Rasthaber - Kazakistan’a geçen hafta LPG fiyatlarına yapılan zamların protestoları ile başlayan halk hareketleri hükümetin istifa etmesi üzerine durulmadı ve tüm ülkeye yayılarak yükseldi ve devlet binalarının yakıldı içinde silah depolarının da bulunduğu çeşitli işyerleri yağmalandı. Netice itibarı ile 8 polis memuru ve ulusal muhafız askeri öldü ve 317 civarı insan yaralandı. Protestolar neticesinde içinde yabancı uyruklu göstericilerinde bulunduğu 4500 civarı kişi tutuklanarak gözaltına alındı.
Bilindiği gibi ABD Ortadoğu’da istediği hedeflere ulaşamayınca
Kafkas bölgesine el attı. Bu bölgede daha önceleri Rusya’ya karşı hakimiyet
oluşturmak amacı ile başlattığı ve Amerika Birleşik Devletleri merkezli “Açık
Toplum Enstitüsü” gibi kuruluşlarca organize edilen çeşitli sivil hareketleri
ve devrimleri daha önce Karadeniz ve Hazar kıyısı ülkelerinden bazılarında
faaliyete geçirdiği ve gelişen süreç içinde Çin ile olan ekonomik ve hegemonik
rekabetin de neticesi ile bu bölgedeki yapılanmanın hedeflerini Çin Rusya ve
İran olarak ortak bir noktaya kanalize ederek çalışmalarını artırdığını en son
Karabağ sebebiyle de Azerbaycan ve İran sınırında İsrail ile birlikte
huzursuzluk ve kargaşanın ilk adımı olarak tekfirci terörizmi buraya transfer
ettiğine şahit olmuştuk.
Bakalım Kazakistan’da bir siyasi muhalefet hareketi ciddi olarak
ortaya koyabilirlerse bu hareketin ismi ve rengi ne olacak. Daha önce Kafkas
bölgesi ülkelerde ABD müdahalesi ve organizasyonunu gösteren çeşitli renk ve
çiçek isimli devrimleri(!) bu ülke ülkelerinin birkaçında görmüştük.
“Renk veya çiçek simgeli devrimler, SSCB dağılma sonrası Orta ve
Doğu Avrupa’ya ve hemen akabinde Orta Asya’ya kadar yayılan bölgede cereyan
eden bir seri hareketleri toplu olarak ifade eden isimlerdir. Bu devrimlerin
katılımcıları, yerleşmiş otoriter hükümetleri protesto etmek, demokrasiyi,
liberalizmi ve ulusal bağımsızlığı savunmak için çoğunlukla şiddet içermeyen
devrimci yöntemler kullanırlar. Bu tür hareketlerde Sivil Toplum Örgütleri ve
özellikle öğrenci protestocuların etkileri büyüktür. Şimdiye kadar Sırbistan’da
(2000 yılında Miloseviç’in devrilmesi), Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)
ülkelerinden Gürcistan’da (2003 Gül, Karanfil Devrimi), Ukrayna’da (2004
Turuncu Devrim) ve (daha öncekilerden daha şiddetli olmakla birlikte)
Kırgızistan’da (2005 Lale Devrimi) yapılan bu milliyetçi devrimler başarılı
olmuştur. Her defasında tartışmalı seçimleri büyük çaplı sokak protestoları
izlemiştir. Bu protestolarda rakipleri tarafından otorite olarak kabul edilen
liderlerin istifa etmesi ya da düşürülmesi hedeflenmiştir. Sırbistan’da bu
direniş hareketi “Otpor” ismini almış. Gürcistan’da “Kmara” (yeter!), Kırgızistan’da
“Kelkel” ve Ukrayna’da “Pora” almıştır. Azerbaycan’da ise “Makam” ismini
almıştı. Tüm bu hareketler bir tek elden yani Amerika Birleşik Devletleri
merkezli Açık Toplum Enstitüsü tarafından finanse edilmiştir. (OSI).
