Rasthaber - Misakı Milli’yi tamamlamaya çalışmak, 100 yıl sonra Misakı Millicilik değil, misakı bölücülüktür. Sadece Irak ve Suriye’yi böleceği için değil, sonrasında Türkiye‘yi de böleceği için bölücülüktür.
AKP ve MHP’nin “Türkiye’yi Kürtlerle genişletme” projesi,
Türkiye’yi bir ucu Irak ve Suriye’yle bir ucu İran’la karşı karşıya getirecek
bir yıkım projesidir.
Dahası bu, Türklere ve Kürtlere demokrasi değil, daha
otoriter rejim demektir!
ÖNCE IRAK VE SURİYE KÜRTLERİ
DEM’in İmralı heyetinden Ahmet Türk’ün şu
sözleriyle AKP ve MHP’nin “Neo-Misakı Millicilik” trenine
bindiğini önceki yazımda aktarmıştım: “Irak’a da gittim, Suriye’ye de
gittim. Bütün Kürtlerin gözü Türkiye’de. Kendilerini hâlâ Osmanlı’dan bu yana
Türkiye’nin bir parçası olarak görüyorlar. Kürtler sadece Türklerle adil bir
yaşam sürebilir, özgürleşir. Başka şansları da yok.” (Aytunç Erkin,
Nefes, 4.1.2025)
Irak ve Suriye açısından bölücülük olan bu durumun gelecekte
doğuracağı asıl tehlikeye de dikkat çekmiştim: Irak ve Suriye
Kürtleriyle “genişleyen Türkiye”, “İran Kürtleri” ile daha da genişlemek
isterse ne olacak? Tam da ABD’nin istediği gibi bir Türk-Fars savaşı
mı?
DEM’lilerin soruma yanıtı fazlasıyla Misakı Millici! Şöyle
diyorlar: “Misakı Milli sınırları Irak ve Suriye Kürtlerini kapsıyor,
İran Kürtlerini kapsamıyor. Endişenize yer yok.”
SONRA İRAN KÜRTLERİ
MHP’nin Türk milliyetçiliği ile DEM’in Kürt milliyetçiliği
birleşince etkisini katlamış olmalı. Zira Ahmet Türk çıtayı
yükseltmiş.
İsmail Saymaz’a konuşan Ahmet Türk sayı
veriyor: “Bugün Ortadoğu’da 50 milyonluk bir Kürt nüfusu
var ve hepsinin yüzü Türkiye’ye dönük, kendilerini Türkiye’nin bir parçası
olarak görüyorlar. Bunu kalıcı hale getirmek lazım.”
0 milyon diyerek işe İran Kürtlerini de dahil etmişler. Hani
Misakı Milli Irak ve Suriye Kürtlerini kapsıyordu? Hani Türk-Fars savaşı
konusunda endişe etmeme gerek yoktu?
'SİYASAL ALEVİCİLİK' KAVRAMININ HEDEFİ
“Siyasal Alevicilik” kavramının da şu sıra
dolaşıma sokulması tesadüf değil. Bu soruna eğilenler çoğunlukla meselenin
Suriye boyutuna dikkat çekiyorlar, haklılar. Ama bir de ihmal edilmemesi
gereken şu boyutu var ve yarın bu esas haline gelebilir:
Erdoğan ve Bahçeli’nin Türk-Kürt birliği için işaret
ettiği iki tarihsel dönem var: İlki Malazgirt, ikincisi de Yavuz Sultan Selim
dönemi.
Peki Yavuz Sultan Selim döneminin özelliği ne? İran
coğrafyasındaki Safevi devletine karşı Osmanlı’nın Kürtlerle ittifakı. Türk
Safevilere karşı Türk Osmanlıların Kürtlere ittifakı yani. Şu farkla: İran ve
Doğu Anadolu’daki Şii-Alevi Türkmenlere karşı Sünni Türk - Sünni Kürt
ittifakı!
Astana Platformu’na rağmen iktidar medyası, Suriye’de
sürekli Alevi/Nusayri Esad ile Şii İran karşıtlığı yaptı.
Şimdi İran’a, Şiiliğe, Nusayriliğe, Aleviliğe karşı Sünni Türk-Kürt ittifakı
yapmayı ince ince işliyorlar.
KİMLİK
Kürt kökenli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Kürtlük
alt kimliğim, Türklük üst kimliğim. Bu topraklardaki 24 farklı milliyet,
Cumhuriyet Devrimi’yle bir millete/ulusa dönüştük.
Kavimler, klanlar, milliyetler, milletler/uluslar...
Tarihsel perspektiften bakıldığında hepsi değişken, oysa sınıflar ortaya
çıktığından beri ve sınıflar ortadan kalkana kadar asıl olan kimlik, sınıfsal
kimliktir.
Emperyalizm çağında, coğrafyamızı alt kimlikler üzerinden
yeniden haritalamaya çalışmak, tüm kimliklerin aleyhine olacaktır. Tarihe not
düşmek adına yazayım: Bundan en büyük acıyı çeken de ne yazık ki biz Kürtler
oluruz.
CUMHURİYET