FETÖ Ruhu ya da ABD ve İsrail Kuklalarını Tanımak

GİRİŞ: 04.02.2020 13:17      GÜNCELLEME: 04.02.2020 13:17
Rasthaber -  FETÖ ruhu ya da ABD ve İsrail kuklalarını tanımak...

Allah’ın adıyla...

Merhaba canlar. 

“Neden buradayım?” sorusunun cevabını en sona bıraktığım için konuya direk gireceğim.

Malumunuz, herkesin birbirine barış ve esenlikler dileyerek beklediği 2020 yılı, hepimizi derinden üzen, tüm dünyayı da şoke eden, düşmanlarımızı ise sevindiren bir saldırı olayı ile başladı. 

ABD kuklası terör örgütlerini Ortadoğu’dan silen, büyük şeytana darbe üstüne darbeler indiren Kudüs Gücü Komutanı Tuğgeneral Kasım Süleymani ve Haşdi Şa'bi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendi’nin Şehadet haberinden bahsediyorum. 


Sonrası malum, şehitlerimizin mübarek naaşlarının ebediyete uğurlanması, defin işlemleri yapılmadan önce intikamlarının alınması, sonra da çok sayıda ABD askerinin cehenneme postalanması haberi ile üzüntümüz biraz olsun hafifledi.  

•••••

Ve derken Elazığ ilimizden aldığımız acı haberle milletçe sarsıldık ve üzüldük. 

Ölen tüm vatandaşlarımıza, kederli ailelerine ve milletinize sabır ve başsağlığı diliyorum. 

Allah mekanlarını cennet eylesin, yaralılara da acil şifalar versin. 

••••• 

•Sorularla kuklaları tanıyalım• 

Yeni yıla nasıl girdiğimize dair hatırlatmalardan sonra can alıcı sorularla konuya girmek istiyorum. 

Ama önce İslami Analiz Yazarı Serdar Duman’dan bir alıntı yapalım: 

“Kasım Süleymani suikasti bizi yeni bir evreye taşıdı. Amerika’nın bir Müslümanı şehid etmesinden haz duyulması, davul-zurna ile bu suikastin kutlanması; İran’ın artık sadece rakip değil, hasım olarak ilan edildiği anlamına gelir. Bu husumetin yanında Amerika ve İsrail’e duyulan husumetin çok küçük kaldığını söylemek de abartı olmaz. İran’ı hasım ilan eden eski İslamcı güruh için ümmete ya da ‘bölgemize öncülük yapmanın’ olmazsa olmaz koşulu Türk ve Sünni olmaktır.”

•••••

Serdar Duman, ABD neden içimizde sorusunun cevabını en net ifadelerle ortaya koymuş. 

Konuyu daha anlaşılır kılmak için soru sorup, sorduğumuz soruyu da yine sorularla açalım:

15 Temmuz darbe teşebbüsü gibi onur ve haysiyetimizi ayaklar altına alan ihanet ve alçaklıkların gerçek muhatabı ABD - İsrail ile kuklası FETÖ ve benzer oluşumlara karşı gösterilmeyen tepki; dışa vurulmayan kin ve nefret, öfke ve kızgınlık ABD ve İsrail’e değil de neden sadece İran’a karşı gösteriliyor? 

Eğer 41 yıl önceki ABD’nin piyonu olan İran Şahlık rejimi devam ediyor olsaydı, ülkemizde İran nefreti kuklalar eliyle bu kadar tavan yapar mıydı?

Acaba ABD ve İsrail, hangi stratejiyi kullanarak kılcal damarlarımıza kadar girmeyi başarabildi?

Bu başarıya imza atan gerçek hainler ve çok yüzlü sahtekarlar bu kadar geniş bir yol açmasaydı; dini ve başka kisvelerle kendini kamufle eden kişi, kurum ve yapılanmalar, bir İslam ülkesinde ABD ve İsrail ile birlikte sevinip, birlikte üzülüp, birlikte öfkelenebilirler miydi?. 

Dahası, böyle bir zilleti, dini ve milli değer ve duygularla meşrulaştırabilirler miydi? 


Sahi hangi kapımız açıktı ki, içimizden FETÖ gibi aşağılık kukla örgüt çıkabildi ve benzerleri  ülkemizde çok fazla sayıda bulunmaktadır. 


