-iki ekolden de insanların yaşadığı coğrafyada bulunmamız
-iki ekolün birbirine muhtaç olması nedeniyle birbirlerini tanıma zorunluluğu
-Ehlibeyte gönül vermişlerin Ehli Sünnet kültürüne maruz kalmaları nedeniyle kafalarında oluşan sistemle Şia’nın ondan farklı sistemi anlama zorluklarını gidermek…
-Şia’ya müntesip olanların Sünnileri ve Sünni sistemi tanımaları ve anlamalarına katkı sunmak.
Her iki ekolde de tabi ki iman önemlidir. İman amelden önce gelir. İman olmazsa amelin faydası olmaz denilir. Her iki ekolün de kökeni bir olması nedeniyle her iki ekolde de iman öncesinde yapılan iyilikler boşa gitmez ve sahibini imana hidayete taşır.
İman inanmak demek amel de davranış. İmanı biz hayatın her alanında kullanıyoruz. İmanla güven arasında sıkı bir bağ vardır. Önce birine inanırsınız onun sizin iyiliğiniz için çalıştığını bilirsiniz ve ona güvenirsiniz. Bu güven sizi onunla birlikte davranmaya veya onun dediklerini yapmaya onu taklit etmeye sevk eder. Örneğin bebe doğuştan itibaren anne babasına güvenir ta bu güven kendi ayakları üzerinde durasıya dek devam eder. Çırak ustasına öğrenci hocasına mürid şeyhine karı koca birbirine inanır ve güvenirler. Sonra da birbirleriyle ortaklaşa iş davranışlar geliştirirler. Tabiri caizse koalisyon oluştururlar.
Dinde de böyledir. Mukallit hocasına ya da müçtehidine inanır güvenir ve onu taklit etmeye başlar. Bu taklit, imanı ne derece güçlü olursa o kadar işlerlik kazanır. Eğer mürit ya da mukallidin hoca ya da müçtehidine olan güveni, çocuğun anne babasına güveni kadar güçlü olursa o zaman hoca ya da müçtehit anne baba kadar rahat eder. Çocuk nasıl anne babasına olan aşırı güveni ve onlara hayranlığı sayesinde onları gücünün üzerine bile taşan bir taklit etmeye dönüştürürse dini yaşama azmindeki kişi de öyledir. Çocuk bu taklit çabası sayesinde hayatı çok kısa sürede tanır öğrenir ve ayakları üzerinde durmayı başarır.
Şia’da iman amel ilişkisi tabiri çok tercih edilmez. Onun yerine usulü din ve furuu din tabirleri kullanılır. Usulü din dinin temelleri demektir. Ehli sünnette imanın şartlarına tekabül eder. Furuu din ise dinin ayrıntıları ve uygulamaları demektir ki Sünnilikteki karşılığı İslam’ın şartlarıdır. Her iki ekol de çocuklarına küçükten bunların maddelerini öğretmeyi dini bir sorumluluk olarak görmekteler. Tabi dini kaygısı olmayanları kastetmiyoruz.
Bizim mezhepçilik taptığımız ya da insanları Şii Sünni diye ayrıştırdığımız veya Şii Sünni ayrılıklarını gündeme getirdiğimiz iddia edilebilir. Ancak amacımız bu olmayıp Şii Sünni tanışma ve kaynaşmasını sağlamak amacıyla bu yazıları kaleme aldığımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü bizim İmam Zaman a.f’in zuhurunu yakın gelecekte göreceğimize dair güçlü bir inancımız var. Yazı yazmaktan kastımız zuhuru çabuklaştırmak zuhur çağına hazırlık yapmak ve insanları başta nefsimiz olmak üzere zuhura ve İmam Zaman safında olmaya layık yapmaktır. Aksine düşünceler bize iftiradır. Biz bu yazı dizilerimizde siyaseti de dışlayacak değiliz. Çünkü inandığımız İslam Dini’nin siyaseti ibadet ibadeti siyasettir. Dinin temel işlevi adaleti sağlamaktır. Adaleti sağlamanın yolu ise siyasete hakim olmaktan geçer. Bizim yazılarımızda tavizsiz İslami inanışları olduğu gibi ve cesurca yazdığımız, bu konuda sağdan soldan falanca çevre ya da siyasi gruptan çekinmeyip sadece Mehdi (a.s)’ı önemsediğimiz görülecektir. İmam Zaman (a.f)’in zuhurunda ona vekil olan(lar)ı tanıtmak ve ona itaatten de çekinmeyeceğimiz de görülecektir. Bizim gelecekte İmam Zaman a.f’in zuhuruna inanan biri olarak kişisel çıkar beklenti ya da hesaplarımız olamaz. Bir ülkeyi diğerine tercih ya da üstün tutmak gibi ufak hedeflerimiz de olamaz. Biz tüm yer yüzüne talip bir düşüncenin savunucusu ve inananıyız. İmam Zaman a.f zuhur ettiğinde bir ülke y da bölgeye değil tüm dünyaya egemen olacaktır. Bu açıdan bir çok yazarlara nazaran bizim yazılarımızın evrensel oluşu dikkatleri çekecektir.
Konudan uzaklaşıyor gibi olsak da bir nevi giriş sadedindeki bu yazımızda okurlarımızın bizim hangi alanda yazacağımızı bilmeleri onların yararınadır inancıyla bunları açıklıyoruz.
İman amel ya da usulü din furuu din kavramlarını da bu bakışla yazmaktayız ve öyle okunmalıdır.
Geleceğin dünyası ya da dünyanın geleceğinde hangi fikir egemen olacaktır gibi hayati bir soruyu gündeme getiren değerli alimimiz Şeyh Sabahattin Türkyılmaz ve düşünce etkinliğinin zuhurdaki önemine vurgu yapan Y. Ziya Türkyılmaz üstadımızın gündeme getirdiği bu bakış açısı bizim birikimlerimizi bu alana yöneltmeyi sağlamıştır. Bu bakımdan her ikisine de teşekkürü bir borç bilir, Rabbimizin daha nice hayır ve hizmetler için kendilerine sağlık ve fırsat vermesini dileriz.
Bilginin ve düşüncenin bir adı ne olursa olsun bir sınıf ya da zümreye hatta bir coğrafya ya da ülkeye has olamayacağını, bunun Müstekbir, Tağut ve Zalimler hariç herkesin hakkı ve becerisi olduğuna vurgu yapılacak bu yazılarımızda tamamen Mehdevi amaçlar ön plana alınacaktır. Mehdevi inancın ve bu ilahi projenin evrenselliğine gölge düşürecek hiçbir din mezhep dini siyasi zümre ya da başka sınırlayıcı engeller bu yazılarımızda yer almayacak inancındayız. Bu inancımızla yazılarımızı yazacak insanlığı birleştirmek zulmü dünyadan kazımak sınıf ve çıkarcılığı yok edecek bakış açısı ve projeler teklif edeceğiz inşallah.
İman mı önemli Amel mi konusu da bu açıdan ilk denememiz olacaktır. Bizim yazılarımız aynı şekilde bir taklit değil orijinal olacaktır diye düşünüyoruz. Elbette birilerinden etkilenmiş olabiliriz. Ancak tamamen birikimlerimizle bu yolda yürüyeceğiz ve inanmadığımız düşünceleri birileri memnun olsun ya da incinmesin diye yazacak değiliz. Tabi ki vahdet ve doğruluk kırmızıçizgimiz olacak. Fakat Mehdevi zuhura engel olacak yöntem ya da düşünce ve yöntemleri de tercih etmeyeceğiz.
Yazılarımızı haftalık ve bu uzunlukta yazmayı planlıyoruz. İnşallah her şey planladığımız gibi gider bir engel çıkmaz. Yazılarımız, bütünlüğü ve amacı saptırılmayacak şekilde alıntı yapılabilir. Yayıncının telif hakları gereği tedbirleri bakidir.
İman ve amel konusu inanma ve güvenme ile gelen zuhura doğru adımlar anlamında ele alındığında konunun klasik kelami tartışma formundan çıkıp geleceğe yön verecek bakış açısı ile yeni ufuklar açacağı kesindir. Kafamızdaki sınırlayıcı engelleri ne kadar kaldırmayı başarırsak zuhura liyakati o derecede elde edeceğiz inşallah…