Bu inkılap, kurtuluşun Reçetesini İSLAM ÜMMETİ'NİN
VAHDET'İNDE olduğunu her alanda ispatlayarak, tüm hareket metotlarına bunu
ilmek, ilmek işleyen, ÖZ MUHAMMEDİ (s.a.a) İslam anlayışını DİRENİŞ cephesi
adıyla birleştirerek 46 yıldır hem Batı Asya (orta doğu)'yı Zalim Amerika, İngiltere,
İsrail, Fransa, kısaca Batı Emperyalistlerinin Şirret çocuğu olan Siyonistlerin
eliyle kan gölüne çevirdikleri ve bazılarına Arap baharı, bazılarına diktatör
devrimi adı verdikleri projelerinin, Gerçekte BOP (Büyük Orta Doğu)
altyapısının artık üst yapıya geçmiş olduğudur.
Yılların sabrıyla İslam âlemine kanıtladığı-ispatladığı
halde tutarsızca ‘‘Ama’’lar, ‘‘Fakatlar arkasına gizlenmiş
Adlarına: İslam
Soyadlarına: Mezhep
Künyelerine de: Tarikat, Cemaat, Örgüt isimleriyle Halkı
kandıran Münafıkların, yüzünü, sıfatını, ciğersizliklerini MÜBAREK AKSA TUFANI
Gün gibi açığa çıkardığı halde!
Hâlen etrafta DİRENİŞ CEPHESİNİ tanıyamamışlara, Hâlen
Direniş Cephesindenim ve bu cephenin tüm bileşenleriyleyim bu bileşenlerin
detaylarını konuşup bilgilenmek yerine Halkları kermesler, boykotlar ve ses
getirmeyen, DİRENİŞ CEPHESİNDEN bahsedilmeyen metinlerle oyalayarak Şirret Siyonistlere
ve Amerika’ya zaman kazandıranlara artık YETER! Diyerek
‘‘Eğer bir aptala laf anlatmaya çalışırsan,
Dışardan bakanlar iki aptalın sohbet ettiğini zanneder.’’
Sözünün gerçek olduğu ince çizgide durduğumuzu, herkesin
görmesi gerektiğini hatırlatmak isterim.
"Taş üstünde Taş kalmadı" Sözünü bu günlerde
görerek yaşarken, Şirret Siyonistlerin binlerce Çocuğumuzu vahşice katledip ve
yine binlerce çocuğumuzu yetim, sakat ve Tıpta bile adı konulmamış Travmalar
yaşatılan Evlatlarımıza ve Kameralar önünde sıraya girilerek Annelerimize, Kız
kardeşlerimize Tecavüz edilirken..!
Ellerimizden Alınan İnsanlığımızı, İmanımızı, Namusumuzu,
Şerefimizi, Haysiyetimizi, İzzetimizi tüm dünyaya göstere göstere, alay ederek
yapmaya devam ediyor olmaları, Şimdiye kadar gerçekçi çözümlerden uzak
duruşumuzdandır
Yapay, kınama, lanetleme, boykot, Teheccüt namazları gibi
ağrı kesicilerle tedaviyi geciktirip ve en kötüsü de elimizden bir şey gelmiyor(!)
yalanına inanıp, tüm vebali başındaki yöneticilere yükleyince kurtulacağı
yalanına kendilerini inandırmış olmalarıdır.
Filistin-Gazze özelinde Vahdet olmuş DİRENİŞ Cephesi’nin, kesin çözüm projelerini ve Hayata geçilebilir ligini bir Müslüman ferasetiyle konuşamayıp, münafıkça tavırlarla ama ‘‘Trump böyle diyor’’u kanıt sayıp Netanyahu' dan barış görüşmelerine evet der umudu besleyenler(!) Hiç bir zaman Müslüman sayılamayacakları gibi hiç bir zaman da Zafer kazanamayacaklardır.
Direniş cephesinden başka kurtuluşu olmayan, bu ve ilerideki
başka, başka savaşlarda Zalime fırsat vermemek için ya Direnişten yana
olacaksınız, ya da Vahşilikte sınır tanımayan Zalimin eline kendinizi,
çocuklarınızı, Annelerinizi, Kız kardeşlerinizi teslim ederek Canlı kalmaya
çalışacaksınız. Böylece belki yaşarsınız. Bu onursuzca yaşama, yaşamak denirse!
Fakat Direnişten taraf olanlara zafer kesindir.
Bu Allah'ın Vaadidir.
Yüce Allah'ın Ayetlerindendir.
Zaferin gerçekleşmesi kesindir!
Sadece zaferin zamanı inananların gösterecekleri çaba ile
belirlenmiştir.
Direniş Cephesi'nin ana gövdesini oluşturan İran, 46 yıl
önce Öz Muhammed'i (s.a.a) İslam inkılabını gerçekleştirdiğinde, sınırlarını
koruyacak Tel bile üretemezken, en ağır ve her yönlü Ambargolara, saldırılara
maruz kaldığı halde İslam'dan zerre ödün vermeden hiç bir Zalimle Çıkarları
için normalleşmedi.
Bugün Siyonist İsrail ve Amerika’yı, kendi geliştirdiği
Füzelerle ve farklı silah envanterleriyle vururken, diğer taraftan Filistin'in
Özgürlüğü için savaşan gurupları birleştirip silahlandırmanın yanında silah üretmelerini
de sağlaya bilmiştir. Bu herkesin kabul ettiği bir gerçektir.
Daha önemlisi bölgede Filistin'de Hamas'ı ve başta Kassam
tugayları olmak üzere İslami cihat gibi birçok silahlı gurupla Lübnan
Hizbullah'ı, Yemen Ensarullah'ı, Irak gönüllü birliklerinden oluşan, Batı Asya
(orta doğu)'da büyük Direniş cephesini kurarak Koordineli olarak
kurumsallaşmaya yakın bir VAHDET oluşturmayı başarmıştır.
İslami İran; Hak ve Batıl savaşında, İslam'ı bir bütün
görerek Mezhep, meşrep, ırk, inanç farkı gözetmeden, tüm mazlum ve mustazaf
halkları Savunurken, karşıdan yapılan tüm propagandalara, fitne ve fesat
söylemlerine rağmen bütünlüğünü korumayı başarmıştır.
Direniş cephesinin ve Dünya kamuoyundaki tüm şeref sahibi
vicdanlarda haklı olarak sarsılmaz bir değer kazanmıştır.
Tüm bunlar yaşanırken
Siyonist İsrail, kurmaya çalıştığı terör devletinin etrafını
iş birlikçi Rejimlerle çevreleyerek, varlığını sürdürme garantisini bu iş
birlikçi, hain ve İslam görünümlü devletler üzerinden sağlamaktadır.
Bundan daha acı olanı ise bu iş birlikçilerin, Siyonizm’le normalleşmeleriyle,
Direniş cephesine verdikleri zararları burada saymakla bitiremeyiz.
Siyonizm’e normal, İslam'a A-normal olan bu İslamcı ülkeler;
Halklarına empoze ettikleri, başta Mezhep fitnesi olmak üzere tutarsız,
kanıtsız, ümmeti bölme ve parçalama söylemlerini Müslümanların ve vicdan sahibi
şerefli insanların anlayamamasından dolayı Siyonist oluşumun ömrünü
uzatmaktadır.
Medyanın hilelerini görecek, anlayacak kapasitesi olmayanlar,
bilerek ya da bilmeyerek Siyonizm’e hizmet edenleri normalleştiriyor!
İslami bilince sahip olduğunu söyleyen ve İslami hassasiyet
gösterdiğini iddia eden STK'ları, Cemaatleri, Örgütleri, Aydınları ve Âlimleri
bu Fitne-Fesat çukurunda debelenenleri görmek şaşırtıcı olduğu kadar bilinçli
ve Kasıtlı davrandıklarını da belirtmemiz gerekiyor.
Halkların uyanışı; ancak bu Fitne-Fesat çukurunda
debelenenlerden ayrılarak, onları terk edip Lağım kokan söylemlerini ve
sloganlarını terk etmekle mümkündür.
Dünyanın kaderini belirleyecek olan bu Savaşta her ferdin
üzerine düşen vazife sadece Fitne ve Fesat kokan insan ve topluluklardan uzak
durup, erdemli birey gibi Hakkı savunmaktır.
Hak ve Batıl savaşında tüm mezhepler ölmüştür. Tek kurtuluş
yolu ümmetinin Sünni ve Şii kardeşliğindeki VAHDETTİR.
Atakan ÇELİK
10-07-2025/ VAN