Göremememizin
en büyük etkenlerden birisi Ahlaki çöküntü bizler tam anlamıyla kor etmiş ve
esir almış durumda sanki uyuşturucu (esrarcı) almış bir kişi gibi yaşadığımız
açığı hissetmiyoruz iyileşmek için çözüm arayacağımıza uyuşturucu akmak için
her şeyi yapıyoruz gibi.
Tabi ki
Ekonomik çöküntü dahada Ahlaki çöküntüyü körüklemekte insanlar artık
kendilerine her şeyi mubah kılmakta. Açgözlülük, yalan, fuhuş, fırsatçılık,
zulme zalimlik vahşilik gün geçtikçe kendini katlaya katlaya arttırmakta
“insanlık” hayvanlardan daha aşağı bir hal almakta.
Bu halimiz
yasadığımız doğal afetleri de artırmakta çünkü bencilliğimizle ilk önce kendi
insanlığımızı bozduktan sonra doğanın dengesini bozmaktayız ve yaşadığımız onca
doğal afetlerle karşı karşıya kalmaktayız. Doğa her zaman kendine has düzeni
içinde devir daim yapmakta fakat biz kendimizi bu düzen çerçevesinde
konumlayacağımıza bu düzen karşı bencil tutumuzla yaşadığımız o kadar doğal
affet sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktayız. Dolaysıyla biz bekleyen her şeyi
kendimiz hazırlıyoruz sonrada ne olacak diye merakla bekliyoruz.
Bizlerin
kavrayamadığı şey, neden bizler kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz? Neden bir
insan kendini sıkıntıya, zora ve bir cendere içine sokar? Daha önceki
yazılarımda bunu cevaplamaya çalışmıştım bunu en önemli sebebi insanın kendi
düşüncesine aklına hâkim olamaması dolaysıyla birilerinin insan aklına &
düşüncelerine hâkim olmasıdır. “Biz onları (inkâr ve isyanları nedeniyle)
ateşe çağıran (zulüm ve kötülük) önderleri kıldık; kıyamet günü ise yardım
görmeyeceklerdir.” (Kasas-41)
Fakat
bizler bunu bilincinde değiliz çünkü Kendimizi nefsani olarak Ahlaki çöküntüyle
basiretimiz körleştirmişiz, gören gözlerimiz gerçekleri görmekten aciz kalmış.
Basiret gözümüz körelince tam anlamıyla çölde görünen SERAP gibi virtule
(halüsinasyon) bir dünyayı bizler gerçekmiş gibi görmekteyiz ve inanmaktayız
velhasıl yaşamaktayız dolaysıyla zihinsel ve akli yönde bizler METVARS
dünyasına çoktan girmişiz. Bir örnek verirsek ineğin boynuna bağlanmış bir
halka ve 1 metrelik bir halatla bir kazığa bağlanmış fakat çevresi yeşillik,
ormanlık arzuladığı her şey mevcut ve bolluk içinde ama ipin mesafe dahili ise
kurak ve sadece kum, inek kendisini gördüğü yeşilliklerle hayal kurup avutması
gibi bir şey yaşanılan durum. Fakat ne yazık ki boynundaki halkaya bağlı olan o
kısacık halattan bir haberdar çünkü insan o halkayı kendi isteğiyle
bağlamıştır. Kuran terminolojisiyle sunu diyebiliriz; “İyi bilin ki, şu
dünya hayatı boş bir oyalanma ve oyundan başka bir şey değildir.”
(Ankebut -64) “İyi bilin ki dünya hayatı ancak bir oyundan, bir
eğlenceden, bir süs ve gösterişten, aranızda bir övünmeden, mal ve evlatta
çokluk yarışından ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibi ki, onun bitirdiği ekinler
çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kuruyuverir de sen onu sapsarı kesilmiş
görürsün. Ardından da çer-çöp hâline gelirler.” (Hadid-20)
İnsanlık
kendi kazdığı ve kurduğu uzağa düşen bir avcı misali gibi kendi kendini yok
etmek için büyük çabalar sarf etmekte. Allah (cc), beleş ve cömertçe verdiği “Su,
Toprak, Ateş ve Havayı” bencil egosantrik arzularıyla tek hâkim olmak
hırsıyla insanlığa hükmetmek arzusu kendi ve neslini yok etmektedir. Ne yazık
ki insanlarımız kurulan bu egosantrik düzene tabi olarak Aklini ve
düşüncelerini bu güçlerine eline “hürriyet” “özgürlük” ve “insan hakları” adına
teslim etmektedir.
Yukardaki
kuran terminolojisiyle açıkladığımız “Biz, onları (seçtikleri isyandan
oturu) ateşe çağıran önderler kildik”. Tam olarak şeytanında Allah
katında yaptığı bu idi. Allah'ın emrine karşı geldi ve insana secde etmedi ve
kendisini o yüksek mevkisinde etti ve Allah katından kovuldu. Şeytan ayni
kendisinin yaptığını insana yaptırmakta ve insani Allah karşı isyankâr kılmakla
kalmayıp kendine Köle ettirmekle de kalmayıp insanları birbirine zulüm
ettirmekte kısacası bizleri insanlığımızdan çıkartmakta hayvandan daha aşağı
bir mevkiye indirmekte. En kötüsü insanlara bunu bir guru & övünme, yücelik
olarak sevdirmekte ve savundurtmakta.
Netice
olarak bizi bekliye iki seçenek var, Ya Şeytanin savunduğu ve yönlendirdiği
güruha dahil olmak ve neticelerine katlanmak. Ya da Allah'ın seçtiği pak Önder
tabi olmak ve doğru yolda kalmak ve neticelerine sahiplenmek. Üçüncü bir
seçenek yoktur.
Seçenek
1-) “Biz onları (inkâr ve isyanları nedeniyle) ateşe çağıran (zulüm ve
kötülük) önderleri kıldık; kıyamet günü ise yardım görmeyeceklerdir.”
(Kasas-41)
Seçenek
2-) “Ve içlerinden, sabrettiklerinden onları, emrimizle doğru yola sevk
edecek rehberler tayin etmiştik ve onlar, delillerimize yakinen inanmışlardı.”
(Secede-24), “Onları emrimizle insanlara doğru yolu gösteren imamlar
kıldık. Ve onlara hayırlar yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Ve
onlar, bize kulluk eden kimselerdi.” (Enbiya-73)
Not
Erbain:
Her
erbainde milyonlarca Müslümanı bir arada görmek gururlandırmakta ve
onurlandırmakta çünkü bu İmam Hüseyin (as) & ailesine ve yârenlerin olan
sevgini göstergesi olarak çıkmakta. Fakat bugün ümmetin haline baktığımızda
dahada mikro olarak Irak'taki Müslümanların haline baktığımızda birbirleriyle
bir araya gelemeyip kendi içlerinde bir birliği sağlayamamaları, Müslümanların
düşman ve dost tanımlarını yapamamaları beni çok derinden düşündürüyor! acaba
bu sadece bir kalabalıktan ibaret mi! hani imam Hüseyin çağıran sayısızca
küfelikler gibi “sana biat edik gel başımızda imamız ol” diyerek ve
sonradan dünyanın çekiciliğine itaat edip arkasından vuranlar ve onu yalnız
bırakanlar aklıma gelmekte.
Mustafa
Kemal TASPINAR
11 EYLUL
2022