Aklı Kullanmak Zuhuru Hızlandıracak Can Suyudur

GİRİŞ: 06.08.2021 13:30      GÜNCELLEME: 06.08.2021 13:30
Rasthaber -  Allah’ın Adıyla

Fetvanın Anlamı

Müctehid Şeyh Müfid(ra) bir fetvasında yanlış yapınca bunun korkusundan dehşete düşer. Çünkü fetva din adına konuşmak demektir. Fetvalar bir nevi Allah’ın dinini oluşturur. Yani fetva veren, müftü eğer Allah ve Resulünün iradesi doğrultusunda fetva vermişse dini onlardan alıp bize ileten bir tür elçi misyonu yüklenmiş olur. Ama İlahi iradeye zıt fetva vermişse o zaman Allah’ın dinini tahrif etmiş olur. Bu yüzden Ehlibeyt mektebi Şia’da herkes fetva veremez, ehil olanın verdiği fetva da mukallitleri arasında güçlü bir şekilde yankılanır ve hayat bulur. Fetva hiçbir beşeri kanun ve gücün erişemeyeceği şekilde kalpleri harekete geçirir.

İslam’da fetva verme makamı öyle kolay ulaşılan bir makam değildir, ilmi alt yapısı güçlü, bir sürü şartları olan bir makamdır.  Yani fetva veren Müctehid olmanın somut görünür şartı bir Fıkıh (ilmihal) kitabı yazmak olsa da İslam fıkhında yıllarca ve belki onlarca yıllık bir çabayı gerektirir. Bunun içindir ki, Şii Dünyada Müctehidlerin sayısı iki elin parmaklarını zar zor geçer.

Şia dışındaki inanç sistemlerinde ise tanrılık taslama manasına gelen yasa yapma mı dersiniz, ya da Tanrı adına konuşma ve yönetme mi dersiniz çoktur. Örneğin Şia ile aynı dine inanan Sünni kardeşlerimizin ezici çoğunluğundan oluşan Türkiye İlahiyat fakültelerinde daha doğru dürüst Arapça bile bilmeyen hazırlık sınıfı öğrencileri eline meali alıp dini sorulara cevaplar verirler.  Hemen hemen her konuda fetvaları sıralarlar. Yine İlahiyat fakültesini bitirmek Türkiye’de Müftü olmaya yeterlilik kazanmak anlamına gelir. İlahiyat mezunları Müftülük (sünnilikte fetva verme makamı) sınavını geçtiler mi artık fetva için yeterli sayılırlar. Bu şekilde tüm il ve ilçelerde hali hazırda birer müftü bulunmaktadır ki bunların sayısı toplamda 992 tanedir. Yani Sünni dünyanın sırf Türkiye ülkesinde Diyanet’in Fetva Kurulu hariç bine yakın fetva veren kimse vardır.

Bu tali konuya kıyas imkanımız olsun diye girdik. Kıyaslama öğrenme açısından önemli bir yöntemdir. Allah adına konuşmanın formalite bakımından çok kolay olmasına rağmen pratik hayatta çok az sayıda Müctehid bulunması Şia’nın İlahi kontrole sahip merkeziyetçi yapısından başka bir şeyle açıklanamaz. Yani devlet kontrolü yok; çevresine üç beş adam toplayan bir de çalıntı da olsa bir ilmihal yazan herkes müctehid olabilmesine rağmen Şia’da taklit edilecek müctehid sayısının sınırlı olması, bu mektebin ictihad sisteminin güçlü bir derin el tarafından kontrol edildiğini ispatlar.

İctihad Mektebi Güncel Tutar

Şii dünyada Müctehidler her gün birçok icad ve buluşun yaşandığı dinamik dünyaya ayak uydurmakta ve hemen her yeni konuyla ilgili sorulara cevap olarak fetva vermekteler. Ben çok nadir gördüm ki yeni bir olgu ya da araç çıkmış olsun da onun hakkında fetva bulunmasın. Şia’daki Müctehide denk gelen Müftülük makamında on binlerce yetkili barındıran Sünni dünyada ise yeni gelişmelerle üretilen fetvaların yarıştığını söylemek gerçek dışı olacaktır. Sünni dünya ile kıyaslamamızın nedeni Zuhur sürecine doğru giden dünyada akıl ve ictihad sisteminin önemini anlamak için ön bilgiler vermektir.

Şia ve Sünnilikten oluşan İslam’ın dışındaki dinlerin ise güncel hayatla bağı yok gibidir, laik bir sistem tam olarak oturmuştur. Din hayatın tümünü düzenleyen bir yapıda değil yaşamın çok dar bir alanına sıkıştırılmış durumdadır.

Şia’nın güncel/yaşayan İmamı ictihad sistemini ve verilen fetvaları denetlemektedir. Tüm Şiilerin ortak inancıdır bu. İspatlanır mı? Eğer yeterince akledersek tabi ki. Gaybetten bir boşluk bulup da bunu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışanlara pirim vermeme adına mükemmel yapıya sahip Şia sistemi gereği bu alanda da ispat somut delillerden çok inanç üzerine bina edilmiş imani bir yakine dayanmaktadır. Yani fırsatçılar menfaat elde etmesin diye; “İmamı gördüğünü ve onunla irtibatta olduğunu söyleyen yalan söylemiştir”  hadisi nedeniye gerçekten, Müctehid olan fetva merciileri bilgilerini İmam’dan aldıklarını iddia etmezler.

Pek Şia Müctehdileri verdikleri tüm fetvalarda zamanın Masum İmamından mı bilgi almaktadırlar? Tabi ki hayır. Hem gaybetin şakasının olmaması ve ciddi tehlikeler nedeniyle zorunlu bir hal alması, hem de İmam’ın İmametini gaybette daha bir zor şartlarda yürütüyor olması gibi sebepler bir yana fakihleri düşünce, cehd ve çabaya teşvik maslahatları da dikkate alındığında İmam’ın her yeni olgu ve nesnelerin hükümlerini bildirmesi ne kadar doğru olabilir?

Peki bu durumda gelelim başlığımıza: Akıl zuhuru hızlandıran can suyudur!

Akıl bu noktada imdada yetişmektedir. Akıl sayesinde dünyayı, olay ve olguları çok iyi kavrayan dahi bir zekaya sahip Şia Müctehidleri, yine bu ileri derece zekalarıyla dinin hükümlerine vakıf oluyorlar ve isabetli fetvalar veriyorlar. (İsabetli olsa neden müctehidler arası ihtilaf var diye itiraz gelebilir, bunun cevabı uzundur yer yer diğer yazılarımızda değindik, tam cevabı bir başka yazının konusudur) Mehdi (a.s)’ın gaybet nedeniyle yetişemeyeceği yerlerdeki boşlukları dolduruyorlar. İşte bunu İmam Zaman’dan ( a.f) Şeyh Müfid’e gelen cevaptan anlıyoruz:

“Sen fetva vermeye devam et biz yanlış olduğunda onu düzeltiriz”

Yani ilahi iradenin güncel yaşamdaki hükümlerine uygun fetvaları üretme makamı olan İctihad makamı Masumlar yoluyla oluşturuldu ve Gaip İmam a.f tarafından da bu makam denetlenmektedir. Ancak bu derin gücün denetlemesi o kadar gizlidir ki sanki yok sanırsın. Tıpkı olgular dünyasında her sebebin İlahi yaratışla olmasına rağmen bu ilahi elin hiç görülmemesi gibi. Şia’da kolay olmasına rağmen müctehid olabilenlerin sayısının çok az olması bu denetimlere örneklerden sadece biridir.

Çok İş, Dar İmkan

Aklı selim biri kendini –faraza-  gaybetteki Masum İmam’ın yerine koyarsa, bağlısı olan 250 milyon Şii başta olmak üzere tüm Müslümanlara dini hükümlerin ulaşmasını sağlayacak, onların sorunlarını çözecek, tüm işlerini organize edecek ve hatta onların dışındaki yaklaşık 8 milyar insanın da işlerini gözetip denetlerken sizce kimlerle çalışır kimlerin müctehid veya kimin Veliyyi Fakih olmasını ister?

Zamanımızda İmam Hamenei’nin neden Veliyyi Fakih olduğunu ama fıkıhın bazı dallarında ondan daha derin ilmi olmasına rağmen başkasının olmadığını sorgulayanlar var. İşte işin sırrı buradadır. Bırakın Gaybetteki İmam kadar işleri yürütmeyi, basit bir patron olsanız hangi niteliklerde müdürlerle çalışmak istersiniz? Akıllı olup birçok konuda size danışmadan size sormadan sizin iradeniz doğrultusunda kararlar alıp uygulayan müdürlerle mi yoksa her konuda ikide bir gelip size soran ve sormadan hareket edemeyen, karar alamayan müdürlerle mi?

Veliyyi Fakih Koronada Mehdi’ye (a.s) mi Danıştı?

Bu noktada Corana virüsün neden olduğu pandemi konusu güzel bir örnektir. İmam Hamenei virüsün başında; “Ülke yetkililerinin, konunun uzmanlarının belirlediği tedbirlere dikkatle uyun.” buyurdu. Yine Rehber Amerika ve öteki Batı ülkelerinde üretilen aşılar konusunda şüphelerini dile getirerek ithal edilmesini reddetti. Kendisi yerli İran aşısını tercih ederek halka kendi bilim adamları konusunda güven aşıladı. Burası da mükemmel derecede isabet olan nokta. Biz sıradan insanlar her türlü bilgi kirliliği içinde boğulmuşken Rehber tereddütsüz ve aradan 100 yıl geçse bile yanlışlığı asla ispatlanamayacak isabetli bir karar almış oldu. İmam Zaman’a (af) sorarak mı bu kararları aldı dersiniz?

Virüs başladığında onca yoğun küresel propagandadan korkup dünyadaki sorumluluğumu nasıl yürütecek,  insanları nasıl koruyacağım telaşına düşüp İmam’a mı sordu? Bu virüs neyin nesidir, ciddi bir virüs müdür,  gerçekten de dünyanın nüfusunu 500 milyona indirecekler mi, gibi konularda ne yapalım? diye İmam’a sormuş mudur sormamış mıdır? Bence sormamıştır. Çünkü Rehberin dünya müstekbirlerini takibi, dünyanın gidişatını tanıyışı, projelerine vukufiyeti öyle dakiktir ki, İmam-ı Zaman’a sormaya gerek olmadan bu konuda ilahi irade doğrultusunda düşünebilmekte, adım atabilmekte ve fetva verebilmektedir. Onun (Allah ömrünü uzun etsin) aklı, tedbiri, basireti, dirayeti diğer konularda olduğu gibi bu konuda da mükemmel düzeydedir.

Yanlış Fetva

Yeniden Şeyh Müfid’e dönecek olursak, Şeyhin yüzde bir yanlış fetva veriyorum diye tüm fetvaları bırakması mı iyidir? Ya da diğer türlü soracak olursak, İmam-ı Zaman(a.f) aman yanlış fetva çıkmasın diye her konuda doğru fetva verilmesini sağlamak için; “Sakın benden duymadan fetva çıkarıp insanlara ulaştırmayın” mı demesi çözümdür, yoksa yüzde doksan dokuz ilahi iradeyi yansıtanların yüzde bir iki hatalardan insanları koruması mı? Tabi ki ikincisi. O yüzden İmam Zaman a.f sen devam et korkma buyuruyor… Onun böyle demesi; “Akıllı olun, benim irademi yansıtmayı öğrenin, her şeyi bizden beklemeyin.” demesi anlamına gelir.

İmamı Zaman’ın ( a.f) zuhuru tüm dünyaya hükümetinin başlangıcı olacaktır. Bu kontrol öyle saltanatvari bir zulüm ve despotlukla olmayacak. Haksızlık ve zulümle olmayacak. Belki haksız yere bir kişinin bile kanı akıtılmayacak. Düşünün: Hem dünyanın kontrolünü ele geçirmek için son derece güçlü müstekbir ve zalimlerle baş edecek hem ilkelerden sapmadan bu mücadeleyi zafere götürecektir.  Diğer yandan dünyaya ilahi hükümleri öğretmeye ve iletmeye devam edeceksiniz. Saymakla bitmeyecek kadar çok iş.

Sizce İmam Zaman a.f bu zuhur sürecinde çalışmak için kendine ikide bir sormadan iş yapamayan adamlarla mı çalışacaktır yoksa son derece akıllı ve neredeyse yüzde yüz İlahi irade doğrultusunda karar ve bilgi üretebilen kimselerle mi?

Cevap bellidir. Zuhuru istiyorsak yapılması gerekenin cevabı da bellidir.

O halde akıllı olmaya aklı son derece geliştirmeye aklı zayıflatan hastalık ve amellerden kaçınmaya, aklı besleyen ilim ahlak ve ferasette derinleşmeye derhal başlamalıyız. Vesselam… 

Ali Mert

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM