Strateji Değil Secde

GİRİŞ: 21.05.2025 10:30      GÜNCELLEME: 21.05.2025 10:30
Rasthaber - 

“Vahdet: Stratejik Değil, İbadi Bir Sorumluluktur.”

İslam dünyası tarih boyunca farklı coğrafyalarda, dillerde ve kültürlerde varlık göstermiştir. Bu çeşitlilik, beraberinde farklı anlayışları, mezhepleri ve günümüzde tarikat/cemaat fraksiyonlarını beraberinde getirmiştir. Ancak bu farklılıklar, zamanla bir zenginlikten ziyade ayrışma ve çatışma nedeni haline gelmiştir. Mezhepçilik, ümmet birliğini zedeleyen en temel unsurlardan biri olmuştur. Günümüzde "İslami vahdet" söylemi, çoğu zaman emperyal güçlere karşı bir strateji olarak gündeme gelmektedir. Siyasi ve toplumsal faydalar üzerinden savunulmaktadır. Ne var ki bu bakış açısı, vahdetin daha derin, daha köklü bir boyutunu göz ardı etmektedir. Vahdet, sadece stratejik değil, ibadi bir sorumluluktur. Bu makalede vahdetin Kur’an ve Sünnet ışığında ibadet boyutu ele alınacaktır. Sünni ve Şii geleneklerdeki ortak vurgularla desteklenerek birliğin dini bir vecibe olduğu ortaya konulacaktır.

Kur’an-ı Kerim, Müslümanlar arasında birliği sağlamak adına çok sayıda emir içermektedir. Özellikle şu ayet, vahdetin bir emir ve sorumluluk olduğunun açık göstergesi niteliğindedir:

"Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın; ayrılığa düşmeyin..."(Al-i İmran, 3/103)

Bu ayet üzerine tefsir yazan Fahreddin er-Razi, burada geçen "Allah’ın ipi" ifadesinin Kur’an, İslam ve Resulullah’ın (saa) sünneti olduğuna dikkat çekmekte ve ayrılığın sadece dünyevi değil, uhrevi sonuçlar doğuracağını ifade etmektedir. Benzer şekilde Ehl-i Beyt mektebinin büyük müfessirlerinden Allame Tabatabai, bu ayetin tefsirinde ümmetin tevhid akidesi etrafında birleşmesinin, imanın bir tezahürü olduğunu belirtmektedir. Her iki ekolün de ortaklaştığı bu nokta, vahdetin sadece maslahat değil, bir itaat ve kulluk görevi olduğu gerçeğidir. Hz. Peygamber’in (saa) sahih hadislerinde ümmetin parçalanmaması açıkça uyarılmıştır:

"Cemaatten ayrılan, ateştedir."

Bu hadis, Sünni hadis kaynaklarında temel referanslardan biri olarak yer almaktadır. Ümmetin birlikte hareket etmesi, sadece düzenin tesisi için değil, aynı zamanda Allah’ın rızasına ulaşmak için şart koşulmuştur. Ehl-i Beyt kaynaklarında da benzer vurgular oldukça fazla yer almaktadır. Hz. İmam Cafer-i Sadık (as), şöyle buyurmaktadır:

 

"Mümin, müminin kardeşidir; müminler tek bir gövde gibidirler; eğer bir tarafı ağrırsa ağrısını diğer organlar da hisseder. Müminlerin ruhları da bir ruhtandır; müminin ruhunun Allah’a bağlılığı, güneş ışınlarının güneşe bağlılığından daha şiddetlidir."

Bu rivayetler açıkça ortaya koymaktadır ki, hem Sünni hem de Şii rivayet ve yorum geleneğinde İslam ümmeti arasında birlik ve beraberliğin tesisi, yalnızca ahlaki veya siyasi bir öneri olarak algılanmamalıdır aksine doğrudan imanın kemaline ve ibadetin kabulüne temas eden bir sorumluluk alanı olarak değerlendirilmektedir. Mezhepler üstü bir ilke olarak vahdet, bireysel kulluğun ötesine geçerek, Allah’a yönelişin kolektif ve sosyal tezahürü niteliği olarak vurgulanmaktadır. Vahdetin terk edilmesi, yalnızca teorik bir kusur değil, tarih boyunca ümmete zarar vermiş bir pratik olarak karşımıza çıkmaktadır. Endülüs İslam medeniyetinin çöküşü, Moğol istilasında Abbasi hilafetinin düşmesi ve Osmanlı sonrası İslam dünyasının parçalanması, hep mezhepçi ayrılıklar ve siyasi bencilliklerin tarihsel gerçekliğini gözler önüne sermektedir. Yakın dönemde ise İran İslam Cumhuriyeti’ne yönelik iftira ve baskılar, Filistin meselesi, Suriye üzerinden mezhebi savaşın körüklenme isteği, İslam dünyasının vahdetten ne kadar uzaklaştığını ve bunun bedelini ne kadar ağır ödediğini göstermektedir. Ali Şeriati bu konuda şöyle der:

