Allah (cc), yaratıkları arasında insan çok farklı kılmış,
ona Aklı & Düşünme gücü vermiş ve de ona da hür irade demiştir. İnsanı
seçme ve seçilmeye layık kılarak sorumluluk yüklemiştir. Fakat insanlar bu
özelliklerini bir silah, bir güç göstergesi olarak kullanmaktadır. Sanki
doğanın bir kanunuymuş ta “güçlü güçsüzü ezermiş” yalanına inanmıştır. Dengeni-
uyumun- gerekliliğin olduğu bir yerde adaletsizlikten bahsetmek yanlıştır, Uyum
& denge ve gereklilik te önemli olan miktar değil kalitedir; Bilinçtir,
inançtır, samimiyettir, teslimiyettir. Fakat insan kendi yaptığı yanlışlar
sonuncunda oluşan hatalarının zararlarını yaratandan kaynaklanıyormuş gibi
lanse etmektedir. İnsan o kadar nankör ki Allah'ın verdiği tüm bu güzellikleri
değiştiren ve değişenin kendi olduğunu görmekten acizdir. Doğa, Allah'ın
kurduğu düzen üzeri çalışmakta ne ileri gitmekte nede geri kalmaktadır. Fakat
insan kendi çıkarları için doğal yaşam tedarik zincirini bozarak neticesinde
oluşan zararları da Allah'ın üzerine yıkarak ilahi varlığı (düzeni) sorgulatıp
kendini üstün göstermeye çalışmakta ve kendini ilahlaştıracağı bir düzen kurmak
için insanlığı dahil her şeyi yok etme peşinde.
Fakat bunu başaramayacaklardır çünkü batıl, hak olmadan kendini var
edemez.
Allah (cc), hakikati bilmemizi, tanımamızı, inanmamızı ve
ona uygun amel etmemiz dolasıyla kendi gücümüzü (hür irademizi) kullanmamızı
istemekte çünkü her birimiz kendi gücümüzün (hür irademizin) sorumluğu
altındayız. Bu sorumluluk; öğrenmek, bilmek, inanmak, uygulamak, severek
yaşatmaktır. Bu haller bizlerin sorumluğu altında hür iradenin bize vermiş
olduğu üstün niteliklerdir.
Allah (cc), insana verdiği hür iradenin tek garantisi olarak
insanın kendinden başka ilahlar edinmemesini, sadece kendisini tanıyarak
yaşanmasını istemektedir, dolaysıyla “akıl & düşünceyi” bu amaç için
insanın emrine vermiştir. Bu ilahi garantiyi kullanmayan insanlar, çıkarları
doğrultusunda kendi çevresindeki olan güçlere ve arzularıyla oluşturdukları
sahtekarlıklara ve yalanlarına kendileri inanmış ve itaat eder olmuştur.
İnsanın ilahi gücün sıfatlarına haiz olması ve bu
sıfatlarının kullanımı, insanın kendi içinde ve çevresinde çekim güçleri
oluşturmuştur. Bunlar; Enterferans- içsel etkileşim; nefis ve egosantrik
arzular ve Enteraktife- dışsal etkileşim; sistemler, sosyal bağlantılar “moda,
TV, sinema, vs.” Şeytan ve şeytani yapılar insanın bu özelliği kullanarak
insana yön vermeye çalışmaktadır. Allah (cc), insanın kendine itaat etmesini,
ilahi sıfatların gücünün yanlış kullanımından oluşan & oluşacak zararlardan
koruması için şart kılmıştır. Dolayısıyla Allah (cc), Peygamberler, Kitaplar ve
İlahi önderleri insanlara hatırlatmak ve yönlendirmek için göndermiştir.
Batıl, tek ve gerçek yapı Hak içinden insanın kendi eliyle
oluşturduğu bir virtuel (illüzyon, geçici) gerçekliktir. En güzel örnek her
zaman verdiğimiz “denizde oluşan köpük” misalidir. Köpük, denizin (suyun) kendi
içinde barındırdığı geçici gerçekliktir. Diğer bir örnek; karanlık, aydınlığın
oluşturduğu bir gölgedir. Kurulmuş olan
ilahi doğalık (denge-uyum gereklilik), insanın aklı etme & düşünme
özeliğini var eden en büyük etkendir yoksa insanın akıl etmesine veya
düşünmesine ne gerek olurdu ki? Meleklerin böyle bir dertleri yoktur.
Bizler bu ilahi dengeyi (yapıyı) kavradıktan sonra neden
kişilerin üzerin odaklanıyoruz? Kişiler
ya hakikat olan ilahi dengeye (yapıya) hizmet eder ya da Batıl’laştırılmış
hakikate (yalana) şeytani dengeye (yapıya) hizmet eder. Kafa karışmasını
önlemenin ve bunu anlamanın tek yolu, o kişiye hayat veren, varlığını uzatan,
şan & şöhret veren ve en önemlisi ona güç veren dengenin (yapının) ne
olduğunu bilmektir. Bu bizlerin farklı seslerle düşüncelerimizin oyalanmasının
ve hakikaten sapmamızın önüne geçecektir.
Batıl yapının ekonomik olarak insana vereceği her güç
geçicidir çünkü o yapının temeli yalan, adaletsizlik ve kölelik üzerine inşa
edilmiştir. Bizler sadece kişilerin söyledikleri, yaptıkları amellere bakara
onlara iyi, kötü, kötünün iyisi vs, diyerek partizanlık yaparak medet bekliyor
ya da ümit var oluyorsak istene oyunu oynamış oluyor ve batılı kabullenmiş
oluyoruz. Mesela, İnsanların ekonomik yaşamlarını güzelleştirip “haram &
helal” ortadan kaldıran, insanlardaki ahlaki çöküşü hızlandırarak insanlığı bir
nesne haline sokarak ortadan kaldıran bir yönetim & başında ki kişi sizce
nasıl biridir?
Tencere kaynasın da geresi kolay mı diyorsunuz? İmam Ali der
ki “Allah rızka kefildir ama imana kefil değildir. Bu yüzden İmanınızı dert
edinin, rızkınızı değil.” Bazılarımız da diyecek ki; Dünyanın geri kalmış
ülkelerinde açlıktan ölen insanlara ne diyeceğiz? Mesela Afrika'da insanlar aç
ve susuz! Şu an “Sen, imanın dert et ben senin rızkın alıp götüreyim!” diyerek
krizler yaratıp insanları fakirleştirenler var diyeceksiniz.
Evet, bu insanların çoğu aç, susuz ve geri kalmışlar ve çoğu
da imanlarını bile dert etmemişler açlıktan ötürü. Evet, şu an, bizleri suni
krizlerle boğuşturup rant sağlayan çevreler (sistem) var fakat bu açlık &
susuzluk ve geri kalmışlık ya da bizleri krizlerle boğuşturan sistem, Allah'ın
insana kader kıldığı bir hal değildir. İnsanların kurdukları şeytanı yapılarla
o bölgeleri sömürmelerinden kaynaklanmaktadır. Dünyanın alt ve üst doğal
kaynaklarıyla en zengin bölgesi olan Afrika hem açtır hem susuz hem de geri
kalmış ülke konumundadırlar. Bunu tek sebebi “Beyaz kolonyal insan haklarını
savunan kan emici batılı sülükler, o bölgeler de kendi çıkarlarını korumak için
koydukları ve korudukları diktatörlerden kaynaklanmaktadır.
Fakat biz Müslümanlara ne oluyor? Yaşadıklarımızı nasıl
açıklayacağız? İmam Ali der ki
“Haksızlık (adaletsizlik) karşısında susan dilsiz şeytandır.” Peygamberimiz
(s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim Müslümanların işini önemsemeden sabahlarsa
Müslümanlardan değildir. Her kim bir Müslümanın, “Ey Müslümanlar!” diyen
feryadını duyar da ona icabet etmezse biz (Muhammed ümmeti)’den değildir.”
