Herşeyin sahibi ve Tek yaratıcısı olan Allah (cc), yaratığı insan oğlunu belirli, fiziksel ve sosyal kanunlardan mahrum bırakmadığını söyledik, ve Allah (cc), bu kanunların tanımlarını, uygulamasını, yaşanmasını, zaman ve mekana göre ayarsızda bırakmadı. En önemli olan "insanın & Insan" ile ilişkilerini düzenleme ve "İnsanın Kendisi" ile olan bağlantısınıda hiç bir zaman kesmedi ve hiç kesmeyecektir. şayet bu ilişki kesilmiş olsa idi ! bügün insanın varlığından bahsetmemiz hiç mümkün olmazdı. İnsan, kendi farkında olmasa bile, Allah varlığına inanmayanlar bile, Yaratıcı ile her an ilişki içindedirler, yazımızın ilk başından buyana yaptığımız açıklamaların ana temeli buna dayanmaktadır. Fakat bu ilişkinin şekli, insanın ego-sentirik hal ve hareketleriyle bilinçsiz olmaktadır.
Bunu biz insanlar nerden anlıyoruz?
İlk önce yaratılış fıtratımızdan, Biz, insanların yaşantısında tek bir hedef olmuştur. O ise "INANMAK". Yapı olarak tek, fakat verdiğimiz tanımlar ise çoğuldur. Buna bağlı olarak ise, Allah, insanı varlığından bugününe dek, ilahi dinler çatısı altında, bir çok ilahi kitaplar ve peygamberler yollamıştır. Adam atamızdan bugünümüze kadar var olan dinler, tek bir ilah olan, Allah'ın dindir. İlahi dinle gelmiş olan kitaplar ise, ilahi kitaplar ve o kitapları "mesajı" getirenler ise, İlahi Peygamber & nebiler olmuştur. Bu, bir İlahi sosyal kanundur. Fiziksel - matematiksel ve kimyasal kanunlar gibidir. Burdan hareket ile, Allah (cc) en son olarak yolladığı, Peygamberimiz Muhammed Mustafa (savs) ve Kitap Kuranı Kerim'dir. Dolaysı ile, Benim inancımla alakalı hiç bir sosyal & Fiziksel konu olmasınki, bu ilahi Kitap olan kuranda işlenmemiş olmasın ! ve bana yol göstermemiş olmasın !. Bu ilahi kitapa inanalar ise, bu kural ve tanımlara bağlı olmamış olmasınlar ! Tüm inanların bağlı olduğu ve inandığı bir kitaptır Kuran Kerim. Bizim daha önce işlemiş olduğumuz "Üst akıl & Ego santrizim" kuranda işlenmiştir. "Ve onları, halkı ateşe çağıran rehberler/imamlar yaptık ve kıyamet günü de yardım edilmez onlara" Kasas-41 " daha önceki yazımızlarda açıklamaya çalıştık.
ilahi kanunlar, Fiziksel & matematiksel denklemler, kimyasal karışımlar, kuranda mantıksal olarak işlenmiştir. Tabi eğer biz bunu, Allah kitabında, 2+2 = 4 ya da H2+O = H2O olarak zikr etmesini bekliyorsak çok yanılırız !!. Bu kuranın metoduna aykırıdır, Kuran, her çağa hitab eden kitap olması, Onun genelde vede özelde formülü vermesidir. Allah’ın kitabı biz yol göstermektedir. "Akıl sahipleri için", "Düşünenler için", "Kör olanlar ile görenler bir olurumu ?" gibi
Kuran biz insanlara, hakikatı gösteren, bir ışık ve yol gösterici olduğuna göre, bizlere yeryüzündeki ilahi otorite olan Kuran Kerimin, kendi ruhu olan temsilcilerininde mutlak tanımını yapmıştır.
- "Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün " Isra 71.,
- "İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık " Bakara-143
Konumuz olan imamet, yada halife nedir? Kuran İnsanların emri "imam" yada "veliyat" yada "halife" tanımını nasıl işlemiştir? bu tanımın kurandaki anlamları nedir?
Bügün islam toplumlarındaki kargaşa, var olan yapının, farklı olan tanımlamalarından gelmektedir, neden müslümanlar kavram kargaşası içine düşmüştür? Yukarda söylediğimiz gibi kuran, "İmamet" yada "veliyat" yada "halife" tanımıda, şu kişi olacak, diye özel isim vermemiştir. çünkü kuranın açıklama metoduna aykırıdır.
Kuran, sıfatların tanımı ve açıklamasını yapar, bizler ise bu tanımları anlamaya, kavramaya, inanmaya çalışırız. Bizlerin anlaması gereken, bu tanımların hayatımızdaki işlevleridir. o zaman şu soruların cevabını arayalım.
İmamet'in inancımızdaki yeri nedir? inancımızda hangi temeli oluşturmaktadır?
Burda iki Farklı anlayış ortaya çıkmıştır, ve tamalayıcı olarak birde Kuranın tanımı vardır.
1. Tanımlama : Peygamber (savs) vefatından sonra, İmamet anlayışı, sadece dünyevi, insani ilişkiler ve sosyal ilişkileri, dini çatı altında dizayn edip, yönlendiren yapı, başındaki emir. Müslümanlar İmamet ile Halife kavramını bir tutmuştur. "Ey inananlar, Allah'a, Peygambere ve içinizden emredecek kudrete ve liyakata sahip olan emire itaat edin". Nisa-59.
Bu inanç şekli, İmametin kuranda ve sünnete bir açıklamasının yapılmadığını söylemişlerdir. Dini temelini teşkil etmez denmiştir. Sebebi ise, İmamet tanımı, halk ilişkileri olduğundan, ilahi bir yapı olmadığından ve halk tarafından tayin edileceğidir. Görünürde mantıklıdır. Beni yöneteni benim seçmem mantıklıdır. Çünkü insanın yapısına uygundur. Dolaysı ile, Müslümanların dünyevi işlerini dini motifler ile süsleyen bir yönetici yapısı olarak algılamışlardır. Bunu için herhangi bir ilahi otorite ve masumiyet olmadığını, insanlar tarafından şura & seçim yolu ile seçileceğini söylemişler ve inanmışlardır. Allah'ın burda herhangi bir seçim hakının olmadığı, bu işi insanlara bıraktığına inanmaktadırlar.
özetlersek, Halife/önder/imamet, insanların şura yolu ile, dini motiflere sahip olup, herhangi bir masumiyet olmaksızın, insanların dünyevi işleri ile ilgilene bir kişi, bir yönetici olur demişler. tabi seçim kriterleri, ülkeyi veya ümmeti yöneten bir kişinin, bir mahale muhtarı vasıflarından daha çok vasıfda olması gerektiğini şartına bağlamışlar. Bu kriter ise işin ehemmiyetine pareler olarak belirlenir denmiştir.
2- Ikinci tanımlama : Birinci tanıma ek olarak, Peygamberden sonra ki Hilafeti, veraset yolu ile, insanların dünyevi sosyal ilişkilerini, dini ilişkilerini yönetip, yönlendiren, erdemli, fazilet sahibi, ahlaki değelere sahip olup, ayni zamanda masum olan bir yönetici olması demişlerdir.i İdari yöneticinin masum olmasını şartı konulmuştur. kısaca birinci tanımlamaya göre fazla olan sıfat "MASUMIYETTIR" "Hüccetullah" olmasıdır.
Burdan kendimize şu soruyu yönetebiliriz ! Bir ülkeyi yönetmek için masumiyet gereklimidir? bugüne kadar gördüğümüz tüm yönetimler, İslam ülkelerinde, hata bugün İran İslam cumhuriyetinde bile Yönetim "Masum" bir şahıs tarafından yönetilmemektedir.
Ahlaki değerlerinin olması, Dini bilgilerinin olması, yada müçtehit olması , yada bir merci makamına bağlı olması, Erdemli, Teknik bilgiler, sosyal bilgiler, ekonomik bilgiler sahip olması, yabancı dil bilmesi, vb. verilere ve daha çoğuna sahip olması ve bu bilgiler ile donanımlı olması yeterli olmazmı !?
Dikkat ettiğiyseniz, yukarda saydıklarımızın içinde "masumiyet" yoktur. Acaba ben, bir birey olarak yönetici « Masum olması şart değildir » dersem, kendimi dinden soyutlarımıyım?
Bizlerin kesin olarak kabul ettiği ilahi otorite kuran olduğuna göre, Kitabımız kurana yönelelim ve Biz, bu tanım "IMAM/ÖNDER" kuranda buluyorumuyuz ? yada kuran bize bunu açıklıyorumu ? Böyle bir açıklama kuranda varımıdır?
Daha öncede söylediğimiz üzeri, "Benim inancımla alakalı Hiç bir sosyal & Fiziksel konu olmasınki bu ilahi Kitap olan kuranda işlenmemiş olmasın"
Burdan çıkan Hakikat ise ; Herkezin doğruluğunu kabul ettiği, ve hiç bir tereddüt yer bırakmayan, Kuranı kerimin tanımını yaptığı anlayıştır. Bu tanım ise, Allah (cc), kendisi tarafından seçilmiş olan İmamların var olduğudur. İşte Kuranın İmamet- Veliyat- Emir tanım budur.
- "Şüphe yok ki zikri (kuranı kerim) biz indirdik. şüphe yok ki Onu her türlü pislikten koruyacak olanda Biziz" Hicir-9
- "Allah seni, zarar vermek isteyen insanların şerlerinden koruyacaktır" Maid - 67
- "Onlar, Allahın dinin ağızları ile söndürmek isterler, Halbuki kafirler istemesede, Allah, nurunu tamamlayacaktır" Saf-8
- "Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün" Isra 71.,
- "Ben seni insanlara İmam/önder yapacağım" Bakara-124
Ayetlerde gördüğümüz üzeri, Allah kendi dininin yönetimini, korumasını, rasgele, herhangi bir insanın eline bırakmamıştır, vede bizzat bu görevi yerine getirecek zatı kendi seçmiştir ve kendi seçtiği kişileride, Allah (cc) her türlü pislikten ve şerden korumayı kendine görev edinmiştir.
Nasıl bir peygamberi, ne sosyal yapısı, ne konumu, ne rengi, ne ırkı, ön plandan olmadan, Allah (cc) seçiyorsa. "Bir ayet geldi mi, Allah'ın peygamberlerine geldiği gibi bize de bir ayet gelmedikçe kesin olarak inanmayız derler. Peygamberliğini kime vereceğini Allah bilir." Enam 124. Allah (cc) kendi kriterleri doğrultusunda, yer yüzündeki otoritesinin devamı olan Imamı-Hücettini kendi seçmesidir. "dedi ki: Ben seni insanlara imam edeceğim" bakara 124.
Dolaysı ile, Kuranın İmamet anlayışında, Allah (cc), Kimi İmam - kendi hüceti olarak seçeceğini kendisi bilir. Dolaysı ile müslümanların ortak noktası olan kuranda, Allah, bu seçimi kendine bırakmıştır. Biz daha öncede söylediğimiz gibi, İmameti anlamamız için kuran yönelmemiz şarttır. Ehli beyit imamları derki "İmameti anlamanız için kuran'a yönelmeyen, kendini Fitnede bulur". diğer bir sahih hadiste "Kurana yönelen bize yönelir" buyurmaktadırlar.
O zaman kurandaki İmameti "Emri" anlamak için gerekli olan tanımları kuranda aramalıyız. çünkü Kurandaki bu tanım, kabul gören ve red edilmeyen tanımdır. "Şüphesiz ki bu Kur'ân, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir." isra - 09
Hadisler ile, Filandan duyulduğuna-aktarıldığına göre, diye yapılan tanımlamalar, tartışma getiren açıklamalardır. Eğer tanımlamaları ayetler ile anlatırsak, kurandan örnek vererek açıklarsak, ve kurana ters düşmeden yaparsak, doğru bir tanım yapmış oluruz. Her hadis kuranda karşılık bulmalıdır, yada kurana ters düşmemelidir.
Buna bir örnek verirsek, En güzel örnek Gadri Hum vakasıdır, Peygamberimizin en son hac (veda hacı) dönüşünde yaptığı toplanmadır ki, buda kuran ayetleri ile sabittir. " "Ey Peygamber, Rabbin'den sana indirileni tebliği et Eğer bu (görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliği etmemiş olursun. Allah seni insanların (şerinden) koruyacaktır." Maide-67. Yapılan tebligatın hemen akabinde, "Bügün dininizi kemala erdirdim. nimetimi size tamaladım, Din olarak size, islamı seçtim" Maide- 3.
Kuran, insanları doğru yolla iletmektedir. o yol ise peygamberlerin yollu ve devamı olan "İmamet" yoludur. Kuranın imamet yolu, Politik imamet değildir. Hükümet işleri ile uğraşan, dini politikaya oyuncak edip, insanları yönlendiren sultanlar, padişahlar yolu değildir. Ne Hükümdarlık, ne başkanlıktır, nede cumhurbaşkanlığıdır. Politikalaşmış, hükümdarlık anlayışı, kuranın İmamet anlayışı ve tanım değildir. İmamet bütün bunların üstünde olan bir makamdır.
"Dedi ki: Ben seni insanlara imam edeceğim." bakara 124. "Ve hepsini (İbrâhîm'i, İshak'ı ve Yakûb'u) emrimizle doğru yol gösteren imamlar (önderler) yaptık. Kendilerine hayırlar işlemeği, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahy eyledik. Onlar hep bize ibadet ediyorlardı. "Enbiya 73.
"Veraset", - "İmamet", Allah'ın yer yüzündeki hüccetinin devamını sağlayan ilahi otoriteni devam eden temsilcileridir. Hem peygamberlik seçimi ve aynı zamanda ise İmamet seçimi, Allah (cc) tarafından geçekleşmiştir.
- "Peygamberliğini kime vereceğini Allah bilir." Enam-124. ve "Dedi ki: Ben seni insanlara imam edeceğim." bakara 124. Burdan alıyoruzki iki makamında seçimi Allah'a aittir.
Yazımın Birinci kısımının özeti, İmamet Kuranda vardır ve sabittir. İmam seçimi, Peygamber seçimi gibi Allah (cc) kendine aittir. Ne Ehli sünnet kardeşlerimizin imamet anlayışı ki onlarda dinin temeli olan böyle bir inanç yoktur. Nede Şia'lı kardeşlerimizin Ehli sünnetli kardeşlerimizin dediklerinden bir fazla, Yönetici Masum olmalı dedikleri gibi bir anlayış değildir. Kuran-i İmamet Farklı bir şeydir.
Aklımıza gelen şu sorular olmaktadır. Yönlendirmeleri ayını olan Peygamberler ve İmamlar arasında fark nedir ? Neden İmamet Gereklidir ? İmam Olmanın şartı nedir ? Asıl görevleri nelerdir ? Kuran-i İmamı Nasıl tanırız ?
Onuda Yazımızının ikinci bölümünde işleyelim Allah nasip ederse.
Mustafa Kemal TAŞPINAR