Bizi Ne Bekliyor

GİRİŞ: 06.07.2022 09:53      GÜNCELLEME: 06.07.2022 09:53
Rasthaber -  Dünyamızdaki son gelişmeleri gördükçe pek iyi niyetli bir gelecek okuyamıyoruz her şey hazırlanan büyük bir kaos habercisi gibi ve her gecen bir gün dünümüzü aratıyor. Gelişen olaylara kaos isteyenlerin bizlere gösterdikleri şekliyle bakmadan bir analiz edelim.   Bu analizi yaparken anlaşır olması için güncel hayatımızdan benzetmelerle açıklamak istiyorum.

Bir insan vücudunun sağlık olması için vücudun her organlarının düzenli ve dengeli çalışması gerekiyor. Bu organlarının düzenli ve dengeli çalışması için ise bizlerin vücudumuzun gereksinmesi olan gıdaları, uykuyu & dinlenme zamanlarımızın düzenli olması ve moral olaraktan dinç olmamızı gerektiriyor bu doğanın bize tavsiye ettiği bir yaşam dengesi. Fakat bu dengeyi sağlamakta bizim doğa (çevremizle) uyumlu, dengeli ve saygılı olmamızı da gerektirmekte. Çünkü insanın doğa ile uyumlu olan yaşam akışı.

Fakat bizler doğal yaşam akışını kendi çıkarlarımıza ayak uydurmaya çalışırsak doğa buna karşı çıkma seçeneği olmadığı için bizim taleplerimize ayak uydurmakta. Fakat Her yaratılmış nesne ve varlıkların yapılarının gereği bir var olma alt ve üst sınırı vardır ki denge & uyumun sağlanabilmesi için ayni kurallar biz insan oğlu içinde geçerlidir. Herhangi bir varlığı/nesneyi zorladığınızda alt/üst dayanma sınırları aşıldığı zaman yapısı değiştirmekte, tepki vermekte ve özelikleri farklılaşmakta. Örnek verirsek su 90°C dereceyi geçek kadar ısıtırsak tepki olarak buharlaşıyor 0°C altına düşerse donuyor, bu, o nesneni bulunduğu şartlara uyum sağlamasıdır fakat genel bir ortamda normal olamayan farklı değişimler dengeleri bozmakta ve dengesizlik (anarşi) bir norm olmakta, sonucu = yıkım.

İnsanoğlu da yapı olarak aynıdır normal bir yaşam yapısı vardır fakat bu yapıyı aşırı yukarı veya aşır aşağı zorladığınızda insan karakter özelikleri değişmekte, insandaki değişim çevresiyle direk orantılı dolaysıyla çevresini de değiştirmekte, çevresi değişince insan kendisinde çevresine uyum sağalmak mecburiyetinde dolaysıyla “hayat döngüsü oluşmakta” Ekilen her bir tohum filizlenir bu doğanın gelişimdir fakat hangi şartlarda geliştiği de tohumu ekenin becerisine bağlıdır.

İnsanoğlu hür irade ile yaratılmış bir varlıktır. Çevresiyle olan bağlantısını kordone etmek için yaşam sistemleri oluşturulmuştur ki DİNİN var oluş nedenini en büyük sebeplerinden biri budur. Din; İnsanoğlunun kendisiyle, çevresiyle sosyal dengeyi sağlamak ve oluşabilecek her türlü adaletsizliğin önüne geçerek hakkaniyetli bir yasam dengesini sağalmak için, her bir birey tarafından kabul edilen gerekli ilahi sosyal tanımlamaları ve kuraların olduğu bir yaşam sistemi/ düzenidir.

Beşerî sistemler dediğimiz insanoğlunu oluşturduğu yaşam şekilleri insanoğluna adil huzur verebilirim?

Bunu cevaplamadan önce şu soruyu cevaplayalım. İnsanoğlu, mutlak adaleti sağlayabilir mi? Cevap, hayır. İnsanoğlunun yapısındaki karakteristik özelikleri buna müsaade etmiyor, çünkü insan yaratılış olarak bencil, aceleci, nankör ve hırslı (egosantrik arzular) yaratılmıştır dolaysıyla Mutlak adaleti sağlayamaz, onu içindir ki insanın bu karakteristik yapısından kurtulması için İlahi bir güce itaat etmesi şarttır ki Tevhidin temellide budur. LA İLAHE İLLALLAH yani her türlü ilah vasfına bürünmüş yapılara, karakterlere, özelikler hayır. Buradaki hedef, insanın kendi çıkarları için oluşturacağı her türlü yapılanmalar karşın İLA ALLAH, sadece Allah’a teslimiyet ve O’nun kurallarına itaattir.

Buraya kadar çok güzel ve ilahi bir söylem fakat şu soruyu soran insanlar olacak; Neden İLAHİ İNANC konusunda farklılıklar oluştu? Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar ve Müslümanlar kendi aralarında farklılıklara ayrıldı hepsi de Allah’a inandıklarını, itaat ettiklerini söylemekte fakat birbirlerini öldürecek kadar da düşmanlar! Herkesin kendine has bir Allah’ı mı var yani birçok İlah mı! ama biz sadece Tek Allah inanıyoruz nasıl oluyor bu?

Bu sorunu cevabını anlamak için bizleri tek Allah inanmamızı tebliği eden, tanıtan, Allah'ın seçtiği ve O’nun emriyle bizleri yönlendiren Peygamberleri, sözcüleri/ rehberleri/ önderleri tanımamızı germektedir. Şimdi bizlerin cevaplaması gereken iki konu oldu 1-) Allah’ı tanımak 2-) Peygamberi tanımak. 

Bizlerin Allah’ı tanıması kendi varlığımızı tanımakla oluşmaktadır. Yani ben var isem beni yaratan bir güçte var. Fakat bu güç nasıl bir güç? Bu güç doğayı yaratmış, kainatı yaratmış benim bildiğim ve bilemediğim her şeyi yaratmış bir güç, bu güç öğlesine bir güç ki onun üstünde daha bir güç yoktur, o’nu kimse oluşturmamıştır, eksik değildir ki tamamlansın sınırı yok ki öncesi ve sonrası olsun, zaman kavramı o’nu kuşatamaz çünkü zamanı kendi içinde barındırmış, o’nun benzeri yoktur ki sayılabilsin, benim tasavvur edemeyeceğim ve de düşünme kapasitemin ötesinde ki olan her şeyi yaratan, her şeyin sahibi olup her yerde her an yaratıklarıyla olabilen, duyan bir güç, o’na hiçbir kimse akıl veremez, her şey o’nun ilmiyle kuşatılmış ve oluşmuş ne şekli vardır ne şemalı vardır ama her şeye de şekil ve şemalı veren o’dur ve hiçbir ortağı da yoktur, tektir. İşte budur benim Allah’ım. Öbür türlü tüm güçler benim ilahım olamazlar.

Ben, inandığım peygamberler ve Allah’ın yeryüzündeki hüccetleri bu tanımı yaptıkları için bilmekteyim ve yapabilmekteyim. Yoksa benim ilahi gücü kavramam ve tanımlamam imkânsızdır, çünkü yazımın girişinde de belirtiğim gibi insanoğlu bencil, çıkarcı, hırslı, cahil kısaca egosantrik arzuları olan zayıf yaratılmış bir varlıktır. (Puta, paraya, kadına, mevkiye, şöhrete, nefsine tapan). İnsandaki olan güç, insanı yaratıp ona hür iradesini veren ilahi güçtür ve insan içindeki bu gücü tanımak ve o’na yönelmek istemektedir, dolaysıyla insanın kendisini tanıması onu yaratanı tanımasına vesile olacaktır. Yaratıcısını tanıyan peygamberini tanıyacaktır. Peygamberini tanıyan Allah’ın yeryüzündeki daim olan hüccetini tanıyacaktır ki İlah adaletten, hakkaniyetten sapmasın. “Rabbin kim? Allah'tır” Ben, bunu Peygamber(imizin) ve ilahi kitap vasıtasıyla bilmekteyim.

