Bildiğiniz üzere 1982 tarihinde Beyrut'a varasıya dek Güney
Lübnan toprakları Siyonist çete tarafından işgal edilmişti. Lübnan'ın ulusal
ordusu mukavemet gösterememiş ve ordu hezimete uğramıştı. Öte yandan, Lübnan'da
etkin olan Emel Örgütü işgalin diplomatik girişimlerle sonlandırılmasından yana
idi. Oysa İsrail denilen şirret diplomasiden ve laftan anlamıyordu. Buna
istinaden Emel Örgütü'nden ayrılan bir grup Hizbullah'ı kurarak işgalin ancak
silahla sonlandırılacağına kanaat ediyordu. Örgütün başına kurucu lider olarak
Abbas Musavî getirilmişti. Bu örgüt İran Devrim Muhafızları Ordusu bünyesinde
kurulan Kudüs Gücü tarafından eğitip donatılmıştı. Silah sevkiyatında lojistik
destek sağlayan ise Suriye hülümetiydi. Bu şekilde başlatılan gerilla savaşı
ile Siyonist işgal çetesine darbe üzerine darbe vuruluyor ve işgalciler adım
adım geri püskürtülüyorlardı. Abbas Musavî'nin liderliğinde on yıl süren bu
savaşta düşman bir hayli gerilemişti. Siyonist çete, Hizbullah'ın liderden
kurtulmakla emeline ulaşacağını sanarak suikast plânları yapıyordu.
Abbas Musavi, Şehid Ragıb Harb'ı anma programından dönerken,
Güney Lübnan'ın Cibşit bölgesinde Siyonist düşman şeytanî plânını devreye
sokarak, helikopterden fırlattığı füze ile otomobilin vurulması sonucu Abbas
Musavî, hanımı ve çocuğuyla beraber şehid edildi. Şehid Abbas Musavî'nin slogan
hâline gelmiş olan şu sözleri anlamlıydı:
"Gidin İsraillilere söyleyin. Biz Muhammed ordusuyuz!
Geri döndük ve Kudüs yolunda ilerliyoruz." Nitekim Hizbullah'ın amansız
bir şekilde ve nice şehidler vererek 8 yıl daha sürdürdüğü gerilla savaşı
sonrasında tarih yaprakları 25 Mayıs 2000 yılını gösterdiğinde Güney Lübnan
topraklarını bi iznillah Siyonist işgalden temizlenmiş oldu. Hizbullah Kudüs
yolunda ilerlemesini bugün de sürdürmektedir. Aksa Tufanı'nın başladığı 7 Ekim
tarihinin hemen ertesi günü Hizbullah, işgal altındaki Filistin topraklarının
kuzey bölgesinde cephe açarak Siyonist çeteye karşı amansız bir mücadele
vermektedir.
Biz bu satırlarımızda şehidlerimizi anıyor olmamız hasebiyle
yine Hizbullah'ın askeri kanat lideri Şehid İmad Muğniye'den de söz etmiş
olalım. İmad Muğniye Siyonist çetenin Güney Lübnan topraklarını işgali
sürecinde Hizbullah'ın askerî operasyonlarını sevk ve idare etmekteydi.
Siyonist işgal çetesinin Lübnan'daki hezimetinde en büyük pay askerî bir deha
olan ve savaş tekniklerini/gerilla taktiklerini çok iyi bilen Şehid İmad
Muğniye'ye aittir. Düşman suikast için uzun
yıllar onun izini sürdü. İmad Muğniye, 12 Şubat 2008 gecesinde Şam'ın Kafr Susa
semtinde bombalı bir araçla yapılan suikast sonucu şehadete erişti. Suikast CIA
ve Mossad ortak operasyonu ile gerçekleştirildi. İmad Muğniye'nin iki kardeşi
de Siyonist çete ile çatışmalarda şehid olmuştu. Ayrıca İmad'ın Muğniye'nin
oğlu Cihad Muğniye
Golan bölgesinde Hizbullah güçlerinin komutanlığını yaptığı
esnada, 18 Ocak 2015’te Siyonist işgal güçleriyle girdiği çatışmada şehadet
şerbetini içmişti. Cihad Muğniye şehid olduğunda 25 yaşındaydı. Ruhu şad,
mekânı cennet olsun. Şehidler kervanı genç-yaşlı demeden yoluna devam
etmektedir.
Yine genç bir Filistinli yiğitten söz edelim:
Söz konusu edeceğimiz 30 yaşında şehid olan Mühendis Yahya
Ayyaş'tır. Yahya Ayyaş, 22 Şubat 1966 tarihinde Batı Şeria'daki Rafat
kasabasında dünyaya geldi. Yahya Ayyaş, 6 yaşında Kûr'ân-ı Kerim'i hıfzetmeye
ve İslâmî ilimleri okumaya başladı. Gerek Kûr'ân hıfzı ve gerekse İslâmî
ilimleri öğrenmedeki üstün başarısı dolayısıyla Kudüs Vakıflar Müdürlüğünce
kendisine üstün başarı sertifikası verildi. Bir yandan özel İslami eğitimle
Kûr'ân-ı Kerim'i hıfzederken ve dini ilimleri öğrenirken diğer yandan da liseden
mezun oldu. Beir Zeit Üniversitesi`nin Elektrik Mühendisliği bölümüne kaydolup,
1991 yılında bu bölümden mezun oldu. Yüksek lisans yapması için yurt dışına
çıkma girişimi engellendi. Yahya Ayyaş Hamas'a katılarak askerî operasyonlardan
sorumlu bir komutan olarak hizmette bulunmaya başladı. Organize etmiş olduğu
istişhadi eylemlerden dolayı işgal güçleri onu her yerde arıyordu. İşgal rejimi
istihbaratına kan kusturan "mühendis" lakaplı bu askerî deha, 340
Siyonistin ölmesi ve bunun iki katı kadar sayıda işgalcinin de yaralanması ile
neticelenen eylemlere imza attı. Yani o dönemde gerçekleştirilen ve Siyonist
işgalcileri şaşkına çeviren başarılı eylemlerin çoğu onun tarafından
planlanmıştı.
5 Ocak 1996 tarihinde geçici olarak kullanacağı telefona
patlayıcı yerleştirilerek uzaktan kumanda ile telefon patlatılıyor ve Yahya
Ayyaş bu şekilde 30 yaşında iken şehadete erişiyor.
Cenazesine 250 bin dolayında insan katılmıştı.
Ruhu şad mekânı cennet olsun...
Bir başka şehidimiz ise Şeyh Ahmet Yasin'dir. Engelli
bedenine rağmen cihad ve mücadeleden geri kalmayan Şeyh Ahmet Yasin'in
ibretamiz ve gıpta edilecek bir mücadele hayatı vardır. Şeyh Ahmet Yasin,
Doktor Abdülaziz el-Rantisi ile birlikte Filistin'in bağımsızlığı için mücadele
veren ve kısa adı Hamas olan Filistin İslâmî Direniş Hareket'nin kurucusudur.
Şeyh Ahmet Yasin defalarca tutuklanıp uzun yıllar işgalci Siyonist çetenin
zindanlarında esaret hayatı yaşadı ama yılgınlık göstermedi ve mücadelesinden
vazgeçmedi. Şeyh Yasin zaman zaman yayınladığı bildirilerinde İslâm ümmetine ve
İslâm ümmetinin başındaki siyasîlere haklı sitem ve serzenişlerde bulunmuştu.
Yeri gelmişken bu serzeniş ve sitem dolu mektuptan birkaç paragraf aktarmış
olalım:
"Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikâyet
ediyorum!"
"Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş
ölüler!..
Başımıza gelen bu acı felaketler karşısında hâlâ kalpleriniz
sızlamıyor mu?"
"Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?"
"Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman
alınlarımızda şu yazılacak: Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız
ve gençlerimiz ölecek!.. Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız."
"Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen
hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış
kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikâyette
bulunuyorum."
"Temennimiz, emaneti savsaklayan herkesten Allah
Teâlâ'nın kısas almasıdır!"
Biz de diyoruz ki, "Şehid Şeyh Ahmet Yasin'in bu sitem
dolu sözleri İslâm ümmetinin başındaki siyasîlere nazire olsun."
Şeyh Ahmet Yasin işgal çetesinin 22 Mart 2004 tarihinde
düzenlediği roketli helikopter saldırısı ile sabah namazı cami çıkışında
tekerlekli sandalyesinde şehid edildi. Şeyh Ahmet Yasin'in şehadetinden sonra
Hamas'ın liderliğini üstlenen Dr. Abdülaziz Rantisi'nin hayatına baktığımızda
onun da yılmak ve yorgunluk bilmeyen bir mücadelenin içerisinde olduğunu
görüyoruz. Gençlik yıllarından beri Filistin'in özgürlüğü için Siyonist işgal
çetesine nice darbeler vurduğunu biliyoruz. Dr. Abdülaziz el-Rantisi, Şeyh Ahmet
Yasin'den 26 gün sonra 17 Nisan 2004 tarihinde Siyonist çete tarafından
uğradığı suikast sonucu şehadete kavuşmuş oldu. Şu hakikati bilmiş olalım ki,
cihad meydanında liderliği üstlenmek şehadete "hoş geldin" demektir.
Bu durumu Şehid Dr. Abdulaziz Rantisi şu sözlerle açıklıyordu: "Bugüne
kadar Filistin direnişine öncülük edenlerin başlarına gelenleri iyi tahlil
edersek, bu mücadelede lider olmanın bir makam ve nimet sahibi olmak değil
göğsünü roketlere, füzelere, mermilere açma cüreti ve cesareti göstermek
olduğunu çok iyi anlarız." Nitekim Dr. Abdülaziz el-Rantisi bu sözlerin
sahibi olarak roketli saldırı ile şehadet makamına erişmişti. Ruhu şad, mekânı
cennet olsun...
Şehidimiz İsmail Haniyye'den söz edecek olursak:
Filistin Ulusal Yönetimi'nin eski başbakanı İsmail Haniyye,
1963'te Gazze Şeridi'ndeki Elşati mülteci kampında dünyaya geldi. Ailesi 1948
Siyonist çetenin işgal ve saldırı savaşı sırasında Aşkelon şehrini terk ederek
mülteci durumuna düşmüştü. 1987'de Gazze İslam Üniversitesi'nden mezun oldu.
1989'da I. İntifada'ya katıldığı ve Hamas üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı.
1992'de serbest bırakıldıktan sonra, işgalci İsrail tarafından diğer İslamî
Cihad ve Hamas üyesi 415 kişilik grubun arasına katılıp, Güney Lübnan'a
sürüldü. Ertesi yıl Gazze'ye geri döndü.1999'dan 2004'e kadar, Hamas genel
sekreteri Şeyh Ahmet Yasin'in özel kalem müdürlüğünü yaptı. İsmail Haniyye,
Aralık 2005'te yapılan ve 25 Ocak 2006'da tekrarlanan Filistin Yasama Konseyi
seçimlerinde Hamas lideri Halid Meşal'in Şam'da sürgünde bulunmasından dolayı
listenin en başında yer aldı. Hamas'ın 132 sandalyeden 74'ünü aldığı seçimler
sonucunda Haniyye, 16 Şubat 2006'da Hamas'ın başbakan adayı olarak açıklandı.
19 Şubat'ta, ABD ve İsrail'in karşı çıkmalarına rağmen Filistin başkanı Mahmud
Abbas tarafından başbakanlığa atandı. Ekim 2006'da Gazze'de El Fetih ile Hamas
üyelerinin aralarında yaşanan gerginlik sırasında konvoyuna düzenlenen
saldırıdan kurtuldu. Mayıs 2007'de işgalci İsrail'in evine yönelik düzenlediği
füze saldırısını atlattı. Haziran 2007'de Gazze Şeridi'ndeki Hamas ile El Fetih
arasındaki gerginliğin zirveye çıkması üzerine, Filistin devlet başkanı Mahmud
Abbas tarafından görevinden alındı. Haniyye evli ve 13 çocuk babasıdır.
2009'dan bu yana Haniyye ailesi, Kuzey Gazze Şeridi'nde bulunan El-Şati mülteci
kampında yaşamaktaydı. 6 Mayıs 2017'de Hamas Şura Konseyi tarafından Halid
Meşal'in yerine Hamas'ın Siyasi Büro Başkanı seçilmişti.
Hamas Siyasi Büro Başkanı seçilen İsmail Haniyye sadece
Filistin ve Gazze'de değil, İslâm dünyasında sevilen, sayılan, takdir gören
siyaset ve mücadele adamı olarak temayüz etmiş bir şahsiyettir. İsmail Haniyye
birçok İslâm ülkesinde itibar görmekle birlikte asıl olarak İran'ın siyasî
liderleriyle ve İran'ın Devrim Muhafızları Ordusu bünyesinde bulunan Kudüs Gücü
Komutanı Şehid General Kasım Süleymanî ile arası çok iyiydi. Nasıl iyi olmasın
ki? İran'ın siyasî mesulleri hiçbir ayırım yapmadan bütün Filistinli Direniş
gruplarına yıllardan beri silah, mühimmat ve nakdî yardımda bulundular. İsmail
Haniyye bu yüzden sık sık İran'ı ziyaret etmekteydi. Sayın okuyucumuz
bildiğiniz üzere 16 Aralık 1986 yılında 1. İntifada başladığında Filistinli
gençlerin elinde sadece taş ve sapan vardı. Bizzat Şehid Serdar Kasım
Süleymanî'nin projesi olan tüneller vasıtasıyla ufak çaplı roket ve
konvansiyonel silahlar özgürlük savaşçısı gruplara ulaştırılması sonucu savaşın
seyri de değişmeye başlamıştı. 25 Mayıs 2000 yılında Güney Lübnan topraklarının
Siyonist işgalden kurtarılmasının akabinde sıra Gazze'ye gelmişti. 5 yıl süren
amansız mücadele sonucunda 2005 tarihinde Siyonist işgal güçleri 1967 yılından
bu yana işgal altında tuttukları Gazze'yi terk etmek zorunda kaldılar. Siyonist
çete bu yenilgiyi bir türlü kabullenmeyip belirli aralıklarla Gazze'ye
saldırılar düzenleyip durdu. Fakat her seferinde hezimetle geri çekildi. Aynı
şekilde Temmuz 2006 yılında Lübnan'a saldıran şirret çete Hizbullah'ın çelik
yumruğu karşısında yine hezimetle geri çekilmek zorunda kaldı...
İsmail Haniyye 31 Temmuz 2024 tarihinde İran'ın başkenti
Tahran'da ABD ve Siyonist çetenin ortak koordinasyonu ile uğradığı suikast
sonucu şehadete erişti. Hamas lideri Şehid İsmail Haniyye, 10 Nisan'da
düzenlenen Siyonist çete saldırısında 3 oğlu ve 4 torununu şehid vermişti.
Siyonist çete, 10 Nisan'da Ramazan Bayramı dolayısıyla Gazze kentinin
batısındaki Eş-Şati Mülteci Kampı sakinleri ve yakınlarıyla bayramlaşmaya giden
İsmail Haniye'nin ailesinden birçok kişinin bulunduğu aracı vurmuştu. Saldırıda
3 oğlu ve 4 torununu şehid olan Haniyye, "çocuklarının Gazze'yi terk
etmediğini, Kudüs'ün ve Mescid-i Aksa'nın kurtuluşu yolunda hayatlarını feda
ettiğini" söylemişti. Ruhu şad, mekânı cennet olsun...