Birleri Bizleri Kaosa Sürüklemek İstiyor Ama!

GİRİŞ: 14.08.2022 14:18      GÜNCELLEME: 14.08.2022 14:18
Rasthaber -  Günümüzde gelişen her olay şeytanı planın parçası olarak işleniyor fakat işi gerçekleştirene baktığımızda şeytan değil de bizler (insanlar) olduğumuzu görüyoruz. O zaman “neden şeytanın bir planı olarak gerçekleşiyor, diyorsunuz” diye soracaksınız! Bu söylemin doğrusu “insanların hataları yüzünden dünya şu an bir kaosa doğru gidiyor” olmalı değilim? Bu iki söylemde doğru fakat sıralamasında nüans farkı var, o nüansı ise insanları yönlendirenin şeytanın olmasıdır.

Burada bir hatırlatma yapmak istiyorum konumuzun daha iyi anlaşılması için:

1-) Şeytanin görevi/varlık sebebi nedir?

2-) İnsanın görevi /varlık sebebi nedir?

Bu sorularımıza cevap verdikten sonra neden şeytan olduğu dahada açık ortaya çıkacak fakat insan oğlunun nankör olduğu, hür iradesini nasıl dünyanın geçici süsüne köle ettiğinde göreceğiz.

Şeytan, İnsanoğlunu var oluşundan itibaren aldığı tavır (Allah'ın emrine itaat etmemek) ve Allah ile olan anlaşmasında kendi vazifesini seçmiş ve sapmadan bir fiil yerine getirdiğini görüyoruz, Yani Allah’a verdiği sözü yerine getiriyor. Kuran terminolojisiyle bir hatırlatma yaparsak;

-   Allah (cc) Dedi ki: “Ey İblis, ellerimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi?

- İblis Dedi ki: 'Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.” (Araf-12). Şeytan Allah'ın önünde her zaman ki gibi secde etmek istiyordu Ademe secde etmek, önünde boyun eğmek istemiyordu. İnsanın Allah’a karşı isyan edeceğini ve kendine itaat edeceğini biliyordu “Çünkü şeytan insana, “İnkâr et” der; insan inkâr edince de “Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” der.” (Hasr-16). Şeytanin hatası yaptığı teşhisinde değil fakat Allah'ın emrine olan itaatsizliğindeydi. Bu itaatsizliği onun cennetten yerilmiş olarak kovulmasına sebep olmuş ve en büyük cezaya çarptırılmıştı. Fakat şeytan buna karışlık Allah’tan kendisine o malum güne kadar süre tanımasını istemiş dolaysıyla kendisine uyanlarla birlikte insanlığı kendisi gibi yerilmiş bir hale sokacağını bilmekteydi.

- İblis,Rabbim! O hâlde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana süre ver” dedi. Allah, “Haydi, sen belirli bir vakte kadar süre verilenlerdensin” dedi. İblis, “Öyle ise en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan; mutlak galip oluşuna yemin ederim ki ben onların hepsini; –içlerinden arıtılmış (pak) kulların hariç– kesinlikle azdıracağım” dedi.” (Sad-79'dan 83)

- Allah (cc) dedi ki: “Gerçek budur. Ben de şu gerçeği söylüyorum. Andolsun ki cehennemi kesinlikle senden ve onların sana uyanlarından; hepinizden dolduracağım” (Sad 84-85)

Buradan çıkan netice; Şeytanin Allah’a karşı itaatsizliğinden ötürü seçmiş olduğu tek bir asli görevi var; insanoğlunu kendi takipçileri kılarak Allah’a karşı saptırmak, isyan ettirmek. Peki ya İnsanoğlunun görevi ne idi?

Allah (cc), yaratığı tüm varlıkların kendine olan itaatini halife olarak yaratığı insanda toplamış ve buna karşın insanoğlundan Rabbini tanıması, itaat etmesini ve hiçbir şekilde ortak koşmadan hür şekilde huzurlu ve güvende olarak yaşamasını istemişti. Bizlerde “o gün” hür olarak ve de severek Allaha itaat etmiş ve Rabbimiz Allah'tır demiştik. Neticede Allah bizlerden kendisine şirk ve ortaklar koşmamamızı istemiş ve en büyük düşmanımızın da şeytan olduğunu ve de onu düşman olarak algılamamızı ve kendimizi onun hilelerine karşı korumamızı bizlere ilan etmişti.

Buraya kadar hepimizin bildiği ve tekrarladığı bir gerçek, fakat bizim bilmemiz gereken şey şeytan, planının temellerini henüz bizler dünyaya gelmeden önce belirlemiş ve uygulamaya sokmuş olmasıdır. İnsanın hür iradesini insana karşı bir silah olarak kullanarak insanın Allah’a verdiği sözü dünyanın cazibesiyle hileler kurarak unutmamasını sağlamıştır. Çok basit gibi görüne şeytanın bu planı aslında bizlerin bozmada zorlandığımız en büyük zaafımızdır. Şeytan insanın hammadde yapısını insandan daha iyi bilmektedir ki bunun ilk olarak âdem atamızı ve Hava anamızı cenneteyken kandırmakla ispat etmiştir.

Allah (cc) bunları biliyordu çünkü şeytanin “ben onları saptıracağım sadece az olan Salihli/muhlisin kulların hariç” dediğinde Allah (cc), “Evet bu doğrudur sadece Salih/muhlisin kullarım hariç saptıracaksın ve sana uyanların hepsinde azabı büyük olacak demişti” ve Allah (cc), yaratığı kulunu zaaflarını, şeytanında bunu farkında olduğunu biliyordu dolaysıyla Allah, şeytanın hilelerine karşı korunması için insanoğluna bir takım kurallar belirlemiş ilk olarak “Ve dedik ki: 'Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” (Bakara- 35) Allah (cc), bize verdiği hür iradeni gücünü çoğumuzun hazmetmeyeceğini ve şeytana uyacağımızı biliyordu.

Bazılarımız da diyecek ki “neden Allah böyle bir şeyi müsaade etti ve bir şey yapmadı ya da neden engellemedi?” Bunu söyleyen kişi, kendi insanlığının yüksek manevi “halifet’ul ard” derecesini kavramamış, şeytana itaat kapısını açık bırakmış demektir. Allah derki “Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık” (Taha-4) Ahsan-i takvimdeki insan, şeytanın ulaşamadığı ve saptıramadığı muhlisin/ Salih kullardır. Fakat İnsan bir melek değildir fakat bir ibliste değildir fakat hem melekten üstün hem de iblisten de daha aşağı olabilir. ÇUNKU “İnsanlar yalnız: "İman ettik" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar? (Ankebut-2)

Bizler, inancı nasıl tanımlıyoruz ve tanımlarken hangi terminolojiyi kullanıyoruz? İnanmak; İnsanın Allah’a verdiği sözü hatırlaması için var ruhunun derinliklerinde olan bir anahtardır. Fakat insanoğlu bu anahtarı nasıl ve hangi amaç için kullanmaktadır? İnsan, dünyaya geldiği anadan itibaren kendine sorduğu soru; Beni kim yarattı? Alemi kim yarattı? Nasıl oldu? Neden oldu? Ne için oldu? insanoğlu kendisini aşan (yaratılmış olduğu) ve itaat etmesinin gerektiği (Yaratıcısını) gücü tanımak istemesi insani farklı arayışlara sevk etti.

İnsandaki bu arayış kendine verilmiş olan bilim (bilgiyi) keşfetmesini sağladı ve insan materyal olan dünyasında materyal araç gereçlerle cevap armaya başladı buda insanın bilim ve teknolojiyi kullanmasını sağlayarak ilerlemesini sağladı. Fakat insana verilen bu bilim (bilgi) kendi var oluş sebebini anlamaktan daha çok daim olma, hükmetme, dünyaya sahiplenme duygularını kabarttı ta ki kendisini ilah görme safhasına kadar getirdi. “Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü?” (Furkan 43)

Buraya kadar anlattıklarımız da şeytanı bize saldırısını görmedik fakat insandaki merakın insandaki bilim (bilgiyi) keşfetmesini gördük fakat bu bilgiyi insana nasıl, neden, ne için, kim için kullanacağını fısıldayan kimdir? Buradan karışımıza çıkan diğer sorular; İnsan, kendi düşünce ve aklına hâkim olabiliyor mu/ koruyabiliyor mu? İnsan, kendi için sevdiğini ve istediğini başkaları içinde sevebiliyor ve isteyebiliyor mu? İnsan, kendin Egosantrizmden (ben merkezli dünyasından) kurtarabiliyor mu ya da bunun farkında mı? Dünyamızda ya da hayatımızda yok olan eksiyi (-) ya da yok olan kötüyü beynimizde aklımızda & düşüncelerimizde virtüleleştirip şekille sokmamızı sağlayan etken nedir? 

Bizler her şeyi akıl & düşüncelerimizle oluştururuz ve sonra ona bir şekil ve tanım vererek kullanmaya çalışırız ve de kullanmak içinde sistemini kurar ve o doğrultuda yaşam sürdürürüz. Fakat yok olan bir şeyin “var” olmasını ve tanımını sağlayan bizlerin “o” şeyi düşünce & aklımızda oluşturmasını ve maddeye dönüşmesini nasıl sağlamaktayız?  Mesela “bir uçak”, bir “yapay zekâ” yani “high teknoloji” türü dediğimiz şeyler; cep telefonları, televizyon, oligram, vs. Ya da iyi bir şeyi nasıl kötüye dönüştürebiliyoruz? Ya da neden hep “benim” istediğim, dediğim olsun? Neden hep “benim” için olsun? neden hep ben?

Bizlerin düşünceleri, her şeyin oluşumu zihnimizde farklı bir sekil (tanım) almasını ve her şeyi de ona göre yapmamızı sağlamakta. İktidar sahibi olmak, hükmetmek ve her şeyin sahibi olmak arzusunu düşüncelerimizi yönlendirmekte ve uygulamaya geçirmek için fırsatlar ya da uygulayabileceğimiz destek araçlarını aramaktayız ya da oluşturmaktayız. Bu çabamızda biz akıl hocalığı yapan kim? Tabii ki “Ben” diyeceğiz. Yunus Emer der ki “ilim ilmi bilmektir, ilim kendini bilmektir sen kendini bilememişsen bu nice okumaktır” özet olarak başka bir evrensel irfan sözüyle “kendini bilen Allah'ını bilir” Kendini bilmeyenin okuması (ilim yapması) ona ve çevresine hiçbir faydası yoktur. Çünkü o ilim “Hikmetsiz ve de Bereketsiz ilim”dir.

Bu açıklamalardan sonra günümüze geldiğimizde, Bizleri hikmetsiz & bereketsiz ilimle negatifin/ kötünü (kaosunun) varlığını daim kılarak yaşatmak isteyen bir güç ile karşı karşıyayız. Bu gücün planı, insanın düşüncelerini ve aklını manipüle ederek dünyanın zevkini ve güzelliklerini ahlaksızlaştırarak, ölüm korkusuyla insanlara yön vermekte ve ilahi hakikaten saptırmakta. Fakat Allah (cc) kulları içinde şeytanin hükmedemediği ve oyuna getiremediği sayıca az olan Salihli ve muhlisin kulları ki onlar şeytanin bu oyununa direnerek müsaade etmeyeceği gibi de bozacaktır. Ama bu arada bizler şeytanin dolmuşuna kurdukları sistem içinde yaşadığımızı için zorunlu & zoraki binme durumuna kendimizi soktuğumuzdan ötür de tepki veremiyoruz. Bunun ana sebebi ise medyanın vesveseleri ve vehimleriyle insanların beynine tecvit pilavı gibi tekrarlayarak soktuğu korku (açlık, fakirlik, pandemi, hayat pahalılığı, ölüm, vb) senaryolarıdır. Bazılarımız da kendilerini ileri görüşlü (Aydınlanmış & entelektüel & modern) görüp kimileri bilerek kimileri de bilmeyerek şeytanın bu oyununa hizmet etektedir.

Neticede; Madde dünyamızda da “RABBIN KIM” sorusuna “Rabbimiz her şeyin sahibi Allah'tır ve biz sadece ona kul oluruz” diyerek cevap vermekle her şeyin değiştiğini göreceğiz. Çünkü onların yalan ve hileleri denizdeki köpüklerin yok olduğu gibi yok olacaktır. Şayet bizler içimizde fırtına yaratanların dolmuşuyla devam edersek denizdeki fırtına katiyen dinmeyecek ve bizler tam anlamıyla insanlığımızdan çıkacağız. Fakat Allah'ın yeryüzündeki insanları doğru yola yönlendiren ilahi önderi vasıtasıyla insanların kalbindeki ilahi ışığı güçlendirmeye başladı bile.

Sonuç olarak: “Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile.” (Saff-8)



Mustafa Kemal TASPINAR

15 AGUSTOS 2022




YORUMLAR

EBU HUSEYIN 1 yıl önce
BILIYORUZ AMA ......... HATIRLATMADA HAYIR VARDIR.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM