Dört ülkede yaşanan bu gelişmelerin hepsi birbiriyle
ilgili, ABD’nin yürütücülüğünde ilerliyor ve aslında merkezinde İsrail var.
ABD VE FRANSA VAR, TÜRKİYE YOK
ABD, 10 Mart’ta Suriye Devlet Başkanı Ahmet Şara ile
SDG/YPG komutanı Mazlum Abdi’yi masaya oturtmuş ve bir anlaşma
imzalatmıştı. 26 Nisan’da ise PKK’nin Suriye kolu PYD/ YPG ile Barzanilerin
Suriye kolu ENKS “Kürt Ulusal Konferansı”nı toplamış ve
birlikte “ademimerkeziyetçi bir bölge” hedefi belirlemişlerdi.
İşte bu gelişmenin ardından Şam ile SDG yeniden masaya
oturdu dün: Suriye Devlet Başkanı Şara başkanlığındaki heyetin
karşısında, SDG/ YPG Komutanı Mazlum Abdi dışında, örgütün
dışilişkiler eş başkanı İlham Ahmed, Kuzey ve Doğu Suriye
temsilciliği eş sözcüleri Foza Yusif ve Abid Hamid
Mihbaş yer aldı.
Taraflar arasındaki müzakere, ABD’nin Suriye Özel
Temsilcisi Tom Barrack ile Fransa’nın Suriye Özel
Temsilcisi Jean-Baptiste Febvre gözetiminde yapıldı.
Peki taraflar Suriye’de 2. perdeye neden ihtiyaç duydular?
Çünkü SDG 10 Mart anlaşmasının bazı maddelerinde değişiklik istedi,
ABD de o değişiklikleri onayladı.
ÖCALAN’IN MESAJI VE SİLAH BIRAKMA
Suriye’de bu görüşme olurken aynı gün Öcalan’ın
yedi dakikalık görüntülü mesajı servis edildi. PKK’ye yine silah bırakma
talimatı veren Öcalan, “Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler,
attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor” dedi.
Öcalan’ın bu açıklamasının servis edilmesinden önce
DEM heyeti önce Öcalan’la, ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la
görüşmüştü.
Türkiye’de bu görüşmeler yapılırken Irak’ın kuzeyinde de
PKK’nin silah bırakma töreni için hazırlık yapılıyordu. DEM Parti, 11 Temmuz’da
Süleymaniye’de bir grup PKK’linin silah bırakacağını açıkladı.
Burada kritik konu, bizzat Öcalan’ın talimatıyla,
PKK’nin zaten ana gövdesinin parça parça Irak’tan Suriye’ye geçtiği gerçeğidir.
BARRACK’IN HİZBULLAH’I SİLAHSIZLANDIRMA PLANI
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, ABD’nin
Suriye özel temsilcisi sıfatıyla Şam’daki Şara-Abdi görüşmesinde
gözetmenlik yapmadan önce, Lübnan’ın başkenti Beyrut’taydı. Barrack Beyrut’a, “Hizbullah’ı
silahlansızlandırma planı”yla gitmişti.
Lübnan basınına bakılırsa Barrack temaslarından
bir sonuç alamamış görünüyor. Zira Lübnanlı yetkililer kendisine özetle “İsrail’in
geri çekilmesi ve silahın devletin tekelinde toplanması adımları eşzamanlı
olmalı” mesajı verdiler.
İSRAİL HEGEMONYASINDA YENİ ORTADOĞU
Görüleceği üzere bölgedeki tüm bu gelişmeler birbiriyle
bağlantılıdır ve yürütücüsü de ABD’dir.
ABD, “İsrail hegemonyasında yeni bir Ortadoğu” dizayn
etmeye çalışıyor. Washington’a göre İran bu projenin önündeki engel. Bu nedenle
bölgede İran’a karşı bir Türk-Kürt-Arap ittifakı oluşturmaya çalışıyor.
Arka planda ise daha küresel bir strateji var: ABD,
Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne karşı Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru’nu
(IMEC) hayata geçirmeye çalışıyor. İsrail, bu koridorda merkezi bir rol
oynuyor. Trump, “Gazze Planı” üzerinden İsrail’in rolünü daha da yükseltmeye
çalışıyor.
ABD açısından İran’ın etkisizleştirilmesi, Çin’in önünün
kesebilmesinin ve IMEC’in hayata geçirebilmesinin kolaylaştırıcısı durumunda.
Kısacası ABD barış diyerek savaşı örgütlüyor, silah
bırakma adı altında “silahlıları” yeni cepheye transfer ediyor. Yani PKK, ABD
için artık SDG’dir.
Ankara ise bu gelişmeler karşısında “ikili bir
yol” izlemeye çalışıyor. “Planın içinde kalarak planı
çıkarlara uyarlayabilmek” diye özetlenecek bir taktik bakış bu.
cumhuriyet