Sistemin Çocukları

GİRİŞ: 26.02.2023 14:10      GÜNCELLEME: 26.02.2023 14:10
Rasthaber - Gerçekten Allah, kendi nefis (öz)lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip-bozmaz.” (Rad-11)

Yazı serimize devam edelim “gençlik kendini bulamadan kaybetti”, “kimlik ve kişilik tanımı” ve şimdi “sistemin çocukları” başlığı altında devam etmek istiyorum.

Sistemin çocukları derken çocukları kastetmiyorum, sen, ben, bizleriz büyük küçük demeden hepimizi kapsıyor. Çünkü bu sistem hepimize hitap ediyor, hepimize yön veriyor, hepimizde ayar çekiyor. Öylesine ki her türler renge girebiliyor; devrimci, dinci, laik, kapitalist vs. Bunlar sistemin varyantları. Bu konu çok önceleri işlediğim bir konu adına MATRIKS demiştim. Sistemin bir matriksi var bu matriksi her kullanıcıya göre şekil almakta öylesine ki her kısma hitap edebiliyor. Bizlerin çekişmelerinde besleniyor her bir akımı (farklılığı) diğerine düşman kılıyor çünkü insanların egosantrik yapılarından besleniyor ve güçlendiriyor. İnsanları politik, etimolojik, teolojik, sosyal polemiklerle metodik olarak ayrıştırıyor, korku ve kaos üzerine insanları birbirine düşman kılıyor, insanlarda geri kalını tamamlıyor. Yazımda bu sistemi kimin akıl ettiğini sorgulamıyorum sorum; Bizler kendimize zarar verdiğimizi bilerek neden bu oyunu devam ettiriyoruz? “O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.” (Bakara-286)

Daha önceki yazılarımda insan tanımı yapmıştım, insan ruh ve bedenden oluşuyor diyerek açılımını yapmıştım burada o açılıma tekrardan girmeyeceğim. Vücuda fonksiyonelim kazandıran ruh ve ona dahil olan nefsi, nefsin direksiyonu olan hür iradenin konumlamasından bahsetmeye çalışacağım.

İnsanın hür iradesinin kontrolü akıl & düşüncededir. Eğer hür irade brüt nefsin eline geçerse yani hür iradeyi alıp nefse teslim etmek ve nefsinde akla hükmetmesi bizlerin egosantrik bir yapıya bürünmemizi sağalmakta. Bu mücadele hayatımız boyunca devam eden bir ikilemdir fakat siz nefsi “egosantrik” yapıyı güçlendirecek bir sistem içinde yaşarsanız bugünü ki yaşadıklarımız kaçınmaz olur. Daha açık söylersek “hür iradenin aynada ters bir yansıması” gerçekleşir. Hür irade = özgürlükse bunun yansıması kölelik olur.

Açıklayalım, insan-ı sadece madde vücutla sınırlayan zihniyet, insan gerçeğinden çok uzaktadır. İnsanın (özü) üzerinde adına vücut dediğimiz bir elbise vardır ve bu elbise zamanla maddenin gereği üzeri yıpranıyor ve sonra da atıp gidiyoruz. Kalıcı olan bizim özümüzdür. Özümüz, bize Düşüneme & Akıl etme kabiliyetini, nefisi ve de hayatı (can) veren bizati  ruhumuzdur. İnsanın hür iradesi insan seçebilme ve seçilme kabiliyeti veren insanın özüdür ki biz, bu öze nefis de diyoruz. 

İnsan kendi nefsine hâkim değilse o insanın hür olduğundan bahsedemeyiz. Gerçek hür insan (Hür iradesine sahip), nefsini eğiten ve yönlendirebilendir. İnsan nefsine hâkim olabiliyorsa hür iradesine sahip, asli özünü koruyan kişidir.

Hürriyet & Özgürlük; Kendi tanıyıp, nefsani arzu ve isteklerini ayırt edip 3. bir tarafın etkisinde kalmadan hayatına hükmederek yön verendir. Günümüz toplumlarında hayvani duygulara yapılan tüm fesatlara özgürlük & hürriyet” denemekte ve özgürlük ve hürriyet adıyla insanlar zulmedilmektedir. Günümüz tanımlamasıyla hür iradeye sahip olmak aklı servis dışı bırakmak, düşünmemek toplumu yönlendirenlerin kölesi olmak ve de öz nefsine zulmetmektir.  İnsanoğlu meleklerden çok üstün olabileceği gibi hayvanlardan da daha aşağı olabilecek bir yapıdadır çünkü insanda Meleklerini sıfatı olan düşünme & Akıl ve hayvanların sıfatı olan şehvet & Arzu insanda toplanmıştır. İnsan oğlu bu iki sıfata sahip bir yapıda dengeli bir şekilde yaşamaya uygun yaratılmıştır ki insana hayvanlardan ve meleklerde daha üstün olabilme kabiliyetini vermiştir. Bu denge bizleri hayatında önemli bir rol oynamaktadır, dolaysıyla özümüz olan nefsimiz bu dengenin anahtarıdır. Hür irade ise bu anahtara SAHİP / HAKİM olmaktır.        

Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.” (Sems 7-9)

Nefis için haram ve helal ya da iyi veya kötü diye bir tanımlama yoktur. Nefis bir çocuk gibidir arzular, her şeye sahip olmak ister kısaca o insanın fiziksel arzuları ve egosantrik duyguları tatmin için uğraş verir. Fakat insan Aklı & düşüncesi bunun yönlendirmesini sağlar, kalp ise rahmet & hikmetli olmasını gerçekleştirir. Bazıları kalbi sadece bir et parçası görür fakat demez ki beyin et bile olmayan hammaddesi yağlardan oluşmuş bir lapadır. (Yağlar beyin için çok gerekli bir besin öğesidir. Beyin dokusunun yüzde 60 kadarı, balıktan alabileceğiniz bir omega-3 yağı olan DHA'dan ibarettir.) Kalp, insan-ı  hayata tutan ve hayata bağlayan, hiç durmadan ve aksamadan çalışan bir organıdır. Hayat dediğimizde ilk akla gelen kalptir beyin değildir.  Soru: Yediğiniz bir yemek&giydiğiniz bir elbisenin, yemeğin tattı veya gözle gördüğünüz elbisenin rengini modelini beyin sağladı ama onu sevip sevmediğinizi kim size hissettirdi? Alkolü içeceklerin zararı olduğu bilindiği halde içiliyor, sigara zarları olduğu bilindiği halde içiliyor neden? Kalbinizi ikna etmelisiniz beyninizi değil. Ne yazık ki insanlar kalbi sadece kardiyak hasatlığı ile anımsıyor fakat kalbi atan kişide de ölü olabilir “Kalpsiz” & “merhametsiz” deriz. ya da olması gereken Vicdanlı, Rahmetli, sevgili deriz.

İnsan, nefsine hükmedince insana insan olma özeliğini verir fakat ayni nefis kendi halin bırakılıp üçüncü tarafını kontrolüne girince insanı hayvandan da aşağı kılabilir. İnsanlar vücudun fiziksel gelişimi için nasıl proteinler ve gıdalar ihtiyacı var ise nefsi içinde onu eğitecek, ona yönünü  gösterecek hikmetli ilim ve bilgilere ihtiyacı vardır. Nefsini düşmanı kara cahilliktir (egosantrik olmak). (Cahil insan hatasını kabul edebilir. Fakat kara cahil hiçbir zaman hatasını kabul etmediği gibi hatası katiyen görmez) Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler” (Hud-101). Nefis, insani sorguya çekecektir neden benim ile ilgilenmedin, neden beni yönlendirmedin, neden beni eğitmedin, sapıklığa düşmüş bir şahsın annesini babasını sorguladığı gibi. "Kendi kitabını oku; bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter.” (Isra-14)

************

Yazıma başladıktan sonra oluşan doğanın kendini hatırlatması depremi bu kısımda işlemek istiyorum. Evelen, Yüce Rabbimizden Ölenlerimize Rahmet, Yaralılarımıza acil şifa, sağ kurtulanlarımıza sabır ve metanet diliyorum ve bizlerin de gerçek ve hakikati görmemiz için bir vesile olmasını temenni ediyorum.

“Kula bela gelmez hak yazmayınca, Hak bela yazmaz kul azmayınca” demiş Hz. Mevlâna.

Bizler bu depremin oluş sebebini her türlü yollarla açıklayabiliriz, kimileri bilimsel olarak fay hatlarının aşır derecede enerji yüklenmesi neticesinde enerjinin boşalması der, kimileri doğanın kanunu der, kimileri proje HAARP der, kimileri kul azdı Allah kuluna bazı gerçekleri hatırlatıyor der. Herkes kendi bakış açısından doğru der fakat ironi olan bu depremi ne yazık ki herkes kendi çıkarı doğrultusunda bir fırsat aracına da çevirmekte. Fakat hiçbir kimse bunu ana sebebini gerçek manada aramamakta.

Öncelikle şunu iyi bilmeliyiz, Allah kuluna zulme etmez ve de istemez. yazımızın ilk girişinde bunu farklı olarak açıklamaya çalıştık, Kul bütünü kötülükleri kendi elliyle yapar. Çünkü kul bencildir, hırslıdır, açgözlüdür, doyumsuzdur, cahildir, kendisinden başkası umurunda değildir (egosantrik) dolaysıyla yaptığı tüm eylemleri bu çerçevede gerçekleştirir. Bu çerçevede yaptığı fiillerin neticeleri “olumsuzu” geri dönüş olarak bizi bulur. Kıtlıktan bahsedilmekte, kuraklıktan bahsedilmekte savaşlar ise ortada bu bağlamada yazımın girişindeki konuya geri dönüyoruz yapılan özgürlük ve hürriyet tanımı insanları insanlıktan çıkarıp sistemi kuranların oyuncağı kölesi yaptı. İnsanın egosantrik hal almasıyla adalet ve hakkaniyet ortadan kayboldu ahlaksızlık her şekliyle yaşantımız oldu o ise zulüm, mutsuzluk, bencilik, modern hırsızlık, vs.… tetikleyerek doğanın dengesini bozdu ve doğal afetler kaçınılmaz oldu. Toplum olarak biz ilk depremi sosyal hayatımızda yaşadık fakat bunu kimse farkına varmadı çünkü insanlar bunun adına özgür yaşam, hür yaşam, çağdaş yaşam diyerek övünerek yaşadı. Fakat dünyanın dengesini, sosyolojik, coğrafik, jeomorfolojik bağlamlarda açgözlülüğü hırsı ve çıkarı (egosantrik arzularını tatmin) için alt üst etti.  “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara ­tattırıyor.” (Rum-41) “Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adâletle hükmetmenizi emrediyor. Böylece Allah size ne güzel öğüt veriyor! Doğrusu Allah her şeyi hakkiyle işiten, kemâliyle görendir.” (Nisa 58)

Bilimsel açıklamalara gelince, bilim adamlarının yaptığı açıklamalar sadece bizlerin elimizle yaptığımız kötülüklerinin kaçınılmaz sonuçlarını bilimsel kelimeleri kullanarak açıklamak ve tanımlamak oluyor ki onlarda gerçek “sebep & sonuç” gerçeğinden uzak kalıyorlar. Bilim adamları gerçeği çok iyi biliyor olmalılar gerek çünkü her şey bir düzen ve formül üzeri var olmuştur ki biz buna Allah'ın değişmez kuralı (sünnetullah) diyoruz. "Allah’ın öteden beri işleyip duran kanunu (budur). Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın." (Fetih-23). Eğer Allah'ın düzeni her gün değişikliğe uğramış olsaydı bugün bilim & ilim ve teknoloji diye bir şey olmazdı. Dolaysıyla, Doğanın dengesini bozan bizleriz, insanın insanlıktan çıkaran bizleriz, doğal olan sosyal yaşantımızı alt-üst eden yine bizleriz. Açgözlülük, bencilik, paraya tapan ve maddeye (para ve varlık) sahip olmak için her şey ama her şeyi mubah sayan bizleriz.

Sistemi kuranlar öylesine yapmışlar ki bizleri özgürlük ve hürriyet adıyla istedikleri gibi dünya menfaatlerini üzerinde et bile olmayan köpek önüne atılan kemik misal önümüze atıp, insanların kemiği kapmaları için kurdukları kandırıcı sistemlerle bizleri şekilden şekille sokuyorlar. Bizlerse severek övünerek göstererek istediklerini yapıyoruz. Aynı köpeğin yaptığı gibi çünkü hayvani duygularımızla hareket ediyoruz insan olarak düşünmüyoruz.

“ (Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; ahiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi! “(Ankebut-64)

Mustafa Kemal TASPINAR

 

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM