Vatan sağ olsun, Suriye vefat etti

GİRİŞ: 07.02.2025 15:07      GÜNCELLEME: 07.02.2025 15:07
Rasthaber -  Suriye’nin önemli bir kültür merkezi de Fırat’ın kuzey kıyısında yer alan Rakka şehridir. Tüm dinler, mezhepler ve etnik topluluklar yaşardı. 2013’te başında Ebu Muhammed el-Colani’nin liderliğini yaptığı El-Kaide’nin Suriye kolu El-Nusra Cephesi ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) örgütleri tarafından işgal edildi. DEAŞ lideri Ebu Bekir el-Bağdadi Nusra Cephesi’nin DEAŞ’a katılmasını talep etti. El-Kadide lideri Ayman el-Zevahiri ve Nusra Cephesi lideri Ebu Muhammed el-Colani bu daveti kabul etmediler. Ocak 2014’te DEAŞ Rakka’yı kontrol altına aldı. 2017’ye kadar şehri ve ona tabi tüm köy ve kasabaları kontrol altına aldılar. Rakka şehrinin en önemli türbesi Uveys El-Karni’nin (Veysel Karani’nin) kabridir. Hz. Muhammed’in ve sahabelerinin yoldaşı olan, Bursa ve Siirt’te adına hürmeten makamı olan Veysel Karani’nin kabristanını dinamitle havaya uçurdular ve buldozerlerle dümdüz ettiler. Bu “cihatçılar” Urfa’ya kadar olan güzergahlarda askeri kontrol noktaları inşa ettiler.

Türkiye ve dünyanın farklı coğrafyalarından “küfür ve fuhuş abidesi ve kâfir Arap milliyetçi” Esad devleti ve BAAS nizamı ile “zındık Atatürk ve kâfir laik Türk rejimini” yıkmak ve yerine “ilahi adil nizamı” tesis etmek üzere binlerce “cihatçı” Rakka’ya akın etti. Türk, Kürt ve Arap kökenli Türkiye vatandaşı, Türkiye’de geçici koruma statüsünde yaşayan Suriyeli Araplar, Irak, Suudi, Somali, Uygur, Özbek, Tacik, Kırgız, Çeçen, Kafkasyalı, Avrupalı, Amerikalı erkek, kadın DEAŞ’ın “İslam Bayrağı” altında nefer olmak, cihatçıların eşleri olmak, cihatçı savaşçılara çocuklar doğurmak ve alemi fethetmek üzere Rakka’ya geldi. Rakka, Şam Coğrafyası’nda (Irak, Türkiye, Suriye, Lübnan, Filistin ve Ürdün) Halife Harun Reşit’in devleti misali yeniden Halife Ebu Bekir el-Bağdadi’nin liderliğinde kurulacak devletin başkenti olacaktı. 2017’de “halkların demokrasi ve özgürlükleri” için coğrafyamıza müdahale eden ABD ve müttefik kuvvetleri Rakka’yı DEAŞ’tan aldı, YPG’ye teslim etti. Trump’ın istihbarat makamı için aday gösterdiği Tulsi Gabbard, ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama ve CIA’nin Esad’ı devirmek için El-Kaide ve “radikal İslam örgütlerin”’ eğittiğini ve donattığını açıkladı.

NE YAPACAKLARINI BİLEMEDİLER

Dünyanın en kadim ve en zengin tarihine ve eserlerine ev sahipliği yapan Irak ve Suriye’de siyasi-askeri “İslam” örgütlerinin en başarılı oldukları husus UNESCO denetimindeki kadim medeniyetlerin şehirlerini, o medeniyetlerin eserlerini ihtiva eden müzelerini, semavi dinlerin makamlarını yağmalamak veya bu “zındık ve küfür abidesi” olarak görülen eserleri parçalamaktı. Siyasal din doktrini “gayri Müslüman” olarak kabul edilen milli kimlikli unsurları küfür topluluğu olarak telakki etti. Yüzlerce yıldır bu toprakların evladı olan, Müslümanlardan yüzlerce yıl önce bu şehirleri imar etmiş Yahudi ve Hristiyanları zimmi milletler (can, mal ve namus güvenliği, uyrukluğuna girdikleri İslâm devleti, idaresi veya örgütü tarafından sağlanır. Buna karşılık zimmîler de cizye, bir çeşit vergi, vermekle yükümlüdür) olarak sınıflandırdılar. Alevileri ne yapacaklarını bilemediler. Katli vacip, “tertemiz dinimiz kirleten” bu şeytanları topyekûn yok edelim dediler, malı, namusu ve çocukları helal ganimet dediler, Yahudiler ve Hristiyanlar gibi Zimmi kabul edelim dediler, Sünni yapalım dediler, şehirlerden sürelim dediler, cariye, hizmetçi, ırgat, köle gibi istihdam edelim dediler.

Ve en nihayet Rakka tüm hatalardan münezzeh Allah’ın yeryüzündeki tek halifesi, tek doktrini, tek programı, tek hayat tarzı, tek dili, tek dini, tek giyim tarzı, tek rengi olan bir kabristana dönüştü. Kendileri dışındaki tüm renkler, tüm zevkler ve tüm varlıkları ya öldürüldü ya da göç etti. Önce Filistin’i Yahudileştirdiler, ardından Lübnan’ın devlet başını Katolik, bünyeyi tüm din ve mezheplere taksim ettiler. Sonra sıra Suriye’ye geldi. 100 sene önce her din, mezhep ve etnik gruptan bir devletçik ürettiler. Şimdi de el-hak doğru söylemlerle iblisi habis hedeflerle Irak, Libya, Yemen ve Suriye’yi işgal ettiler. Evet Saddam, Kaddafi ve Esad yönetiminde tek adam ve tek parti nizamı hâkimdi.

