Şaşılacak şey doğrusu.
Yıllardır dozerlerle
evleri yıkılan, seması havan toplarıyla aydınlanan, kendi topraklarında mülteci
olarak sayısız işkencelere maruz kalan, silahsızlandırılan ama silahlı ve azılı
bir kurtla baş başa bırakılan Filistin halkını yılın belli dönemlerinde
hatırlıyor oluşumuz, şaşılacak şey doğrusu. İsmi nabzımıza göre şerbet vermek
için kullanılan, ‘İslami hassasiyetimizin’ sorgulanmaması için zaman zaman
ısıtılıp önümüze konulan Filistin meselesi, bu günü birlik çıkarlarımızdan daha
derinlikli bir bakışı hak ediyor.
Şu soruları sormanın zamanı
geldi de geçiyor;
Bugün Filistin’den ve
dahi Yemen, Nijerya, Suriye, Irak, Doğu Türkistan, Kolombiya, Meksika ve tüm
zulme uğrayan coğrafyalardan binlerce kilometre uzaklıkta olan bizler, bu
esaret ve zulme ortak olan, kendi arzusunu ilah edinen dünyaya hangi katkıyı
sunuyoruz?
İsrail’e, silahını savunmasız
bir çocuğa doğrultma cesaretini veren duyarsızlığımızın altında yatan sebep
nedir?
Tüm dünyanın gözleri
önünde, pervasızca, her günkü işlerinden biri olarak bir kadını öldürme cüretini
bu rejime veren, başımızı içine daldırarak kendimizden başkasını görmemizi engelleyen
gündelik meselelerimiz neler?
Ülke yöneticilerinin
gayri ahlaki ve utanmaksızın İsrail’le yaptıkları normalleşmeleri görüp, Müslümanca
bir duruş göstermememizin sebebi nedir?
Hangi meselemiz bu
kanayan ve acil önlem alınması gereken yaradan daha önemli, hangi mücadelemiz
insanlığa savaş açan, pislik ve fesadı yaymaya yemin eden utanç kaynağı bu
rejimi ortadan kaldırmaktan daha önemli olabilir ki? Evlerimizin,
mahallelerimizin, camilerimizin, üniversitelerimizin Filistin’den gayri
söyleyecek daha ne gibi önemli bir sözü olabilir?
Bu sorular hayatlarımızda
büyük bir hicret vaktinin geldiğini bizlere gösteriyor. Resul’ün (s.a.a)
aydınlıklar için müjdecisi olan, ferahlık ve muhabbetin tesis edildiği o kutlu
hicret bu günlerde kalplerimizde ve evlerimizde gerçekleşmeyi bekliyor. Nereye
hicret? Konfordan, fedakarlık bilincine hicret. ‘Ben evimizden’ kalkıp,
ötekinin varlığından sorumlu olduğumuz bir akıl evrenine hicret. Hicretsiz bir
hayatın ölümle eş değer olduğunu bize hatırlatan insani hedefler toprağına
hicret.
Müslümanlar olarak 1917’lerden
beri süre gelen bu barbarca saldırı karşısındaki öfkesizliğimiz ve
sessizliğimizin nedenleri üzerinde düşünmemiz gerekiyor. ‘Her Müslüman bir kova
su dökse, İsrail’i sel alır.’ cümlesinin muhatapları olarak, ellerimizdeki su
dolu kovanın nereden su sızdırdığını konuşmamız gerekiyor.
Kendi kıymet, değer ve gücünü
anlamamış olmanın kovamızdaki en büyük deliklerden biri olduğunu bilmeliyiz. Rahmetli
İmam Humeyni (r.a)’nin kıymetli eşi Hatice Sakafi şahın baskı döneminde İmam’ın
direnirken, birçok kişinin sessiz kalışından İmam’ın büyük bir rahatsızlık
duyduğunu anlattığı anılarında şöyle bir kısım geçer: ‘İmam Humeyni o zamanlarda
geceleri ağlayarak şöyle söylerdi: “Bazıları ne kadar güçlü olduklarının farkında değiller.
Baştakilere göz yumuyorlar. Ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlar.’ Bugünde aynı şekilde enerjimizi ve gücümüzü günü
birlik ve geçici dünya telaşlarımıza, içimizde oluşması istenen tefrikalara
yönlendirerek umutsuz, ümitsiz, kendine güvensiz toplumlar inşa edilmek
isteniyor. Güvenin ve gücün kaynağı olarak yalnız kendisine dayanmamızı isteyen
Siyonist rejim ve işbirlikçileri, postmodern bir dünyaya esir olmamızı istiyor.
Bireyler ve toplumlar ancak Allah’ın halifelik makamına olan muhataplıklarını
gördüklerinde, kendi canlarının ‘azizliğini’ fark ettiklerinde su dolu kovamız
sağlamlaşacaktır. Çünkü kıymeti anlaşılan bir can, ucuz şeyler için kendini satmayacak,
ödeyeceği bedelin bilinciyle adımlar atacak, kalp, akıl ve hedef birlikteliğinin tecessümü olan vahdet söylemini
hayatının en merkezine davet edecek ve Şehit Çamran’ın şu sözlerini vücudunun her bir
zerresinde tekrar edecektir;
‘İnsanlığın
kemâle doğru ilerleyişi uğruna değirmen taşı gibi ezilmek istiyorum.’
İnsanlık onuru diri tutan, insanlığa hala nefes alacak bir zeminin olduğunu
gösteren bu diriliş günü için şükür ediyor, direnişin bayrağını bugüne taşıyan
bütün şahitlerin yoluna mahcubiyetle selam ediyorum.
Selam olsun Filistin’e
Selam olsun o kutlu beldeye
Selam olsun Filistin’in direnen halkına, bilhassa şehitler yetiştiren
annelerine…