Rasthaber - BismillahiRahmanniRahim
Hamd Alemlerin Rabbi Allah’a, Salatu ve Salam O’nun Resulu ve temiz Ehli beytine olsun.
Düşman kelimesi, İnsanlığın varlığından itibaren var olan bir tanımlamadır. Bu kelimeni varlığı, İnsanın sahip olduğu yaratılış üstünlüğünü kıskanıp, kibirlenerek karşı olan bir güç, insanı kendisine düşman edinmesiyle var olmuştur. O gücün ilk işi insanı bulunduğu konumdan etmek olmuştur. O andan itibaren insanın hayat serüveni başlamıştır. «Allah onlara buyurdu: Bir kısmınız, bir kısmınıza düşman olarak ininiz. Yerde, sizin için bir zamana (ecelinizin sonuna) kadar yerleşip kalmak ve geçinmek (meta) var. » (Araf-23 ;24)
Düşman nedir? Düşmanımızı nasıl tanırız? Neden bizler düşman oluruz?
Düşman nedir?
Kelimenin etimolojik olarak Kökeni, Farsça ve Orta Farsça (Pehlevice veya Partça) aynı anlama gelen duşmān veya düşmen دشمان/دشمن Sözcüğünden alıntıdır. Farsça sözcük Avesta (Zend) dilinde duşmanah : kötülük düşünen, sözcüğü ile eş kökenlidir. Bir birleşik kemime olan Düş-men, Avesta (Zend) dilinde duş / duj : kötü, uğursuz, çürük (bozulmuş). Avesta (Zend) dilinde manah: düşünce, akıl, öğüt. Sözcüklerinin bileşiğidir. Men: "düşünmek" kökünden türetilmiştir. Düşman/Düşmen: Kötü/ifsat düşünen kişler anlamında kullanılır. Kendi hayat dilimizde kullandığımız şekileri; [isim] Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, dost karşıtı. Birbirleriyle savaşan devletler ve bu devletlerin asker, sivil bütün uyrukları. Aralarında birbirleriyle çatışmaya varacak ölçüde anlaşmazlık olan taraflar. [Sıfat] Bir şeyin yaşamasına, barınmasına engel olan (güç, tutum vb.). Bir şeyi büyük ölçüde kullanıp tüketen kimse. Bazı şeylerden nefret eden, tiksinen kimse. Genel manada İnsanın varlığını, Yaşam ortamını ve tüm güzellikleri tehdit eden her türlü etkenlere (kişi, fikir, duyu & mantık, olay) verilen isime Düşman denir. Düşman karşıtı Dost, Arkadaştır. (Kelime Anlamı Kaynağı: Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü.) Düşmen kelimesinin Arpaca sözlük karşılığı; العدو El aduvu : Hukuksal terim خصم Hasım.)
Düşmanımızı nasıl tanırız?
Düşmanımızı tanımamız için ilk önce kendimizi tanımalıyız. Hz. Ali (as) bir sözünde derki; «Kendini tanımayan kimse kurtuluş yolundan uzaklaşarak cehalet ve sapıklık yoluna giriverir.» İnsan, kendisini tanımlaması için kullandığı terminoloji nedir? Çünkü Kullandığı terminolojiler düşman tanımını Daha Özgül, daha belirgin kılmaktadır. Düşmen tanımımız; Görünen (fiziksel) düşmanlar ve Görünmeyen (fikirsel) düşmanlar olarak iki kısma ayrılırlar. Kullandığımız terminolojiyle bu düşmanları tanımlama imkânımız olur. Fakat Kişilerin kullandıkları terminolojiye göre değişkenlik arz eder.
Düşman tanımlarını hangi terminoloji ile yapmaktayım?
Bizlerin yaşam şartları; Aile eğitimi & toplumsal eğitimi, (kültür & Din), yaşadığımız çevrenin konumu (sosyal & ekonomik) ve kişini Ruhsal yapısı doğal olarak insanlar arasında farklılık arz ediyor. Bu farklılık hakikat için geçerli değildir. Hakikat her ortamda hakikattir Buna rağmen, Bizlerin yaşam şartları bizlerin bir tarafa daha fazla meyil göstermemizde en önemli etken olmaktadır. «Kötü insanlarla arkadaşlık yapma! İyi insanlar hakkında kötü düşünmeye sebep olur» (Bişr-i Hafi)
Her şeyden önce Kendi tanımlamamı ve hayat tanımlamamı hangi terminolojiyle yapmaktayım? İnsanlar kendilerini «A» olarak tanımlayıp «B» olaraktan yaşayabiliyorlar. Kullandığım hayat terminolojisi (tanımlama sözlüğü) ne? Dini (Kuran) terminolojisini kullanarak mı? Beşerî sistemler terminolojisini kullanarak mı? Teknoloji (Yapay zekâ) terminolojisi kullanarak mı? vs. Kişisel cevaplarımız kullandığımız terminolojiye göre çeşitlik arz etmeye başlar. Dolayısıyla, Onun düşmanım benim düşmanım olmayabilir. Mesela ben, alkol toplum huzuru için tehlikeli dereken, Başkası insanın huzur kaynağı diyebilir. Ben, zina toplum ahlakının düşmanı derken, o, başkası hürriyetin simgesi diyebilir, Ben Allah’a ve Peygamberine inanırım derken o, başkası hayır diyebilir. vb.
Görünmeyen Düşmanımız en tehlikeli Düşmanımızdır. «Ben-merkezli», Egosantrik duygularımız & mantığımız vede cahilliğimizin tanımladığı düşmanlar. Kullanılan terminoloji ile ben merkez yapımızın düşman kavramı aynı minval üzerinde olduğu gibi çoğu zaman zıtlaşabilir. Yani «Hakikati» görüp «Batıl» diyebilir. «Kendilerine gerçeği getirmemize rağmen onlar yalanlamaktadırlar.» (Mumin-90) Her şey çıkar üzeri inşaat edildiğinden ötürü, herhangi bir hakikat yoktur. İnançlı olup, inançsız bir terminolojiyi çıkara uygun, bir bukalemun gibi ortamlara göre kullanmak. «İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise, derler ki: "Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onları) yalnızca kandırıyoruz.» (Bakara-14)
Genel anlamda yaşadığımız kapitaliste sistemdeki Düşman tanımı tam olarak Egosantrik düşman tanımlamasıdır. «Sosyal-Ekonomik Çıkarlarıma engel olan her şey benim düşmanımdır» mantığı. Fakat bu mantık, insanı kendi kendisinde düşman yapabilmekte. “İnsan, (kendine) hayrı istediği kadar şerri de ister. İnsan çok acelecidir!” (İsrâ, 11).
Düşmanlığı var eden ve kışkırtan etkenler nedir?
Düşmanlığı kışkırtan en büyük etken, Kıskançlıktır. Kıskançlık insanda kibir oluşturur. Kıskançlık hastalığı olan insanlar çok aşırı kibirlidirler. Kibir, kıskançlığını bastırmak için her şeye sahip olma hükmetme iç güdüsünü oluşturur. «Benim olmayan güzele güzel demem», «Bana yar olmayan güzel kimseye yar olmasın», «Benden daha güzelsen sen öl»
İnsanlık tarihine baktığımızda ilk düşmanlık örneği, Adam atamızın çocuklarının arasında geçen bir başkalaşmadan kaynaklandığını görürüz. Kabil, Kardeşi Habil'i kıskançlığından ve kibrinden ötürü öldürmesi ile başlamıştır. Kabil, Egosantrik duygusunu kışkırtmasıyla Kardeşi Habil'in hakkını kıskanarak sahiplenme ve hükmetme arzusu, Kardeşi Habil'i öldürtmüştür.
Akla gelen soru: Neden Habil değil de! Kabil Egosantrik düşüncesini kullanarak bu eylemi gerçekleştirdi?
Kabil, düşüncelerini (yaratılış fıtratını) koruyamayıp, Hür iradesine (düşüncelerine) sahip çıkamadı. İnsanoğlunun aslı düşmanı olan şeytanın vesvesesi ile egosantrik düşünce yapısını oluşturdu. İnsanın görünmeyen düşmanı, insanın (Kabilin) Hür İradesine vesvese ve vehimlerle mutasyona uğratarak sahiplendi ve insanlar (kardeşler) arasında düşmanlıklar oluşturdu. Ve hakikati değiştirerek Batıl çizgisini ve neslini meydana getirdi. «(Babası) Demişti ki: "Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana (kardeşlerin kıskançlıklarından ötürü) bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.» (Yusuf-5)
Buna karşın, Habil, Şeytanın her türlü vesveselerine rağmen yaratılış kanunlarına itaat ederek, yaratılış fıtratına sadık kalıp, kendi yaratılış konumunu korudu. «Müminlerden öyle erler var ki, Allah’a verdikleri söze tam sadık kaldılar. Onlardan kimi adağını yerine getirdi. Kimisi de bekliyor. Ve (sözlerinde) hiçbir değişiklik yapmadılar.» (Azhab-23) Bu ise günümüze kadar Hakikati koruyan çizgiyi oluşturdu. İnsanlık tarihine (geçmiş-şimdiki-gelecek zaman) baktığımızda göreceğimiz tablo; Hakikat çizgisini koruyanlar ve Hakikati yok etmeye çalışanlar olarak karşımıza hep çıkacaktır. Klasik fakat o denli doğru bir kelime Batıl her zaman Hakikati saklamaya, yok etmeye çalışacaktır.
Allah (cc) kitabı Kuranda, Bize Düşmanımızı tanıtmakla kalmayıp, «Muhakkak şeytan, sizin(insan) düşmanınızdır. Siz de onu(şeytanı) düşman edinin!» (Fatir-5) onu tanımamız için hakkında çok ince detaylı bilgiler aktarmıştır. “Allah o şeytana lanet etti. Ve o da: "Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi.» (Nisa-119)
Fakat çoğumuz şeytanın varlığına bile inanmıyor. Mitolojik hikayeler demekte, daha önemlisi bilip bilemediğimiz ve de tahmin edemediğimiz Her şeyin sahibi olan Allaha & Kitabına bile inanmıyor «Allah'ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü, “Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi” dediler.» (En’am-91). «İnsanlardan o kimse ki, Allah hakkında bilgisi olmaksızın mücadele eder ve her (kovulmuş) asi şeytana tabi olur. »(Hac-3).
Küresel güçler, Elit güçler dediğimizde, ABD (dolar) dediğimizde veya Siyonistler dediğimizde kimi kastediyoruz? Sadece komplo teorileri kurarak birtakım tanımlamalar getiriyoruz ki aslında her şey çok açık ve net. Şahıslar ve beşerî sistemler (imparatorluklar, krallıklar, tüm izimler) gelip geçidir. Fakat düşmanlık fikri kalıcı & devam etmekte vede hiç durmamaktadır. Bizlerin kavrayamadığı hata görmesek te ezeli bir düşmanımızın bu fikir beslediği ve görevi gereği canlı tutuğudur. «Muhakkak o (Şeytan) ve kabilesi, sizin onları göremediğiniz bir yerden(boyuttan) sizi görüyor.» (Araf-27). Onun ilk gününden bu yana hiç değişmeyen, dünyanın metasıyla egosantrik duygularımızı kışkırtarak bizleri saptırma projesi devam ediyor. Allah (cc) verdiğimiz söze (yaratılış fıtratımıza) sadık kalıp, korumamızı engelleyip, Kendisinin (şeytanın) bizim ezeli düşmanımız olduğunu unutmamızı sağlayarak, Allah karşı isyankâr olmamızı sağlamaktır. «Ey Ademoğulları! Ben sizden söz almadım mı? Şeytana köle olmayın, muhakkak o(şeytan), sizin için apaçık bir düşmandır.» (Yasin-60). «(Allâh) insanı bir nutfeden yarattı. Bir de bakarsın ki o, Rabbine karşı açık bir hasım kesilmiştir!» (Nahl, 4)
Şu gerçeği unutmayalım, Şeytanın bizlerin üzerinde hiçbir yaptırım gücü yoktur. Yaptığı tek şey bize vesvese verip, Bizleri dünya metasını çekici kılarak bağlayıp, kendi isteği doğrultusunda bizleri yönlendirmektir. «İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: 'Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın» (Ibrahim-22)
Şu gerçeğide anlamamız şart; Şeytan & ortakları & temsilcilerinin Maddiyat (ekonomi; enerji kaynakları, dünyanın zenginlikleri) sahip olma gibi bir hedefleri yoktur. Sadece bu tip enstrümanları insanlığa karşı bir silah, bir hedef, bir korku & bir sevgi kaynağı olarak kullanmaktadır. Asıl hedefi bizleri sapıtarak, bize hükmetmek. “Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor” (Bakara-268). “Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim” (Nisa-119). İnsanoğlunu Yaratıcıya karşı isyankâr, asi, ederek kendisinin haklılığını ispatlamaktır. «İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.» (Hicir-39;40). «Ey insanlar, Arz'da olan temiz şeylerden yiyin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Muhakkak o, sizin için apaçık bir düşmandır. Muhakkak o(şeytan), size, kötülüğü, fahşayı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.» (Bakara-168;169)
Unutulan diğer bir düşmanımız ise kuran ondan şöyle bahsediyor; Dediler ki “Ey Zülkarneyn, Ye'cûc Mecüc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Onlarla bizim aramızda bir set inşa etmen için sana vergi verelim mi? …, Onu ateş haline getirince “Bana erimiş bakır getirin dökeyim” dedi. Artık onu ne aşabildiler ne de delebildiler. Dedi ki “Bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Ve Rabbimin vaadi haktır.» (Kehf-95 ;96 ;97;98) « Ye'cûc ve Mecüc’ün önü açıldığı zaman onlar her tepeden akın ederler. Gerçek olan vaat yaklaşmıştır. İnkâr edenlerin gözleri birden donup kalmıştır. “Vay başımıza! Biz bundan gafil bulunuyorduk.” Enbiya (96;97) «O söz başlarına geldiği zaman onlara yerden bir Dabbe çıkarırız. O da insanların bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını söyler.» (Neml-82)
Özet olarak; İnsan oğlu, Kendisinin Yaratanına karşı düşman kıldığında & inkâr ettiğinde & ortaklar edindiğinde Egosantrik duygusu & mantığı şeytanın en büyük üssü ve ayrılmaz bir parçası olur. «Kim Rahman'ın zikrine (Kur'an'a) şaşı bakarsa, Biz ona, şeytanı sararız. O şeytan, ona arkadaş olur. Muhakkak onlar(şeytanlar), onları yoldan engellerler ve onlar kendilerinin hidayet üzere olduğunu zannederler.» (Zuhruf-36). Vede insanın fiziksel varlığına düşman olan Yecüc & mecüc’e sonunda muhatap olur.
Mustafa Kemal TASPINAR