İmam Humeyni'nin 15
yıllık sürgün hayatından sonra İran'a ayak bastığı 1 Şubat tan İslam
İnkılabının kesin zafere erdiği ve diktatör Şah rejiminin Fatiha’sının dahi
okunmadığı yıkılışı olan 11 Şubat a kadar olan dönem İran'da "Şafak'ta On
Gün" olarak ilan edilmiş ve her yıl bu münasebetle ülkede büyük kutlamalar
düzenlenmektedir. O yüce şahsiyet yaptığı her işi Kur ani esaslara göre
gerçekleştirmekteydi. İlahi mesajları ve öğretileri İran halkına canla başla
ulaştırma mücadelesi veriyordu, kınayıcıların kınamasına aldırmadan.
İman Humeyni (r.a)
yalnız yüz yılımızın put kıran resul evladı İbrahim’i değil; tüm insanlık
tarihi boyunca “la ilahe illallah” düsturuyla, Rahman a kulluğu, zulme
başkaldırıyı ve onurlu Hüseyni duruşu ve adanmışlığı aşk edinip canları
pahasına bir ömrü mücadele ile geçiren tüm tarihlerin mazlumlarına ve
mustazaflarına; ilahi bir soluk ve nefes ve çektikleri tüm acılara ve kurdukları
rahmani hayallere semavi bir muştu ve mucize olarak tecelli eden ilahi bir
armağandır.
İmam Humeyni (r.a) kahraman ve fedakâr İran
halkıyla beraber tarih boyunca canlarını ve her şeylerini Muhammed Mustafa
s.a.a ve Onun pak evlatlarının yoluna armağan eden aşk dolu nice mustazaf ve
mazlumun gayesini gerçekleştirmiş; tüm varlık ve vatanlarını Onların öğretileri
ile müzeyyen kılmayı gerçekleştirmiştir. Bu düstur ve gaye zamanla İran İslam
Cumhuriyetinde büyük ve azim bir nura dönüşmüş ve bu nurun aşk ve heyecan dolu
ateş şuleleri tüm coğrafyayı ve âlemi sarmış ve öz Muhammedî nurun vücuda
gelmesine sebep olmuştur. Dolayısıyla bu inkılap ve onun önderi ve önderin
yarenleri tarihin kalbine unutulmayacak şekilde yazılmışlardır. Bu yüce
şahsiyet tarihin seyrini değiştirdi ve tarih yazdı.