"Allah'ın Rabbin
sana miras olarak vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan
kimseyi sağ bırakmayacaksın. Allah'ın Rabbin sana emrettiği gibi tamamen yok
edeceksin." (Tevrat, Tesniye, Bap 20, Ayet 16,18)
"Vurun; gözünüz esirgemesin ve acımayın; ihtiyarı,
genci ve ere varmamış kızı ve çocuklarla kadınları helak için vurun."
(Tevrat, Hezekiel, Bap 9, Ayet 5-6)
Yapacakları soykırım için ellerindeki muharref Tevrat mutlak
uyulması gereken bir referans "tabu" olmaktadır. Olayın bir başka
boyutu ise, Siyonist çete çok yönlü çalıştığı için sadece imkânı nispetinde
soykırım ile yetinmemektedir. Siyonist çetenin sinsi ve kalleşçe uyguladığı
yöntemlerden biri de suikast olmaktadır. Bu konuda oldukça mahirdirler,
kendilerini geliştirmişler. Yıllardır en sinsi yöntemlerle suikastlar
yapmaktadırlar. Özellikle Siyonist çetenin baş düşmanı olan İran ve Hizbullah'a
yönelik bugüne kadar birçok suikasta imza atmış bulunmaktadır. "Su uyur
düşman uyumaz" diye bir tabir var, Siyonist çete bunun da ötesinde sinsi
ve kalleşçe plânlar yaparak tıynetine uygun hareket etmektedir. Bugüne kadar
İranlı bilim insanlarına yönelik birçok suikast yaptılar. Aynı şekilde başta
Hizbullah'ın genel sekreteri Abbas Musavî olmak üzere birçok üst düzey
komutanına suikast düzenlediler. En son İsmail Haniye'ye ve Hizbullah komutanı
Fuat Şükür'e suikast yaptılar. Şimdi ise çok daha kalleşçe bir yöntemle iletişim
cihazlarına patlayıcı yerleştirmişler ve bu şekilde siber saldırıyla patlatma
eyleminde bulunup 12 insanı katlettiler ve 200'ü ağır olmak üzere 4 bin
dolayında insanı yaraladılar. Çağrı cihazlarını sadece Hizbullah elemanlarının
kullandığı sanılıyor, oysa başta sağlık personeli olmak üzere birçok sivil
şirket elemanı bu cihazları kullanmaktadır. Cani İsrail bu suikast girişimi ile
Lübnan'ın sivil halkını hedef almış bulunmaktadır. Ayrıca bu siber saldırı
sonucu güneş panelleri de dahil olmak üzere bir takım elektronik aygıtlar bile
patlatılmış oldu...
Tayvan'da Gold Apollo isimli iletişim cihazı üreten bir
şirket Macaristan Budapeşte'de BAC Consulting isimli bir şirketi mesuliyet
kabul etmemek koşulu ile taşeron olarak kullandığı iddia ediliyor. Gold Apollo
şirketinin mesuliyet kabul etmeyişine gerekçe olarak söz konusu BAC Consulting
isimli paravan şirkete patent sattıklarını iddia etmektedirler. Gazetecilerin
Budapeşte'deki BAC Consulting isimli şirketin ofisine gittiklerinde boş ve atıl
bir bina ile karşılaşıyorlar. Bu demek oluyor ki, MOSSAD Budapeşte'de paravan
bir şirket kuruyor ve Tayvan'dan aldıkları cihazların içerisine patlayıcı
yerleştirerek Lübnan'da satışa sunuyor. BAC Consulting şirket binasının boş
olması bu cihazların orada üretilmediği anlamına gelmektedir.
90'lı yıllarda tedavülde olan bu cihazlar bugün itibariyle
piyasada kullanılmamaktadır. Ancak Hizbullah elemanları güvenlik dolayısıyla
cep telefonu kullanmadığından dolayı söz konusu iletişim aygıtlarını
kullandıkları bilinmektedir. Fakat ne var ki, düşman kalleş, sinsi ve hain
olunca tedbir yeterli olmuyor ve insanalar siber saldırının kurbanı olabiliyor.
Siyonist çete bu cihazlar üzerinden siber saldırıda
bulununca patent sahibi Tayvanlı Gold Apollo şirket yöneticilerini telaş
kaplıyor. Cihazların marka sahibi Tayvanlı şirket, baştan cihazların Tayvan'dan
ihraç edildiğini yalanlayarak, üretim haklarının sahibi olan Macar şirketi BAC
Consulting tarafından üretildiğinin iddia etmesi kendi şirketlerinin hedef
alınmamasına ilişkin bir endişeden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. BAC
Consulting şirketin ofisi boşaltılmış olmasına rağmen gazeteciler şirket CEO'suna
ulaşmayı başarıyorlar.
Macar BAC Consulting şirketin CEO'su Christiana
Barsoni-Arcidiacono, Amerikan NBC kanalıyla yaptığı telefon görüşmesinde Gold
Apollo ile çalıştıklarını doğruluyor, ancak üretimle herhangi bir ilgileri
olmadıklarını iddia ediyor.
Öte yandan Macaristan hükümeti ise yaptığı açıklamada,
Lübnan'da siber saldırı sonucu topluca patlayan kablosuz iletişim cihazlarının
Macaristan'a asla girmediğini bildirdi. Hükümet sözcüsü Zoltan Kovacs ise:
"Söz konusu şirketin ticari bir aracılık şirketi olduğunu ve Macaristan'da
fabrikası veya başka bir faaliyet sahası bulunmadığını söyledi."
NYT'de yer alan habere imza atan isimler incelendiğinde
İsrail istihbaratında bir dönem yer alan Ronen Bergman'ın olduğunu görüyoruz.
Ronen Bergman Kimdir? New York Times tarafından işe alınmadan önce İsrail
askerî istihbaratında görev yapan Ronen Bergman, devam eden Gazze soykırımı
hakkında gazetede ana "muhabir" olarak görev yapıyor. Bergman'ın, Tel
Aviv’de yaşadığı ortaya çıktı.
Bergman’ın “Rise and Kill First: The Secret History of
Israel's Targeted Assassinations (Kalk ve Önce Sen Öldür: İsrail'in Hedefli
Suikastlarının Gizli Tarihi)” adlı ödüllü bir kitabı da var.
Bu kişi "Kalk Ve Önce Sen Öldür" isimli kitabıyla
Siyonist çeteyi katliama teşvik ettiği için ödül alıyor. Aslında bu kişi
Muharref Tevrat'ı referans alarak böyle bir kitap yazıyor. Kutsal kitapları
hiçbir ayrım gözetmeden, çocuk, kadın, yaşlı, bebek demeden öldürmeyi
emrediyor. Bu nedenle Siyonist çete her türlü öldürme yöntemlerine baş vurarak
çok yönlü çalışıyor. Bakınız, HAMAS Lideri İsmail Heniye'nin Tahran'da suikast
ile şehit edildiği dönemde NYT'deki raporda imzası olan Bergman, HAMAS ile
İran'ın arasının açılması yönünde bir kamuoyu oluşturmaya çalışmıştı. Bu şahıs,
İran'ı İsmail Haniye'yi koruyamamakla suçlayıp, Filistin halkı nezdinde İran'ın
imaj ve itibarını sarsma girişiminde bulunmuştu.
Öte yandan edindiğimiz bir başka bilgi ise şöyle:
MOSSAD'a yakınlığı ile tanınan "Spies Against
Armageddon: Inside Israel's Secret Wars" kitabının yazarı Yossi Melman,
çağrı cihazlarına yönelik yapılan siber saldırıya ilişkin detaylar ortaya
çıkmadan önce kendi fikrini belirterek, "MOSSAD'ın paravan şirket
aracılığıyla bu işi yaptığına (gururla) dikkat çekiyor. Zaten gizleme ihtiyacı
duymuyorlar. Bu suikastı kendi kamuoyuna gururla servis ettiler.
Siyonist çete destekli medyanın topluma angaje ettiği
argümanlar kolektif gurur olarak neşvü nema buluyor. İnsanlık dışı şeytanî
plânlarını en alçakça, en acımasız, en vahşiyane yöntemlerle icra etmelerine
rağmen halklarından ve Batılı ülke liderlerinden onay ve takdir alıyorlar.
Özellikle büyük şeytan ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya bu son katliamda aleni
bir şekilde Siyonist çeteye her türlü silah ve deniz yoluyla lojistik destekte
bulunmakla yetinmeyip muharrib güç göndermeyi ihmâl etmediler. Şeytanî kolektif
irade bu olsa gerek.
Diğer tarafta hakkı müdafaa ve zulmü bertaraf etmek diye bir
misyonu olan İslâm ümmeti maattessüf ki vazifesini ifa edememenin zilletini
yaşıyor. İhmalkârlık veya gaflet deyip geçemeyiz. Bakınız, bu ihmalkârlık ve
gaflet en acımasız yöntemlerle kardeşlerinin katledilmelerine ve sabotajlara
maruz kalmalarına sebebiyet vermektedir. Bu yüzden bu ihmalkârlığın ve gafletin
vebali de büyük olmaktadır.
Bu son sabotaj olayı bize öğretti ki, her türlü iletişim
aracının imalatı ve CBS sistemleri bizim elimizde ve kontrolümüzde olmalı.
Madem, "Su uyur düşman uyumaz" diyorsak biz,
hainlik, sinsilik ve kalleşlik potansiyeline sahip olan düşmana karşı her an
teyakkuz hâlinde olmak zorundayız. MOSSAD, başta sağlık çalışanları olmak üzere
sivil halkla birlikte Hizbullah elemanlarının da (mücbir sebepten dolayı) kendi
aralarındaki iletişim konusunda bu haberleşme cihazlarını kullandıklarını çok
iyi biliyor. Bu yüzden MOSSAD sofistike bir şekilde değil, gayet basit bir
çalışma ile emeline ulaşıyor. Paravan bir şirket kurup bu şirket üzerinden Tayvan'daki
Gold Apollo şirketine patent hakkı kendilerinde kalmak koşulu ile sipariş
veriyor. Pazarlamasını ise önceden yapıyor. İşin ilginç tarafı Hizbullah Lideri
Hasan Nasrallah elemanlarının bu tür haberleşme aparatlarının kullanılmasını
tavsiye etmiyor ve uyarıda bulunuyor. Hizbullah Lideri Nasrallah aylar önce
yaptığı uyarı mahiyetindeki konuşmasında şunları kaydetti: "Kardeşler
lütfen iletişim cihazlarınızı bir kenara bırakın, hatta demir bir sandığa koyup
üzerini kitleyin. En büyük ajan onlardır. Onlar sadece sizi dinleyen ajanlar
değil, aynı zamanda katil ajanlardır."
Aslında uzun yıllardır Hizbullah elemanlarının sabit/kablolu
telefon haricinde hiçbir iletişim aracı kullanmadıkları biliniyor. Onlar en
güvenilir elemanları vasıtasıyla eski "ulak" yöntemini kullanıyor.
Kural böyle olmakla birlikte son zamanlar söz konusu haberleşme cihazların
kullanımı yaygınlaşmış. Bunu bilen MOSSAD, bu durumu fırsata dönüştürüp
içerisine patlayıcı yerleştirdikleri ürünleri Lübnan halkına pazarlıyor.
Sonuçta bu ürünleri Hizbullah üyeleri ve diğer insanalar alıp kullanmaya başlıyor.
Zamanı geldiğinde de MOSSAD düğmeye basıp siber saldırı ile bu haberleşme
cihazlarını patlatıyor. Sonuçta, "Su uyur düşman uyumaz" metaforu
tahakkuk etmiş oluyor. Müslümanlar yabancılara ait olan bu tür cihazları
kullandığı süre böylesi sabotajlara da hazır olmalılar.
Çünkü düşman mert değil, sinsi ve kalleş. Müslümanların her
daim hoşgörülü, merhametli, saf ve iyi niyetli olmaları kişilik gerekliliği
olsa da insanlık düşmanlarına karşı teyakkuz hâlinde olmaları söz konusu
vasıflarına engel teşkil etmemelidir.
Sayın okuyucumuz biz bu satırları yazmakta olduğumuz esnada,
bir yıldan beri Gazze halkına soykırım uygulayan Siyonist katil sürüsü bununla
yetinmeyip şimdi de Lübnan'ı yoğun bir şekilde bombalamaya başladı. Gazze'de
yapmış olduğu katliam karşısında "nasıl olsa 2 milyar İslâm ümmeti
sessizliğini koruyor, fırsat bu fırsat" deyip Amerika'dan aldığı F-35
savaş uçakları ile başta Beyrut olmak üzere Harmal, Baalbek ve Sur kentleriyle
birlikte Güney Lübnan'ın diğer sivil yerleşim birimlerini yoğun bir şekilde bombalayarak
son 24 saat içerisinde 500'ün üzerinde insanı katletti.
Siyonist çete 20 Mayıs 2000 ve Temmuz 2006 yılında yaşadığı
zillete rağmen fırsat buldukça yine Lübnan'a saldırıyor. Hem de en alçakça bir
yöntemle sivil yerleşim birimlerini vurarak saldırıda bulunuyor. Nasıl olsa
ABD, İngiltere ve Fransa Akdeniz'e savaş gemilerini getirmiş nöbet tutuyor, kim
tutar Siyonist çeteyi? Nasıl olsa İslâm ümmeti birlik değil, nasıl olsa Suudi
Arabistan, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni de yedeğine almış, şu hâlde
kim tutar şirret Siyonist çeteyi?
Fakat şu gerçeği de bilmiş olalım ki, bu orantısız
saldırılar karşısında geçmişte olduğu gibi şimdi de Hizbullah gereken
mukavemeti gösterip Siyonist çeteye yeni bir hezimet yaşatacaktır bi
iznillah.