Kutsallarımızın saldırıya uğramasına ve ümmetin
aşağılanmasına fırsat veren siyasîler bu vebâlden kurtulamayacaklar. Hiç
kuşkunuz olmasın, tarih onları lânetle anacaktır. Özellikle Suudi Arabistan
rejimi Filistin'deki olayların medyaya yansıtılamasını yasaklaması tam bir
melunluk örneğidir. "Yüzyılın Anlaşması" adı altında Filistin
davasına en büyük ihaneti yapan Arap rejimleri her türlü lâneti hak
etmektedirler. Bu nasıl bir soysuzluktur, bu nasıl alçaklıktır böyle? Ümmet
olarak o kadar karanlık bir girdabın içerisindeyiz ki kutsal Mescid-i Aksa'mız
necis Siyonist askerlerin postalları altında çiğnenirken, mazlum Filistin halkı
aşağılanmalara, derdest edilmelere, vurulmalara, kısacası her türlü zulme maruz
kalırken biz bu olayları sadece kahır içerisinde seyrediyor olmamız ne kadar acı
bir durum. İki milyara varan nüfus potansiyelimiz ile üç buçuk soysuz Siyonist
karşısında bir varlık gösteremeyişimiz ne ile izah edilebilir? Acaba bundan
büyük bir kepazelik, bundan büyük bir rezillik, bundan büyük aşağılanma var
mıdır?
Bu durum karşısında biz Ebabil kuşlarını mı bekleyelim? Eğer
bizler bu hâldeyken Ebabil kuşları gelecek olsa kuşkunuz olmasın o siccil
taşlarını bizim üzerimize dökerler. Ümmet olarak vebâlimiz büyük. Kesinlikle
şunu da bilmiş olalım ki, Siyonist düşman korkak, güçsüz ve zayıf. Fakat
Müslümanların bölük-pörçük oluşu onu saldırgan ve şirret durumuna getirmiş.
Bakınız bu korkak düşman daha düne kadar elinde sapan taşından başka bir silahı
olmayan Filistinli yiğit gençlerle başa çıkamıyordu. Demek istediğimiz o ki,
Filistinli gençlerin elinde savaşabilecekleri silah yokken bile Siyonist çete
her saldırdığının akabinde zelil bir şekilde geri çekilmek zorunda kalıyordu.
2005 yılında Gazze'yi terk etmesi de böyle olmuştu. Daha öncesinde işgal ettiği
Lübnan topraklarını Hizbullah'tan yediği sillelerle rezil bir şekilde terk
etmişti. Yine 2006 yılında 33 günlük Temmuz Savaşı'nda Hizbullah'tan aynı
zilleti tatmıştı. Hamas'la, İslâmî Cihad'la, Hizbullah ile başa çıkamayan rezil
düşman "İslâm Savunma Gücü" karşısında bir gün bile tutunamaz. Ama
işte bütün mesele o savunma gücünü tesis etmekte yatmaktadır. Merhum Erbakan
Hocamız D-8'i kurmaktaki maksadı da buydu. İslâm ülkeleri bu gasıp/işgalci
düşmanı Filistin topraklarından söküp atması için mutlaka D-8 projesini ve bu
projenin bünyesinde olan "İslâm Savunma Gücü"nü hayata geçirmek
zorundadır.
Özellikle şunu belirtmiş olalım ki, başta da ifade etmiş
olduğumuz gibi, Mescid-i Aksa, Kudüs kenti ve Filistin toprakları İslâm
ümmetinin herbir bireyi için "namus-u ekber" konumundadır. İşgalci
düşmanın orada yapmış olduğu saldırı ve zulümler her bir Müslümanın şahsına
yapılmaktadır. Rehber Hamaney'in ifadesiyle, "Filistin'den gasp edilen her
bir karış toprak, Müslümanın hanesinden, Müslümanın hareminden
koparılmaktadır." Çünkü kutsal Filistin toprakları Müslümanların
"namus-u ekber"idir.
Sahi Filistin meselesine sahip çıkmak amacı ile kurulmuş
olan İslâm İşbirliği Teşkilatı'nın sesi neden çıkmamaktadır? Sözüm ona İslâm
ümmetini temsil ettiği iddia edilen bu örgüt üç buçuk soysuz Siyonist'in yapmış
olduğu zulüm ve saldırıları karşısında neden harekete geçmemektedir? Suudi
Arabistan'ın vargeline giren bu teşkilat rahatlarının kaçmasını istemeyen Arap
rejimleri tarafından pasifize edilmiş durumda. Suudi Arabistan'da Filistin ile
ilgili her hangi bir haberin medyaya yansıtılması yasaklanmış vaziyette. Şu
zillete, şu aşağılık tavra bakar mısınız? Bu melun rejimlerin suskunluğu
işgalci Siyonistleri daha da pervasızlaştırmakta, daha da şirretleştirmektedir.
En fazla yaptıkları iş kendi halklarını, kendi kamuoyunu
teskin etmek için kınama mesajı yayınlamak.
Haydut İsrail'e lânet okumakla, kınamakla veya diplomasi
yolu ile bu iş olmuyor/olmaz da..
İşgalci Siyonist çete 70 küsur yıldan beri sürekli
saldırıyor, sürekli kan döküp talanlar yapıyor, Müslüman ülkelerin başındaki
siyasîler de her saldırının akabinde kınama mesajları yayınlıyor. Kınamalarla
ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden olaya müdahil olmasını beklemekle
bugüne kadar hiçbir şey değişmedi, aksine işgal çetesini daha da
pervasızlaştırdı. Çünkü ne Müslüman ülkeler, ne İslâm İşbirliği Teşkilatı ve ne
de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi fiilen hiçbir girişimde
bulunmamaktadır. Oysa Merhum Erbakan Hocamız'ın ifade ettiği gibi, "Haydut
İsrail ancak güçten anlar."
Şu hâlde ancak ve ancak güç kullanılarak o şirret, o haydut
çete oradan atılabilir.