Bölgesel ve uluslararası saygı, Seyyid Nasrallah’ın
mücadelesinin, tamamen meşru, insani ve kabul gören bir mücadele olduğunu ve
onun şehadetiyle bu mücadelenin sona ermediğini, aksine devam edeceğini
kanıtlayacaktır.
Bu uzman, Seyyid Hasan Nasrallah’a olan bölgesel ve
uluslararası saygıyı, onun yolunun kabul edilmesi olarak değerlendirdi ve bu
yolun sürdürüleceğini belirtti: "Bir yol kabul gördüğünde, onun devamı
mümkündür. Bu devam, farklı biçimlerde olabilir, fakat kesin olan, yolun devam
edeceğidir."
Seyyid Hasan Nasrallah’ın en önemli özelliklerinden birinin
dürüstlük olduğunu belirten uzman, Nasrallah’ın bu yol uğruna hayatını feda
etmesinin, onun dürüstlüğünü ve samimiyetini simgelediğini vurguladı. Kur’an-ı
Kerim, doğru amaç uğruna şehitliği, kişinin samimiyetinin bir göstergesi olarak
kabul eder.
Uzman, Seyyid Nasrallah’ın dünyasal bir hedefi olmadığını
belirterek, onun şehit olmasının, ahirete yönelik bir hedef güttüğünü ve
hayatını bu yol için feda ettiğini söyledi. "Kendi hayatını veren biri,
dünya için hareket etmiyor; gücü ve üstünlük için değil, başkalarını kendisine
kurban etmeden yolunu seçiyor" dedi. Bu, Seyyid Nasrallah’ın nefsani
hedefler peşinde koşmadığının, sadece halkları ve ülkeleri özgürleştirmek
amacıyla mücadelesini sürdürdüğünün bir göstergesidir.
Bu tür bir insan, insanların bilinçlerinde kalır, hatta bu
insanlar düşman olsa bile. O büyük insanın hatırası, halklar arasında uzun süre
devam eder. Seyyid Hasan Nasrallah’ın şehadeti, onun hayatının sonu değil,
hatırasının çok uzun yıllar boyunca, belki de yüzyıllar boyunca Lübnanlılar,
Araplar ve tüm dünyadaki özgür insanların zihinlerinde ve kalplerinde yer
alacaktır.
Son olarak, bu uzman, Seyyid Nasrallah hakkında bir anısını
paylaştı. "33 günlük savaştan sonra, Seyyid Hasan Nasrallah İran'a
gelmişti ve bazı arkadaşlarla sınırlı bir toplantı yapmıştık. O toplantıda
Seyyid Nasrallah'ın yönetimi, bilgeliği ve stratejisi konuşuluyordu. Bir
anekdotu çok ilginçti; 'Bizim bir planımız yoktu, biz teslim olmuştuk ve bu
savaştaki zafer, bizim Allah'a ve O'nun temsilcisi olan Velayet-i Fakih'e
teslim olmamızın bir sonucuydu. Bu teslimiyet, tüm bu bereketi ve büyüklüğü yarattı
ve siz buna Seyyid Nasrallah'ın stratejisi diyorsunuz. Bizim gördüğünüz şey,
Seyyid Nasrallah'ın Allah'ın iradesine ve zamanın liderine teslimiyetidir.' Bu
sözler bizi çok etkilemişti."