 

"Mezhepçilik, İslam'ın düşmanlarının silahıdır. Bizim değil."

 

Bu değerlendirme, İslam toplumlarındaki gerçek sorunun mezhebi farklılıklar değil, bu farklılıkların siyasal ve ideolojik birer kimlik unsuruna dönüştürülerek çatışma zemini haline getirilmesi olduğunu göstermektedir. Mezhep farklılıkları ilmi ve kültürel zenginlik olarak değerlendirilmeli, ancak mezhepçilik yani farklı mezheplerin birbiri üzerinde tahakküm kurma arzusu ümmetin birliğini tehdit eden bir fitne unsuru olarak tanımlanmalıdır. Bu noktada Edward Said’in şu uyarısı dikkatleri çekmektedir:

 

“Bizi birbirimize düşman edenler, bizi kendilerine mahkum edenlerle iş birliği içindedir.”

 

Bu söz, oryantalist siyasetin İslam içindeki ayrılıkları nasıl araçsallaştırdığını ve mezhepçiliğin emperyal/siyonist çıkarlar uğruna nasıl körüklendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Namaz kılarken aynı kıbleye yönelmek, aynı Allah’a dua etmek ve aynı kelime-i tevhidi söylemek bunlar Müslümanları birleştiren temel ibadetlerdir. Bu birliğin sosyal hayata yansımaması, dinin ruhunu zedelemektedir. Çünkü dinin sadece bireysel değil, toplumsal sorumluluklar doğuran yönleri daha kutsaldır. İmam Humeyni (ra), İran İslam Devrimi’nin ardından sıkça şu cümleyi kullanmıştır:

 

"Müslümanlar, mezhepler üstü kardeşlik çatısı altında birleşmelidir. Bu, Allah’ın emridir."

 

Vahdet, sadece siyasi bir zorunluluk veya toplumsal bir ihtiyaç değildir. İmanın ve kulluğun bir gereğidir. Kur’an’da açıkça emredilen, Hz.Resulullah ve Ehl-i Beyt tarafından vurgulanan, tarih boyunca ihmali taassup ehli Müslümanların yüzünden felaketlere yol açan bu ilke, mezhep ve cemaat ayrımı gözetmeden tüm Müslümanların riayet etmesi gereken ibadi bir sorumluluktur. Mezhep farklılıkları bir zenginlik olarak görülmelidir. Farklılıklar değil, düşmanlıklar terk edilmelidir. Müslümanlar arasında birliği sağlamak, sadece maslahat değil, Allah’ın rızasını kazanmak için bir zorunluluktur. Bu bilinçle hareket eden bir ümmet, hem bu dünyada izzet sahibi olacak, hem de ahirette Allah’ın rahmetine mazhar olacaktır.

 

Hamd, Allah’a mahsustur.

Ali Ekber Karagöz

 

 

Kaynakça

 

1.      Fahreddin er-Razi. Mefatihul Gayb (Tefsiri Kebir).(çeviri Suat Yıldırım & Lütfullah Cebeci) İstanbul. Akçağ Yayınları.1988.

2.      Ebu Davud. Sünen, Kitabu's-Sünne.

3.      Allâme Tabatabai. el-Mizan fî Tefsiri'l-Kur'an.Kevser Yayıncılık. İstanbul

4.      İmam Ruhullah Humeyni. İslam’da Devlet Velayet-i Fakih.(çeviri Ahmet Hüseyinoğlu) Ehl-i Beyt Yayınları.2022.

5.      Ali Şeriati. Dine Karşı Din (çeviri Doğan Özlük) İstanbul.Fecr Yayıncılık.2009.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM