Nusayrileri aşağılayıcı bir üslupla ele aldı.
Ona göre, “medenileştirilmesi/ehlileştirilmesi” gereken “gizli ve sapkın”
idiler!
Hedef, inançlarının düzeltilmesi/tashih-i
akaid olmalıydı. Sünnileştirmek için köylerine-kasabalarına camiler-okullar
yapılmalıydı. Vs.
Bu girişi yapmamın sebebi var; Suriye
gelişmeleri konusunda Nusayriler niçin hiç gündeme gelmiyor/getirilmiyor? Niye
yok sayılıyorlar?
İşin özü şu; dünden bugüne devlet, “yoldan
çıktığını”, “yanlışa düştüğünü” sandığı “ötekini”/el-fırak
ed-dâlle yok sayıyor! Aşağılamak için “rafizi”/“reddedenler”
diyor… Esatlara düşmanlığın sebebi de bu düşünce…
Peki, bugün dahi “aşırıya kaçan/gulat görülen”
Nusayri hakikati ne?
Öncelikle şunu belirteyim ki:
İslam ve Batı kaynaklarında “Nusayri” olarak kullanılan
adlandırmaya soğuklar, kendilerini Alevi olarak tanımlıyorlar.
Müslümanlar Arap yarımadasından çıktıklarında farklı
kültürler ile karşılaştı. İslam’a geçmek isteyenler Hz. Muhammet’in
sahabelerinden ya da Arap aşiretlerinden birine yanaşıp/mevali oldular.
Nusayriler 9’uncu yüzyılda Irak’ta doğdu. İnanç
kökleri; On İki İmam sistemine inanıyor ve Hz. Ali
Naki ile oğlu Hz. Askeri’nin yakını Muhammet ibn
Nusayr’a dayanıyordu.
Ya etnik kökenleri; Türk müydüler?
Nusayriler Türk kökenli
Gerek… Türk Dil Kurumu kurucularından ve bu
kurumda ikinci başkanlık, Etimolojik ve Linguistik Filoloji Kolları Başkanlığı
ile Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümünde öğretim görevlisi olarak
görev yapan Hasan R. Tankut…
Gerek… Hatay Devleti Hükümeti’nin Maarif ve
Sıhhiye bakanlığı yapan yedi ciltlik “Mufassal Hatay” kitabını yazan ve
Türkiye’ye katılımı için bizzat bölgeye giderek mücadeleye katılan Ahmet
F. Türkmen…
Gerek… Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu üyeliği, Eski Eserler ve Müzeler genel müdürlüğü yapıp yaklaşık bin
tarih makalesi yazan Mehmet Önder…
Gerekse… 1890’larda Antakya bölgesinde
araştırmalar yapan antropolog Felix Von Luschan gibi bazı
yabancı araştırmacılar…
Nusayrilerin Türk olduğunu yazdı.
O halde:
Aynı kola mensup Hatay’da yaşayanlara “Türk Alevi”,
Lazkiye’de yaşayanlara “Arap Nusayri” denilebilir mi?
Türkler bin yıllar boyunca Şamanizm, Manicilik, Budhacılık,
Mazdekçilik, Nesturilik, Musevilik, Hristiyanlık ve İslam gibi dinleri
benimsedi.
İslam’a geçtikten sonra eski inanç kültürlerini Aleviliğe taşıdılar:
“Tenasüh” (ruh göçü), “gaybet” (imamların ölmemesi), “ric’at” (geri dönüş),
“hülul” ve “imamiye” (yaratıcı ruhun insanda bulunması), cem, saz, türkü gibi…
İbn Teymiyye gibi Sünni alimlerin çıkardığı fetvalar
yüzünden Nusayriler “kafir” ilan edildi…
Özellikle Osmanlı’nın parçalanma sürecine girdiği 19’uncu
yüzyıldan itibaren Nusayriler siyasi açıdan da günah keçisi
muamelesi gördü. Örneğin:
Lazkiye gibi bölgelerde nüfusun çoğunluğunu
oluşturmalarına rağmen bölge meclislerinde temsilcileri yoktu. Hama gibi
yerlerde Nusayrilere şeriat mahkemelerinde yararlanma gibi hukuki haklar da
verilmedi. İslam’da “mürted” (dönme) olarak görülen Nusayrilerin kanuni hiçbir
kazanımı yoktu…
Osmanlı, Nusayrilerin Türk olup olmadığını hiç
umursamadı bile…
Bugün farklı mı?
Alevi-Türk kartı
Osmanlı’da Nusayrilik rakibini kötüleme aracı olarak
kullanıldı. Yazıya girişi Ahmet Cevdet Paşa ile yaptım, örneği ondan vereyim:
Rakip gördüğü Keçecizade Fuat Paşa’nın Antakyalı
eşinin Nusayri olduğunu belirtip -kulaktan dolma dedikodular ile- aşağılayıcı
ifadeler kullandı: “Bu grup taife (ahlâkı) önemsememektedir.”
Oysa Fuad Paşa, babası ve kayınvalidesi gibi Galata
Mevlevîhânesi postnişini Kudretullah Efendi’ye, eşi ve ailesi ise Yenikapı
Mevlevîhânesi şeyhi Osman Efendi’ye bağlıydı...
Bu can sıkıcı tarihi örnekleri şu sebeple veriyorum:
Bugün Suriye’de yeniden yapılanma var ve gündemde
sadece Sünni Araplar ve Kürtler var. Ancak.
Daha önce yazdım; Çerkezler yok. Ve, Nusayri/Alevi
Türkler yok. Esatlara yönelik kindarlığın altında Nusayri/Alevi
düşmanlığı var!
Türk’ün Türk’e düşmanlığı sırf cahillikten mi
kaynaklanıyor?
Tarihi ezberlerden kurtulmak şart.
21’inci yüzyılda tarihi ön yargıları yıkmak gerek…
Nusayriler bizim öz kardeşimizdir.
nefes