İnsanların kendi nefisleri ile oluşturdukları sistemlerde mevcuttur ki dünya geneli bu sistemlerle yaşamlarını düzenlemekteler ve insanın oluşturduğu sistemlerde İlahlar, inançlar olmakla birlikte bu ilah ve inançlar sistemleri oluşturan güçlerin oluşturdukları ilahlardır. Yani Peygamberlerin yerine alan ve nefsini yönlendirmesiyle oluşan sistemlerdir ki İnsanoğlu ilahi inancı da kendi çıkar ve arzuları için bu şekilde fırsata çevirmiştir fakta İlahi inançta böyle bir fırsatçılığı içinde barındırması mümkün değildir. Bu tip bir yapılanma ilahi inanç olma özeliğini kaybettirir çünkü Allah’a ortak koşmuş olunur. Daha açık olarak tek Allah’a hayır ama tüm ilahlara evet olur. Biz bu inanca Teh-vid diyoruz ki bu Yahudilerin icraat ettikleri bir inançtır. İlah vardır, fakat bizim istediğimiz egosantrik arzularımıza uyan bir ilah. Bugünkü bildiğimiz saptırılmış ilahi inanç ve buna Müslümanlarda dahil kısaca kendi egosantrik arzularını tatmin eden ilahlar oluşturmuşlardır. (Saray/Amerikan İslami)

Fakat İslam’dan sonra din ve Peygamberimizden sonrada Peygamber olmayacağına göre bu kadar karmaşa ve bulanıklık içinde hakikati nasıl tanıyacağız? Allah insanı yer yüzünde yalnız bırakmamış ve insanlığın son demine kadarda yalnız bırakmayacak dolaysıyla bizim Allah’ın yeryüzündeki kendi tayin ettiği ve emirlerini yaşayan & yaşatan hüccetin tanımamız şarttır. Bu konun açıklamalarına girmeyeceğim daha önce ki yazılarımda çok detaylı olarak işlemiştim.

Bu kadar açıklamaların ana hedefi bugünkü yaşadıklarımızı ve gelişmeleri açıklamak içindi.

·         Yazımın girişinde de belirtiğim gibi bizler doğanın yapısal karakteristik dengesin ve doğal akışını egosantrik arzularımız için bozmaya çalışıyoruz, başarılıda oluyoruz. 

·         Doğal akışın bozulması bizlerin yaşantısını etkilemekte, bizlerde kendi yaşantımızdaki sosyal ve soyo-çevresel (gene-civile) dengeyi de bozmaktayız. (Her yağmur yağışındaki sellerden veya kuraklıklardan mevsimlerin belirsizliğinden şikâyet ediyoruz)

·         Sosyal dengeni bozulması, insanlar arasındaki farklılıklardan dolayı öteleştirilmesi, düşmanlığa dönüşmesi sağlıyoruz. (Ahlaki, insanlık, fazilet ve inanç değerlerimiz yok oldu veya saptırıldı)

·         İnançsızlık, Ahlaksızlık, zalimlik, övgü ve özgürlük tanımı, “İyi” referansı oldu.

·         Açlıkla, yoksullukla, pandemilerle, savaşlarla insanlar korkutularak toplu halde köle yapıldı. (Köleliğin modern versiyonu)

Geçmişte ve şu anda, ilahi inanca karşı düşünsel (kültürel, ideolojik) ve fiziksel bazda savaş yapıldığı gibi tüm şirk güçlerin birleşmesiyle yok edilmek istenmekte. Ve ne yazık ki kendine Müslümanım diye adlandıran insanlar & ülkeler şirk & şeytan ordusunda Allah karşı savaşan asker olmakta ve Allah'ın dostlarına (ordusuna) karşı savaşmaya hazırlanmakta.

Türkiye'mizin NATO’daki hali çelişkinin göstergesidir. Bizleri yukardaki saydığım kriterlerle korkutarak kendi istedikleri görevde (yerde) tutup, insanlığımızla yalan vaatlerle, polemiklerle, öpücüklü gülücüklerle yalan sözlerle kandırarak alay etmekteler. Bizlerin unuttuğu; Allah'ın düşmanları Müslümanların dostu katiyen olamaz, şayet Müslümanlar öyle bir hal almışlarsa sadece acizlik elbisesi giyerler. Bu ise bir başarı değildir.

Son olarak Müslüman halklara ve ülke yönetimlerine Alemlerin Rabbi Allah’ın kelamını hatırlatarak yazımı noktalayın. “(Kâfirler) istiyorlar ki, Allah'ın nurunu, (İslâm dinini) ağızları ile (kötü söz ve iftiraları ile) söndürmeyi kendilerine hedef etmişler. Allah ise, nurunu tamamlayacaktır; isterse kâfirler hoşlanmasınlar”. (Saff-8).

“EY İMAN EDENLER! YAHUDİLERİ VE HRİSTİYANLARI DOST EDİNMEYİN. ONLAR BİRBİRLERİNİN DOSTUDURLAR. SİZDEN KİM ONLARI DOST EDİNİRSE, O DA ONLARDANDIR. ŞÜPHESİZ ALLAH ZALİM KAVMİ DOĞRU YOLA İLETMEZ.

KALPLERİNDE HASTALIK BULUNANLARIN, “BAŞIMIZA BİR FELAKET GELMESİNDEN KORKUYORUZ” DİYEREK KAFİRLERİ DOST EDİNMEK İÇİN ONLARIN ARASINDA KOŞTUKLARINI GÖRÜRSÜN. UMULUR Kİ ALLAH BİR FETİH YAHUT KATINDAN MÜNAFIKLAR HAKKINDA BİR EMİR GETİRECEK DE ONLAR, İÇLERİNDE GİZLEDİKLERİ ŞEYDEN DOLAYI PİŞMAN OLACAKLARDIR. O ZAMAN İMAN EDENLER “BUNLAR MIDIR SİZİNLE BERABER OLDUKLARINA BÜTÜN GÜÇLERİ İLE YEMİN EDENLER?” DİYECEKLERDİR.ONLARIN BÜTÜN YAPTIKLARI BOŞA GİTMİŞ, KAYBEDENLERDEN OLMUŞLARDIR.

SİZİN ASIL DOSTUNUZ ALLAH’TIR, ONUN RESULÜDÜR VE NAMAZLARINI KILAN, ZEKATLARINI VEREN VE RÜKU EDEN MÜMİNLERDİR. KİM ALLAH’I ONUN RESULÜNÜ VE MÜMİNLERİ DOST EDİNİRSE, İYİ BİLSİN Kİ ALLAH’IN TARAFTARLARI ÜSTÜN GELECEKLERDİR.

EY İNANANLAR! SİZDEN ÖNCE KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLERDEN, DİNİNİZİ ALAY KONUSU VE OYUN KONUSU EDİNENLERİ VE KAFİRLERİ DOST EDİNMEYİN. EĞER GERÇ EK MÜMİNLERDEN İSENİZ ALLAHTAN KORKUN.” (MAID-51'DEN 57)

 

Mustafa Kemal TASPINAR

2 Temmuz 2022

 

YORUMLAR

EBU HUSEYIN 1 yıl önce
"KALPLERİNDE HASTALIK BULUNANLARIN, “BAŞIMIZA BİR FELAKET GELMESİNDEN KORKUYORUZ” DİYEREK KAFİRLERİ DOST EDİNMEK İÇİN ONLARIN ARASINDA KOŞTUKLARINI GÖRÜRSÜN" Hem bu dünyada hemde ahiret kaybedecek olan Günümüz müslümanların hali. Garib olan, hakikati bilerek yapmaları.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM