Şam'ın Kulakları Sağır Eden Sessizliğinde Türkiye-Suriye Görüşmeleri

GİRİŞ: 19.12.2022 02:47      GÜNCELLEME: 19.12.2022 02:47
Rasthaber -  Suriye-Türkiye görüşmelerine ilişkin uluslararası gündemde neler konuşuluyor? Üç Astana Zirvesi ülkesi (Rusya, Türkiye ve İran) Esad ile Erdoğan'ı uzlaştırmak için acele ediyor. Ayrıca genel kanaate göre Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde; Moskova ve Tahran, Erdoğan'ın iktidarını sürdürmesini tercih ediyor gibi görünüyor.

Rusya, Türkiye ve İran cumhurbaşkanları arasında bu yıl 19 Temmuz'da Tahran'da yapılan üçlü görüşmeden bu yana, Türkiye'den Cumhurbaşkanı Esad ile Erdoğan arasında uzlaşmaya dair sinyaller geliyor.

Suriye ise kulakları sağır eden bir sessizliğe devam ediyor. İki ülke arasında en üst düzeyde güvenlik görüşmelerine rağmen Reuters’in sızdırdığı bilgilere göre Suriye Türkiye ile görüşmeyi reddetti.

Peki dört tarafın hesapları ne? Siyasi kulvarda nereye gidiyorlar?

Ukrayna'daki savaş, başka bir uluslararası siyasi uyum düzeyi yarattı ve daha fazla uluslararası ve bölgesel kutuplaşmaya yol açtı. İlk derecede İran ve Türkiye'nin, ikinci derecede Körfez ülkeleri ile birlikte Suudi Arabistan'ın bölgesel rollerine dikkat çekti. Bu durum üç ülkenin tüm küresel politikaları etkileme yeteneğini gösterdi. Bu durum Amerika Birleşik Devletleri'ni ve Batı dünyasının ülkelerini düşündürerek, egemen Batılı uluslararası sistemin yapısını koruma mücadelesinde bu kendini hesapların üstünde tutan gruba yeni hesaplar dayattı.

ABD Beyaz Saray Sözcüsü John Kirby'nin Rusya ile İran arasındaki yüksek düzeydeki ilişkilere ilişkin ifadesi, uluslararası terör devleti ABD’nin endişesinin boyutunu belki de en doğru aktaran ifadeydi.

Terörün sponsoru  ABD Batı düşmanlığının yoğunluğunu paylaşan iki ülkenin ilişkisini "tam savunma ortaklığı" olarak nitelendirdi. Yaptırımlar onları ortak bir yüzleşmeye doğru itti. Ortaklık seçeneği ve bu çatışmadan çıkışın ancak özelde Amerikan projesini, genel olarak Batı projesini yenerek olabileceği inancı bu iki ülkeyi elbette ortak bir savunmaya itti.

Elbette bu mesele ABD'nin Batı Asya bölgesinden, özellikle Irak, Suriye ve Lübnan'dan çekilmesi için üst düzey bir koordinasyon gerektirmekte. Doğu Akdeniz'deki büyük rolüne ek olarak, Suriye savaşındaki olumsuz rolünden sonra bile Türkiye'nin aktif işbirliğine de ihtiyaç var.

Konu sadece Rusya-İran ortaklığıyla sınırlı kalmadı. Batı dünyasının aidiyet kapılarının kapatıldığı ve Avrupa Birliği'ne girmesi engellenen Türkiye, Doğu ile Batı arasında bir köprü olarak vazgeçilmez bir eksen oldu ve Ukrayna savaşında kartlarını güçlendirme fırsatı buldu. Bu durum ayrıca içinde bulunduğu büyük ekonomik krizden çıkmasına yardım eden bir yatırım fırsatına dönüştü.

Türkiye, Rusya'nın kendisini Doğu Akdeniz'den gelen enerjinin dağıtımı için ana merkez haline getirme konusundaki teşvikini bölgesel ve uluslararası rolünü artırması için bir fırsat olarak gördü. Elbette bu gelişmeler yaşanırken bu durumu kendi iktidarının devamlılığına ve istikrarına bir gerekçe olarak da sunması kaçınılmazdı.

Bununla beraber iktidarın istikrarı, Türkiye'nin durumuna siyasi ve ekonomik olarak gölge düşüren ve Erdoğan'ın yeniden seçilme şansını azaltan Suriye savaşının sona erdirilmesini de gerektiriyor.