Hangi kapımız açıktı ki, kılcal damarlarımıza kadar giren ABD ve İsrail, aşağılık kuklalar eliyle 12 Eylül ihtilali ve 28 Şubat post modern darbelerini yapmayı başarabildi?


Hangi kapımız açıktı ki, bütün değerleri kullanarak ailelerimize ve devletin kozmik odasına kadar girmeyi başarabilmiş olan söz konusu aşağılık örgütler eliyle, ABD ve İsrail 15 Temmuz’da hain bir darbe teşebbüsünde bulunmaya cesaret edebildi?

Sahi içimizde FETÖ gibi cemaat, tarikat, STK, din adamı, şeyh, kalemşör ve kanaat önderi görünümündeki kuklaların sayısı daha kaç tanedir sizce? 

Sizi bilmek ama bana kalırsa, İsrail ve ABD ağladığında ağlayan, sevindiğinde sevinenlerin oranına bakılırsa çok fazla. Hem de FETÖ’yü aratmayacak kadar fazla... 


Fazla olduğu içim de böyle bir zillet halimizi  rahatsızlık konusu yapmak yerine, ABD ve İsrail’e düşman olanların Anti emperyalist duruşlarını rahatsızlık konusu yapabiliyorlar? 


Sahi, “Din, Allah, kitap, peygamber” gibi yüce değerlerimizin temel ilkesi olan ahlak, ilim, irfan, basiret, feraset, özgürlük, bağımsızlık, hak, adalet, izzet, şeref gibi hasletler nerede? 

Böyle bir zilletin sonucu olarak hem içeride hem de dışarıda İzzet ve şerefimiz ayaklar altına alınırken, hem de bunu yapanlardan hiçbir şekilde intikam alınamamışken; dosta düşman, düşmana da dost haline getirilmemizin kara lekesi alnımızda duruyorken, “basiret ve feraset, izzet ve şeref nerede” diye sormak ne kadar mümkün olabilir? 


Sahi, Emperyalistlere topraklarımızı mezar eden atalarımızın kahramanlık destanlarıyla büyüdüğümüz İstiklal savaşı ve Çanakkale ruhu nerede?

Sahi, dedelerimizin anti-emperyalist ruhundan / duruşundan hiçbir eser bırakmamacasına bu kötülüğü bize kim yaptı? Yolumuzu ve rotamızı kim değiştirdi? 

Sahi, kime dost kime düşmanız? Neden, dost ve düşman tanımı bir türlü doğru yapılmıyor?

Sahi, biz kimle birlikte üzülüyor, kimle birlikte seviniyoruz?

Sahi, biz kimin nefret ettiğinden nefret ediyor, kimin sevindiğiyle seviniyoruz? 

Sahi, her defasında aldanmak ve kandırılmak nasıl bir duygu? 

Yahu uyuyoruz veya ölmüşüz ama haberimiz bile yok. Ya da bunun farkında olanların sayısı yok denecek kadar az... 


İslam dünyasının bağrından çıkmış bir Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi el-Mühendis gibi şehadete koşar adım yürüyen aşk ehli kahramanlar bizi diriltmeye ve uyandırmaya çalışıyorken; öldürenlere, uyutanlara değil de neden bu kahramanlara ve bunları yetiştiren İran’a karşı nefret histerisine giriyoruz?

Sahi, hiçbir konuda ittifak edemiyorken; İran, Hizbullah, Haşdi  Şa'bi, Ensarullah ve nice direniş unsurlarını içinde barındıran Rehberiyet makamına karşı düşmanlık söz konusu olduğunda ittifak etmeyi nasıl başarabiliyoruz? 

Bu başarının sırrını neye borçluyuz dersiniz?  

Hastayız ama farkında değiliz vesselam... 

Geçmiş olsun, Allah acil şifalar versin... 

•••••

Bir not, bir de teşekkür;

Allah nasip eder, kalemim de elverirse, yayın hayatında olmasından onur duyduğum Rast Haber’de yazacağım.

Değerli katkı, eleştiri ve uyarılarınızla kendimi daha bir geliştirerek fikir ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

  
Aslında yazmam konusunda teklif aldığımdan bu yana uzun bir zaman geçti. 

Anlayacağınız, 5 Ekim 2019 ile bu gün arasında dört ay gibi kocaman bir zaman farkı var.

Buna rağmen, tekliflerinin arkasında duran ilgili arkadaşlara en kalbi duygularımla teşekkür ederim. 

Allah hepsinden razı olsun. 

••• Son •••

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM