Tevrat ve İncil'in polisin koruması altında defalarca ateşe
verildiği, mültecilerin ten renklerine göre farklı muamele gördüğü ve sınıf
ayrımının bas bas bağırdığı; mesela 90 yaşındaki kraliçesinin doğum günü için
astronomik harcamalar yapıldığında, ya da örneğin Siyonistler gibi bir şebekenin başka milletlere zulüm ve baskı uyguladığında ya da insan haklarına ve
özgürlüğe aykırı onlarca başka eylemde bulunduğunda, kimsenin bunlara karşı bir
şey söylemeye ve yazmaya ve tabii ki Batıya da karşı çıkmaya hakkı olmadığı bir
toplum düşünün.
Batı böyle bir toplum ve ülkeye nasıl bir tepki verirdi?
Tabii ki de böyle bir topluma karşı onlarca BM bildirisi ve
kararı çıkarılırdı. Özgürlük ve insan haklarını savunan yüzlerce dernek ve
birlik onu suçlardı. Çeşitli radyo ve televizyon ağları onu yok etmek için
programlar yapardı ve Hollywood da işin içine girerdi...
Bugün Batılı ülkelerin hepsi aşağı yukarı aynı davranış ve
özelliklere sahipler ama asla hiçbiri birbirine karşı tavır almıyor ve karşı
çıkmıyorlar!
Dün Rasmussen Paludan ikinci kez İsveç polisinin himayesinde
Müslümanların yaşadığı bir mahallede Kuran-ı Kerim'i ateşe verdi! Ama o, Kuran'ın
yanmasını durdurmak için nehre atlayan ve polis tarafından tutuklanan
Müslümanların kutsal kitabına bu şekilde hakaret etme hakkına sahip.
Batı'da her alanda ortaya çıkan bu ikili davranışın kökenini
Batı'nın ben-merkezli oluşunda aramak gerekir. Avrupa kendini dünyanın merkezi
olarak görmektedir ve tüm dünyaya karşı otoriter ve aşağılayıcı bir bakış
açısına sahiptir. Avrupa'nın ben-merkezli bakış açısı coğrafi bölünmelerde de
görülebilir. Uzak Doğu ve Ortadoğu bu bakış açısına göre tanımlanmıştır!
Bazı Batı belgelerine göre Avrupa, Avrupa kıtasını
haritalarda olduğundan daha büyük gösterecek kadar ileri gitmiştir!
Evet, Batı'nın bir görünen yüzü, bir de iç yüzü vardır. Batının görünen yüzü cezbedici, renkli, anlayışlı, medeni, insan haklarına, ifade özgürlüğünü savunan, yoksulluktan uzak ve daha onlarca olumlu özelliğe sahiptir. Ancak Batı'nın iç yüzü, şiddet, zulüm, diktatörlük, sınıfsal ayrımlar ve daha onlarca nefret uyandıran özellikle doludur.