Emekliliği ertelenen Genelkurmay Başkanı Joseph Avn’u
düşündüklerine dair ilk iddia Axios’dan geldi. Ardından El Ahbar ve L’Orient de
Jour gibi Lübnan gazeteleri perde arkası bilgiler geçti.
Lübnan’ı bir sömürge kalıntısı olarak başlangıçtaki kodları
üzerinden yeniden kurmayı düşlüyorlar: İçeriyi kontrol edebilecek ama İsrail’e
karşı ülkeyi savunamayacak bir ordu; Washington-Riyad ekseninden gelen
talimatlara bağlı bir Hıristiyan cumhurbaşkanı, onunla uyumlu bir Sünni
başbakan ve zorluk çıkarmayacak bir Şii meclis başkanı. Rotadan çıkılması
halinde ülkeyi felç edebilecekleri mezhepçi düzeni yeni isimlerle dizayn etme
planı. Hizbullah’ın belirleyici olamayacağı bir sihirli denklem! Nasıl olacaksa!
***
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Lübnanlılara “Ayağı
kalkın ve ülkenizi geri alın” diye seslendi. Bunun anlamı; “Siz iç savaşla
Hizbullah’ı bitirmezseniz biz Lübnan’ı bitireceğiz.”
Netanyahu, Lübnan'ın “Orta Doğu'nun incisi” olduğu günleri
hatırlatıp Lübnanlılardan başlarına gelenden Hizbullah’ı sorumlu tutmalarını
istiyor. Halbuki Lübnan inci olduğu dönemlerde de İsrail’in hedefindeydi.
Mesela 28 Aralık 1968’de İsrail, Beyrut Havaalanı'nı bombalayıp ülkenin sivil
havayolu filosundaki 14 uçağı ateşe vermişti. 21 Şubat 1973 tarihli El Nahar
gazetesine göre İsrail 1968-1973 arasında Lübnan’a 2 bin kez saldırdı.
Hizbullah yoktu. İran da Batılıların safındaydı. Hizbullah’ı doğuran 1982’deki
işgaldi. 15 yıl süren iç savaş da İsrail’in eseriydi. Lübnan Güçleri 1982’de
İsrail için Lübnan’ın “Vichy Hükümeti” olmak için Filistinlileri katlediyordu.
Lübnan Güçleri ile Ketaib bugün Netanyahu ile aynı dili kullanıyor.
Bir haftadır kara harekâtı direnişin pusularını aşamazken
havadan Lübnan’ı cehenneme çeviren, daha fazla insanı göçe zorlayan, iç savaş
çıkartacak koşullar oluşturan bir kötülük stratejisi sürüyor ki felç edilmiş,
korkutulmuş, ümitsiz bırakılmış bir ülkeye diledikleri elbiseyi
giydirebilsinler.
***
Axios’a konuşan yetkililere göre ABD, Hizbullah'a vurulan
darbeden sonra Şii milislerin müttefiki olmayan yeni bir cumhurbaşkanı seçmek
için fırsat doğduğunu düşünüyor. ABD ve Fransa tarafından desteklenen General
Avn adaylardan biri. Savaş sonrası Lübnan’da Avn ve orduya kilit roller
biçiyorlar. Hizbullah güneyden çekilecek, İsrail’e bir top mermisi atamayan
Lübnan ordusu konuşlanacak!
Geçen dönem Mişel Avn, Hizbullah’la Maroni kilisesinin
ismine atfen Mar Mihail Anlaşması’yla kurduğu ortaklık sayesinde cumhurbaşkanı
olmuştu. Meclis Başkanı Nebih Berri liderliğindeki Emel Hareketi ile birlikte
128 üyeli mecliste 62 koltuğu olan Hizbullah’ın kimseyi veto edecek gücünün
kalmayacağını varsayıyorlar. Hizbullah, Marada hareketinin lideri Süleyman
Franciye’nin seçilmesini istiyordu. Fakat Franciye olmazsa Hizbullah açısından
Avn veto edilmeyi gerektirecek bir isim değil. Hatta L’Orient le Jour’a konuşan
Hizbullah’tan bir yetkili “Avn, Franciye'den sonra partinin B planıydı” diyor.
Amerikalılar duymasın bunu! Aslında Avn ordu komutanı olarak bütün
kışkırtmalara ve tuzaklara rağmen Hizbullah’la dengeli bir ilişki yürüttü. Yani
müttefiki Franciye’nin hukukunu gözetse de Avn mantıksal olarak Hizbullah için
felaket çağrışımı yapmayabilir. Beri tarafta Mişel Avn’ın damadı ve Hür
Vatanseverler Hareketi lideri Cibran Basil de aday. 2006’da Avn’ın liderliği
sırasında Hür Vatanseverler Hareketi ile kurulmuş ittifak Basil’e el
verilmesine yetmedi. Yine de Şii İkilisi’nden ümidini kesmedi.
Evvela Hıristiyan partileri razı edecek bir adayın çıkması
lazım. ABD, Fransa, Suudi Arabistan, Katar ve Mısır’dan oluşan beşli komite iki
yıldır uzlaşı sağlayamadı. Buna rağmen taraflar kendi oyun bozanlıklarını
gizlemek için Hizbullah’ı süreci baltalamakla suçluyor.
***
Axios’a göre Başbakan Necib Mikati, Biden'ın danışmanı Amos
Hochstein'e ABD'nin haziranda getirdiği çözüm planıyla ilerlemek istediğini
söyledi. Hochstein de “Öneri masadan kalktı çünkü sahadaki koşullar değişti.
Öncelik yeni cumhurbaşkanının seçilmesi” yanıtını verdi. Eski plan önce
ateşkes, sonra seçimdi. Şimdi ABD, Hizbullah’ın olmadığı seçeneğe göre oynuyor.
Aynı şeyi ABD Dışişleri yetkilisi Barbara Leaf de Dışişleri Bakanı Abdullah
BuHabib’e söylemiş.
Lübnanlı kaynaklara göre Amerikalılar önceki pazarlıklarda
Hizbullah’a “Litani’nin kuzeyine çekil, istediğin kişi cumhurbaşkanı olsun”
sözünü veriyordu. Hizbullah ise güneydeki durumun cumhurbaşkanlığı ile
ilişkilendirilmesini reddediyordu. Hatta ABD, Hizbullah’ın Litani’nin kuzeyine
çıkması karşılığında işgal altındaki Şeba Çiftlikleri ve Kafr Şuba Tepeleri’nin
uluslararası barış güçlerinin kontrolüne bırakılmasını öneriyordu.
Lübnan İçin Amerikan Görev Gücü, Carnegie Enstitüsü ve Orta
Doğu Enstitüsü’nün yöneticileri de Mikati ile görüşüp Amerikan planları
doğrultusunda kafa ütülemiş. Tartıştıkları konular cumhurbaşkanlığı seçimi,
Hizbullah’ın sıfırlanması ve Şii rolünün dizaynı. Lübnanlı kaynaklara göre
Mikati “Şu an savaştayız. Bir cumhurbaşkanı seçilmeli ancak olan her şeye
rağmen Hizbullah'ı atlayamayız” yanıtını vermiş.
Bu arada Netanyahu da Amerikalılardan biraz ayrışan Fransa
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u Hizbullah'ın etkisini azaltmak için askeri
operasyonlardan yararlanmaya çağırmış.
Reuters da Batılı bir diplomata atfen, Batılı ve Arap
ülkelerin Lübnanlı siyasetçileri cumhurbaşkanlığı seçimi için teşvik ettiğini
aktarıyor.
***
Mikati dört koldan baskı altında. Fuad Sinyora gibi
kapaklanmadı. Mikati, Berri ve Dürzi lider Velid Canbolat’la 2 Ekim’de Ayn el
Tine’de konuyu ele aldı. Buradan herkese güven verecek uzlaşmacı bir
cumhurbaşkanı seçilmesi yönünde bir çağrı çıktı.
Mikati’ye göre kilit nokta, bir kampa karşı diğer kampın
yanında olmayacak bir cumhurbaşkanı seçmek. Belki Avn bu çağrışımı yapıyor.
Fakat Avn’u seçtiren mekanizma iç uzlaşıya değil de ABD, Fransa, İngiltere ve
Suudi Arabistan’ın başını çektiği eksenin dayatmasına kalırsa burada bir baskı
mekanizması şekillenecektir. Borçlu bir cumhurbaşkanından isteyecekleri ilk
şey; sadece BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararının değil 1559 sayılı
kararın da uygulanması olacaktır. Birincisi Hizbullah’ın Litani’nin kuzeyine
çekilmesini, ikincisi hareketin silahsızlandırılmasını öngörüyor. İsrail’i
korumaya adanmış kararlar.
ABD-Fransız yörüngesine yakın Lübnan Güçleri, Amerikalıların
Hizbullah’ın güçlerinin yüzde 70’ini kaybettiğine dair hikayeye bel bağlıyor.
Fakat bunun kendi adaylarının önünü açmasını bekliyorlar hikayenin Avn’a
çıkmasını değil.
Al Akbar’a göre Canbolat, Semir Caca’nın liderliğindeki
Lübnan Güçleri’nden gelen ayartıcı telefon karşısında 1982 deneyimini
hatırlatıp “Başka bir tarafı izole etme ve Hizbullah'ın gücünü küçümseme
macerasına kapılmayın” dedi. Geçmişte Hizbullah’a karşı cephede yer alan
Canbolat, “Hizbullah Golan’da Dürzileri katletti” manipülasyonuna rağmen
direnişten yana tavrını koruyor.
Al Akbar’a göre Lübnan Güçleri Hizbullah’ı tamamen ortadan
kaldırmadan Berri, Mikati ve Canbolat üçlüsünün yaptığı gibi bir iç girişimle
seçim olursa bu Hizbullah’ı rahatlatan bir adıma dönüşür. Yani Amerikalıların
kaçırdığı noktaya Lübnan Güçleri virgül koyuyor. Çünkü önce Hizbullah’ın sonunu
görmek ve oyundan tamamen düştüğünden emin olmak istiyorlar.
Semir Ceca ve Semi Cemayel 1978 ve 1982’deki kafayla hareket
ediyorlar: İsrail geldi, Hizbullah’ı bitirecek, bize de gün doğacak.
İsrail yanlısı güçlerin zaferi Hizbullah için kırmızı çizgi.
Farklı bir seçenekten gidilirse bu durumda Franciye şansını kaybeder ama
Hizbullah seçimi sabote eden taraf suçlamasından sıyrılır. Ayrıca şansı zayıf
olan Franciye’ye verdiği sözden dolayı oluşan kamburdan kurtulur.
Amerikalılar daha önce Lübnan Güçleri’nin adayı eski Maliye
Bakanı Cihad Azur’a oynuyordu. Lübnan Güçleri, Azur’dan henüz vazgeçmiş değil.
Basil de bir ara Azur’dan yana meyletse de kendi şansını da zorluyor.
***
ABD’nin yeni siyasal gerçeklik yaratma hedefini Suudi
Arabistan ve BAE de paylaşıyor. Şii mahallesini yeniden dizayn etmek
istiyorlar. Katar ve Mısır’ın Hizbullah’sız bir yolu çıkmaz olarak gördüğü
aktarılıyor. Suudi-Emirlik ikilisinin beklentisi ise Şii denkleminde
Hizbullah’tan boşalacak yeri Emel Hareketi’nin doldurması. Yani Berri’nin
Hizbullah’a sırt çevirmesini istiyorlar.
Suudi-Emirlik beslemesi medya da bunun üzerinde duruyor.
İsrail’e laf edemeyen Şark’ul Evsat ve El Arab gibi gazeteler, Hizbullah’ın
devleti esir aldığı, bu savaşı kendisinin başlattığı, Lübnan’ın yıkımından
sorumlu olduğu ve artık fiilen bittiği tezini işliyor. Buradan lafı
götürdükleri yer; Berri Hizbullah'ın yanında siyasi mülteci statüsünü terk edip
Şiilerin liderliğini üstlenmeli. Bunun için acaba ayartıcı ne tür teşvikler
sunuyorlar?
Berri, 1980’lerden itibaren Emel Hareketi’nin tabanını çeken
Hizbullah’ın zayıflamasını fırsata çevirebilir. ABD Dışişleri’nin gizli
yazışmalarına bakılırsa Amerikalı diplomatlar 2006’daki savaş sırasında
Berri’nin Hizbullah’ın zayıflatılması beklentisi içerisinde olduğu izlenimi
edinmiş. Fakat Berri, Hizbullah’ın denklemden düşeceğine dair Amerikan-Suud
öngörüsünün üzerine atlayacak kadar acemi bir siyasetçi değil. Şu anda Şii
tabanın Hizbullah’ı terk ettiğine dair emare yok. Hizbullah’ı sattığına dair
bir görüntü Berri’nin kendi tabanını sarsabilir. Burada küçük bir parantez
açalım: The Washington Enstitüsü'nün 14 Kasım-6 Aralık 2023’te yaptığı bir
anket vardı. Buna göre Sünnilerin yüzde 34'ü ve Hıristiyanların yüzde 29'u
Hizbullah’a kısmen olumlu bakıyor. Bu oran Şiilerde yüzde 93. Şiiler arasında
‘çok olumlu’ görüş yüzde 89. Lübnan saldırı altındayken özellikle
Hıristiyanların tutumu değişebilir fakat Şii tabanda daha fazla kenetlenme
beklenir.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi Beyrut ziyareti sırasında
Hizbullah’a desteği kesmeyeceklerini söyledi. Bu mesaj, Berri’ye de “Sakın
sapma!” uyarısını içeriyor. Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım da
son açıklamasında dikkat çekici bir vurgu yaptı:
“Ağabeyimiz Berri'nin liderliğine güvenimiz tam. Berri'nin
temel başlığı ateşkes olan siyasi girişimini destekliyoruz. Ateşkesten önce
başka herhangi bir tartışma bizim için önemsizdir.”
Reuters'a konuşan bir Hizbullah yetkilisi, hareketin
Berri'ye kendi adına müzakere yetkisi verdiğini söylüyor. Berri’nin de
Mikati'ye kimseye meydan okumayan bir cumhurbaşkanını desteklediğini söylediği
aktarılıyor.
Öte yandan Avn'ın taraftarları, potansiyel rakipler olarak
adı geçen eski Dışişleri Bakanı Nassif Hitti, Tuğgeneral George Huri, yargıç
Essam Süleyman, Tuğgeneral Elias Baysari ve eski bakan Ziyad Barud'a yönelik
karalama kampanyası yürütüyor. Amaç şimdiden seçenekleri tüketmek ve
Hizbullah'ın Avn’u veto edemeyeceği bir zemin oluşturmak. Bu çevreler Berri'nin
Avn’a itiraz etmediğini öne sürüyor. Berri'ye yakın isimler ise önceliğin
savaşı durdurmak olduğunu, ardından herkesi kapsayan bir cumhurbaşkanı seçme
mekanizması üzerinde çalışılacağını söylüyor.
Yargıyı L’Orient le Jour’a bırakalım: “Her ne olursa olsun
hiç kimse bir yanılsama içinde değil. Hizbullah’tan ‘evet’ çıkmadan anlaşma
mümkün olmayacak.”
Gazete, Avn’un da Hizbullah'ın onayından emin olmadan
Baabda'daki koltuğa aday olmayacağından emin.
***
Peki bu girişim neden 1982’deki müdahaleyi çağrıştırıyor?
İsrail’in Lübnan’ı işgalinden 2 ay sonra işbirlikçi Lübnan Güçleri’nin kurucusu
ve Ketaib’in lideri Beşir Cemayel cumhurbaşkanı seçilmişti. Bu seçim ona
“İsrail tankları üzerinde gelen cumhurbaşkanı” sıfatını kazandırmıştı. Ve bu
işin sonu iyi gitmemişti. Cemayel üç hafta sonra öldürülmüş, ardından
Falanjistler İsrail’in desteğiyle Sabra ve Şatilla’da katliam yapmıştı.
Özetlersek ateşkes ABD ve İsrail’in gündeminde yok. İsrail
karada ilerleyebilse Mavi Hat değil Litani’yi yeni sınır olarak belirlemek
üzere hedefini büyütebilir. İsrail’in işgal siyasetindeki temel motivasyon su
ve verimli arazi. Litani de ‘bereketli hilali’ besliyor. Siyonist önderler bunu
daha İsrail doğmadan kafalarına koymuştu. 1919’da Paris Barış Konferansı’na
katılan David Ben Gourion ve Haim Weismann’ın uluslararası güçleri ikna etmeye
çalıştığı İsrail haritasının kuzey sınırı Litani idi. Bu hayalden
vazgeçmediler. Sadece sahada tutunabilme meselesi.
İçeride ve dışarıda bütün hesaplar “Hizbullah çökertildiğine
göre” diye başlıyor. Hizbullah ise Hasan Nasrallah’ın vaat ettiğini yapıyor.
Ateş menzilini genişletip özellikle Hayfa’yı hedefe koyarak Tel Aviv’e
“Saldırılar durmazsa daha fazla yerleşim yerini boşaltmak zorunda kalırsınız”
diyor. Bütün planlar sahadan çıkacak sonuçlara bağlı.