Hamas, İsrail'e savaş açtı. Faşist
Netanyahu, karşılığını çoluk çocuk demeden herkesi katlederek verdi.
AKP iktidarı haklı olarak tepki gösterdi, her
fırsatta Netanyahu’yu kınadı, katliamların durdurulması için dünyayı harekete
geçirmeye çalıştı. Keza:
AKP’ye yakın sivil toplum kuruluşları mitingler, yürüyüşler
yaptı.
Bunlar alkışlanacak tutumlar,
eylemler. Peki:
Ortadoğu'da İsrail’e karşı çıkan Müslüman ülkeler arasında
başı kim çekiyordu: İran ve Suriye! Ki ittifakları Hizbullah’tan Husilere kadar
örgütler de var.
Bu ülkeler ve örgütlerin “çimentosu” Şiilik-Nusayrilik…
İsrail, düşman bildiği İran’ı bombaladı.
İsrail, düşman bildiği Hizbullah’ı barındıran Lübnan'ı
bombaladı.
İsrail, ezeli düşmanı Esatları yenilgiye uğrattı.
Bu üç ülkenin bir ortak davası da Filistin'e
büyük destek vermeleri idi. Öyle ki son yıllarda Sünni Hamas ile
bile İran ile yakın temas içindeydi.
Tüm bu olup bitenler yaşanırken Türkiye’deki mukaddesatçıların şu
tavrına şahit olduk:
İsrail, İran’a saldırdı kem küm ettiler,
Tahran’ı suçladılar!
İsrail, Lübnan’da Hizbullah’a saldırıp Hizbullah
lideri Nasrallah'ı öldürmesine sevindiler.
Ve İsrail, Esatları yendi, sevinç naraları attılar.
Bombalananlar-yenilenler Filistin'e sınırsız destek
verenler olduğu bilinmesine rağmen ülkemizdeki mukaddesatçılar
niye gizli sevinç duydu? Bu hâl, örtülü bir Netanyahu
desteği anlamına gelmiyor mu? İkircikli tavrın bir
nedeni olmalı: Mezhepçilik!
Yazının devamını okumak için linke tıklayınız:https://rasthaber.com/tr/haber/yazar-haberleri/mukaddesatcilarin-mezhepciligi-141369