AB Ülkelerinin Suriye’yi Etkileme Yarışı

GİRİŞ: 22.12.2024 08:35      GÜNCELLEME: 22.12.2024 08:35
Rasthaber -  Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu, Kürtler, Hristiyanlar, bütün etnik ve dini grupların nasıl güvence altına alınacağı noktasında birleşiyor. Batı Suriye’de üniter bir devlet yapısı yerine, her oluşumun temsil edildiği federatif bir devlet yapısı istiyor

Batılı yayın organlarında, Avrupa Birliği (AB) yetkililerinin Suriye’ye acil olarak hareket ederek, çok yönlü ilişkiler kurma çabalarına dikkat çekildi. Alman Dışişleri Bakanlığı, HTŞ lideri Ahmed El Şara ile Şam'da görüşmeler yaptı.

AB Dışişleri Bakanları, Rus askeri üslerinin kapatılması çağrısında bulundu. HTŞ liderliği Suriye’de erken seçimleri reddetti ve bazı "geleneklere" (Şeriat kuralları vb.) saygı gösterilmesini istedi.

AB içinde yönlendirici bir etkiye sahip olan Almanya, Suriye üzerinde daha etkili olmaya çalışırken, Rusya’yı etkisiz hale getirmek için planlar geliştiriyor. AB’nin NATO üyesi ülkelerle yapılan toplantısında Mark Rutte silahlanma bütçesine ayrılan ödemelerin artırılmasını talep etti.

Önümüzdeki 4-5 yıl içinde Rusya ile bir savaş olacağını söyledi. Burada en önemli rolün Almanya’da olacağı ifade edildi. Bu adımın, seçim sürecindeki Almanya’da oluşacak hükûmetin masasına görev dosyası oluşturma amacı taşıdığı gelişmelerden anlaşılıyor.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Türkiye’ye “Batı çıkarlarını desteklesin ve 2. İsrail planını ortadan kaldıracak adımlar atmasın” beklentisiyle geldi.

YENİDEN YAPILANDIRMA BEKLENTİSİ

HTŞ İdlib’de yönetimde olduğu süreçte Almanya ile ilişki içindeydi ve önemli maddi destekler alıyordu. Şimdi bu ilişkiler Suriye yönetimine taşınan HTŞ ile ilişkilere ve nüfuza etki etme yarışına taşındı.

Filistinli çocuk, kadın ve sivillerde dahil 50 bin kişiden fazlasını katleden İsrail siyonistlerinin AB’de en hararetli destekçisi Almanya kurtarıcı edasıyla hızla Suriye’ye gidiyor.

Almanya, AB içinde Türkiye’yi parçalama faaliyetindeki PKK’nın en baş hamisi ve destekçisidir. Atlantik hegemonyacılığının AB’deki koçbaşı rolünü oynayan, Rusya’yı yerle bir etmeyi ilan eden yöneticileri bulunan Almanya, Suriye’de ancak bölücü bir rol oynayabilir.

İsrail’in, PKK/YPG’nin destekçisi, federatif bir yapıdan yana olan bir Almanya ancak parçalanmış ve ABD-İsrail hakimiyetinin Suriye’deki ortağı olarak işlev görür.

Esad yönetiminin yıkılmasının bir hafta içinde olup bittiği gibi izah edilme çabaları uzun yıllar süren Batı yıkıcı faaliyetlerini gizlemeye hizmet etmektedir. Bazı Avrupalı yetkililer bu zamanı bekliyorduk diye itiraflarda bulundu.

Geçmişte kurulan bu ilişkiler bugün Suriye üzerinde kim daha etkili olacak rekabetine zemin oluşturuyor. Bu çabalar aynı zamanda yönetim krizleri yaşayan AB ülkelerinde hükümetler için yol haritaları hazırlamaya hizmet etmektedir.

