Hürriyet ve Özgürlük Yalanıyla Hakikati Saptırmak!

GİRİŞ: 04.07.2021 20:12      GÜNCELLEME: 04.07.2021 20:12
Rasthaber - 

BismillahiRahmanniRahim      

Hamd Alemlerin Rabbi Allah’a salatu ve salam O’nun Resulü ve temiz Ehli beytine olsun.

İnsanlık varlığından bu yana birtakım sistemlerle yönlendirilmiş ve yönetilmiştir. Çünkü insanın yönlendirilmesi ve kontrol altında yaşaması yapısından kaynaklana hür iradesinin bir gereğidir. Nasıl olur da hür irade insanın kontrol edilmesi ve yönlendirmesini gerektirir diyebilirsiniz! Biliyoruz ki hür irade insanın özgürlüğü ve hürriyetini temsil etmekte, burada bir tezat var diye düşünebilirsiniz! Ama öyle değil çünkü Hür ve özgür olmak, sorumlu olmayı gerektirir.

Açıklayalım; Bir çocuk düşünün tüm hareketlerinde hürdür, elini ataşede sokar, balkondan aşağı atlar, yersiz laflar ve olmadık şeyler söyler & yapar fakat bizler çocuğun bu hareketlerini hürriyet olarak göremeyiz çünkü deriz ki “o daha neyin ne olduğunu bilmiyor sorumsuzca davranıyorYani daha o çocuk, hür değil, sadece sorumsuzdur. Dolaysıyla çocuklarımıza verdiğimiz eğitimin hedefi “özgür & hür” olmaları için değil sorumluluk almaları için eğitiriz. Neden? Çünkü insan doğarken zaten hür iradesiyle doğar ve hürriyetini varlığını sadece sorumluklarla keşfeder.

Sorumluluk verirken çocuğumuza neyi öğretiriz? Çocuklarımıza hürriyet dediğimizde ne anlıyoruz! Özgürlük dediğimizde neyi kastediyoruz! onu öğretiriz. Yani ateşe elini sokma canin yanar, balkondan aşağı atlama ölebilirsin, yoldan geçerken arabalara dikkat et ezilebilirsin, her gördüğün &canini çektiği şeyi yeme hasta olabilirsin...vs. deriz. Yani ilk etapta çocuğumuza kendisini koruması için gerekli olan sorumlulukları (gerçek hürriyet alanını) öğretiriz. Birde çocuğumuza sosyal ilişki kurallarını (ahlaki) öğretiriz ki bu toplum içinde özgürce davranacağı hareket alanın belirlemesi için, Hırsızlık yapma, pis laflarla konuşma, adil & hakkaniyetli ol, kötülüklerden uzak dur, saygılı ol... vb. deriz. Neticede çocuğumuza “hürriyet & özgürlük” tanımını yaparken kendisini nasıl yönlendirmesi gerektiğini ve kendini nasıl kontrol etmesi gerektiğini öğretiriz. Bizler çocuklarımıza “Hürriyet & özgürlük” tanımı/eğitimi verirken sorumluluğu, (adaleti, güveni, dürüst ve ahlaklı olmayı) öğretiriz. Kısaca, hürriyet & özgürlüğü “Sorumluluk” çatısı altında, “Güvenilir olma”, “Adil olma” ve “Ahlaklı olma” çerçevesinde tanımlarız ki kendini tek başına kontrol edebilsin & tek başına yönlendirebilsin diye.

Bizler, çocuklarımıza sorumluluk eğitimi verirken kullandığımız kavramların tanımlamalarını hangi kimlikle yapıyoruz? her zaman söylediğim gibi bizlerin kavramları tanımlamada kullandığımız terminoloji ve kodlama nedir onu bilmemiz gerek! yoksa çocuklarımızı birileri kendi terminolojisi & kodlamasıyla eğitir. Fakat Alilerin bu konuda sorumsuz ve de bilgisiz olduğunu da ne yazık ki görmekteyiz.

Bizleri yönlendiren sistemleri kuranlar acaba kendilerini ne kadar kurdukları sistemlere uymakta ve sorumlu hissetmekteler? Anlaşılması için metamorfoz örnekleme yapalım; Sizler bir tabloya bakıyorsunuz tablonu adı “hürriyet & özgürlük” olsun, bu kocaman tablo duvara asılı. Tabloyu gözümüzde canlandıralım, “bir siyah insan resmi var, insanın elinde beyaz bir güvercin var, bu insan elindeki güvercini gök yüzüne doğru serbest bırakıyor” figürü resim edilmiş olsun. Aldığımız eğitim & bilgi dağarcığı ve de yaşam tecrübelerimize bağlı olarak tablo üzerinde bir yorum yaparız. Her halükârda yorumlamalarımız hürriyet & özgürlük anlayışımıza dayalı olarak sınırlı olacaktır.

