Rasthaber - Daha önce “82 Kerkük, 83 Musul” diye TBMM grup toplantısında plaka dağıtan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, şimdi de Halep’e göz dikti!
Bahçeli, son TBMM grup toplantısında “Halep
iliklerine kadar Türk ve Müslümandır. Bunu Halep Kalesi’ne çekilen Türk bayrağı
söylüyor” dedi ve ekledi: “Tarih tekerrür edecek, reklam arası son bulacak,
coğrafya yeni baştan aslında dönecek.” (AA, 3.12.2024)
Bu fetih çılgınlığı AKP medyasına da yansımış durumda. Her
akşam ekranları dolduran iktidar propagandacıları, devletlerarası hukuku
ayaklar altına alarak kahvehanede bile konuşulamayacak hevesleri dile
getiriyorlar. “82. il Halep” bile kesmiyor, “83 Şam, 84 Kudüs, 85
Mekke, 86 Medine, 87 Kahire” diye el yükseltiyorlar.
İktidarın sözcüleri açık açık “400 yıl biz yönettik,
bizimdir” diyorlar, açık açık neo Osmanlı bir coğrafyanın hayalini
kuruyorlar, bunu gerekçelendirmek için de sözde Misakı Millicilik yapıyorlar!
YA ASTANA YA WASHİNGTON MODELİ
Bu siyasal iklim, Suriye’de rejim değişikliğine soyundukları
ve Esad’a 6 ay süre biçtikleri ilk dönemde de olmuştu. “ABD’nin
küresel düzeninin altında alt bölgesel düzen kurma” hayaliyle neo Osmanlıcı bir
dış politika izlediler, bunu “Türkiye’yi Kürtlerle Irak ve Suriye’nin kuzeyine
genişletme” diye sundular, bunu gerçekleştireceklerini sanarak terör örgütüyle
masaya oturup “PKK açılımı” yaptılar.
Bakın çok benzer bir sahne yaşıyoruz yine. Esad’ın
köşeye sıkıştığını, Suriye’nin parçalanacağını, o nedenle Halep’in hakları
olduğunu iddia ediyorlar. Ve aynı süreçte kör topal ilerletmeye çalıştıkları
bir “Öcalan açılımı” var.
Kısacası ikinci kez “stratejik derinlik” dedikleri
çukura düşüyorlar. O çukurdan çıkmalarını sağlayan Astana sürecine de
sırtlarını dönme işareti veriyorlar. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan,
“Sorunlar Astana süreci ile yönetilecek bir durum olmaktan çıktı” diyor.
Önemle belirtelim: Astana modelinden vazgeçen, yeniden Washington
modeline savrulur.
ESAD MI, COLANİ Mİ?
Washington modelinde ne var peki? PYD liderine yine
Ankara’da kırmızı halı var! Esad’la komşuluk yerine, Colani’yle, Abdi’yle
komşuluk var. Adana Mutabakatı’yla sınır güvenliği sağlanan “tek Suriye”
yerine, 910 km boyunca çetelerin, grupların kontrol ettiği sınır var.
Evet, Ankara “Halep’i fetih” hevesiyle
yanlış istikamete giriyor. O istikamette sadece denetimi altındaki “silahlı
muhalif” dediği terör gruplarıyla ittifak kurmuş olmayacak, kaçınılmaz
olarak ABD’yle, İsrail’le, PKK’yle de aynı cephede yer almış
olacak. Esad karşıtlığı hepsini aynı cephede yanyana getirmiş
olacak.
Sadece Amerika’nın Sesi’nin şu haberi bile
anlamak isteyenler için çok öğretici: “ABD’nin desteklediği ve
omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri ile Suriye
ordusu arasında ülkenin kuzeydoğusunda çatışmalar yaşanıyor. Bu
gelişmeyle, geçen hafta isyancıların ilerlemesi
karşısında Halep’i kaybeden Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat için
yeni bir cephe açılmış oldu.” (Amerika’nın Sesi,
3.12.2024).
Ankara destekli gruplar kuzeybatıdan, ABD destekli
PKK/PYD/YPG kuzeydoğudan, İsrail güneyden ve havadan Suriye ordusunu ve Şam
yönetimini hedef alıyor.
Ankara’da en azından güvenlik bürokrasisi içerisinde bu
tabloyu doğru okuyabilen kimse yok mu? Türk devleti bu kadar mı kadro
erozyonuna uğradı?
ABD TUZAĞI
Daha önemlisi, ABD’nin tezgâhına bu kadar çok düşülmesi
normal mi?
Anımsayınız, ABD, Irak’ta da benzer tuzağa düşürdü. Türkiye
PKK’yle mücadele ederken Barzanistan’la komşu oldu!
Şimdi de aynı süreç işliyor. ABD, “PKK başka PYD/YPG
başka” diyecek; Ankara, Halep hevesiyle, Fırat’ın batısında “nüfuz bölgesi”
karşılığında, Fırat’ın doğusunu kabullenmeye kalkacak.
Halepçilikle girilen yolun sonu budur, o yola girmek
istemeyenin önündeki yol açıktır: 1) Rusya ve İran’la Astana
ortaklığını sürdürmek ve 2) Ankara-Şam normalleşmesini
sağlamak.
cumhuriyet