AYNI ZİHNİYET

Bu nizamın zulüm üreteceği tüm siyasi bilimlerde aşikârdır. Ancak bu nizamı vatanperver, milletsever ve ülkeyi bağımsız, egemen, müreffeh yapacak bir muhalefet yıkmadı. Aksine “Sünni” veya “İslam” kisvesi altında Suriye’ye hakim olan yeni zihniyet Rakka’yı siyaha boyayan doktrin misali 100 sene önce tamamlanamamış taksimi yeniden ifa ettiler. Şam’da Alevilerin evleri, arabaları, eşyaları, dükkanları, mülkleri gasp ediliyor. Yüzlerce yıldır Şam, Humus, Hama, Halep’te yaşayan Alevileri “Sahil Bölgesine göç edin” deniliyor. Yargısız infazlar, tüm devlet dairelerinden uzaklaştırmalar, okullardan, üniversitelerden atılmalar, bilim adamlarının katledilmesi, maaşların ödenmemesi, yargısız alı koymalar, kaçırmalar, kaybolanlar ve ailelerinin çocuklarının akıbetini konuşacak muhatap bile bulmamaları rutin hale gelmiş.

BUNLARLA VATAN İNŞA EDİLİR Mİ?

İsrail gelsin, Türkiye gelsin, Fransa gelsin, BM gelsin, ABD gelsin bizi bunlardan kurtarsın noktasına gelmişse bir toplum çaresiz, aciz, yetim ve boğuluyor demektir. Sayın Erdoğan ve hükümet bunlara kefilse, Suriye’yi birlikte inşa edeceklerse tüm Suriye’yi Rakka’ya benzeten bu zihniyetle bu iş nasıl olacak? Esad ve yönetiminden kaçıp Türkiye’ye, Avrupa’ya, Katar’a, ABD’ye sığınanları maruz gören medya ve emsali kalemşorlar şimdi bunların yönetimi ve uygulamaları altında zulüm görenlerin çığlıklarına neden sessiz kalır? Esad’ın zulmüne sessiz kalanlar için “hak ediyorlar” diyerek mi medeni, milletin birliğini sağlayan, tek vatan inşa edilecek? Suriye devleti geçici devlet başkanı sıfatını alan Ahmed Şara ve hükümeti Sayın Erdoğan ve hükümetimizin kefaletinde değil mi? Onun hatalarını, zulmünü, hukuksuzluğunu bize mal etmeyecekler mi?

NABZA GÖRE ŞİİR

Rakkalı bir bedevi Arap’ın “Vatan” adında bir oğlu ve “Suriye” adında bir kızı varmış. Baba vefat etmiş. Suriye, Vatan’a emanet kalmış. Babasının vefatına çok üzülen kızcağız Suriye hastalanmış. Çaresi Şam’daki doktorlardaymış. Ancak Rakka DEAŞ kontrolünde. Yol izni gerekir. Bin bir zorluk ve DEAŞ’ı öven hamasi ifadelerle, Halife Bağdadi’yi yücelten sloganlar atmış, DEAŞ komutanını ikna etmiş. İzni almış. Şam’a tek yol Kamışlı Havalimanı’ndan kalkan uçağa yetişmek. Ancak orası da YPG kontrolündeymiş. Vatan, Suriye’yi sırtlamış Kamışlı’ya yola koyulmuş. YPG durdurmuş. Rakka'dan geliyorsa muhakkak DEAŞ’lı olabilirmiş. Yemin billah tek gayesinin Suriye’yi kurtarmak olduğunu söylemiş. YPG’yi övmüş, örgütü ve savaşçılarını yücelten bir şiir okumuş, “Biji Serok Apo” sloganı atmış. YPG komutanı yelkenlerini indirmiş, buyur geç demiş. Havalimanına vardığında uçak çoktan gitmiş.

Suriye’yi sırtlamış Halep’e oradan İdlib’e geçmiş. Burada ÖSO/SMO ve El-Nusra/HTŞ varmış. Onlar için de şiirler okumuş, mücadelelerini övmüş, yönetimleri altında yaşayanların ne kadar mutlu olduklarını bir şiirle anlatmış. Mutlu olmuşlar geçmesine izin vermişler. En nihayet sırtında Suriye Şam’a varmış. Hastanelerin önü kalabalık. Sıra almak için günlerce beklemek gerekiyormuş. Hemen Aslan Esad’ı öven hitapta bulunmuş. Kanımız canımız Esad’a feda sloganları atmış. Hasta, hasta yakınları doktorlar hep birlikte kanımız canımız Esad’a feda sloganlarıyla adamı ve Suriye’yi sırtlamış hastaneye sokmuş. Suriye’yi ameliyata almışlar. Vatan dışarıda beklemiş. Ameliyathaneden çıkan doktor; “Vatan başın sağ olsun. Suriye öldü.” demiş.

aydınlık

YORUMLAR

Süleyman Sonay 3 gün önce
Çok güzel bir benzetme teşekkür ediyorum sayın Mehmet Yuva hocam

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM