye dinsiz/komünist Baas rejimi hükmediyor. 1970 yılından beri ise Ehl-i Sünnet düşmanı Alevî/Nusayrî olan Esad ailesi yönetiyor. Bu rejim kurulduğundan beri Ehl-i Sünnet Müslümanlara zulmediyor. En son çatışmalarda varil bombaları ile Sünnîlere yönelik katliamlar yaptı. Bununla yetinmeyip kimyasal bombalar kullandı. Çocuklar, ve bebekler dahil olmak üzere Sünnî halkı kimyasallarla katletti." (Sayın okuyucumuz bu mizanseni "Beyaz Baretliler" yapmıştı. "Beyaz Baretliler" Hollywood çekimlerine özgü profesyonellikte son derece etkileyici ve manipülatif görselleri piyasaya sürmüştü. Hatırlayın küçük yaşta çocuk ve bebekler bir kapalı spor salonuna tıkıştırılıp, üstleri başları soyularak ağızlara köpük sıkılmış vaziyette videoları çekilmişti. Hazırladıkları bu sahte sahneler sansasyonel efektli görseller eşliğinde medyaya servis edilmişti. Diğer bir husus ise Sünnî Gazze halkı için bu kadar bedel ödeyen Esad rejimi Suriye halkının Sünnî olanları'nı neden katletsin? Buna ancak IQ'su (intelligence quotient) düşük olan ahmaklar inanır.)

Bakınız teröristleri ikna için daha neler söylüyorlar: "İran ve Hizbullah’ın devreye girmesiyle bu zulüm daha da arttı. Hatırlayınız, Kasım Süleymani askerlerine ismi Aişe olan kızlara tecavüz edilmesini emretmişti. 'Öldüreceğiniz insanlar arasında önceliğiniz ismi Ömer ve Ebubekir olanlar olsun' diye talimat veriyordu. İşte bu Rafizîlerden, bu kâfir Şiîlerden, bu Alevî/Nusayrilerden Suriye'yi temizlemelisiniz. Eğitip donatmak başta olmak üzere size her türlü yardıma hazırız" dediler. Böylesine çirkin, böylesine pespaye iftiralarla cahil insanlar üzerinde algı oluşturmaya çalıştılar. Ana akım medya trolleri ve bir takım cemaat liderleri aynı iftira ve çirkin söylemleri 13 yıldan beri dile getirerek halkımızı iran'a, Hizbullah'a ve Esad rejimine karşı kin ve düşmanlığa tahrik edip durdular. Bazı cahil gençler bu sözlerin tesirinde kalarak gidip HTŞ saflarına katıldılar. Daha önceleri aynı yönlendirmelerle IŞİD'e katılanlar olmuştu. Hatta iki Türk askerini yakanlar da yaptıkları hunharlık esnasında konuştukları Türkçe'den anlaşıldığı üzere Türkiyeli idiler. O dönemi hatırlayınız, IŞİD teröristleri tarafından ele geçirilen insanlar demir kafeslerin içerisine konularak sadistçe suda boğuldular. Yüzlerce insana diz çöktürüp kafalarına sıkılarak öldürüldüler. Otomobilin içerisine tıkıştırılan insanlar bazuka ile imha edildiler. Pikabın üzerinde 8 yaşında çocuğun tekbirler eşliğinde kafası kesildi. Namaz rekatlarını bilmeyen Alevî TIR şoförleri kurşuna dizildi. Daha nice insanlık dışı yöntemlerle ve en vahşiyane usullerle insanlar katledildi...

Sonuç itibariyle İdlib kırsalında ABD'li uzman subaylar tarafından iki yıllık savaş eğitiminden geçen 70 bin dolayında HTŞ teröristi için düğmeye basıldı. İlginç olan bu düğmeye basmak eylemi İsrail ile Hizbullah arasında sağlanan ateşkesten 6 saat sonra yapıldı. (27 Kasım 2024)

İlk etapta Halep, akabinde Hama ve Humus işgal edildi. Bu gelişme karşısında İranlı yetkililerle durum değerlendirmesi yapan Esad iki seçenekle karşı karşıya kalmıştı. Ya son nefere kadar savaşıp on binlerce, hatta belki de yüzbinlerce insanın ölümüne sebebiyet verilecek veya İranlı yetkililerin sözünü dinleyip ülkesini terk edecekti. Nitekim Esad, ikinci seçenekle erdemli bir tavır sergileyip ailesiyle birlikte Rusya’ya gitmeyi tercih etti. Kremlin "insanî kaygılarla" sığınma talebini kabul etti. Sonuçta, Esad ve ailesi Suriye'yi terk edince Şam rahat bir şekilde ele geçirilmiş oldu. (8 Aralık 2024)

Şimdi merak konusu olan Suriye'de tesis edilecek yeni yönetimin ideolojik yapısı ve yol haritası nasıl olacak? Taahhüd ettikleri şekilde işgalci İsrail ile barış masasına oturup, "Yüzyılın Anlaşması ve Abraham Sözleşmesi"ne imza atacaklar mı? Filistin davasına diğer Arap ülkeleri gibi ihanet etmiş olarak İsrail'e Şam'da büyükelçilik açacaklar mı?

Temennimiz o ki, böyle bir yanlış yapmasınlar. Zaten töhmet altındalar. Çünkü 22 Arap ülkesi içerisinde en "ehven-i şer" olan ve yıllardır Filistin davasına sahip çıkan bir rejime karşı silahlı başkaldırıda bulundular, çıkardıkları iç savaşla bir milyon dolayında insanın ölümüne sebebiyet verdiler, milyonlarca insanın doğup büyüdükleri topraklarını terk etmelerine neden oldular. Bir taraftan Hizbullah'ı meşgul ederek, diğer taraftan Suriye'nin Gazze'ye yönelik lojistik desteğine engel olarak kan içici İsrail tarafından Gazze'nin daha rahat bombalamasına olanak sağladılar. Yine eleştirildikleri husus, bugüne kadar mazlum Gazze halkı için İsrail'e bir kurşun sıkmayışları. Şimdiden sonra neler olacak merak konusu?

Esad rejimi yıkılmasını fırsata dönüştüren kan içici Netanyahu "1970 yılında yapılan anlaşma hükmünü yitirmiştir" diyerek iki gündür Suriye'nin stratejik noktalarını ve askerî tesislerini bombalatmaya başladı. Bu bombardımanlarda 300'ün üzerinde hedef vuruldu. Üstelik HTŞ terör örgütü liderleri Siyonist çeteye saldırmazlık ve barışçıl ilişkiler için teminat vermişti. Anlaşılan o ki, işgalci İsrail itimat etmiyor ve işi şansa bırakmıyor. Niyeti Arz-ı Mevud  adına Suriye'yi işgal etmek olan İsrail bu flu durum fırsatını kaçırmadan Suriye'yi işgale koyuldu bile. An itibariyle tanklarıyla/toplarıyla Golan Tepeleri'nin güneyinden ilerleyip Şam'a 20 km yaklaştılar. Şimdiden çok kötü senaryolar üretiliyor veya çok kötü şeyler akla geliyor. Bu kaos ortamını fırsata dönüştüren İsrail Suriye'yi tamamen işgale mi girişiyor?

Bir tarafta Gazze bitme noktasında geldi, diğer tarafta Suriye'yi işgal hazırlığı. Ey aklı evveller bu gidişle sevinçleriniz kursaklarınızda kalacak...

İvedilikle D-8 veya muadili bir proje hayata geçirilip aktive edilmeli.  Vesselâm...

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM