Hiç kimse kusursuz ve mükemmel değildir. Hiç kimse
eleştirilemez de değildir. Mevdudi merhum bir kitabında “Eleştiri kapılarını
kapatmak fitne kapılarını sonuna kadar açmaktır” der.
Dostlarımızın başlıca eleştirileri:
Şimdiye kadar bu eleştiri ve suçlamalarda bulunanlardan bir
tek somut delil sunduklarını görmedim. Hep genellemeler, meselelere Emperyal
dünyanın çıkarcılığı, ilkesizliği, kalleşliği ilke haline getirmiş sabitelerini
mutlak doğru gibi görmeler!!! Bunları kabul etmemiz mümkün değildir.
Biz İslam Cumhuriyetinin her şeyini uğruna feda etmekten
çekinmediği şeyin ulusal çıkarlar, sınırlar, bayrak vs. değil. Hz. Hüseyin ve
Hz. Ali’nin uğruna canlarını kurban ettiği İSLAM’dır diyoruz. (1)
İran İslam Cumhuriyeti Amerika’nın bölgemizdeki en büyük
üssü El Udeyd’i vurduğunda dünya âlimler birliği başkanı muteber(!) Karadaği
saldırıyı Katara’a yapılmış saydı. Allah korusun bir Katarlı ölseydi “İran
Sünnileri ve Arapları öldürdü” denilmeyecek miydi?
İslam Cumhuriyeti lideri Tel Aviv’de bilbordlardaki fotoğraf
karesinde yer aldığında Sünni dünya ile sorunu kalır mı? Buna gönlünüz razı
olur mu?
“İslam âlemi” dediğimiz ülkeler arasında birlik ve
beraberlik fotoğrafta(2) görüldüğü gibi zaten mevcuttur. Hatta öyle ki geçmişte
merkezi Cidde olan İslam ordusu dahi kurdular.(3) Aralarında hiçbir ciddi
ihtilaf yoktur. Onları bir araya getiren, birlikte harekete geçiren motivasyon
Amerikan çıkarlarına hizmet ve İsrail’in güvenliğini sağlamaktan ibarettir.
Varlık nedeni Amerika’nın bölgemizdeki soygun ve
talanına son vermek ve İsrail’i işgal ettiği topraklardan çıkarmak olan İran’ın
bunların birliğine katılması asla mümkün değildir. Zaten Amerika’nın hedefi de
İran’ı bu zelil birliğe katmaktan ibaret değil mi? Amerika Tahranda
büyükelçilik açıp bayrağını göndere çektiğinde İran da “İslam âlemi” ile birlik
ve beraberlik içine girecektir(maazallah).
Ama İslam İnkılabının aziz lideri bu zilleti asla kabul
etmeyecektir. Bi-İznillah! (Emin Güneş - Hürseda)