Hiç Akıl Etmez Düşünmez Misiniz? Sizler Aklınızı Kime Kiraya Verdiniz?

GİRİŞ: 11.05.2022 12:11      GÜNCELLEME: 11.05.2022 12:11
Rasthaber - Allah (cc) her şeyi hak üzeri yaratmış ve her şeyi hak düzen üzeri oturturmuş başı boş bırakmamıştır. Öylesine ki bir hardal tanesi kadar küçük şeyleri, büyük dağları, dağlardan yaşayan canlıları, denizleri, denizde yaşayan bilip veya henüz bilemediğimiz canlıları, bitkileri, hayvanları çeşit- çeşit, renk-renk, tür-tür, her türlü canlı & cansız varlıkları kendi zevki için yaratmamıştır. Yaratırken de her şeyi bir kural üzerine otururmuş; “Denge- Uyumluluk ve gereklilik” istersek biz buna sırat el müstakime diyelim, isterseniz Denge-eşitlik, isterseniz uyum-yakışma, isterseniz gereklilik- birbirine bağlı halk, misali yaratılmıştır. Öylesine ki her canlı & yaratılmış varlıklar arasında ne hırs/ aç gözlülük, ne tembellik/ çıkarcılık vardır, her şey birbirini tamamlayan ve olması gerektiği gibi olmasıdır. Her bir canlı & cansız varlık kendi varlığı için doğal tedarik zincirini bir halkasını oluşturmaktadır.

Allah (cc), yaratıkları arasında insan çok farklı kılmış, ona Aklı & Düşünme gücü vermiş ve de ona da hür irade demiştir. İnsanı seçme ve seçilmeye layık kılarak sorumluluk yüklemiştir. Fakat insanlar bu özelliklerini bir silah, bir güç göstergesi olarak kullanmaktadır. Sanki doğanın bir kanunuymuş ta “güçlü güçsüzü ezermiş” yalanına inanmıştır. Dengeni- uyumun- gerekliliğin olduğu bir yerde adaletsizlikten bahsetmek yanlıştır, Uyum & denge ve gereklilik te önemli olan miktar değil kalitedir; Bilinçtir, inançtır, samimiyettir, teslimiyettir. Fakat insan kendi yaptığı yanlışlar sonuncunda oluşan hatalarının zararlarını yaratandan kaynaklanıyormuş gibi lanse etmektedir. İnsan o kadar nankör ki Allah'ın verdiği tüm bu güzellikleri değiştiren ve değişenin kendi olduğunu görmekten acizdir. Doğa, Allah'ın kurduğu düzen üzeri çalışmakta ne ileri gitmekte nede geri kalmaktadır. Fakat insan kendi çıkarları için doğal yaşam tedarik zincirini bozarak neticesinde oluşan zararları da Allah'ın üzerine yıkarak ilahi varlığı (düzeni) sorgulatıp kendini üstün göstermeye çalışmakta ve kendini ilahlaştıracağı bir düzen kurmak için insanlığı dahil her şeyi yok etme peşinde.  Fakat bunu başaramayacaklardır çünkü batıl, hak olmadan kendini var edemez.

Allah (cc), hakikati bilmemizi, tanımamızı, inanmamızı ve ona uygun amel etmemiz dolasıyla kendi gücümüzü (hür irademizi) kullanmamızı istemekte çünkü her birimiz kendi gücümüzün (hür irademizin) sorumluğu altındayız. Bu sorumluluk; öğrenmek, bilmek, inanmak, uygulamak, severek yaşatmaktır. Bu haller bizlerin sorumluğu altında hür iradenin bize vermiş olduğu üstün niteliklerdir.

Allah (cc), insana verdiği hür iradenin tek garantisi olarak insanın kendinden başka ilahlar edinmemesini, sadece kendisini tanıyarak yaşanmasını istemektedir, dolaysıyla “akıl & düşünceyi” bu amaç için insanın emrine vermiştir. Bu ilahi garantiyi kullanmayan insanlar, çıkarları doğrultusunda kendi çevresindeki olan güçlere ve arzularıyla oluşturdukları sahtekarlıklara ve yalanlarına kendileri inanmış ve itaat eder olmuştur.

İnsanın ilahi gücün sıfatlarına haiz olması ve bu sıfatlarının kullanımı, insanın kendi içinde ve çevresinde çekim güçleri oluşturmuştur. Bunlar; Enterferans- içsel etkileşim; nefis ve egosantrik arzular ve Enteraktife- dışsal etkileşim; sistemler, sosyal bağlantılar “moda, TV, sinema, vs.” Şeytan ve şeytani yapılar insanın bu özelliği kullanarak insana yön vermeye çalışmaktadır. Allah (cc), insanın kendine itaat etmesini, ilahi sıfatların gücünün yanlış kullanımından oluşan & oluşacak zararlardan koruması için şart kılmıştır. Dolayısıyla Allah (cc), Peygamberler, Kitaplar ve İlahi önderleri insanlara hatırlatmak ve yönlendirmek için göndermiştir.

 

Batıl, tek ve gerçek yapı Hak içinden insanın kendi eliyle oluşturduğu bir virtuel (illüzyon, geçici) gerçekliktir. En güzel örnek her zaman verdiğimiz “denizde oluşan köpük” misalidir. Köpük, denizin (suyun) kendi içinde barındırdığı geçici gerçekliktir. Diğer bir örnek; karanlık, aydınlığın oluşturduğu bir gölgedir.  Kurulmuş olan ilahi doğalık (denge-uyum gereklilik), insanın aklı etme & düşünme özeliğini var eden en büyük etkendir yoksa insanın akıl etmesine veya düşünmesine ne gerek olurdu ki? Meleklerin böyle bir dertleri yoktur.

Bizler bu ilahi dengeyi (yapıyı) kavradıktan sonra neden kişilerin üzerin odaklanıyoruz?  Kişiler ya hakikat olan ilahi dengeye (yapıya) hizmet eder ya da Batıl’laştırılmış hakikate (yalana) şeytani dengeye (yapıya) hizmet eder. Kafa karışmasını önlemenin ve bunu anlamanın tek yolu, o kişiye hayat veren, varlığını uzatan, şan & şöhret veren ve en önemlisi ona güç veren dengenin (yapının) ne olduğunu bilmektir. Bu bizlerin farklı seslerle düşüncelerimizin oyalanmasının ve hakikaten sapmamızın önüne geçecektir.

Batıl yapının ekonomik olarak insana vereceği her güç geçicidir çünkü o yapının temeli yalan, adaletsizlik ve kölelik üzerine inşa edilmiştir. Bizler sadece kişilerin söyledikleri, yaptıkları amellere bakara onlara iyi, kötü, kötünün iyisi vs, diyerek partizanlık yaparak medet bekliyor ya da ümit var oluyorsak istene oyunu oynamış oluyor ve batılı kabullenmiş oluyoruz. Mesela, İnsanların ekonomik yaşamlarını güzelleştirip “haram & helal” ortadan kaldıran, insanlardaki ahlaki çöküşü hızlandırarak insanlığı bir nesne haline sokarak ortadan kaldıran bir yönetim & başında ki kişi sizce nasıl biridir?

Tencere kaynasın da geresi kolay mı diyorsunuz? İmam Ali der ki “Allah rızka kefildir ama imana kefil değildir. Bu yüzden İmanınızı dert edinin, rızkınızı değil.” Bazılarımız da diyecek ki; Dünyanın geri kalmış ülkelerinde açlıktan ölen insanlara ne diyeceğiz? Mesela Afrika'da insanlar aç ve susuz! Şu an “Sen, imanın dert et ben senin rızkın alıp götüreyim!” diyerek krizler yaratıp insanları fakirleştirenler var diyeceksiniz.

Evet, bu insanların çoğu aç, susuz ve geri kalmışlar ve çoğu da imanlarını bile dert etmemişler açlıktan ötürü. Evet, şu an, bizleri suni krizlerle boğuşturup rant sağlayan çevreler (sistem) var fakat bu açlık & susuzluk ve geri kalmışlık ya da bizleri krizlerle boğuşturan sistem, Allah'ın insana kader kıldığı bir hal değildir. İnsanların kurdukları şeytanı yapılarla o bölgeleri sömürmelerinden kaynaklanmaktadır. Dünyanın alt ve üst doğal kaynaklarıyla en zengin bölgesi olan Afrika hem açtır hem susuz hem de geri kalmış ülke konumundadırlar. Bunu tek sebebi “Beyaz kolonyal insan haklarını savunan kan emici batılı sülükler, o bölgeler de kendi çıkarlarını korumak için koydukları ve korudukları diktatörlerden kaynaklanmaktadır.

Fakat biz Müslümanlara ne oluyor? Yaşadıklarımızı nasıl açıklayacağız?  İmam Ali der ki “Haksızlık (adaletsizlik) karşısında susan dilsiz şeytandır.” Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim Müslümanların işini önemsemeden sabahlarsa Müslümanlardan değildir. Her kim bir Müslümanın, “Ey Müslümanlar!” diyen feryadını duyar da ona icabet etmezse biz (Muhammed ümmeti)’den değildir.”

