Fransız gazetesi
Expression, Siyonist rejim yetkililerinden naklen şunları yazdı: ‘General Moşe
Dayan, İsrail liderlerinin, diğerlerinin onları, herkese pervasızca saldıran,
ısıran ve öldüren “kuduz bir köpek” olarak değerlendireceği bir yöntem
benimsemesi gerektiğine inanıyordu!’
Moşe Dayan, İkinci
Dünya Savaşı sırasında isabet eden bir kurşun nedeniyle sol gözünü kaybetti ve ömrünün
sonuna kadar siyah göz bandı taktı ve yapay bir göz ya da güneş gözlüğü takmak
istemiyordu ve aynı bakış açısına dayanarak, korkutucu bir yüze sahip olmakta
ısrar etti!
2- Trump yönetiminin Birleşmiş Milletler'deki
temsilcisi Nikki Haley, görevden alınmasının ardından verdiği röportajda
şunları söyledi: ‘Trump bana kendisini ne yapacağı belli olmayan bir başkan
olarak tanıtmamı ve hedeflerine ulaşmak için hiçbir kırmızı çizgi tanımadığını
vurgulamamı tavsiye etti!
Eski ABD Başkanı Richard
Nixon da (Vietnam Savaşı sırasında) bu numarayı kullanmakta ısrar etti ve
şunları söyledi: ‘Ben bu olguya “Deli Adam Teorisi” diyorum!’ Nixon, Vietnam
savaşçılarına şunları söylemeleri gerektiğini söyledi: Nixon sinirlendiğinde
kimse onu durduramaz ve parmağını nükleer bomba düğmesine basar, işte o zaman
Ho Chi Minh'in (eski Kuzey Vietnam Cumhurbaşkanı) iki gün sonra barış
anlaşmasını imzalamak için Paris'e koşacağını göreceksiniz!
3-Merhum İhsan
Taberi (eski Sovyet Bilimler Akademisi'nin Marksizm'in önde gelen 5
teorisyeninden biri), İmam Humeyni’nin (r.a) vesilesiyle İslam’ı kabul ettikten
sonra şöyle demiştir: ‘Nixon’un ve öncesinde 15. yüzyılın önde gelen İtalyan
siyasetçisi Niccola Machiavelli’nin “deli adam” teorisi, İmam Humeyni (r.a)
tarafından yakıldı ve yok edildi.’
Rahmetli Taberi,
1962'de Amerika ile Sovyetler Birliği arasında Küba'da yaşanan krize değinerek
şunları söyledi: ‘Amerika Birleşik Devletleri başkanı John Kennedy, Sovyetler
Birliği lideri Nikita Kruşçev'i ABD için tehdit olan Küba'dan orta menzilli
füzelerini toplayıp çıkarmazsa Sovyetler Birliği'ne saldıracağı yönünde tehdit
ettiğinde Kruşçev bu tehdide direnmedi ve Amerika'nın yasa dışı olan bu talebini
kabul etti. Ama İran'da ABD büyükelçiliği ele geçirildi ve Amerikalı
diplomatlar esir alındı ve İmam Humeyni (r.a) müzakereler için İran'a gelmek üzere
olan Carter'ın temsilcisi Ramsey Clark’ı Türkiye semalarından geri döndürdü ve
şöyle dedi: ‘Şartlarımız belli, müzakere yok.’
Merhum Taberi, İmam
Humeyni'nin bu vizyonunun siyaset dünyasını değiştireceğini ve dünyadaki mevcut
blokları çökerteceğini vurguladı.
4-İmam Humeyni (r.a)
kararlılıkla “İsrail yeryüzünden silinmelidir” buyurmuştur, hem de Siyonist
rejim gücünün zirvesinde, dünyanın dördüncü en güçlü ve yenilmez ordusu, bölgenin
en iyi gücü, en iyi bilgi ve güvenlik sistemine ve aynı zamanda Amerika ve
Avrupa ülkelerinin mali, siyasi, silah ve teknolojik desteğine sahip iken ve
yine Haziran 1967'de 4 güçlü ülke olan Mısır, Suriye, Ürdün ve Irak'a karşı
yapılan savaşın galibi, Mısır, Ürdün ve Suriye olmak üzere üç ülke
topraklarının önemli bir kısmını daha önce işgal edilen Filistin topraklarına katmışken.
