Emperyalist ABD'nin bölgede giremediği tek Arap ülkesi
Suriye idi. Sonunda kullanışlı aparatları vasıtasıyla oraya da girmeyi başardı.
ABD, BOP adına önce eski Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu Esad'a elçi olarak
gönderdi ve tahkim yasalarının kabul edilmesini istedi. Esad kabul etmeyince
düğmeye basıldı ve o güne kadar "kardeşim Esad" bir anda "katil
Esad"a dönüştü. Bu zokayı yiğenler yedi, yutanlar yuttu. Daha önceki
makalemizde, "mayın eşekleri" metaforunu Şam düşmeden kullanmıştık.
İsabet etmişiz. Yazdıklarımızın arkasındayız. Keşke yanılıyor olsak. Fakat
"Perşembenin geliş çarşambadan bellidir" kabilinden olanlar oldu.
İlerleyen süreçte BOP projesiyle ilgili yaşanacaklar daha net görülecektir.
Aydınlık Gazetesi ise aynı gün, "ABD ve İsrail ile
neyin bayramını kutluyorsunuz?" başlığını atmıştı. Elbette garipsenecek ve
ironik bir durum var ortada. Emperyalist ABD ve Siyonist çete bu gelişmeden
gayet memnun çünkü kendilerine alan açıldı. Peki sözüm ona bizim ana akım
medyaya ne oluyor? Onlar neyin kutlamasındalar. Hem Birleşmiş Milletler ve hem
Türkiye Cumhuriyeti nezdinde terörist olan bir örgüt Suriye'yi ele geçiriyor,
bizimkiler adeta zil takıp oynayacaklar. Bu kadar mı beyinler ve algılar iğdiş edilmiş?
HTŞ terör örgütü sözcüleri henüz Şam düşmeden İsrail'e
büyükelçilik açacaklarının ve diplomatik ilişkilere gireceklerinin taahhüdünde
bulundular...
Netenyahu'nun son beyanatlarını gördünüz, bu gelişmeyi büyük
bir memnuniyet içerisinde karşılıyor. "Artık Esad rejimi ile birlikte İran
ve Hizbullah tehlikesinden kurtulduk" diye mutluluğunu dile getirdi. Ortak
düşmanlar ortak dostlukları beraberinde getirir. Bunlarınki de o hesap...
Bakınız, büyük şeytan ABD 50 bin TIR dolusu silahla sadece
YPG/PKK'yı değil, dünyanın birçok ülkesinden bindirilmiş kıtalar olarak
Suriye'ye sokulan ve yerel teröristlerle entegre edilen grupları da donattı.
ABD, sicili bozuk olan El-Nusra ve IŞİD gibi örgütleri tasfiye edip isim değişikliğine gitti ve HTŞ'nin
kurulması ve dizayn edilmesinde "üst akıl" olarak öncülük etti.
Erdoğan, "ÖSO'yu Obama döneminde ABD ile birlikte biz kurduk"
demişti. İlerleyen süreçte ÖSO dahil olmak üzere irili ufaklı birçok silahlı
örgüt HTŞ bayrağı altında birleşti. Bu nedenle olsa gerek, HTŞ terör örgütü ile
ilgili beyanatlarda Ankara daha temkinli davranıyor. Fakat ve elbette ki, bu
yapıya üstü örtülü olarak Ankara'nın de katkıları olduğu kanaatindeyiz. Bazı
beyanatlar bu savımızı doğrular nitelikte. Akla gelen soru, Siyonist çete ile
organik bağ içerisinde olan ABD dinci olduğu bilinen bu silahlı örgütlere neden
yardım ediyor? Aslında olay çok basit. Uzun yıllardan beri İran'dan Filistinli
gruplara ve Hizbullah'a gönderilen silahların sevkiyatına yardımcı olan Esad
rejimini yıkıp yerine İsrail'e karşı hiçbir tehdit oluşturmayan, İsrail ile
barış masasına oturup Filistin davasına ihanet edecek bir yapının işbaşına
getirilme düşüncesi ABD'nin ve Siyonist çetenin öncül hedef projesi idi. Hayata
geçirilen de bundan ibarettir. ABD'nin hem petrol bölgelerinde yeni sömürü
alanları ikâme etmek, hem İsrail'in işgalini genişletmek adına bu yapıyı
oluşturmada öncülük etmesi gayet anlaşılır bir durum. Maksat belli. ABD, HTŞ'yi
eğitip donatmak için anlaşma masasına oturduğunda bir takım şartlar öne
sürmüştü: "22 Arap ülkesi içerisinde Suriye hariç diğerleri ile iyi
ilişkiler içerisindeyiz. Bunlar Gazze ve Batı Şeria dahil olmak üzere
Filistin'in topyekûn yok edilmesi hususunda bize zorluk çıkarmıyor. Bütün
taleplerimizi itirazsız kabul ediyorlar. Örneğin, Kudüs'ü İsrail'in başkenti
ilân ettik seslerini çıkarmadılar. Gazze'nin haritadan silinmesi ve Gazze
halkının 50 yıllığına Sina Yarımadası'na yerleştirme planımıza itiraz etmeyip "Yüzyılın
Anlaşması" ve "Abraham Sözleşmesi"ne imza attılar. 14 aydan bu
yana İsrail Gazze'de süpürme harekâtı yapıyor, hiçbir Arap ülkesinden ses yok,
hatta diğer Müslüman ülkeler de öyle. Sadece İran'ın konsolide ettiği Suriye,
Lübnan, Irak ve Yemen bize sorun çıkarıyor. Özellikle Suriye'deki Esad hükümeti
yıllardan beri İran'ın Filistinli mücahid gruplara ve Hizbullah'a gönderdiği
silahların sevkiyatına lojistik destek sağlamaktadır. Bu durum Gazze'nin
ilhakında İsrail'in ziyadesiyle işini zorlaştırıyor. Bu yüzden Esad rejimi
ivedilikle yıkılmalı. Bu yıkım için sizi eğitip donatacağız." Evet, sayın
okuyucumuz mesele bu ancak, söz konusu anlaşma koşulları elbette ki
aktardığımız şekilde dile getirilmedi. Çünkü muhatab alınan kitle sonuçta
kendilerini İslâm'a isnat ediyor. Şu hâlde terör örgütü liderlerini ikna etmek
için masaya oturulduğunda manipülatif bir şekilde duyguları galeyana getirip
kin ve düşmanlığın körüklendiği laflar edildi. Şöyle ki: "Bildiğiniz üzere
1963 yılından itibaren Suriye'ye dinsiz/komünist Baas rejimi hükmediyor. 1970
yılından beri ise Ehl-i Sünnet düşmanı Alevî/Nusayrî olan Esad ailesi
yönetiyor. Bu rejim kurulduğundan beri Ehl-i Sünnet Müslümanlara zulmediyor. En
son çatışmalarda varil bombaları ile Sünnîlere yönelik katliamlar yaptı.
Bununla yetinmeyip kimyasal bombalar kullandı. Çocuklar, ve bebekler dahil
olmak üzere Sünnî halkı kimyasallarla katletti." (Sayın okuyucumuz bu
mizanseni "Beyaz Baretliler" yapmıştı. "Beyaz Baretliler"
Hollywood çekimlerine özgü profesyonellikte son derece etkileyici ve
manipülatif görselleri piyasaya sürmüştü. Hatırlayın küçük yaşta çocuk ve
bebekler bir kapalı spor salonuna tıkıştırılıp, üstleri başları soyularak
ağızlara köpük sıkılmış vaziyette videoları çekilmişti. Hazırladıkları bu sahte
sahneler sansasyonel efektli görseller eşliğinde medyaya servis edilmişti.
Diğer bir husus ise Sünnî Gazze halkı için bu kadar bedel ödeyen Esad rejimi
Suriye halkının Sünnî olanları'nı neden katletsin? Buna ancak IQ'su
(intelligence quotient) düşük olan ahmaklar inanır.)
Bakınız teröristleri ikna için daha neler söylüyorlar:
"İran ve Hizbullah’ın devreye girmesiyle bu zulüm daha da arttı.
Hatırlayınız, Kasım Süleymani askerlerine ismi Aişe olan kızlara tecavüz
edilmesini emretmişti. 'Öldüreceğiniz insanlar arasında önceliğiniz ismi Ömer
ve Ebubekir olanlar olsun' diye talimat veriyordu. İşte bu Rafizîlerden, bu
kâfir Şiîlerden, bu Alevî/Nusayrilerden Suriye'yi temizlemelisiniz. Eğitip
donatmak başta olmak üzere size her türlü yardıma hazırız" dediler.
Böylesine çirkin, böylesine pespaye iftiralarla cahil insanlar üzerinde algı
oluşturmaya çalıştılar. Ana akım medya trolleri ve bir takım cemaat liderleri
aynı iftira ve çirkin söylemleri 13 yıldan beri dile getirerek halkımızı
iran'a, Hizbullah'a ve Esad rejimine karşı kin ve düşmanlığa tahrik edip
durdular. Bazı cahil gençler bu sözlerin tesirinde kalarak gidip HTŞ saflarına
katıldılar. Daha önceleri aynı yönlendirmelerle IŞİD'e katılanlar olmuştu.
Hatta iki Türk askerini yakanlar da yaptıkları hunharlık esnasında konuştukları
Türkçe'den anlaşıldığı üzere Türkiyeli idiler. O dönemi hatırlayınız, IŞİD
teröristleri tarafından ele geçirilen insanlar demir kafeslerin içerisine
konularak sadistçe suda boğuldular. Yüzlerce insana diz çöktürüp kafalarına
sıkılarak öldürüldüler. Otomobilin içerisine tıkıştırılan insanlar bazuka ile
imha edildiler. Pikabın üzerinde 8 yaşında çocuğun tekbirler eşliğinde kafası
kesildi. Namaz rekatlarını bilmeyen Alevî TIR şoförleri kurşuna dizildi. Daha
nice insanlık dışı yöntemlerle ve en vahşiyane usullerle insanlar katledildi...
Sonuç itibariyle İdlib kırsalında ABD'li uzman subaylar
tarafından iki yıllık savaş eğitiminden geçen 70 bin dolayında HTŞ teröristi
için düğmeye basıldı. İlginç olan bu düğmeye basmak eylemi İsrail ile Hizbullah
arasında sağlanan ateşkesten 6 saat sonra yapıldı. (27 Kasım 2024)
İlk etapta Halep, akabinde Hama ve Humus işgal edildi. Bu
gelişme karşısında İranlı yetkililerle durum değerlendirmesi yapan Esad iki
seçenekle karşı karşıya kalmıştı. Ya son nefere kadar savaşıp on binlerce,
hatta belki de yüzbinlerce insanın ölümüne sebebiyet verilecek veya İranlı
yetkililerin sözünü dinleyip ülkesini terk edecekti. Nitekim Esad, ikinci
seçenekle erdemli bir tavır sergileyip ailesiyle birlikte Rusya’ya gitmeyi
tercih etti. Kremlin "insanî kaygılarla" sığınma talebini kabul etti.
Sonuçta, Esad ve ailesi Suriye'yi terk edince Şam rahat bir şekilde ele
geçirilmiş oldu. (8 Aralık 2024)
Şimdi merak konusu olan Suriye'de tesis edilecek yeni
yönetimin ideolojik yapısı ve yol haritası nasıl olacak? Taahhüd ettikleri
şekilde işgalci İsrail ile barış masasına oturup, "Yüzyılın Anlaşması ve
Abraham Sözleşmesi"ne imza atacaklar mı? Filistin davasına diğer Arap
ülkeleri gibi ihanet etmiş olarak İsrail'e Şam'da büyükelçilik açacaklar mı?
Temennimiz o ki, böyle bir yanlış yapmasınlar. Zaten töhmet
altındalar. Çünkü 22 Arap ülkesi içerisinde en "ehven-i şer" olan ve
yıllardır Filistin davasına sahip çıkan bir rejime karşı silahlı başkaldırıda
bulundular, çıkardıkları iç savaşla bir milyon dolayında insanın ölümüne
sebebiyet verdiler, milyonlarca insanın doğup büyüdükleri topraklarını terk
etmelerine neden oldular. Bir taraftan Hizbullah'ı meşgul ederek, diğer
taraftan Suriye'nin Gazze'ye yönelik lojistik desteğine engel olarak kan içici
İsrail tarafından Gazze'nin daha rahat bombalamasına olanak sağladılar. Yine
eleştirildikleri husus, bugüne kadar mazlum Gazze halkı için İsrail'e bir
kurşun sıkmayışları. Şimdiden sonra neler olacak merak konusu?
Esad rejimi yıkılmasını fırsata dönüştüren kan içici
Netanyahu "1970 yılında yapılan anlaşma hükmünü yitirmiştir" diyerek
iki gündür Suriye'nin stratejik noktalarını ve askerî tesislerini bombalatmaya
başladı. Bu bombardımanlarda 300'ün üzerinde hedef vuruldu. Üstelik HTŞ terör
örgütü liderleri Siyonist çeteye saldırmazlık ve barışçıl ilişkiler için
teminat vermişti. Anlaşılan o ki, işgalci İsrail itimat etmiyor ve işi şansa
bırakmıyor. Niyeti Arz-ı Mevud adına
Suriye'yi işgal etmek olan İsrail bu flu durum fırsatını kaçırmadan Suriye'yi
işgale koyuldu bile. An itibariyle tanklarıyla/toplarıyla Golan Tepeleri'nin
güneyinden ilerleyip Şam'a 20 km yaklaştılar. Şimdiden çok kötü senaryolar
üretiliyor veya çok kötü şeyler akla geliyor. Bu kaos ortamını fırsata
dönüştüren İsrail Suriye'yi tamamen işgale mi girişiyor?
Bir tarafta Gazze bitme noktasında geldi, diğer tarafta
Suriye'yi işgal hazırlığı. Ey aklı evveller bu gidişle sevinçleriniz
kursaklarınızda kalacak...
İvedilikle D-8 veya muadili bir proje hayata geçirilip
aktive edilmeli. Vesselâm...