Tablodaki mesaja anlamını veren, resmi gözümüzün önüne getiren, ortaya çıkaran ve de sınırlayan tablonun çerçevesidir. Aynı zamanda yorumlarımızın hayal dünyasını sınırlayan limittir. (Her hayalin bir limiti vardır gerçek olması için fakat hayal kurmanın sınırı yoktur) Fakat tablonun en ilginç yani ressam, bizlere kendi çizdiği çerçeveye hapis ederek hayallerimizi sınırlarken, kendisi o çerçevenin dışında kalmaktadır. “O, beyaz güvercin siyah insan tarafından gök yüzüne fırlatıldıktan son bir beyaz insan tarafından avlanması ve siyah insanında beyaz güvercine hürriyetini verdiğinden dolay zülüm görmesi” Ressamın tabloyu yaparken asil niyetidir. Ressamın kendine ait olan hürriyet anlayışı “zülüm & köleliktir”. Bizleri çizdiği tabloya mahkûm ederken kendileri bizlerin hayallerini ve duygularını sömürerek güç kazanmaktadırlar.  Bugün bizlere kurtuluş olarak gösterilen “İnsan hak ve özgürlük & demokrasi” tablosundaki hürriyet ve özgürlük, ressam için insanların hürriyetini ve özgürlüklerin gasp edilerek köle edilmesi için oltadaki güzel gözüken yemdir.

Özetlersek; Hürriyet ve Özgürlük, “Sorumluluk”, “Güven”, “Adalet” ve “Ahlak” çerçevesi dahilinde anlam kazanır yoksa katiyen bir anlamı ve tanımı olamaz. Fakat tabloyu yapan ressam tabloya bakanlar için koyduğu bu çerçeveyi kendisi için koymamıştır.

Asıl anlatmak istediğim konuya gelirsek; insan empoze edilen uygulanan yaşam sistemlerinin terminolojisi & kodlaması önemlidir fakat daha da önemlisi sistemi kuranlarında buna uyma gerekliliğidir. Yoksa sistem kuranlar, Adaleti, hesap sormayı sadece kendilerinde görerek insanlara tanrısal gözle tepeden bakarlar. “Diktatörler”, “Komünistiler”, “kapitalistler”, “Demokratlar” tarafından yapılan bir sistem sistemi kuranları tanrılaştır. İslamcılar tarafından yapılan saray & tarikat sistemi yapan kişileri tanrılaştır. Kısacası; Bir & birkaç insan tarafından yapılan bir sistem yapan insanı ve kendi çevresini daha üstün ve ayrıcalıklı bir yapıda kılar dolaysıyla kendilerini topluma empoze ettikleri “adalet, güven, sorumluluk ve ahlaki” değerlerinin dışında tutarak, her şey kendilerine mubah kılarlar. “Bal tutan parmağını yalar” deriz. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. Dolaysıyla yaratıcı tarafından var edilmiş ilahi sistemin gerekliliği kaçınılmaz, olmazsa olmaz bir gerçeğin kendisidir. İnsanın insanı yöneteceği kurallar sistemi bir insan tarafından yapılarsa, yapan insan kendini hep diğerlerinden ayrıcalıklı görür.

İnsanlık tarihine baktığımızda gördüğümüz şeyler açıkça bize göstermektedir ki sistem kurucular hep üst takım olmuşlar ve kendi altındaki insanları ezmişler ve de sömürmüşlerdir. Örenlersek; Firavunluk sistemi firavunu, Diktatörlük sistemi diktatörleri, İmparatorluklar kralları & Sultanlar, Demokrasi sistemi Başkanları ve yandaşlarını, gibi. Çünkü o insanlar “elitler”, “seçilmişler”, “küresel güçler”, “siyonistler” kendi kurdukları düzenler ve sistemlerle halkları mecbur kılmışlar kendilerini ayrıcalıklı tutmuşlar ve insanları hep sömürmüşler ve ezmişlerdir. Ezilen İnsanlara eşitliği, adaleti, güveni, sorumluluğu aratmışlar fakat sistemleri tıkandıkça, sistem güncellemelerinde yine kendileri yaparak diğer insanlara karşın kendilerini devamlı ayrıcalıklı ve üstün kılmışlardır.

Günümüzde “Yalan & edepsizliği” özgürlük sembolü kılarak çok seslilik ile insanları cinsiyeti, ırkçılığı, milletçiliği, inançları on plana çıkararak insanları birbirine karşı rekabete sokup, aralarında ki sorumluluğu, güveni, adaleti, Ahlakı ve dostluğu yıkarak egosantrik arzularını güçlendirip tüketimi artırarak insanları sağılan inekler yapmışlardır. Sömürgeci ve yobaz Batı medeniyeti geçmişteki kurdukları sömürü (kolonyal) sistemlerini şimdide modernize ederek “demokrasi, laiklik, özgürlük, Çağdaşlık” olarak adlarını güncelleyerek sömürülerine davam etmektedirler.

Allah (cc), insanlara Peygamber ve kitaplar yollayarak ilahi terminoloji ve kodlamasıyla “Tevhit” inancı (din) oluşturmuştur. Tevhit, Allah katında insanların sınıflara, ırklara, renklere milletlere ve cinsiyetlere göre hiçbir ayrım yapılmadan üstünlüğün sadece iyilik ve güzel ahlakta gören ilahi bir yaşam sistemidir. Fakat insan oğlu, bir önceki yazımızda da sebebini açıkladığımız üzeri Meleklerin tarif ettiği bozguncu & zalim insanın yapısı gereği bu ilahi yapılanmaya da el atmış, Allah'ın sözlerini değiştirerek kendi egosantrik çıkarına uygun bir çerçeve çizerek ilahi dini Allah’ın adını kullanarak imparatorluk dinleri oluşturmuşlardır, oluşan dinlerde kendi aralarında (bölük pürçük) bölünmüşlerdir. Gerçeklerin saptırılmasıyla insanlar hürriyet & özgürlük yalanıyla ilahi inançtan uzaklaştırmışlardır. Çünkü İnsanın kendisine verilen Allah'ın Halifesi ünvanını hazmedememiş ve sorumluluktan uzak sadece kendi çıkarına kullanmaktadır. Meleklerin tarif ettiği bozguncu & zalim insanın varlığına rağmen Allah (cc), insan karşı cömert, lütufkâr, affedici ve kendine karşı yapılan bozgunculuğa karşı sabırlı olmaktadır çünkü Allah (cc), her turlu pislikten arınmış, temiz, masum, kendin seçtiği mükemmeliyet şahidi insanların varlığıyla insana halifelik “Özgür & hür irade” sıfatını vermiştir. Fakat özgür & hür iradenin çerçevesin TEVHID olarak çizmiştir.

TevhitLa ilahe illallah;

·         Allah (cc) bilmek, tanımak. (Tüm ilahları ret etmek)

·         Bildiğine inanmak (Allah’a inanmak & bağlanmak)

·         İnandığını Yaşamak (Allah itaat ederek ilahi inancını yaşamak)

·         Yaşadığın ilahi inanca hiçbir ortak koşmamak. (Allah inancını yaşarken hiçbir şeyi O’na ortak koşmamak) Bu seviye, mükemmeliyetin, her türlü nefsani & maddi prangalardan kendini arındırmış, hür & özgür insanın bizzat kendisidir.

Günümüze gelirsek, İnsanoğlu kendin oluşturduğu çıkarcı, çifte standart, adil olmayan, güzel sözlerle makyaj edilmiş sömürge sistemleriyle ve de Müslümanların tevhit inancına bağlı olduklarını ikrar etmelerine rağmen, kendi yaşantılarının Tevhit inancından çok uzakta bencil, çıkarcı adil olmayan beşerî sistemler tabi olduğunu görüyoruz.

Netice olarak, İnsanoğlu kendi çıkarları doğrultusunda yalan düzenlerin içinde kurdukları tanımlamalar ve kodlamalarla birbirlerini kandırmakta, birbirlerine zulme etmekte fakat bunu bilincinde olan insanlar yaşama özgürlüklerinin (sorumluluklarının) elinden alındığını görmekte ve insanlar tarafından kurulmuş olan her türlü yalan sistemlere güvenmemekteler. Artık insanlar güzel sözlerle ve de korkuyla kendi hürriyet & özgürlüklerinin tüketildiğini görmekteler.

 Allah'ın halifesi olmasın sağlayan, insani yücelten Tevhit inancına karşı yalan sistemleri kurduran şeytan, insanları Tevhit inancına düşman kılmakta ve tevhit inancına karşı insanları birbirleriyle savaştırmakta. Eğer insan yaşantısını ihlasla/ samimi olarak TEVHID üzeri kurgularsa, insan, hiçbir zaman, huzurdan, güvenceden, adaletten ve Ahlaki normlardan, insanca yaşamaktan katiyen sapmaz. “Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı (inancı) kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz” (Hicr-9). Çünkü o insan Allah'ın koruması altında olur.

Son söz; “Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir. (Maide-48)

Mustafa Kemal TASPINAR

28 Haziran 2021

YORUMLAR

EBU HUSEYIN 2 yıl önce
Evet günümüzde Insanlar demokrasinin gerçek yüzün görmüştür o ise Demokrasi kurucuları için olan demokrasi tanımı ve uygulatmaya çalıştıkları ülkelerdeki demokrasi 2 farklı yapı. onun için dirki "çifte standart" kelimesi türedi. Bizlerin artık uyanması gerek ve kendi yolumuzu kendi kimliğimizi (islam) üzeri belirleyip ilerlememiz lazım. Ne yazık ki içimizde batıya köle olmuş & hizmet eden zihniyet çok. Tespitleriniz çok yerinde. kaleminize sağlık.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM