Yıllar sonra İran'da 1401 ayaklanmalarının haberini ve
isyancıların şiddetinin tarifini okuyacak olan nesil kendi kendine şöyle
diyecek: Mümkün mü?! Bu seviyede gaddarlık, taş kalplilik mümkün mü?
Zorunlu başörtüsünü protesto etmek, kadın haklarını geri
getirmeye çalışmak, kadınlar için savaşmak, özgür bir hayat yaşamak vs. Bütün
bu ağız dolusu sloganları unutun.
Protestoları halkı saptırmak için yasadışı, insanlık dışı ve ahlaksız taktiklere başvurarak düzenleyen sözde liderler, kısa sürede kaos ve yıkım amacıyla tasarlanan hareketlerin doğasını ortaya çıkardılar. Şimdi saklayacakları bir şey yok.
Kelimeler katil olduğunda
Sanal sayfalarından şiddeti teşvik etmek için zemin
hazırlıyorlar. Öldürücü sözlerini arsızca sıraya dizdiler ve bu sanal şehirde
yaşayan gençleri, yakıtı kin ve öfke olan cehennem ateşine attılar.
Sanal dünyada kaos, yıkım ve şiddeti destur edindiler ve gözleri ve kulakları kapalı piyadeleriyle hem sanal alemde hem de sokaklarda ateşli senaryolarını sekans ve sekans sırasıyla düzenlediler.
Sokağa Eli Boş Gitmeyin
Genişleyen protesto yelpazesiyle, bu şiddeti ateşleyen
insanların topçu ateşi daha şiddetli hale geldi. Artık gençleri toplantılara
katılmaya teşvik ederken, onları silahlı olarak sokağa çıkmaya teşvik etmekten
tereddüt etmiyorlar. İsyancılar, inkılap karşıtlarını kandırıp silahlandırarak
kendileri yerine sokağa döküyorlar ve silahlara erişim eksikliği için bile bir
çözüm buldular.
Molotof Kokteyli Yapmayı Öğretiyorlar
Sayfalarında Molotof kokteyli yapmayı herkese açık bir
şekilde öğretmeye başladılar. Doğr evet, aynı Instagram ve Twitter'da şiddeti
teşvik eden içerikleri engellemek adı altında direniş cephesinden şehitlerin
resimlerini kaldırmışlardı.
İşte aynı İnstagram ve Twitter’da Molotof kokteyli yapımı
öğretiliyor ve isyancıların bankaların, otobüslerin, ambulansların ve çöp
tanklarının yakılmasıyla da kamu malına ağır hasar verdiği videolar zafer
başlıkları ile yayınlanıyor.
İnsanları kaosa katılmaya zorlamak ve reddedenleri tehdit etmek de isyancıların başka bir hareketiydi. Farklı şehirlerdeki isyancılar, pazara ve insanların işyerlerine giderek protesto ve grev işareti olarak pazarlamacılardan dükkanlarının kepenklerini indirmelerini istediler. Ama bu elbette medeni bir istek ve öneri değildi çünkü isteklerine hayır diyenlerin vitrinlerini kırmak gibi sonuçlarla tehdit ediyorlardı...
Polis Gördüğünüzde Merhamet Etmeyin!
Ancak bu uğursuz plandaki bir sonraki adım, yapbozun en
inanılmaz parçasıydı. Çoğunluğu yabancı olan ayaklanmaların liderleri, polis ve
güvenlik güçlerine saldırı emri vererek bu isyanların mahiyetini kısa sürede
ortaya çıkardı. Ancak bir polis memurunun boğazını kesip bir polis memurunu
ateşe vereceğini ve ardından bu suçların videosunu gururla sosyal medyada
yayınlayacağını en karamsar insanlar bile düşünmedi.
Yalnız Sokak Sürüleri İntikam Bekliyor...
"Arman Aliverdi’nin şehitliği, İran IŞİD’inin suçlarının
son halkasıydı. 21 yaşındaki bu öğrencinin başına gelenlerin anlatılması,
Kerbela'nın kalbindeki katliamın sıcağını bir kez daha canlandırdı. İsyancıların
Ekbatan kasabasının sokaklarından birinde çöp tanklarını ateşe vererek isyan
çıkardığı bildirildi. Arman ve Besic arkadaşları durumu sakinleştirmek için bu
bölgeye geldiler, ancak bir grup isyancı tarafından bir binanın çatısından taş
ve nesneler fırlatılmasıyla karşı karşıya kaldılar ve geri dönmek zorunda
kaldılar. Bazı isyancılar yolunu kapattığında Arman üsse gidecekti. İsyancılar
çantasını açıp içindeki sarığı gördükleri anda, ele geçirdikleri gencin Molla olduğunu
anladılar! Onu aldılar ve dövmeye başladılar. Sonra onu başka bir yere
götürdüler, gömleğini çıkardılar ve yağmurun altında küfrettiler ve
tekmelediler.
IŞİD’den tek farkı Farsça konuşuyor olmaları olan bu
teröristler, esirlerine fiziksel işkence yapmaktan vazgeçmedi ve serbest
bırakılması için İslami değerlere, sisteme ve yönetime hakaret etmesini istedi.
Ancak Arman ağzını açmadı ve fikirlerine direnmesi acımasız teröristleri daha
da kızdırdı, ellerinden geldiğince dövdüler ve sonra bilincini kaybettiler.
Ancak bu, bu teröristlerin vahşiliğinin sonu değildi. Arman'ın sanal ortamda
yüzsüzce gösterilen işkence filmi, bir insanın bu kadar vahşete ulaşması mümkün
mü diye herkesi hayrete düşürdü?!... Arman'ın arkadaşlarının onu bulması uzun
zaman aldı; başı, omzu ve burnu kırılmış ve vücudunda sağlam tek bir yer
kalmamış halde...
Arman'ın kafasına aldığı sert darbe onu sonsuz rüyasına,
şehadete götürdü. Ve onun tuhaf tanıklığı, güvenlik savunucularının isyancılara
karşı mazlumane duruşunun bir belgesi haline geldi. Aynı kişiler IŞİD’e suni
teneffüs yapıp İran'da suç işlemeye ikna ettiler ve Şahçerağ'ın (a.s.)
türbesindeki acı terör olayını ateşlediler. Şimdi, bu yerli IŞİD’den son 40
günde eziyet üstüne eziyet gören İran'ın gayretli halkı, yetkililerin
toplumdaki isyancılara olan tavizlerini sonlandırmasını ve kararlı bir eylemle
topluma barışı geri getirmesini bekliyorlar.
Sena Kılınç