İçimizde bunu küçümseyenleri tanımak zor değildir ama onları
tanıtmak "mayınlı tarla" misali biraz zahmetli ve tehlikeli bir
iştir.
Hakikati görmek, söylemek ve teslim olmak öncelikle basiret,
cesaret ve adalet isteyen bir iştir. Müslüman olmasına gerek yoktur vicdanı
körelmemiş her insan bunu yapabilir. Müslüman olup bu sıfatlara sahip değilse,
elinde Kur’an, dilinde zikir, alnı secdede de olsa istikbar/şeytani cepheye
hizmet etmektedirler.
İran ve Siyonistler arasındaki savaşı, tiyatro, göstermelik
savaş, danışıklı döğüş olarak değerlendirenlerin zihnindeki bilinç altı
gerçekler ortaya çıkmazsa bunları tanımak zordur.
İşte bunların özellikleri;
1- Siyonistlerin yalancı heybetinden/sahte karizmasından
korkarlar.
Siyonistlerin dünyaya hakim olduğunu, her yere nüfuz
ettiklerini dolayısıyla onlara karşı koyulamayacağına inanıp diğer insanları
korkuturlar. Kendi ülkesindeki yöneticilerin de iplerini elinde tutuğunu
kabullenip ticari, siyasi, askeri ilişkileri kesmenin zarar vereceğini söyleyip
insanları açlık, fakirlik, ambargo ile korkuturlar.
Allah’ın kudretini unutup dünyanın onların elinde olduğu
tevehhümüne kapılmışlardır. Allah’ın Razzak (devamlı çok rızık veren) olduğunu
unutup ekonomik olarak Siyonistleri velinimet olarak görürler.
Siyonistlere karşı başarı kazanıp zaferin tadını almadıkları
için onların gölgesinde yaşamayı tercih ederler. Yalan ve hayali Siyonist
heybetin gölgesini Allah’ın tevekkül ve güven çadırına tercih ederler.
Siyonistlerin kullandığı korkutma silahı onları korkak ve
tutsak etmiştir. Bundan dolayı kimsenin Siyonistlere karşı koyamayacağı
tevehhümüne kapılmışlardır.
2- Ruhları köleleşmiştir
Özgürlüğün tadını almamış köleler gibidirler. Bir toplum ya
güç ve parayla esir alınır veya bilim ve teknoloji ile. Her ikisinde de toplum
özgürlüğünü kaybeder. Bugün bizim toplum her ikisi ile de esir alınmıştır. Ama
asıl önemli olan bunların sonucunda ruhların ve beyinlerin esaretidir. Zihinsel
kölelik bu olsa gerek.
Bu insanlar asla özgür olmadılar olamayacaklardır. Ruhları
köleliğe alışmış kendi istekleriyle esareti kabul etmişlerdir. Hani ayette
buyuruyor ya:
“İşte Firavun,
halkını (beynini boşaltarak) küçümsedi, onlar da (koyun sürüsü gibi) ona itaat
ettiler. Çünkü onlar, zaten yoldan çıkmış bir topluluktu.”
Firavun halkını zihinsel köleliğe alıştırdı ve halkı da
bilerek ve isteyerek ona itaat etti. Hz. Musa’nın (as) zorluklarından birisi de
buydu, halkın zihinsel köleliği ve ruhlarını Firavunun esir etmesine izin
vermeleriydi.
Gönlümüzdeki ruhlarını esir bırakmış zihinsel köleler
özgürlüğün tadını bilmezler, kölelikten kurtulup ruhları özgürleştirmek için
bedel ödenmesi gerektiğinin bilincinde değillerdir.
Teslimiyeti başarı olarak göstermeye çalışırlar, beyinlerine
esaret zinciri vurulmuş gerçekleri görmekten acizdirler.
3- Hesadet/kıskançlık ateşiyle kalpleri yanıp tutuşuyor.
Bu güruh kendilerini dev aynasında gördüklerinden kimsenin
kendilerinden daha ileride olacağını, daha başarılı olacağını, daha güçlü
olacağını kabullenemezler. Kendi acizliklerini örtbas etmek için direniş
cephesinin başarısını küçümserler. Hani Kur’an’da buyuruyor ya:
“Kafir olanlar,
inananlara dediler ki: Eğer bir hayır olsaydı onlar, bizi geçemezlerdi ve
Kur'an'la doğru yolu bulmadıkları için de diyecekler ki bu, çok eski bir yalan.”
Ahkaf/11
İşte bu güruh başkasının zaferini, başarı olarak görmeyen
hesadet ateşi ile yanan kimselerdir. Hesadet kıskançlık onların basiret ve
feraset gözlerini kör etmiştir. "İğne düştüğü yerde aranır"
zihniyetine sahiptirler.
4- Zilletli barışı izzetli direnişe tercih edenler.
Filistin sorununu barışcıl(!) yolla çözülmesi gerektiği
görüşünü savunurlar. Ayrı bir ifadeyle Filistin meselesinin uzlaşmayla
satılmasıyla bu meselenin kapanacağını sanırlar. Siyonistlere karşı yapılacak
bir saldırının Filistin sorununun-gerçekte ise kendi sorunlarının- çözülmesini
çıkmaza soktuğuna inanırlar. Halbuki siyonistlerin ancak direniş dilinden
anladığını görmek istemezler. Bu çevreler zulüm, katliam ve soykırımı uzlaşma
ile halledeceklerini sanırlar. Bedel ödemeden hazıra konmak isteyen bedavacılardır
bunlar.
İşte bu faktörlerden dolayı İran ve direniş cephesinin
başarısını bilerek ve kasıtlı olarak küçümseyip bunun bir tiyatro olduğu
algısını oluşturmaya çalışıyorlar.
Ama Türk-Kürt, Arap, Acem bütün halkların, sünni-şii ve
diğer inançlara sahip akıl sahiplerinin gerçekleri gördüklerinden gafildirler.
Hakikat güneşi balçıkla sıvanmaz. Er ya da geç bulutlar
dağılacak gerçekler ortaya çıkacaktır.
Vesselam