AB ÜLKELERİNİN SURİYE'Yİ ETKİLEME YARIŞININ SEYRİ

“Almanya, Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) tarafından kurulan yeni Suriye hükûmeti üzerinde mümkün olan en fazla etkiye sahip olmak için Batılı güçler içindeki yarışta öncü bir rol oynuyor. 17 Aralık Salı günü Alman diplomatlar ilk kez Şam'da hükûmet temsilcileriyle bir araya geldi.

 

Başka bir Alman diplomat da AB adına görüşmelerde bulunmak üzere Suriye’nin başkentine gelmişti. Kalkınma Bakanı Svenja Schulze'ye göre, Almanya son yıllarda HTŞ tarafından kontrol edilen Suriye'nin İdlib vilayetine her zaman fon sağladı ve bu nedenle en iyi bağlantılara sahip. Schulze, ‘Şu anda önemli olan birçok aktörü tanıyoruz’ dedi.

Bu arada, AB Dış Politika Sorumlusu Kaja Kallas, AB'nin Suriye'ye yönelik temel talebinin ‘Rus etkisinden kurtulmak’ olduğunu yineliyor. Bu, özellikle Suriye'deki iki Rus askerî üssüne atıfta bulunuyor. Bu arada HTŞ lideri Ahmed El Şara, erken seçimlerin ‘biraz zorlama’ olduğunu söylüyor.

Öte yandan Suriye'de, gelecekte belirtilmemiş ‘geleneklere’ saygı gösterilmesi gerekecekti; ülke yeniden ‘doğal Suriye’ olmalı.”

Alman diplomatlar Şam'da yeni Suriye hükûmetinin temsilcileriyle ilk görüşmeleri yaptılar. Dışişleri Bakanlığı Yakın ve Orta Doğu'dan Sorumlu Komisyon Üyesi Tobias Tunkel başkanlığındaki dört kişilik heyet 17 Aralık’ta Suriye'nin başkentini ziyaret etti. Geçiş hükûmetinin fiili Dışişleri Bakanı ile yapılan görüşmenin “iyi geçtiği” söylendi.

Tunkel, HTŞ lideri Ahmed el Şara ile de bir araya geldi. Suriye’deki siyasi geçiş süreci ve azınlıkların korunması ile kadın haklarına ilişkin beklentiler üzerinde duruldu. Şam’daki Alman büyükelçiliğinin yeniden açılması kararlaştırıldı. Alman diplomat Michael Ohnmacht, AB’nin Suriye delegasyonu başkanı sıfatıyla Şam'a gelmişti; fiili Dışişleri Bakanı ile o da görüştü.

Alman hükûmeti, Suriye'nin yeniden inşasını şekillendirme girişimine iyi hazırlandı ve ülke üzerinde önde gelen bir etki sağladı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, bu yıl Suriye'deki sivil toplum kuruluşlarına ve BM projelerine ayrılan toplam 125 milyon avronun bir kısmı HTŞ'nin kontrolündeki İdlib’e gitti.

Federal Kalkınma Bakanı Svenja Schulze, “Temaslarımız var, önemli olan birçok aktörü tanıyoruz. Aslında on üç yıl boyunca bu an için hazırlandık.” dedi.

Bakan, geleceğe yönelik olarak: “Devlet yapılarının geliştirilmesi bizim temel işimizdir.” diye konuştu.

Schulze, Berlin’in İdlib’e verdiği destekle cihatçıların iktidarını istikrara kavuşturmasını, onları etkilemenin mümkün olduğu iddiasıyla haklı çıkardı

BLINKEN’IN HTŞ İLE DOĞRUDAN TEMASI

HTŞ’nin kurduğu yeni hükûmet üzerinde doğrudan nüfuz sahibi olmak için Batılı güçler arasındaki büyük yarış aralık ortasında Şam'da yoğunlaştı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD'nin HTŞ ile “doğrudan” temas kurduğunu açıkladı. 15 Ekim Pazar günü, İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, ülkesinin de örgütle “diplomatik temas” içinde olduğunu duyurdu.(3)

HTŞ lideri El Şara'yı İngiltere'nin Suriye Özel Temsilcisi Ann Snow ve diğerlerinin yanında gösteren fotoğraflar dolaşıma girdi. Suriye Özel Temsilcisi Jean-François Guillaume başkanlığındaki dört kişilik bir Fransız heyeti, Suriye geçiş hükûmetinin bir temsilcisiyle bir araya geldi.

