Müstebsir Olmak!!!

GİRİŞ: 30.08.2024 15:01      GÜNCELLEME: 30.08.2024 15:01
Rasthaber -  (Ehlibeyt mektebine dahil olan ve müstebsir diye adlandırılan Şii Müslümanlara yapılan birtakım itham ve iftiralara cevaptır!!!) Haberfikir haber düşünce ve yorum haber sitesinde Naci Hanpolat isimli bir yazarın Ortadoğu İran ve Türkiyeli Müslümanlar üzerine yazmış olduğu analiz yazısını bir arkadaşın tavsiyesi üzerine okudum, aşağıdaki paragrafa gelene kadar yazar hakkında başarılı ve gerçekçi analizler yaptığı kanaati de bende oluşmak üzereydi.

“İran çizgisinde faaliyet yürüttüğü iddiasında olan bir kısım ‘sonradan görme’ Şii kişi ve çevrelerin de bu mezhep fitnesi kazanına odun taşımak yerine onu söndürecek işler yapmalarında büyük fayda var. Rahmetli Ali Şeriati’nin İran’da Tudeh Partisi’nin neden başarısız olduğunu açıklarken verdiği örneğin bir benzerini bu tür yeni mühtedilik iddiasında olan sonradan şiileşmiş kişi ve grupların pratiklerinde de görüyoruz. Yaptıkları ile en çok İran’a ve Müslümanlar arasında birliğe zarar verirken İŞİD ve benzeri oryantalizm aparatlarının değirmenine de su taşıyorlar..”

İçinde “sonradan görme” “mezhep fitnesi kazanına odun taşımak” “sonradan şiileşmiş” “vahdete zarar verirken “İşid’e benzer oryantalist aparatların değirmenine su taşımak” gibi talihsiz ifadeler beni üzdüğü kadar biraz da hiddetlendirdi.

Yazarın yazısının içeriğinde olmasını dilediği ve “İslam dünyasında anın fıkhından yola çıkarak bugün artık fiili bir karşılığı olmayan kelami tartışmaları bir kenara koyup -üzerinde ittifak yapılamayan veya yapılması da gerekmeyen kısımları her tarafın kendi iç tartışma zeminine bırakıp herkesin üzerinde ittifak edeceği olmazsa olmazlar etrafında şekillenecek- TEK VE ORTAK BİR AKİDE çalışmasına öncülük edilmesi başta İran olmak üzere tüm aklı başında Müslümanların ortak sorumluluğudur.”

Cümlesi ile ifade ettiği TEK ve Ortak bir Akide ‘nin oluşması arzusuna karşı aslında yeni bir tartışma zeminini kendi açmış oldu ve böylelikle “fitneye odun taşıyanlaralar” sınıfına maalesef kendisi de girmiş oldu.

Elbette bizde gereksiz ve afaki tartışmaların hem de bu günkü gündemler içinde olmasını arzu etmeyiz ancak bu ifadeler karşısında cevap hakkımız doğmuş olmakla birlikte yazarın oluşturduğu haksız ve olumsuz kanaatin İslam kardeşliği ve vahdete ve bilhassa direniş kültürüne vereceği zararları ifadelerin muhatabı, tarafı olarak gidermek üzerimize vazifedir.

Öncelikle “sonradan görme” ifadesindeki pespayeliğe dikkatinizi çekmek isterim ki vahdet ehli olup gerçekten birlik ve beraberliği isteyen ortak akide çalışmasını tavsiye eden bir Müslüman’ın asla başka bir Müslüman kardeşi için kullanmayacağı bayağılıkta bir söz ve hakaret ifadesidir.

 Bununla birlikte MUHTEDİ kelimesi ise başka dinlerden veya dinsizken İslam’a geçen kişiler için kullanılan bir kelime olduğu için bizim gibi zaten İslam dininin dahilinde olan Tevhid, Nübüvet ve İman ehli olup Kur’an’a, ahirete, kıyamete, inanan kişiler için ağır bir hakarettir.

Şiileşmişler ifadesindeki bayağılığa ise aldırmasam da aslında yazarın bu ifade şeklinin teşeyyü ederek Ehlibeyt mektebine girmiş olan Müslümanlar hakkında önyargı ve kızgınlığa sahip olduğunu gizlemeye çalışmasına rağmen kendini ele verdiğini müşahede ediyorum.

Tüm bu ağır hakaretlerin üzerine en çok “İran’a ve Müslümanlar arasında birliğe zarar verirken İŞİD ve benzeri oryantalizm aparatlarının değirmenine de su taşıyorlar” ifadesi ise artık hakareti aşmış ve İFTİRA statüsüne kavuşmuştur.

(Bu cümlede İran ve Müslümanlar ifadesini kullanmış olması sanki Müslümanlar ile Müslüman olmayan başka unsuların arasındaki bir birlikten bahsediyormuş anlamını oluşturup İran ve Şiileri İslam dairesi dışında mı görüyorsun diye sorulara sebep olabilir.)

Neyse yazarın bilinçaltı rahatsızlıklarının izini daha fazla sürmektense camiada MÜSTEPSİR olarak tanımlanan ve aslında bu kesimin iyi niyetli bir ifade olan bu tabirden bile hoşlanmadıklarını belirterek ülkemizde ve dünyada sayıları milyonları aşan ve din sosyolojisinde bazı cahil ve bilinçsizlerin iftiralarından ziyade çok daha OLUMLU etkileri olan bu insanlardan size biraz bahsedeyim.

İlk olarak bu kesim مستبصير müstebsir ismi ile anılır ki bu ismi bu insanlar kendi kendine takmadı. Genel olarak bu kesimden olan arkadaşlara bu ifadeyi kullandığınızda memnun olmazlar. Sebebi bu kelimenin olumsuz bir ifade ettiğinin düşündüklerinden değil bilakis anlamı itibarı ile “BASİRET EHLİ” manasına gelir. Onların bu ifadeden hoşlanmamalarının sebebi kendilerinin Şİİ Ehlibeyt ekolünden ayrı bir sınıf olarak katogorilendirilmelerine sebep olabileceği endişesinden ibarettir. Maalesef bahse konu yazıda da gözlemlendiği üzere bir takım önyargılı ve kendi mezhebi ve sınıfsal hastalıklarından kurtulamamış bazı zevatın kaba ifade ve tanımlamalarına sebep olduğundan biraz bu endişelerinde haklıdırlar.

Müstebsir kavramı daha çok Sünni ekolünden Ehlibeyt ekolüne teşeyyü eden cenah için kullanılan bir kavramdır. Bu insanların hepsi tahkik ehli sorgulayan ve ilim sahibi insanlardır. Kendi mezheplerinin kaynaklarını didik didik etmiş ve hata ve çarpıklıkları görüp terk etmişlerdir. Bu bir bilinç ve gayretli sorgulamanın neticesidir. Bu noktada bu tahkik, sorgulama ve araştırma işi sadece Sünnilikten gelen Müslümanlara da ait değildir. Bu cümleden devam etmek üzere ben MÜSTEPSİR kavramının kapsamını, ifade ettiği “basiret” manası noktasında dikkate alarak dahada genişletiyorum.

Yani bu tabir, Ehlibeytin ve velayetin özüne vakıf olan geleneksellikten kurtulmuş atalarının dar kalıplarını aşabilmiş tüm Alevi, Caferi, Şii, Ehlibeyt aşığı herkese bulundukları atıl, ahbari, geleneksel, fanatik muhafazakar ve sınırlayıcı her türlü önyargılardan arınmış bir bilince erişen tüm inanç sahiplerine yöneliktir.

Daha da açmak gerekirse anadan babadan Şii, Alevi doğmalarına rağmen zamanla özünden uzaklaşmış sadece bir takım ritüellere hapsolmuş ve bu halleri ile Ehlibeytin temel mesajından uzaklaştıkları gibi zamanın anlayışına düzenlerine, hegemonyasına malzeme olmaktan öteye gitmeyen geleneksel, milliyetçi, muhafazakar, seküler sentezler ile çarpıtılmış bir dini inançtan sıyrılarak başta İslam Devriminin etkisi ile İlahi, Nebevi ve Hüseyni bir bilince erişerek zamanın düzenlerine zalimlerine ve bilhassa kendi nefsi hasletlerine karşı devrimci bir mücadele içine giren ve DİRENİŞ ruhunu kazanan Şii, Alevi tüm kardeşlerde MÜSTEPSİR kapsamı içindedirler ve bana göre asıl müstebsirlerde onlardır. Şahsım adına ben İslam Devriminin aydınları ve alimleri ile birlikte bu kardeşlerimizden de fazlası ile fayda gördüm ve etkilendim.

Bu noktadan sonra müstebsir kardeşlerimiz geleneksel Azeri Şii camiası ile Ehli Sünnet mezhebine mensup olan Müslümanlar ile ve geleneksel Alevi Bektaşi vatandaşlarımız ile Muhammedi Alevi İslam bilincinin ve bu bilince sahip olan direniş mensuplarının arasında en sağlam köprü ve geçiş noktası olmak vazifesini doğal olarak üstlenmişlerdir. Bunun ile birlikte İslam Devriminin kazandırdığı ivme ile birlikte tarih boyunca kendilerini saklamak zorunda kalan kadim Şii camiasının özgüvene ulaşmasını ve topluma açılarak kendilerini rahatlıkla ifade etmelerine ve aynı zamanda baskılanmış haklarını isteyecek cesareti bulmalarına da hiç abartısız Müstebsirler öncülük etmiş vesile olmuşlardır. Bunun bu ülkede somut örnekleri vardır gerekirse tek tek ortaya koymakta mümkündür.

Müstebsirlerin İran’a ve Müslümanlar arasında birliğe zarar vermek İŞİD’e benzemek ile suçlayan yazar ve onun zihniyetinde olan kişiler kimlerdir?

Bunlar kendi içinde bulundukları aşırılık, bidat, fanatizm ve çıkar ve menfaat makamlarının Müstebsirler tarafından eleştirilmesini hazmedemeyen bir kitledir. Müstebsirler içinden geldikleri düşünce ekol ve camiaların hatalarını, hurafelerini, aşırılıklarını eleştirdikleri gibi Şii camianın içindeki olumsuzlukları ve yanlışları da görmezden gelmeyerek aynı öz ve aynı bilinç ile eleştirmekten çekinmediler. Elbette bu kesimlerin bu durumda başvuracakları tek savunma vahdetin zedelendiği ve Müstebsirlerin fanatizim ve radikallikte İşid gibi yapılara benzediğini iddia ederek çamur atmak olacaktır.

Yakın zamanda bu tür iftira ve karamalar ile muhatap olduk ve hakkımızda bu karamaları yapan kişileri tek eleştiri noktamız ise vahdeti birliği ve kardeşliği zedeleyen eylem ve söylemlere girmiş olmalarıdır.

Birini Velayet-i Fakih’e ve İslam Devrimine hakaret edercesine konuşup ve kendisini camianın sahibi ilan ettiği için eleştirirken başlangıçta müstebsirler bizim canımız diyen bu kişi müstebsirlere “sefih” demeye “anadan doğma şiilerimizi ezdirmem …. “ diye başlayan cümleler sarf etmeye ve sonunda işi tehdit ve saldırı noktasına getirmeye kadar götürdü. Diğeri bu şahsa tepki koyan bir bildiriye imza atan herkesi “tekfirci” ilan etti ve bir süre sonra bu şahsın oklarının kendi üzerine çevrilmesi üzerine ne yapacağını şaşırdı ve sosyal medyada cevap üzerine cevaplar yazdı. Başlangıçta yanımızda olan ve bu tepkimizde adeta bizi teşvik edip kışkırtan bir diğeri whatsap gruplarımızdan ayrılsınlar diye ardımızdan dost ve arkadaşlarımıza talimatlar verdi ve bazıları da çevremizdeki gençleri ikili toplantılar yaparak onları hakkımızda kışkırtmaya çalıştılar. Bunun haricinde itaatsizlikle, velayetsizlikle, rehberi dinlememek ile, “asla anadan doğma bir Şii’ye tercih edilmemek” ile tabir edilip suçlandık “sizde hayır olsaydı geldiğiniz mezheb de kalırdınız” gibi ahmakça tespitlere de maruz kaldık.

Bütün bu engellere rağmen müstebsirler bu kişi ve kurumların tabir ve iftiralarından uzak bir şekilde sahip oldukları bilinç, farkındalık ile var olmaya devam edecekler ve asla hiç kimsenin hatırına gerçekleri ifade edip haksızlık ve yanlışlara müdahale etmekten çekinmeyecekler. Ehlibeytin ve onların velayetinin ve bu gün beşeri sistemler arasında en doğru ve alternatifsiz olan Velayet-i Fakih sisteminin savunucusu olmaktan asla vaz geçmeyecekler.

Müstebsirler Müslümanlar içinde Ehlibeyt aşığı, Ali Şiası, Hüseyni olarak tanımlanmaktan gurur duyarlar. Esasında tüm Müslümanlar için en ideal olan bu tanımlardan başkasına da ihtiyaçları yoktur.

Konu aslında çok daha izaha muhtaçtır ancak şimdilik bu kadarı yeterlidir diye düşünüyorum. Selam ve dua ile..

Fatih Bilgin

YORUMLAR

Nadir Canpolat 3 ay önce
Kim bu ferasetli müslümanlari fitne kazanına odun taşımak ile suçlayan.Asil fitneci ve kazana odun taşıyan kendisidir.Sonradan görme nedir?Bu tabir bırakın bir mümini bir insana yakışmaz
Faruk yazıcı 3 ay önce
Bizlerin derdi birilerine yaranmak değil ki onun bunun adamı olalım, bizler birilerinin adamı olmayı Red ettiğimiz için bu yola geldik, dolayısı ile Kuran ve sünnet ışığında yanlışa yanlış, doğruya doğru diyenlerin arkasında sıralanıp saf tutacagiz
Yskup Karabağ 3 ay önce
Fatih Bey ellerinize sağlık, çok güzel bir yazı. Müstebsir kavramını da diymuştum ama sayenizde daha iyi öğrenmiş oldum.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM