Oysa biliyoruz ki, bu ülkede yok sayılan, rencide edilen,
değerlerine saldırılan Aleviler ’in gerçek anlamda bir örgütü olmadığı gibi,
olan kitle örgütlerinin de inanç ekseninden ziyade, güncel siyasi-politik ve
ideolojik yaklaşımlı kuruluşlardır. Yani kendini var edebilecek, kabul
ettirebilecek bir yapıya, donanıma ve altyapıya sahip değillerdir. Bunun
sonucunda olaylara bakışları, algılamaları ve yaklaşımları; yarar sağlamak, öne
çıkmak olacaktır. Bu da savrulmaları , başkalarına dayanmalarını
hızlandırarak gerçek alevi inancından
uzaklaştıracaktır.
Yaşadığımız geçmiş ve yakın süreçte, yaşadıklarımız bize bir
şeyler hatırlatmıyorsa, ders çıkaramamışsak, kim olduğumuzu bilmiyorsak, inanç
ve değerlerimizle düşünemiyorsak başkalarının bizi asimile etmesine gerek
yoktur, çünkü biz kendi kendimizi tüketmişiz demektir. “Cem evi, cümbüş evidir”
demenin doğallığını, Köprüye Sultan Selim ismini vermenin popülerliğini, Ebu
Suud efendiyi övmenin memnuniyetini veya meydanlarda bu inanç mensuplarına
göndermelerde bulunmanın haklılığına alkış tutmanın tam zamanı. Elbette
kavgaya, gürültüye, ayaklanmaya meydan verebilecek davranışlardan kaçınmak
gerekir. Ama kendi haklarının bilincinde olmayan, dik duramayan, bu inancı ve
mensuplarını savunamayacak kadar basiretsiz olmanın ötesinde, iftar
sofralarında şişmiş olan midelerinize yüklenmenizin de gereği yok sanırım.
Bu ne sevgidir, bu
bağlılık ve koşuşturmanın sırrı ne? Alevilikte “yetmiş iki millete aynı nazar
ile bakınız”ın zerresini bu inanç mensupları sizden görmemişken, başkalarına
insancıl, hümanist görünmenin şirinliğini nasıl anlatabilirsiniz? Göğsünüzde
madalyon gibi taşıdığınız dede, pir, kanaat önderi, aydın payelerini sizlere
kim verdi, kimlerin temsilcilerisiniz? Şayet Alevileri temsilen , Alevilerin
sorunlarını anlatmak üzere oradaysanız, dik durabilecek yapıya sahipseniz,
Suriye’de Alevilere yapılanlara, bu
topraklarda on yıllık süre içerisinde aşağılayıcı, ötekileştirici, mezhepçi
söylem ve uygulamalarda neredeydiniz? Yoksa Madımakta yakılan otuz yedi canın
süren davanın zaman aşımına uğratılıp “ millete hayırlı uğurlu olsun” diyen bir
zihniyetten dört dörtlük bir alevinin
nasıl olunduğunu yakından görmenin merakıyla mı oradaydınız? Alisiz
alevilik adına iftara gitmediğinizi biliyorum. Sizin oraya gitmenizdeki
mantığın, biz Alevilere yansımasını, hanemize nasıl yazılacağını, alevi
sorunlarına bakışınızı bu inanç sahiplerine bir an önce anlatsanız iyi olur.
Aksi halde yapmış olduğunuz Sultan Selim köprüsüne malzeme taşıdığınızı, Ebu
Suud efendiye, Kuyucu Murat Paşaya, İdrisi Bitlisiye bir anlamda rahmet okumuş gibi olacağınızı aklınızdan
çıkartmayınız..
Çetin bir süreçten geçiyoruz. Bu süreç hem Alevilerin
kendileriyle hesaplaşması, korkularıyla yüz yüze gelmeleri, hem de var olmanın,
öze dönmenin önemini şiddetlice hissettirdiği bir dönemeç olduğu gözden
kaçmamaktadır.Her anlamda yabancılaştığımızın korkuları gerçek inanç
sahiplerini tedirgin ettiği kadar, alevi önderi olarak lanse edilenlerin de
doğru bir tarzda rehberlik edemediklerine şahit oluyoruz. Alevilik adına
anlatılanların, aslında eksikliğini hissettiğimiz manevi yönümüzden çok,
dünyevi olduğunu, bilgi kirliliğinden kaynaklanan tanımsızlık, siyasal ve
politik tanımlamaların yarattığı tahribat, bunun yanında asimilasyoncu
politikalar da eklenince her anlamda bir kuşatılmışlık yaşayan Aleviler, doğru
bir önderlikten yoksun olduklarında sapmalar da kaçınılmaz oluyor.
Bu sapmalar, bazen Alevileri İslam dışı, İslam öncesi, hayat
tarzı, felsefe, Alisiz Alevilik gibi dışa vurumlarla gündemimizi kirletirken,
bazen de mevcut siyasi erke boyun eğen, yanaşmacı,edilgen ve “olur efendimci
bir anlayışı dayatmaktan öte gitmiyor. Kısacası içi çeşitli anlamsızlıklarla
doldurulmuş bir Aleviliği önümüze koymaktan başka çareleri kalmıyor.
Ne yapılmalı? Bütün bu olumsuzlukların çaresi var mıdır?
Bunlara dur diyebilecek hiç bir kimse yok mu? Aleviler Alevilik inancı diye
kendilerine dayatılan ve Allah-Muhammed-Ali üçgeninde oluşturulan bu ilahi
inançla hiç mi buluşamayacaktır? Elbette hayır, yüreği gümbür gümbür Ali ve
Ehli Beyt aşkıyla yanan milyonlarca Alevinin içinden doğru önderlik
yapabilecek, onları tekrar On iki İmamlarımızla buluşturabilecek nitelikli
kardeşlerimizin olduğunu biliyorum ve inanıyorum.
Hüseyin KAYA