Filistin'de, Yemen’de, Suriye'de, Arakanda, Keşmir'de, doğu
Türkmenistan'da, Hindistan'da, Nijerya'da ve dünyanın her bir ücra köşesinde ki
Müslüman kardeşlerimiz soy kırımına maruz kalmakta ve batılı kan emici sülükler
“onlar Müslüman” diye görmezlikten geliyorlar, destek veriyorlar. Ya biz
Müslümanlar!!!! neden umursamıyoruz, göremiyoruz ve sessizlik içinde destek
veriyoruz? Fakat Ukrayna'daki yaşan durumu her gün TV kanallarında yalan ve de
kaos yaratan haberlerleler bizlerin dikkatini çekerek duygu sömürüsüne maruz
kalmamız kendi TV kanallarımız ve devletlerimiz sağlamakta buna ne demeliyiz?
Bizlerin bu hale gelmesini en büyük sebeplerinden birini İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her şeyin bir tohumu vardır; kötülüğün tohumu ise aç gözlülüktür.
Aç gözlülük çirkin ayıpları bir araya toplar.” Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim zalim sultanı över, kendisini küçültür ve bir ihtiras
sebebiyle ona boyun bükerse ateşte onunla birlikte olur.” Resulullah (s.a.a)
şöyle buyurmuştur: “Sultana bağlanan kimse fitneye düşer. Sultana yakınlığı
artanın, Allah’a uzaklığı artar.”
Buna rağmen hatırlatmak isterim ki Dünyanın en verimli
topraklarındaki (Ukrayna) insanların savaşla aç & susuz kalması ve göç
etmesini sağlamaları, Afrika/ 3. Dünya ülkelerinde ekonomik ve sıcak savaşla
sağlanan göç furyasının Avrupalı versiyonudur (Madde in Europe). Dolayısıyla
Şeytani güçlerin hedefi dünya halkını (sosyal & ekonomik ve ahlaki) bir
krizi sürüklenip her yönüyle yoksullaştırmak ve kendilerine itaat etmelerin
sağalmaktır.
Şeytani güçler istediklerini elde etmek için her türlü yolu
& yordamı fark aramadan kendilerine mubah saymaktalar ki bu onların
yapısıdır anlaşılır, çünkü şeytana “niye şeytanlık yapıyorsun” diye sorulmaz.
Fakat kendi ruhlarını ve hür iradelerini egosantrik arzularını tatmin için
şeytani güçlere hizmet etmek için pazarlayan ahmaklar, cahiller, hainler hiç
akıl etmez düşünemezler mi hem kendilerini hem de yaşadıkları dünyayı hem de
insanlığı yok etmektedirler.
Eğer kendimize gelmeyip bu gidişata, birey olarak, toplum
olarak, devlet olarak ve dünya halkları olarak dur demezsek şeytani güçler
isteklerine erişebilecek ve insanlığımızı yok edecektir. Fakat Allah (cc),
kendi seçtiği önder ve taraftarlarıyla katiyen buna müsaade etmeyecektir ama bu
arada çoğumuz insanlığını kaybedecektir.
Son sözüm İmam Ali (a.s) gelecekte olan fitne fesat ve kan
dökücülüğüne işaret ettiği bir hutbesi olsun; Hz. Ali (as) şöyle buyurmuştur:
“İşte o zaman batıl yerine yerleşir… Bu zamanın halkı kurt, sultanları yırtıcı,
orta hallileri yiyici, fakirleri ise ölülerdir. Doğruluk batıp gider, yalan
çoğalıp yayılır, dilleriyle sever, kalpleriyle düşmanlık ederler. Fısk, bir
asalet; iffetli ve namuslu olmak ise acayip işlerden sayılır ve İslam, ters
giyilen bir elbise gibi giyilir.”
Mustafa Kemal TASPINAR
10 MAYIS 2022