İtalya zaten Şam'da mevcuttu; yaz aylarında Suriye’deki büyükelçiliğini yeniden açmıştı. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Şam’daki durumla ilgili görüşmelerde bulunmak üzere Ürdün’e ve Türkiye’ye gitti. AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, bazı Arap devletleri, ABD ve Türkiye'nin temsilcileri ile Ürdün’ün başkenti Akabe’de bir araya geldi.

Görüşmelerde HTŞ lideri Ahmed El Şara, “İsrail ile bir çatışma istemiyoruz.” dedi. Ayrıca Batılı devletlerin Suriye’ye yönelik yaptırımlarını derhal kaldırmasını istedi. Bunlar nihayetinde Beşar Esad hükûmetine yönelikti ve bu hükûmet şimdi devrildi. El Şara, “Bu bir müzakere konusu değil.” diye uyardı.

RUSYA’YI SURİYE’DE ETKİSİZLEŞTİRME

Avrupa’nın, özellikle Almanya’nın Atlantik merkezli hâkimiyet planlarına uygun adımları içinde en önemli harekat planı Rusya’yı etkisiz hale getirmek. Almanya’da, seçim sürecinde hangi sonuçlar alınacağından bağımsız olarak NATO planları çerçevesinde Rusya’nın etkisizleştirilmesi masadadır.

Kısa vadede, milliyetçi partilerin iktidara gelmesi dışında bu plan yürürlükte kalabilir. AB yetkililerinin hızlı bir tempoda Suriye ziyaretlerinin adımlarından biri budur.

Berlin ve Brüksel’in Şam’daki önemli hedeflerden ilki, Rusya’nın Suriye’deki askeri üslerini (Tartus’taki deniz üssü ve Lazkiye yakınlarındaki Hımeymim Hava Üssü) mümkün olan en kısa sürede kapatmaktır.

AB'nin yeni dış politika Yetkilisi Kaja Kallas, katıldığı AB Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, çoğunluğun, Suriye'deki yeni liderliğin “Rus etkisinden kurtulmasının” şart olmasını talep ettiğini söyledi.

Kallas, “Rusya ve İran'ın Suriye'nin geleceğinde yeri olmamalı” talebinde bulundu.(4) Hollanda Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp gazetecilere verdiği demeçte, “Rusların Suriye’den çıkmasını istiyoruz” dedi. İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Rusya’nın Suriye’den çıkması talebinin AB'nin korunması gereken “kırmızı çizgilerinden” olduğunu kaydetti.

SURİYE ÜZERİNDEKİ PLAN VE YAPTIRIMLAR

Almanya en önde olmak üzere AB ülkelerinin çoğunluğu Kürtler, Hristiyanlar, bütün etnik ve dini grupların nasıl güvence altına alınacağı noktasında birleşiyor. Batı Suriye’de üniter bir devlet yapısı yerine, her oluşumun temsil edildiği federatif bir devlet yapısı istiyor. Böylece istikrarsızlık ve iç çatışmaların önünü açıyorlar.

Azınlıkların durumunun öncekine göre daha da kötüleşeceğini söyleyen İslami bilim insanı Guido Steinberg, “Suriye Anayasası askıya alındı. İslamcı milis HTŞ ve müttefiki gruplar 10 yıldır İdlib’de bölgeyi yönetiyor. Orada Hristiyan topluluklar, Dürziler hiçbir siyasi rol oynayamadılar. Azınlıkların hiçbir sosyal etkileri yoktu. Bunun Yeni Suriye’de de geçerli olacağını varsaymalıyız.” (5)

Avrupa ülkelerinin, Türkiye’ye karşı Fırat’ın doğusunda PKK/YPG’ye karşı bir işgal girişimi vb. gibi saldırgan tutum aldıkları görülüyor. Bu arada ABD’nin uydurduğu IŞID saldırılarına karşı PKK/YPG’nin savaştığı gibi teröristlere meşruiyet alanı yaratmaya çalışıyorlar.

Türkiye’nin sınır güvenliği ve ülke bütünlüğü için zorunlu olan Fırat’ın doğusuna karşı harekatına şiddetle karşı çıkıyorlar. Bu tutumla İsrail ve PKK/YPG ortaklığı ile Türkiye’nin bölünmesi ve 2. İsrail’in kurulmasının önünü açıyorlar. Zaten Suriye’nin hedef alınması ve doğu Akdeniz’de yoğunlaşmanın ana hedeflerinden birisi budur.

AB yetkilileri 50 binin üzerinde Filistinliyi katleden ve Suriye’yi bütün BM kararları ve insan haklarına aykırı olarak işgal etmesini onaylar konumdadırlar. Bunun amacı da İsrail’in PKK/YPG ile buluşması ve 2. İsrail’in kuruluşunu sağlamaktır. Batı zaten İsrail’in Batı Asya’ya bir kama olarak saplanmasını ve zorla Filistin topraklarını işgal etmelerini sağlamış devlet kurdurmuştu.

TÜRKİYE GÜVENLİĞİNİ Mİ BATI’NIN BEKLENTİLERİ Mİ

Suriye merkezli olarak Batı Asya’daki gelişmelerle ilgili olarak gözler Türkiye’nin üzerine çevrilmiş durumda. Gelişmekte olan ülkeler ve özellikle de gelişmelerden en çok etkilenen İran, Irak, Rusya ve diğer bölge ülkeleri Türkiye’nin atacağı adımları izlemektedirler.

ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye’yi ve Erdoğan’ı övüyor. Bunun bir tek amacı var: Türkiye Batı çıkarlarını öncelikli olarak kollasın ve 2. İsrail planını ortadan kaldıracak adımlara girişmesin. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de Türkiye’ye benzer beklentiler içinde gelmiştir. Ayrıca Türkiye’nin güvenliğini doğrudan ilgilendiren teröre karşı mücadelesine cepheden karşı çıkmaktadır.

AB Komisyonu Başkanı von der Leyen ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde Türkiye’nin rolüne özellikle işaret etti. Trump’ın Erdoğan’ı yönlendirmek için sarfettiği sözlerin benzerini von der Leyen de dillendirdi. Suriyeli göçmenler için 1 milyar avro daha ayırdıklarını belirtti. İsrail’in işgalci, soykırımcı tavrına ve Suriye’deki işgalci ilerlemesine karşı görüş belirtmedi ya da laf olsun diye konuştu. Türkiye’yi işgalci, saldırgan olarak suçlayan görüşlere katıldığı zaten ortada.

Türkiye Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin merkezinde bulunduğu kuşatma ve iç kargaşalık planlarına karşı öncelikle kararlı bir politik tutum almalıdır. İkili, yalpalayan, devlet zaafları taşıyan tavırlar düzeltilmelidir. Türkiye, HTŞ ve ortak hareket edenlerin Suriye’nin parçalanması ve federal yapı ile iç kargaşalıklara düşmesine karşı ağırlığının koymalıdır.

Bölge ülkelerinin beklentisi budur. Fırat’ın doğusunda PKK/YPG’nin yok edilmesine yönelik vatan savunması mücadelesinde tereddüde yer yoktur. Birikimleri, ordusu ve milletiyle güçlü ve Batı Asya’da önder bir konumda olan Türkiye beklentilere uygun adımlar atmalıdır.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM