Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid,
Türkiye ile Abu Dabi arasındaki ikili ilişkileri güçlendirme politikasının
devamında, resmi bir ziyaret çerçevesinde Ankara’ya giderek Recep Tayyip Erdoğan
ile görüştü.
Bu ziyarette, iki ülke arasında gizli bilgiler, konsolosluk
hizmetleri, yatırım, turizm ve sanayi alanlarında bir dizi iş birliği anlaşması
imzalanmıştır. Bu anlaşmalar, BAE ve Türkiye’nin ekonomik, enerji, gıda
güvenliği alanındaki iş birliklerini geliştirme ve bölgesel gelişmelerde ortak
rol üstlenme çabalarının bir parçası olarak değerlendirilmektedir.
Bu hareketler, son yıllarda ekonomik diplomasi, stratejik iş
birliklerinin geliştirilmesi ve aktif bölgesel rol üzerine yoğunlaşan BAE’nin
yeni dış politikası çerçevesindedir.
BAE ile Türkiye arasındaki ilişkiler, 2021’deki siyasi
uzlaşmadan bu yana yükselişe geçmiş ve şu anda Güney Kafkasya ve Orta Asya gibi
üçüncü bölgelerde fiili iş birliklerine girmiştir.
BAE bu bağlamda, ortak yatırımlar, altyapı projeleri, mal
taşımacılığı ve teknolojik gelişme aracılığıyla bu bölgelerde aktif bir konuma
gelmeye çalışmaktadır.
Bu varlık özellikle, yenilenebilir enerji, gıda güvenliği ve
transit koridorları konularında daha da görünür hale gelmiştir. Türkiye’nin
Kafkasya’daki stratejik ortağı olan Azerbaycan’la iş birliği de bu politikanın
bir parçasıdır. BAE sadece Azerbaycan ile önemli ekonomik anlaşmalar
imzalamakla kalmamış, aynı zamanda yeşil enerji projelerine ve Karabağ’ın
yeniden inşasına da dahil olmuştur.
Abu Dabi ayrıca, Azerbaycan’ı Nahçıvan ve Türkiye’ye
bağlayan Zengezur Koridoru’nu desteklemekte ve bu koridorun altyapı projelerine
katılmıştır. Bu eylem, BAE’nin İran’ın çeşitli zorluklarla karşı karşıya olduğu
Güney Kafkasya bölgesinde jeopolitik rekabetlere fiili katılımı anlamına
gelmektedir.
Enerji alanında, BAE, Azerbaycan’daki yenilenebilir enerji projelerine yaptığı yatırımlarla, Avrasya enerji zincirinde kendi rolünü sağlamlaştırmaktadır. Aynı zamanda bu yaklaşım, İran gibi geleneksel oyuncuların bölgesel enerji ticaretindeki etkisinin azaltılması doğrultusundadır.
BAE ayrıca Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EKO) ve Türk
Devletleri Teşkilatı (OTS) içerisinde aktif bir rol oynamayı da hedeflemektedir
ve bu varlık, ekonomik fayda sağlama ve İran ile diğer rakiplerin nüfuzuna
karşı denge kurma amacıyla sürdürülmektedir.
Bu adımların tamamı, BAE’nin Avrasya’da çok katmanlı bir
ekonomik diplomasi peşinde olduğunu göstermektedir ve bu diplomasi, yatırım,
altyapı projelerine katılım ve bölgesel örgütlerde bulunma şek”lindedir ve
İran’ın bu bölgelerdeki rolünü sınırlamak için bir araç haline gelebilir.
Bu sürece karşılık olarak İran da son iki yıl içinde,
diplomatik, ekonomik ve güvenlik araçlarından faydalanarak kendi çıkarlarına
karşı oluşabilecek muhtemel bölgesel eksenlerin şekillenmesini engellemeye
çalışmıştır.
İran’ın en önemli adımlarından biri, Zengezur Koridoru’na
karşı kesin duruş sergilemesi olmuştur. Bu ülkenin üst düzey yetkilileri
defalarca, bölge sınırlarında jeopolitik değişimin İran’ın kırmızı çizgisi
olduğunu vurgulamışlardır. Ayrıca, Azerbaycan ve Ermenistan sınırlarında
düzenlenen askeri tatbikatlar, başta Türkiye ve BAE olmak üzere ilgili
aktörlere yönelik caydırıcı mesajlar taşımaktadır.
İran diplomasi alanında, Ermenistan ile ilişkilerini
güçlendirme ve Fars Körfezi, Karadeniz ulaşım koridoru gibi projeleri takip ederek
Azerbaycan -Türkiye -BAE eksenine karşı bir denge oluşturmaya çalışmıştır. Aynı
şekilde, transit iş birliklerini genişletme, Ermenistan ve Gürcistan ile
doğrudan bağlantı kurma ve Hindistan ile üçlü istişarelerde bulunma da İran’ın
diğer girişimleri arasında yer almıştır.
İran ayrıca 3+3 formatı fikrini ortaya atmıştır ki bu
formatta bölgesel güçlerin katılımıyla Kafkasya’nın güvenlik ve siyasi
düzeninde kendi konumunu pekiştirmeyi amaçlamaktadır. Her ne kadar bu girişim
sınırlı düzeyde karşılık bulmuş olsa da, İran bu fikirde ısrarcı olmaya devam
etmektedir.
Ekonomik alanda İran, kendisini güvenilir bir alternatif
transit yolu olarak tanıtmaya çalışmıştır. Rusya, Hindistan ve Kazakistan ile
yapılan transit anlaşmaları ve Kuzey-Güney Koridoru’nun rolüne yapılan
vurgular, bu çabaların örneklerindendir. Ancak, yaptırımlar, altyapı sorunları
ve lojistik zayıflıklar gibi engeller, bu hedeflerin önünde hâlâ mevcuttur.
İran, enerji alanında da Türkmenistan ve Azerbaycan ile üçlü
gaz iş birlikleri ve Ermenistan ve Orta Asya ile enerji transferi iş birlikleri
yoluyla bölgesel pazardaki payını korumaya çalışmıştır.
Tüm bu zorluklara rağmen İran, önemli jeopolitik
yeteneklere, stratejik coğrafi konuma ve enerji ve transit kapasitesine sahip
olmaya devam etmektedir. Tarihsel tecrübe göstermiştir ki, İran ne zaman aktif
bir diplomasiyle, akılcı bölgesel girişimlerle ve iç ekonomik kapasitelerini
kullanarak harekete geçerse, etkili bir şekilde rol almayı başarmıştır.
Mevcut durumda bu kapasitelerin yeniden canlandırılması,
bölgesel ortaklarla iş birliğinin güçlendirilmesi ve yapısal engellerin
aşılması, İran’ın Avrasya ve Güney Kafkasya’daki stratejik gelişmelerdeki
konumunu pekiştirebilir.
Her ne kadar İran, Türkiye-BAE-Azerbaycan ekseniyle olsa da özellikle de ekonomik ve bölgesel diplomasisini
daha fazla uyum ve hızla kullanabilirse, bölgedeki rolünü yeniden tanımlamak ve
bölgesel rakiplerinin girişimlerini etkisiz hale getirmek için hâlâ önemli
fırsatlara sahip olabilir.
Farsnews’den tercüme edilmiştir