Ancak, Şam'ın Türkiye ile tam uzlaşma sağlanmadan Suriye'de istikrarın sağlanamayacağına olan inancına rağmen, Suriye’nin hesabı üç tarafın hesaplarıyla tam olarak örtüşmüyor.

Mart 2011'in ortalarından sonra yaptığı gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikalarındaki gel gitlerden duyulan  endişe, bir yandan Suriye ile anlaşmayı kabul ederken bir yandan Türkiye'ye bağlı Suriyeli muhaliflerin ortaklığını dikkate alan bir siyasi çözüm formülü bulmayı gerektiren uzlaşma sonucunda Suriye’nin siyasi, ekonomik ve askeri kararlılığında merkeziliğini yitirmesine karşı uyarıda bulunulması… Tüm bunlar, hükümetin kuzey Suriye topraklarındaki işgalini devam ettirmesi, bu topraklardan çıkmayışı  ve terör örgütlerinin tasfiyesinde temsil edilen koşullarını yerine getirme konusundaki isteksizliğinin ardından Suriye liderliğini Moskova'da toplanmayı reddetmeye sevk etti.

Görünüşe göre üç Astana tarafı uzlaşmak için acele ediyor ve Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde; Moskova ve Tahran, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iktidarının devam etmesini tercih ediyor. Bunun sebebi Erdoğan’ın karşısındaki altılı ittifakın aksine, onlarla herhangi bir anlaşmayı hayata geçirebilecek güçlü adamın o olduğuna inanmaları. Çünkü altılı ittifak birbirinden farklı ideolojilere sahip. Yani bu demek oluyor ki bu altılı ittifak ile bir anlaşmaya varmaları için önce bu ittifakın kendi içinde uzlaşmasını beklemek lazım. Uluslararası ve bölgesel çatışma konusunda farklı çıkar ve vizyonlara sahip olmaları bürokratik yönün ortaya çıkmasına ve uygulamanın ve anlaşmaların etkisinin uzamasına neden olacaktır.

İki ülke için tehdit oluşturan bir başka konu da, iki başkentin Türkiye'deki tüm siyasi güçlerin farklı bir şekilde de olsa Amerikan şemsiyesi altında çalıştığını düşünmesidir. Ayrıca bu iki ülkenin diğer bir çekincesi bu partilerin;  ister İran ve Türkiye'yi başarısının iki temel dayanağı olarak gören ‘Avrasya anlayışı’ unvanıyla olsun ya da ister kurtuluşu ancak “İsrail”in devrilmesinde gören ‘Tahran-Şam ekseni’nin unvanı ile olsun yeni bir bölgesel ve uluslararası düzen inşa etmeyi başarmış tüm kazanımlarını yok edebileceğini düşünmesidir.

Tüm bunlar devam ederken Şam, devam eden işgale, muazzam ekonomik baskılara ve normal hayatın aksamasına rağmen uzlaşma görüşmesini Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasına erteleme kararı aldı.

 

YORUMLAR

Hacı Bayazıt 1 yıl önce
Dünyada savaş ve kaos ana üssü Türkiye çatı örgü peygamberi iblis olan fetö’nün siyasi ayağı AKP rejimin olduğu insanları islamdan sapıtan şeytanın 20 civarında yardımcı hizbinin mutfağında hazırlanır virüs gibi iletişim ile emperyal devletlerin karar alıcı birimlerine sızar kuluçkulama ile gelişir günah/ateşin taşınmasında onları sürükler. AKP 2011 den önce Suriye liderliği ile iyi görünürken diğer yandan Suriye sınırındaki mayınların toplanması işini İsrail firmasına verdi Kılıçdaroğlu itirazı ile mahkeme’den Erdoğan anlaşması geri döndü; Erdoğan 2011 e kadar Suriye’yi direniş cephesinden ayırmaya çalıştı; ayıramayınca iç savaşta öncü rol aldı. Erdoğan Rejimini ile bölgesel meselde bir masaya oturmak yapılabilecek ön büyük hatadır; Erdoğan ile bir masaya oturmak şeytan ile oturmak bir meselin hallinden şeytandan ümüt beklemektir’ki şimdi Erdoğanın sergilediği tavır budur; yani doğası gereği şeytandan Ümit beklemek bekleyeni kaybettirir. Süriye liderliği asla üzerinde milyonlarca insanın ahı vebali bulunan Erdoğan rejimi ile bir araya gelmez; gelenlere ise O milyonların ahı isabet eder. Kılıçdaroğlu ülke bölge ve dünya içim şanstır; islamın en büyük düşmanı fetö’nün siyasi ayağı siyasal islamı kıyamete kadar tarihe gömmek için.

REKLAM