Tevrat’ta yer alan şahıslar ve yer isimleri Arabistan yarım
adası ve özellikle Yemen coğrafyasında olmalarına rağmen ve bunun maddi kanıtı
arkeolojik çalışmalarla ortaya konulmasına rağmen Filistin’in Siyonist Batı
Yahudi Burjuvazisinin hedefine girdiği tarihten itibaren coğrafyamız üzerinde
tahrif edilen en önemli disiplin uygarlık tarihi ve lisaniyat ilmidir.
Wikipedia Nil Deltasında konuşulan dile Mısırca Arapçası, Şam coğrafyasında
konuşulan lisana Levant Arapçası diyor. Bu tür maskaralıkları birçok ‘’ciddi’’
siteler de yapıyor. Sevgili okurlar Antakya Türkçesi İstanbul Türkçesinden ne
kadar farklıysa Mısır ve Şam coğrafyası arasındaki fark ta o kadardır.
Lehçelerden bağımsız bir dil üretmek sömürge Batı devletlerin ve Siyonistlerin
eseridir. Bu tarihin aslını bozan, bilerek yanlış aktaran mahfil coğrafyamızın
tüm kodlarıyla oynadılar. Maalesef bunları sorgulamadan, Batıdan geleni mutlak
kutsal ayetler olarak alan ve satan üniversite ve basın mensupları bu zararda
büyük pay sahibidir. Hayatımızı ilgilendiren her şeyi bu hakikati idrak ederek
okuyalım, analiz edelim ve bir çıkarımda bulunalım.
HEP ŞAM İÇİN SAVAŞILDI
Önce okurlarımızla ülkemizde çok bilinmeyen bir hususu
paylaşalım; Mısır’ın Şam ile münasebetleri başka devletlerle kıyaslanmayacak
kadar derindir. Azerbaycan için tek millet iki devlet ifadesini kullanırız.
Mısır ve Suriye tek devlet ve tek millet idiler. Mısır ve Suriye’nin inşa
ettiği Birleşik Arap Cumhuriyeti 22 Şubat 1958'den 28 Eylül 1961’e kadar egemen
bir devlet olarak var oldu. Bu devlet başta Yemen ve Irak’ın da içinde yer
alacağı bir Pan-Arap birleşik gücü esas hedefti. Bu proje başta İsrail, Avrupa,
ABD ve bunların cephesinde yer alan bölgemiz hanedanlıkları ve devletler için
kâbus mahiyetindeydi. Birleşik Arap Cumhuriyetinin ortaya çıkmasını sağlayan
tarihi bir alt yapısı zaten mevcut idi. Kadim uygarlıklar tarihinde iki ülke
arasında toprak birlikteliği, dil ve din ortaklığı, mimari benzerlik özetle
aynı medeniyet iki farklı coğrafyada farklı otoriteler altında yaşadı. Dikkat
buyurunuz; Anadolu ve Mısır coğrafyasındaki kadim Hanedanlıklar ve
devletlerarasındaki savaşlar ve barışlar her daim Şam için vuku bulmuştur.
ARABULUCULUK TALEBİ
Ayrıca Mısır ve Suriye ciddi bir dış tehdit altındaydı.
1948’de İsrail’in kuruluşu, Filistin meselesi, 1956’da İsrail, İngiltere ve
Fransa’nın Mısır’a saldırması, Menderes Türkiye’sinin bu saldırılara katılan
devletlere İncirlik üssünü açması, bu ülkeler ile derin münasebetlere
katılması, Suriye sınırına asker yığması, Suriye’de BAAS ve Komünistlerin ciddi
bir toplumsal güç kazanması, bunlara bağlı ordu içinde yüksek rütbeli
subayların olması Mısır ve Suriye’nin yakın olan ilişkilerini tek bir devlet çatısı
altında birleştirmeyi sağlayan ana etmenlerdi. Birlik döneminde Şubat'tan
Mayıs'a kadar Şam'dan, yılın geri kalanında ise Kahire'den yönetilen tek bir
merkezi otorite vardı. Mısır Devleti eski Başkanı Enver Sedat Şam’daki Milli
Meclisin Başkanlığını da yapmıştı. Birlik 28 Eylül 1961 Suriye Darbesi'nden
sonra bozulmasına rağmen, Mısır 1971 yılına kadar resmi olarak Birleşik Arap
Cumhuriyeti olarak bilinmeye devam etmiştir. Suriyelilerin sadece evlilikler
yolu ile değil Mısır’ın sanat, sinema, ordu, bürokrasi, istihbarat, ticaret
alanında derin etkileri ve varlıkları vardır. Tersi de doğrudur. Bu sebeple
özelde Suriye’ye karşı 2011’de başlatılan uluslararası yeni haçlı seferlerine
Devrik ve müteveffa Hüsnü Mübarek istenilen desteği vermedi. Şam’daki Mısır Büyükelçiliği,
başta zengin Körfez Şeyhleri, ABD ve Batının tüm baskılarına rağmen hiç
kapanmadı. Kahire’deki Suriye Büyükelçiliği de görevine devam etti.
30 Haziran 2012’de Mısır’da iktidar olan İhvan hareketinin
(Müslüman Kardeşler Örgütü) devrik ve müteveffa devlet başkanı Muhammed
Mursi’nin en ölümcül hatalarından birisi Suriye’ye cihat savaşı ilan etmesiydi.
Bu cihat savaşını Kahire’de yanına şimdiki HAMAS liderlerini alarak birlikte
yapmıştı. Bu açıklamasını Mısır ordusu resmi bir beyan ile sert bir dille
eleştirmişti. Başta Suriye ve birçok meseleden mütevellit 3 Temmuz 2013’te
Sayın Sisi’nin başkanlığındaki Mısır ordusu iktidara el koydu. Sayın Sisi ile
birlikte Mısır-Suriye münasebetleri ‘normal’ seyrinde devam etti. Mısır hem
iktidar hem de İhvan dışındaki muhalif güçlere ev sahipliği yaptı ve halen
yapmaktadır. Ayrıca Türkiye-Suriye arasında 1998’de Öcalan merkezli ortaya
çıkan savaş krizini Mısır’ın devlet başkanı Mübarek’in Şam ve Ankara
ziyaretleri sonucunda çözüm bulduğunu da hatırlatalım.
Yazımızın asıl konusuna gelelim; Suriyeli bir diplomatın
Aydınlık gazetesi yazarı Tevfik Kadan’a, Suriye topraklarındaki TSK varlığı ile
ilgili yaptığı açıklamaları iki ülkenin ilişkilerinde yaşanan tıkanıklığı
giderecek bir adım olarak değerlendirilebiliriz. Kaynağının ifadelerine binaen,
Suriye tarafının TSK’nın Suriye’den artık hemen çekilme ısrarında bir yumuşama
olduğunu anlıyoruz. Ancak Suriye’nin Türkiye’den çekilme ile ilgili yazılı bir
teminat ve garantör olacak devletlere resmi taahhütte bulunmasını istediğini de
belirtelim. Şam’dan gelen bu beyanatların Sayın Erdoğan’ın Sayın Sisi ile
Kahire’de yaptığı görüşmelerden sonra zuhur etmesinin bir anlamı olmalı.
Sayın Erdoğan’ın Kahire ziyaretinin ticari, askeri, Doğu
Akdeniz zenginlikleri açısından değerlendirdik. Ancak kambersiz düğün olmaz
misali Sayın Erdoğan ve Sisi görüşmelerinde Suriye olmasaydı ziyaret eksik
kalırdı. Bir Mısırlı kaynağımızın aktardıklarını harfiyen paylaşalım:
Sayın Erdoğan Sayın Sisi’den, Birleşik Arap Emirlikleri ve
Suudi hanedanlığının da desteği ile Şam ile ilişkilerin normalleşmesi için
arabulucu talebinde bulunmuş
Sayın Erdoğan’ın bu kararında Sayın Hakan Fidan’ın, Suriye
ile normalleşme ve işbirliği sağlanmadan sahadaki terör örgütleriyle
mücadelenin aksak kalacağı değerlendirmesi etkili olmuş
Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması,
TSK kontrolündeki bölgelerin aşamalı olarak Suriye devletine teslim edilmesi,
Suriye devletine muhalif kesimlerin, aynen Mısır konusunda olduğu gibi, Türkiye
sahasını kullanmayacakları yönünde Sayın Sisi temin edilmiş
Suudi Veliahdı ve Suudi Hanedanlığın fiiliyattaki Kralı
Muhammed Bin Selman ve Sayın Sisi’nin Şam ziyaretlerinin yakında hâsıl olacağı
ve bu ziyaretlerin başlıca amacının Suriye-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi
sürecinin hızlandırılması içinmiş.
İnşallah öyledir./aydınlık