Saros’un yönlendirmesi ve finansı ile varlık bulan bu hareketlerden
Azerbaycan'da 2005 yılı başlarında kurulan Makam, Ukrayna'daki genç devrimciler
gibi turuncu rengi kullanmıştı.
Sözde demokrasinin tanıtım ve gelişimini sağlamakla sorumlu 170
kadar sivil toplum örgütü ya ABD’nin kurduğu ya da finansal olarak desteklediği
örgütlerdir. Bu örgütlerin çalışmaları Kafkasya ve Orta Asya’da sivil
devrimleri bir bir etkileyip planlayarak domino etkisi yapabilecek senaryolar ürettiler
ve neticede Sırbistan, Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan ile Özbekistan’daki son
siyasî hareketler, bölgedeki ABD ve Rusya rekabetinin de ABD lehine ivme
kazandıran renkli devrimlerde ABD ve Sivil Toplum Örgütlerinin ve bilhassa
Sarkozi’nin ting teng kuruluşları ve rolü de çok büyüktür”
Önümüze Kazakistan haritasını alıp düşündüğümüzde ABD’nin neden
burada bir kargaşa oluşturmak ve kendi hakimiyetini sağlamak için bu kadar
uğraştığını hemen anlayabiliriz.
Kazakistan SSCB’den ayrılan Türki Cumhuriyetler içinde en büyük
topraklara sahip bir ülkedir ve büyük bir kısmı Rusya ile olmak üzere Çin ve
özellikle Hazar denizine olan sınırı ile çok stratejik bir önem taşımaktadır.
ABD’nin Karadeniz ve Hazar denizinde kurmak istediği hakimiyetin ayrıntılarına
bu yazıda değinmeyecek olsak da bunun ABD için çok önemli olduğunu belirtelim.
Kazakistan enerji kaynakları petrol doğalgaz ve uranyum gibi rezevleri açısından
da büyük bir potansiyel barındırmakta ve bakir bir coğrafya olması sebebiyle
dünya hegemonya sının iştahını kabartmaktadır. Bununla beraber hemen Rusya’nın
dibinde uzun bir sınıra sahip olması ABD açısından bulunmak bir nimettir ve
buraya sırf bu sebepten dahi olsa sahip çıkmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır.
Diğer bir stratejik ve çok önemli durum Çin sınırıdır ki Kazakistan’ın Çin ile
olan sınırı Doğu Türkistan bölgesindendir. ABD’nin uluslararası arenada Çin ile
rekabeti de üstünlük sağlamak ve Çin’i dünya piyasalarında kötü göstermek için
daha önceleri defalarca Doğu Türkistan kartını kullandığını ve birçok tezvirat
ve yalan haberlerden oluşan malzemelerle yoğun propaganda yaptığına defalarca
şahit olduk. Şimdi Kazakistan’da muhtemel bir devrim ve Rusya ve Çin karşıtı
bir yapılanmada ABD Doğu Türkistan sınırını yoğun olarak kullanacak ve
muhtemelen yine Türkiye’yi NATO ülkesi olması ve Doğu Türkistan duyarlılığı
sebebiyle bir piyon olarak kullanacak ve tekfirci terörizmi burada oluşabilecek
bir tünel ile Çin’in içlerine kadar sokabilecektir.
Neden Türkiye’nin de içinde bulunduğu “Türk Devletleri
Teşkilatı’ndan değilde Rusya ve
Ermenistan’ın içinde bulunduğu Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden yardım
istenmiştir?
Kazakistan’ın nüfusu %75 civarı Kazak Türklerinden oluşuyor geri
kalan kısmı ise çoğunluk Rus milleti olmak üzere çeşitli milletlerden ibaret.
Buna rağmen Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayen çıkan olaylar
neticesinde Türk Devletleri Teşkila’tından değil de Kollektif Güvenlik
Anlaşması Örgütünden yardım istemiş ve bu talep neticesi öncelikle Rus
Kollektif Güvenlik askerleri ülkeye intikal ederek devlet daireleri ve askeri
ve polise ait mekân ve üstleri korumak için çoktan organize oldu bile. Bunun üzerine bugün bir açıklama yapan ABD
Kazakistan’daki olaylarda insan hakları ihlalini yakından takip ettiklerini
belirterek, barış gücüne ilişkin Rusya'ya bugün bir uyarıda bulundu. Ülkedeki
idari ve askeri kurumlara el konulmasına zemin hazırlayabilecek eylemleri
izlediklerini ve Rusya’nın buna tevessül etmemesini belirterek uyarıda bulundu.
Daha ilginç olanı ise başka bir Türki Cumhuriyet ile daha yeni savaştan çıkmış
olan Ermenistan da bu çağrıya cevap vererek 70 askerini gönderdi.
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) yaptığı açıklamada,
"Kazakistan’daki son olaylar ışığında, Kazakistan’da barış ve istikrara
verdiğimiz önemi vurguluyor ve üye ülkemiz Kazakistan’la güçlü dayanışmamızı
ifade ediyoruz" ifadeleri kullanılmış, ancak askeri destek konusu gündeme
gelmemişti.
Kazakistan TDT üyesi olmasına ve Türkiye ile olan sıcak
ilişkilerine rağmen herhangi bir yardım talebinde bulunmaktan imtina ederek
bölgede önemli stratejik açılımlara sebeb olabilecek bir tercih yaptı ve içinde
Türk dünyasının aşırı hassasiyet gösterdiği Ermenistan gibi bir ülkeninde
olduğu bir örgütü yardıma çağırdı. .
Türkiye Türki Cumhuriyetler üzerinde lider konumunda görülmesine ve
bu konuda yoğun birlik ve çalışmalar olmasına rağmen özellikle Suriye Libya ve
Afganistan sürecinde desteklediği Nusra, El Kaide ve Taliban gibi tekfirci
örgütlerden dolayı denklem dışında kalmış gibi görünüyor. Bunun yanında
Türkiye’nin Doğu Türkistan’a ilişkin yaklaşımından ve ABD’nin bu hassasiyeti
Türkiye’yi olaya dahil etmek için kullanacağını düşündüklerinden endişe duymuş
bile olabilirler.
Kazakistan’da şu anda ABD Rusya Çin çekişmesinin yanında KGAÖ ve
TDT birlikleri arasında da henüz adı konulmamış bir rekabet ve çekişmede
gelişen zaman içinde belirginleşecek gibi.
Bu iki örgütün kuruluş aşamalarını ve amaçlarını kısaca değinecek
olursak:
Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) :
7 Ekim 2002 tarihinde altı Bağımsız Devletler Topluluğu ülkesi
(Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Belarus ve Ermenistan) tarafından
kurulan hükûmetler arası askerî ittifaktır.
Örgüt' ün temelleri 15 Mayıs 1992 tarihinde Özbekistan’ın başkenti
Taşkent’te imzalanan Kolektif Güvenlik Antlaşması'na dayanmaktadır. Rusya'nın 7
Mayıs 1992'de Rusya Silahlı Kuvvetleri'nin kuruluşuna ilişkin yayınladığı
bildiride BDT üyesi ülkeler ortak güvenlik antlaşması yapılmaya davet
ediliyordu. Ortak güvenliğe ilişkin Rusya'nın talebi doğrultusunda 15 Mayıs
1992'de Taşkent'te Devlet Başkanları Konseyi toplandı. Bu zirvede altı üye ülke
(Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve
Ermenistan) Kolektif Güvenlik Antlaşması (Taşkent Antlaşması)'nı imzaladılar.
Bu antlaşmayla taraflar kendi aralarında yeni bir askeri ittifak kurmuş
oluyordu.
7 Ekim 2002 tarihinde Belarus, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan,
Rusya ve Tacikistan devlet başkanları Taşkent'te Kolektif Güvenlik Antlaşması
Örgütü'nü (KGAÖ) kurdular. İmza atan ülkeler, başka herhangi bir askeri ittifak
ya da ülkeler grubuna dahil olamazlar. Bu ülkelerden herhangi birisine karşı
gerçekleştirilen bir saldırı, tüm üye ülkelere gerçekleştirilmiş gibi
karşılanır. Mayıs 2007’de KGAÖ genel sekreteri Nikolay Bordyuja “KGAÖ açık bir
organizasyondur. İran’ın birliğimize başvurması halinde, başvurusunu
değerlendiririz.” açıklamasıyla İran’ın katılabileceğini belirtmiştir. Eğer
İran katılsaydı eski Sovyetler Birliği ülkelerinden olmayan ilk üye ülke
olacaktı.
Örgütün tüzüğünde organizasyonun amaç ve görevleri arasında
uluslararası terörizmle ve diğer geleneksel olmayan tehditlerle mücadele
kuvvetlerinin koordinasyonu ve birleştirilmesi hususunun bulunması prensip
olarak önemlidir. Olası bir saldırı halinde üye devletler antlaşmanın 4.
maddesine göre saldırgan güçlerin askerî harekâtlara son vermesini sağlamak
için gereken önlemleri alacaktır. Bu madde güvenliğin bütününü kastederek, bir
üye devlete yapılan saldırının tüm üye devletlere yapılmış bir saldırı olarak
değerlendirileceğine vurgu yapmaktadır. Bu maddeden dolayı KGAÖ, NATO karşıtı
askeri yapı olarak görülmektedir. Güvenlik alanında çalışan AGİT, BM Güvenlik
Konseyi Antiterör Komitesi, Avrasya Ekonomi Topluluğu, Şangay İşbirliği Örgütü,
Bağımsız Devletler Topluluğu ve Uluslararası Göç Örgütü uluslararası kurum ve
kuruluşları ile iş birliği kurmak için çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün şekillenmesi ve gelişimindeki mantıksal
adım, Kolektif Güvenlik Konseyi’nin kararına istinaden 2001 yılında “Kolektif
Güvenlik Orta Asya Bölgesi Acil Müdahale Kolektif Gücü”nün kurulması olmuştur.
Türk Devletleri Teşkilatı,
3 Ekim 2009'da Nahcivan'da imzalanan Nahcivan Anlaşması ile
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye arasında kurulmuş olan
uluslararası örgüttür. Önceleri Türk Konseyi olan örgüt adı 2018'de Türk Keneşi
adını almış ve son olarak 12 Kasım 2021 tarihinde adının Türk Devletleri
Teşkilatı olarak değiştirildiği duyurulmuştur.
Türk Devletleri Teşkilatı, Türk Keneşi adıyla 1992-2010 yılları
arasında yapılan Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi sonrasında, Türk dilleri
konuşan ülkeler arasındaki bağın güçlendirilmesi amacıyla 3 Ekim 2009 tarihinde
Nahcivan Anlaşmasının imzalanmasıyla kurulmuştur.
30 Nisan 2018'de Özbekistan da Türk Keneşi'ne katılma isteklerini
açıkladı ve 14 Eylül 2019'da tam üye oldu. .Aynı yıl Macaristan ise gözlemci
üye oldu, ancak gelecekte tam üyelik başvurusu yapabileceklerini belirtmiştir.
24 Mayıs 2019 tarihinde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın önerisi ve keneş üyelerinin oy birliği ile Nur Sultan Nazarbayev,
Türk Keneşi ömür boyu onursal başkanı unvanını almıştır.
2020 yılında Ukrayna Dışişleri bakan yardımcısı Emine Ceppar,
Ukrayna'nın gözlemci olmak istediğini söyledi. 3 Mayıs 2021'de Afganistan, Türk
Keneşi'ne resmi olarak gözlemci statüsü başvurusunda bulundu.
12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul'daki Demokrasi ve Özgürlükler
Adası'nda gerçekleştirilen 8. Türk Devletleri Teşkilatı İstanbul Zirvesi'nde,
örgütün adı Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirilmiş ve Türkmenistan
gözlemci olarak teşkilata dahil olmuştur.
Teşkilatın genel sekreterliği İstanbul'da, Uluslararası Türk
Kültürü Teşkilatı Ankara'da, Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi
Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de, Uluslararası Türk Akademisi ise Kazakistan'ın
başkenti Nur-Sultan'da bulunmaktadır.
Fatih Bilgin