Filistin'de, Yemen’de, Suriye'de, Arakanda, Keşmir'de, doğu Türkmenistan'da, Hindistan'da, Nijerya'da ve dünyanın her bir ücra köşesinde ki Müslüman kardeşlerimiz soy kırımına maruz kalmakta ve batılı kan emici sülükler “onlar Müslüman” diye görmezlikten geliyorlar, destek veriyorlar. Ya biz Müslümanlar!!!! neden umursamıyoruz, göremiyoruz ve sessizlik içinde destek veriyoruz? Fakat Ukrayna'daki yaşan durumu her gün TV kanallarında yalan ve de kaos yaratan haberlerleler bizlerin dikkatini çekerek duygu sömürüsüne maruz kalmamız kendi TV kanallarımız ve devletlerimiz sağlamakta buna ne demeliyiz? Bizlerin bu hale gelmesini en büyük sebeplerinden birini İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her şeyin bir tohumu vardır; kötülüğün tohumu ise aç gözlülüktür. Aç gözlülük çirkin ayıpları bir araya toplar.” Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim zalim sultanı över, kendisini küçültür ve bir ihtiras sebebiyle ona boyun bükerse ateşte onunla birlikte olur.” Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Sultana bağlanan kimse fitneye düşer. Sultana yakınlığı artanın, Allah’a uzaklığı artar.”

Buna rağmen hatırlatmak isterim ki Dünyanın en verimli topraklarındaki (Ukrayna) insanların savaşla aç & susuz kalması ve göç etmesini sağlamaları, Afrika/ 3. Dünya ülkelerinde ekonomik ve sıcak savaşla sağlanan göç furyasının Avrupalı versiyonudur (Madde in Europe). Dolayısıyla Şeytani güçlerin hedefi dünya halkını (sosyal & ekonomik ve ahlaki) bir krizi sürüklenip her yönüyle yoksullaştırmak ve kendilerine itaat etmelerin sağalmaktır.

Şeytani güçler istediklerini elde etmek için her türlü yolu & yordamı fark aramadan kendilerine mubah saymaktalar ki bu onların yapısıdır anlaşılır, çünkü şeytana “niye şeytanlık yapıyorsun” diye sorulmaz. Fakat kendi ruhlarını ve hür iradelerini egosantrik arzularını tatmin için şeytani güçlere hizmet etmek için pazarlayan ahmaklar, cahiller, hainler hiç akıl etmez düşünemezler mi hem kendilerini hem de yaşadıkları dünyayı hem de insanlığı yok etmektedirler.

Eğer kendimize gelmeyip bu gidişata, birey olarak, toplum olarak, devlet olarak ve dünya halkları olarak dur demezsek şeytani güçler isteklerine erişebilecek ve insanlığımızı yok edecektir. Fakat Allah (cc), kendi seçtiği önder ve taraftarlarıyla katiyen buna müsaade etmeyecektir ama bu arada çoğumuz insanlığını kaybedecektir.

Son sözüm İmam Ali (a.s) gelecekte olan fitne fesat ve kan dökücülüğüne işaret ettiği bir hutbesi olsun; Hz. Ali (as) şöyle buyurmuştur: “İşte o zaman batıl yerine yerleşir… Bu zamanın halkı kurt, sultanları yırtıcı, orta hallileri yiyici, fakirleri ise ölülerdir. Doğruluk batıp gider, yalan çoğalıp yayılır, dilleriyle sever, kalpleriyle düşmanlık ederler. Fısk, bir asalet; iffetli ve namuslu olmak ise acayip işlerden sayılır ve İslam, ters giyilen bir elbise gibi giyilir.”

Mustafa Kemal TASPINAR

10 MAYIS 2022

 

 

YORUMLAR

EBU HUSEYIN 1 yıl önce
İmam Ali (a.s) gelecekte olan fitne fesat ve kan dökücülüğüne işaret ettiği bir hutbesi olsun; Hz. Ali (as) şöyle buyurmuştur: “İşte o zaman batıl yerine yerleşir… Bu zamanın halkı kurt, sultanları yırtıcı, orta hallileri yiyici, fakirleri ise ölülerdir. Doğruluk batıp gider, yalan çoğalıp yayılır, dilleriyle sever, kalpleriyle düşmanlık ederler. Fısk, bir asalet; iffetli ve namuslu olmak ise acayip işlerden sayılır ve İslam, ters giyilen bir elbise gibi giyilir.” & "“Her şeyin bir tohumu vardır; kötülüğün tohumu ise aç gözlülüktür. Aç gözlülük çirkin ayıpları bir araya toplar.” SANKI GUNUMUZU ANLATIYOR. GUZEL BIR YAZI, KALEMINIZE KUVVET.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM