Bir ülkede devrim olabilmesi için; Ülkedeki mevcut duruma
ilişkin yaygın bir protesto ve memnuniyetsizlik olmalıdır. Aynı zamanda
herkesin üzerinde çalıştığı alternatif bir hedef, ideoloji ve alternatif bir bakış
açısı olmalıdır. Tüm devrimlerde, amaca ulaşmak için farklı grupları
örgütleyebilen yetenekli bir lider gereklidir. Deneyimler, büyük devrimlerin
çoğunda liderin bu sorumluluğu üstlendiğini ve böyle lidere sahip devrimlerin
toplum içinde haklı olma meşruiyetine sahip olduğunu göstermiştir.
Devrimin itici gücü halkın özgürlük ruhudur ve bu ruh ülkenin
insanları arasında ne kadar yaygınsa; devrimin gerçekleştirilmesi daha hızlı ve
daha başarılı olur. Ayrıca şu da göz önünde bulundurulmalı ki şiarlar her ne
kadar kentin caddelerinden kırsalın, köylerin topraklarından yankılanırsa o
kadar ciddiye alınır ve başarısı artar.
Gelelim protesto ve isyan kelimelerine… İsyan kelime anlamı
olarak kaos – karışıklık demektir; Aslında isyan, protestonun zıttıdır,
protestoda politik ve sosyal sorunları düzeltmek ve çözmek istersiniz. Ancak
ayaklanmada, isyancılar sosyal ve politik kaos ve karışıklık arıyorlar ve
amaçları yıkım ve holiganlıktan başka bir şey değil ve bu ülkenin hiçbir
sorununu çözmüyor.
İran’da Protesto İzni
İran Anayasası'nın 27. maddesine göre "İslam'ın
esaslarına aykırı olmamak kaydıyla, silahsız olmak şartıyla toplantı ve yürüyüş
düzenlemek serbesttir." Bireyler ve topluluklar çeşitli toplantı ve
yürüyüşlerde söz ve taleplerini ifade edebilirler ve etme hakkına sahiptirler.
Devlet de bu yürüyüşlerin güvenliğini sağlamakla yükümlü. Anayasanın üçüncü
ilkesinin 7. fıkrasına göre siyasal ve toplumsal özgürlükleri sağlamak, hükümetin
görevlerinden biri. Bu nedenle hükümet, halk yürüyüşlerinin güvenliğini
sağlamakla yükümlüdür.
Protesto ve İnkılap arasındaki
fark zaten malumunuz. Nasıl ki bu protestoların bir özgürlük inkılabı olduğunu
söylemeleri hakikatle uyuşmuyorsa, gerçekleşmesi de o kadar uzak. İslam
İnkılabından önce adı Şah Meydanı olan bugünün Özgürlük Meydanını ikinci kez
özgürleştireceklerini söylediler bu protestocu gibi görünen isyancı gruplar.
Ancak gerek üniversitelerde gerek sokakta gerek de halktaki yansıması oldukça
farklıydı.
Okuduğum bölüm gereği birçok konferansa katılıyorum ve hali
hazırda derslerim uluslararası yansımalarını değerlendirmek üzerine bu isyanın.
Ülkenin belli eğitim düzeyi üzerindeki öğrenci ve hocaların genel kanaatine
göre bu isyanlar İran üzerinde kendi deyimleri ile ‘Suriyesazi’ yani Suriyeleştirme
politikası. Metroda, sokaklarda ve belli bulvarda isyancı grupların dışında duran
halkın genelinde ise mesele açık ve oldukça rahatsız edici bir vandallık olarak
görülüyor.
Ancak İran polisi bu isyancı gruplara müdahale etmiyor.
Elbette ilk günlerde bazı üniversitelerde derslerin işleyişini engelleyen ve
kamu mallarına zarar verdikleri saldırganlıklara müdahale etti. Bu
müdahalelerin bir kaçına şahit oldum ve şunu diyebilirim ki buna ancak müdahalemsi
diyebiliriz. Gerek Fransa’da gerek Avrupa şehirlerinde hatta Gezi Parkı
olaylarında şahit olduğumuz müdahalelerin yanında İran polisinin müdahalesi
beni oldukça şaşırttı. Özgürce kurucu ve hali hazırdaki liderlere yapılan
küfürlü sloganlar ise duymazlıktan geliniyor. Metroda toplanıp durak durak
gezen küçük grupların kahkahalı küfürlü sloganları metroya bir tek besic
gücünün ( silahsız) girmesi ile anında kesiliyor. Aradaki sayı ve güç farkını
düşünerek değerlendirin bu durumu. Kapalı bir alan, silahsız bir besic ve on
kişilik isyancı grubun küfürlü sloganları… Buna ek olarak her akşam aynı balkon
ve pencerelerden aynı kişiler bu küfürlü sloganları atıyorlar ve takdir
edersiniz ki polisin eliyle koymuş gibi bulabileceği bu insanlara sokaktan geçip
bir siren sesi ile bile korku vermeyi düşünmeyen müdahalesiz tavır oldukça
ilginç.
Öte yandan bu toplanmaların kaosa dönüşmemesi için hem
halkın hem de yetkililerin bir aksiyonda bulunması gerekiyor çünkü bu kaosun
bedelini halk ödüyor. Bu ana kadar isyancıların özgürlük adına bir araya
gelmesi ve bu toplanmaların sonucunda ülkenin güvenlik ve kolluk güçlerinden
100'den fazla kişinin şehit olması çok acı. Maddi maliyeti ise yaptırım altındaki
İran adına ciddi kayıp.
‘Peki İran ciddi bir müdahale için neyi bekliyor?’ sorusu halkın
büyük çoğunluğu tarafından her gün dile getiriliyor. Ancak görünen o ki İran
şuan sadece kanunları uygulayıp yurtdışı destekli ve silahlı isyancıları
yakaladığı zaman cezasını vererek bu isyanları bastıracak.
Biliyorum biliyorum şimdi medyada böyle değil diyeceksiniz. Bir
yandan ülke her gün sosyal medyaya düşüyor, kepenkler kapalı, işçiler greve
gidiyor, sıkıyönetim ilan edildi, rastgele ateş açılıyor falan… Öte yandan, ülkeden kovulması gereken mollalar, inkilabi
şahsiyetler çarşaf çarşaf ifşa ediliyor. Hatta devrim liderinin bile sahtesini
ürettiler aslında kendisi hasta yatağında…( gerçi bu her yıl yayınlanıyor, artık
buna da inanmıyordur kimse diye düşünüyorum) Ha bir de şahın oğlu yolda koşa
koşa geliyor yeni lider hazretleri.
Gerçek şu Made in USA yakıtlı bu isyanların alevi kendi
kendini tüketmeye başladı.