Bahsedilen
özelliklerdeki bir İsrail rejiminin karşısına çıkmak herkesin gözünde imkansız
görünüyordu. Bu nedenle İmam'ın “İsrail yüzeyinden silinmelidir” önerisi,
devrimci duygulardan doğan ve gerçeklikten uzak bir slogan olarak
değerlendirildi! Ancak bu arada başka bir görüş birçok uzmanın dikkatini çekti.
Oda şu:
5-Abba Aban,
Dışişleri Bakanlığı, Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı gibi
hassas kilit görevlerde bulunan Siyonist rejimin ünlü stratejistlerinden
biriydi ve İslam İnkılabının zaferi sırasında İsrail'in Birleşmiş
Milletler'deki daimî büyükelçisiydi. Abba Aban, İslam İnkılabının zaferinden 5
gün önce, 6 Şubat 1976’da verdiği bir röportajda şunları söyledi: ‘İran'da
yaşanan ve gerçekleşmek üzere olan olay gerçekleşirse bölgede bir deprem
oluşacak ve her şeyden önce İsrail'i yıkılma tehdidiyle karşı karşıya
bırakacaktır.’
6-Müstekbir güçler
ve yöneticiler, İslam'ın başlangıcından o güne kadar İran'da oluşan şeyi ve
yapılanları biliyorlardı ve tüm güçleriyle buna karşı çıktılar. Abba Aban da
pek çokları gibi bu olguyu biliyordu. Pak Muhammedi İslam’ı yönetim alanından
çıkarmak ve bir kenara atmak istiyor ve zulüm karşısında durmanın İslam'ın
temel özelliklerinden biri olduğunu, eğer bu düşünce egemenlik koltuğuna
oturursa, bunun ilk etkisinin elbette ki bölgedeki müstekbir güçler ve onların
kukla hükümetleriyle karşı karşıya gelmek olacağını biliyorlardı.
İmam (r.a) asırlardır
süregelen sapkınlık ve tahrifatın tozunu saf Muhammedi İslam'ın üzerinden
kaldırmış ve unutulmuş bu ilahi hediyeyi, ilk zamanlarda olduğu gibi egemenlik koltuğuna
yerleştirmiştir.
Hikâye bu noktadan
sonra başladı ve müstekbir güçlerin yarattığı sahte bir rejim olan İsrail,
Şah'ın kukla hükümetinden sonra, İmam'ın (r.a) sözlerine dayanarak ortadan
kalkması gereken ilk kukla hükümet olduğunu açıkça biliyordu. Bu görüş,
devrimin bilge ve cesur lideri tarafından, örnek bir incelik ve unutulmaz bir
ciddiyetle ve inançla takip edildi ve izlendi.
7-Şimdi etrafınıza
şöyle bir bakın ve bölgenin mevcut koordinatlarını ve Siyonist rejimin bugünkü
ruh halini, İmam’ın (r.a) İsrail'in yeryüzünden silinmesi emrini verdiği
zamanla karşılaştırın. Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya vb. Siyonistler
nerden nereye geldiler, nerden nereye getirildiler değil mi?! İsrail, İslam inkılabının
zaferinden sonra girdiği her savaşta yenilgiyle karşı karşıya kaldı ve bugün
sadece Siyonist rejimin barbar liderleri değil, onların destekçileri de bu rejimin
çöküşünü kesin olarak görüyor. İmam’ın (r.a) peşinde olduğu ve onun bugünkü
halefinin de takip ettiği şey meyvesini verdi ve hem sahada hem savaş alanında
hem de dünya halklarının kamuoyunda rakibin düşüş çanları çalıyor… Amerika'da,
Avrupa'da ve dünyanın her yerinde büyük kitlelerin, öğrencilerin ve
akademisyenlerin İsrail'e ölüm sloganı atacağına kim inanırdı?
Hüseyin
Şeriatmedari