يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
“Ağızları (propagandaları) ile Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki
kâfirler istemese dahi, Allah nurunu tamamlayacaktır.”
(Saff-8)
Öylesine yeni bir dönem girdirdik ki İslam
inancını “TEVHID” yeniden doğuşuna sancılı bir şekilde tanık olmaktayız.
Teknolojiyi elinde tutan şeytani güçler & Siyonist yapı ve uşaklarının
İslam inancını yok etmek için uyguladıkları tüm zülüm ve komplolarına rağmen İSLAM
inancı tüm insanlığı kalbininde tekrar yeşermekte. Fakat ne yazık ki Müslüman
ülkelere baktığımızda aksine dünyanın aldatıcı süsüne çağdaşlık diyerek
yobazlıkları ve kara cahillikleri hat safhada!
Neden batıda İslam bu kadar hızlı yayılırken
“İslam” ülkelerin de hala anlaşılmıyor ve yaşanmıyor dahası inkâr ediliyor?
Neden İslam topraklarında Müslüman anne ve babadan doğan bir kişi İslam’a bu
kadar uzak? Kendi kimliğinden ve kişiliğinde bihaber yaşıyor?
Genel bir analizi ülkemiz için yaparsak göreceğimiz
parametreler alttaki gibi gelişmiştir,
-
İslam tarih
-
Osmanlı tarihi
-
Cumhuriyet tarihi
İslam tarihi: Tüm ümmeti ilgilendiren ve
genel olarak paylaşılan islam tarihine tarihçi (objektif) gözüyle baktığımızda
İslam inancındaki farklılıklarını ana kaynağını daha net görmekteyiz. Eski
dünyevi inanç, sistem olarak yenilgisinden sonra Peygamberimiz hayatta iken
kendini göstermiş fakat su yüzüne henüz çıkmamıştı. Özelikle Peygamberimizin ömrünün
son kısmında ayrışım daha net görünmeye başlamıştır. Gadri-hum bildirgesine
rağmen Peygamberimizin vefatından hemen sonra Gadri hum unutulmuş (kamufle
edilerek) farklı bir inanç yapılanmasına kadar gidilmiştir “İmamet” & “Halife”*. Müslümanların seçimiyle Halifelik inancını
islami yolu olarak takip edilmiş ve Müslüman toplumlarında ilk önemli kırılma
burada olmuştur. *(https://rasthaber.com/tr/haber/yazar-haberleri/imamet-nedir-halife-nedir-59629 ve https://rasthaber.com/tr/haber/yazar-haberleri/imamet-ve-hilafet-2-59630)
Halifelik yönetimi beşeri temeler üzerin oturmuş
ve kişilerin kendi dünyevi çıkarları ön plan çıkmış buda iktidar kavgalarının önünü
açmıştır. En basit örneği Hz. Osman efendimizin öldürülmesi, hariçilerin
peygambersiz bir inanç anlayışı, arkasından Hz. Ali efendimizin namazda şehit
edilmesi ve daha sonra cennet efendisi peygamberin gülü Hz. Hüseyin efendimizin
kerbela’da tüm ailesinin erkeleri ve
yarenleri ile gaddarca şehit edilmesi bunların belirgin göstergeleri olmuştur.
Muaviye’nin temelini attığı ve oğlu
Yezidin geliştirdiği saray
İslami, Emeviler, Abbasiler ve Osmanlı imparatorlukları
olarak devam edegelmiştir. İslam, sarayın tekeline girmiş ve sarayın
direktifleri doğrultusunda şekil almaya başlamıştır. Saray, İslam uymayıp
İslam’ı kendine uydurmuş ve Müslümanlar arasında ki farklılığı ve nifakı
artırmıştır. İktidarların İslam kendi çıkarları doğrultusunda
şekillendirdiklerinden Müslümanlar arasında yapılan iktidar ve çıkar
savaşanların doğurmuş ve ümmet arasına fitne ve nifak tohumlarının yeşermesine
zemin hazırlamıştır.
Osmanlı Tarihi: İslam ve Türk kültürüyle
yoğrulmuş bir yapılanmadır. Yani İSLAM değil, Osmanlı islam anlayışıdır. İslam,
iktidarın hizmetine sunulmuş bir yönetme şekli ve sultanlık yönetimi olmuş bir
ara halifelik de ilan edilmiştir. TeVhid inancı, saray yönetim anlayışına göre
içi boşaltılmış (TeHvid) ırksal, çıkarcı islami bir yapıya dönmüş ve daha sonra
buda Müslümanlar arasında ümmete hükmetme savaşlarında başlangıcını oluşturmuş
dahası genel olarak inançlar savaşının da temelini oluşturmuştur.
Osmanlı imparatorluğunu kuruluşundan yıkılışına
kadar gecen sürede yönetim ve toplum kültürel İslam’ı yaşamış ve
sarayın uyguladığı İslam anlayışıyla toplumlar inançlarını yaşamıştır. Tam
olarak isim verirsek Osmanlı
İslam anlayış diyebiliriz. Çünkü yapılan uygulamalar ve
verilen fetvalar sistemin güçlenmesi için yâda sistemin halk üzerindeki
etkisini artırmak için kullanılmıştır ki bu çoğu kez İslam anlayışına da ters
düşmüştür. Benzerini Emmevi ve Abbasîlerde görmekteyiz. Kısaca biz buna dinasti
(hanedan) İslam’ı diyebiliriz. Kısaca Toplumlar yönetimin emrindeki saray
kadılarının şekillendirdiği İslam’ı yaşamıştır.
Cumhuriyet Tarihi: Cumhuriyet, Osmanlının bir
devamı olmuştur. Değişen tek şey yönetim şeklidir. Fakat bu yönetim şekli İslam
kültürüyle yoğrulmuş bir yönetim şekli değil batın sosyal- ahlaki- ceza
kanunları alınıp 1/1 uygulamaya konulmuş kopyala yapıştır bir sistem olmuştur
ve daha sonra bu halk içinde senteze uğrayarak bugün yaşadığımız hali almıştır.
Kısacası Laiklik adıyla şekil olarak kalan kültür islamı da silinmiş “kapsanan
ve kapsayan” olarak tam batının judo-Hristiyan kültürünü “Müslüman” olarak yaşamaktayız.
Bizleri İslam’dan kopardıkları gibi laiklik
adıyla içinde islami değerleri olan milli kültüründen de koparttılar.
Kısaca tama bir formatlama yaşanmıştır ki bununda insanlar verilen batı
kültürünu çağdışılık ve modernlik, İslam’ı gerici, yobaz tanımı yapılarak
yapılmıştır. (https://rasthaber.com/tr/haber/yazar-haberleri/batinin-islam-dusmanligi-mi-yoksa-bizlerin-islam-a-olan-ihaneti-mi-87768)
Günümüzde yapılan Osmanlı tartışması sahte bir
tartışmadır. Aslında Osmanlı adıyla islama karşı bir savaş başlatılmak
istenmektedir. Çünkü yukarda dediğimiz gibi halk zaten İslam’dan
kopartılmış, Osmanlıda farklı formata bürünmüş cumhuriyet tarih ile silinmeye
çalışılmıştır.
“Osmanlı & şeriat” adı altında İslam’a
yapılan saldırı, batıdaki hızlı İslam’ın yayılışı insanların islami inanç yönelmesini
önüne geçmek için ve Müslüman kitlelerinin uyanışının önüne geçmek için yapılan
bir hamledir. Daha önce batı yönetimleri kendi bünyelerindeki islami uyanışa
karşı Daiş, Al Quaide ve birçok “İslam” adı altında terörist yapılanmayı
oluşturmuş İslam’ı, batı insanları gözünde vahşi ve cani göstermek için
yapmıştır ama bu onlara geri dönmüş ve gerçekler ortay çıkmıştır.
En son olarak 70 yıldır Siyonist yapını zulmü
altında yaşayan Filistin’deki kardeşlerimiz, zalim, vahşi,
Siyonist ve emperyalist güçlere çoluk, çocuk kadın yaşlı hatta bebek demenden
katletmelerine karşın, Filistinli kardeşlerimizin ALLAH olan teslimiyeti,
bağlılığı ile züllüme direnişi İslam’ın dünya genelinde gerçek anlamıyla
tanınmasıyla Tevhidi inanca yeni bir sayfa açmıştır. Bu gelişme, Allah’ın
yeryüzüne gönderdiği önderin çıkışının bir işaretidir. Yemenli kardeşlerimizin
çağımızın firavunlarına açıkça meydan okuması, insanlıya hükmeden Firavun
sistemini çöküşünün de başlangıcıdır. Onlar ne kadar Şam ve Yemenle Suudi
Arabistan aracılığıyla/arkasına saklanarak uğraşsalar da çöküşlerini
hızlandıracak önderin gelmesine engel olamayacaklar.
Ne yazı ki Batıda yeniden doğan İslam’ın Müslüman
diyarlarında sönük kalmasının ana sebebi; Müslüman halkların kendi kimlik ve
kişiliklerinden soyutlanması ve batı kültürüyle sentezlediği ve tanımladığı İslam anlayışı, çağdaşlık adıyla kendilerine bir kişilik & kimlik olarak
benimsemesinden kendi kimlik ve kişiliklerin tanımamasından kaynaklanmaktadır.
Dünya insanlarının Ilahi dini
tanınmaması: Dinler tarihine baktığımızda ilahi din hep tek bir kaynaktan, Tevhid
inancıyla birbiri arkasına gelen peygamber ve ilahi kitaplar ile beslenmiştir.
Fakat dünyevi çıkarlar dayalı iktidar kavgalarından ötürü anlatılmayan ve
yalanlarla, baskılarla Allah’ın tek inancı olan tevhid inancını üstü örtülerek
saptırılmıştır. Gerçeği saklamak için kabile, ırk, beşeri inançlar üzeri
oluşturdukları iideolojilerle (Tehvid inancıyla) çıkar savaşları oluşturarak toplumlar
arasında kin ve nefretle ilahi gerçeğin üstü örtülmüştür. Haçlı seferleri bunu
en belirgin örneğidir. Fransız kilisesinin liderliğinde tapınak şövalyeleri ve
avrupa hristiyanlarının ortak elleriyel zamanın en büyük katliamı
gerçekleşmişti. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Kudüs_Kuşatması_(1099)#Müslüman_ve_Yahudi_Kudüslülerin_katliamı) çocuk-bebek-kadın demeden
katliam yapılmıştır.
Bugün, aynı yerde ve aynı katliamı siyonist
(judo-hristiyan) yapılanma (eski tapınak şövalyelerinini zihniyetiyle)
gerçekleştirmiş ve devam etmektedir. Fakat bugünün farkı hakikat anında
dünyanın her bir yerine yayılmakta ve insanlar söylenenlere, anlatılanlar değil
kendi kaynakları ile gerçekleri (sosyal & görsel media) görebilme imkanın
sahiptir. Bu ise gerçeklerin
saklanmasının önüne geçmiş ve Musevi toplulukların Hristiyan toplulukların
gerçekleri araştırmasına vesile olmuştur. Siyonist yapılanma & Israil kendi
toplumunda ve genel olarak dünya kamuoyu önünde savaşı kaybetmiştir. “kalpler kendisine iyilik
edenleri sevmesi, kendine kötülük edenlerden de nefret etmesi üzeri
yaratılmıştır”
Netice olarak, TeVhid inancı insanlık kalbinde
yeşermeye başlamış fakat Müslüman toplumlarının “ırkçı & kültürel &
hümanist” inançlarıyla Filistin'i savunmaları TeVhid inancına sadık kalarak bakmadıkları için
kesin bir çözüm üretmemektedir.
Neticede zalimlerin kurdukları şeytani plan üzeri
Allah'ın kendi planının işlemekte olduğunu görmekteyiz. Fakat yaşana tüm bu acı
olaylar, İnsanları hakikat yolluna yönlendiren önderin/ imamının/ liderin
gelişinin ilahi ışığını oluşturmaktadır. (Karanlıktan Aydınlığa çıkış,
şafaktır)
Allah inancın (TeVhid) ilk aşaması: Allah'ı tek ve
bir Bilmek-tanımak, İkinci aşması O’na inanmak, Üçüncü aşaması o inancı yaşamak
(uygulamak) ve son aşaması TeVhid ile bir bütün olmaktır. Bizleri karanlıktan
aydınlığa çıkartacak yoldur. Tevhid inancını tebliği eden tüm ilahi
Peygamberlerin bildirgesi bu temel üzeredir buda ilk başından sonuna dek İslam'dır. Dahası Adem atamızında itibaren,….., Musa (as), Isa (as),.. ve
Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sav)
yani bildiğimiz ne kadar Peygamber varsa hepsinin inancı TEVHID ve
dinleri ise ISLAM isimleri
ise Müslim/Müslüman/Müslima’
dir.
14 Ocak 2024
Mustafa Kemal TASPINAR