12 Günlük Savaşın 7 Açık Mesajı

GİRİŞ: 22.07.2025 13:10      GÜNCELLEME: 22.07.2025 13:10
Rasthaber -  Son 12 günlük savaş bir tarafta İran İslam Cumhuriyeti, diğer tarafta Amerika ve onun azılı köpeği Siyonist rejim ve bazı Avrupa ülkelerinin yer aldığı bir çatışmaydı. Bu savaş, çok önemli sonuçlar doğurdu. İran bir kez daha caydırıcılık gücünü dünyaya gösterdi. Halkın ulusal birliği ve toplumsal dayanışması, içsel güce güvenmenin önemi ve savunma ile askeri kapasitenin giderek artan şekilde geliştirilmesinin gerekliliği, bu 12 günlük dayatılmış savaşın diğer kazanımları arasındaydı. Bu kısa yazıda, 12 günlük savaşın bazı sonuçlarına değinmeye çalışacağız:

1. Bir ülkenin caydırıcılık gücü, düşman saldırılarını karşılıklı tehdit yoluyla önleme kabiliyetine bağlıdır. Bu son savaşta İran, her türlü tehdide karşılık verebilme gücüne sahip olduğunu açıkça ortaya koydu. Örneğin, saldırılara karşı balistik füzeler ve insansız hava araçlarının kullanılması, bu caydırıcılığın göstergesiydi. Bu, İran yetkililerinin ifadesine göre, ülkenin bu savaşta sadece askeri gücünün %30'undan azını kullandığı ve ileri düzey askeri teknolojilerinin önemli kısımlarını henüz açığa çıkarmadığı halde gerçekleşmiştir.

New York Times, İran’ın bu son savaştaki askeri gücüne değinerek şöyle yazdı: ‘İran, Batı Asya'da bir askeri güç olarak, savunma kabiliyetini geliştirmek için ileri teknolojilerden yararlanmayı başardı. Önemli bir diğer husus ise Batı'nın propagandasına rağmen, Demir Kubbe, Davud'un Sapanı, THAAD vb. sistemlerin İran’ın insansız hava aracı ve füze saldırılarını engelleyememiş olmasıdır. Batılı kaynaklara göre, Siyonist rejim ilk kez Tel Aviv ve Hayfa’daki bazı merkezî bölgeleri tahliye etmek zorunda kalmıştır ve bu daha önce hiç yaşanmamıştır.

2. Bu son savaşın önemli kazanımlarından biri de İran’daki ulusal birlik ve beraberliğin güçlenmesiydi. Bu savaş, halk arasındaki dayanışma duygusunun güçlenmesiyle, ülke tarihinde bir dönüm noktasına dönüştü. BBC World bu bağlamda yayınladığı bir haberde şunları vurguladı: “İran halkı, silahlı kuvvetleri destekleyerek dış tehditler karşısında birlik olduklarını gösterdi.”

Bu ulusal birlik, yalnızca silahlı kuvvetlerin moralini artırmakla kalmadı, aynı zamanda İran toplumu ülke savunması ve bağımsızlığın korunmasının önemini daha iyi anladı.

İran halkı, bu savaşta askeri, emniyet, güvenlik ve istihbarat güçlerini kapsamlı şekilde destekledi ve dış tehditler karşısında birleşik ve bir bütün olarak hareket etti. Bu destek, yürüyüşler, mitingler ve büyük çaplı törenler şeklinde kendini gösterdi ve ülkeyi savunma yönünde milli iradeyi açıkça ortaya koydu. Ayrıca, başta devlet televizyonu olmak üzere yerli medya ve sosyal medya kullanıcıları bu birliği güçlendirmede önemli bir rol oynadı ve halkı ulusal birlik ve dayanışmaya teşvik etti.

3. Bu son savaştan çıkarılacak diğer önemli ders, iç güce güvenmenin önemidir. İran İslam Cumhuriyeti onlarca yıldır savunma ve askeri teçhizat üretiminde önemli bir düzeyde kendi kendine yeterlilik kazanmıştır. Bu kendi kendine yeterlilik, İran’ın dış ülkelere bağımlı olmadan savunma ihtiyaçlarını karşılayabilmesini sağlamaktadır. Örneğin, 12 günlük savaş boyunca İran, yerli füze sistemlerini etkili bir şekilde kullanmıştır. The Guardian bu konuda yayımladığı bir yazıda şöyle demiştir: “İran, yerli teknolojileri kullanarak savunma gücünü büyük ölçüde artırmış ve bölgenin güvenilir bir askeri gücü olarak tanınmıştır.”

Bu çabalar, ekonomik yaptırımlar ve uluslararası baskılar ortamında bile İran İslam Cumhuriyeti'nin bağımsızlık ve ulusal güvenliği koruma yönündeki kararlılığını ortaya koymaktadır.

Şu habere dikkat edin: “ABD Savunma Bakanlığı kısa süre önce “LUCAS” adlı yeni bir insansız hava aracını tanıttı. Bu İHA, İran yapımı Şahid-136’ya son derece benzemektedir. F-35 savaş uçaklarını üretenler tarafından tasarlanan bu İHA, İran’ın ileri askeri teknolojilerinin açıkça kopyalandığının bariz bir örneğidir.

4. Kamuoyu hatırlayacaktır ki, İran’daki belli bir siyasi akım, yıllar boyunca “geleceğin dünyası füze değil, diyalog dünyasıdır” iddiasında bulunmuştu. Şimdi düşünün ki, eğer İran’da yönetim bu düşünceyi hayata geçirse ve savunma gücünü zayıflatmış olsaydı, şu an ne durumda olurduk?!

Bu dayatılmış savaş, bir kez daha gösterdi ki savunma sanayinin geliştirilmesi ve bu alandaki araştırma ve geliştirme çok hayati bir meseledir ve bu nedenle şöyle denilmektedir: “Barış istiyorsan, savaşa hazır olmalısın.” Bu özlü söz tarih boyunca çeşitli kültürlerde tekrar edilmiş ve uluslararası ilişkilerde, ülkelerin askeri ve savunma politikalarında temel bir ilke olmuştur.

Örneğin, İHA’lar ve yapay zekâ destekli sistemler gibi yeni teknolojilerin savaş operasyonlarında kullanılması, askeri kuvvetlerin isabet oranını ve etkinliğini artırabilir. Bu nedenle, bu alanda sürekli araştırma ve geliştirme yapılmalı, araştırma merkezleri kurulmalı, üniversitelerle iş birliği sağlanmalı ve uzman insan gücü yetiştirilmelidir.

Burada düşünülmesi gereken husus şu ki, “geleceğin dünyası diyalog dünyasıdır, füze değil” diyen o siyasi akım hâlâ aktiftir ve bu kez de “her ne pahasına olursa olsun müzakere” iddiasıyla yine yanlış yönlendirme yapmaktadır.

5. 12 günlük savaşın diğer en önemli sonuçlarından biri, Batı Asya’daki güç dengesinin değişmesidir. Bu savaş gösterdi ki İran, bölgesel bir güç olarak savunma ve askeri kapasitesini önemli ölçüde artırmıştır. Aslında İran, ileri teknolojileri ve yerli kapasiteleri kullanarak Batı Asya’daki güvenlik denkleminde kilit oyunculardan biri haline gelmiştir.

Bu savaş aynı zamanda küresel düzenin değişiminin en yeni belgesidir. Son savaşta, her ikisi de nükleer silah sahibi olan terörist Amerika hükümeti ve gayrimeşru Siyonist rejim İran’a saldırdı. Ancak sonunda, batı ve İbrani medyası bile bu iki saldırgan ülkenin ateşkes için yalvardığını itiraf etti.

Bu savaşta, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ikinci kez, Batı Asya’da terör devleti Amerika’ya ait bir üs (Katar’daki Al-Udeyd Üssü), İran tarafından saldırıya uğradı. Daha önce de Aynü’l Esed Üssü İran tarafından füzelerle hedef alınmıştı. Şimdiye kadar hiçbir ülke Amerika'nın saldırılarına karşılık olarak onun üslerini vurma cesareti göstermemişti.

Bu askeri cevaba karşı bölge halkları, İslam dünyası ve hatta Doğu ile Batı’daki halklardan gelen olumlu tepkiler, İran’ın konumunu daha da güçlendirdi. Bu savaş boyunca Batı medyası da İran’ın askeri gücünü kabul etmek zorunda kaldı.

6. Bu son savaşın bir diğer kazanımı da toplum bilincinin artması ve düşmanı tanıma yetisinin güçlenmesidir. Savaş başlamadan önce, Batılı devletler özellikle de Amerika ile ilişkilere dair çeşitli ve bazen çelişkili görüşler vardı. Bazı kişiler, bu devletlerin İran’a karşı sergilediği kabul edilemez ve düşmanca davranışları göz ardı ederek onlara karşı olumlu bakışa sahipti. Ancak Siyonist rejimin vahşi saldırısı başladığında, halk Amerika liderleri ve Avrupa üçlüsünün (İngiltere, Fransa, Almanya) gerçek yüzünü daha iyi gördü. Bu artan bilinç, 12 günlük savaşın kırılma noktalarından biri sayılmaktadır.

7. Son 12 günlük savaş, Siyonist rejimin siyasi ve uluslararası konumunu derinden etkiledi. Bu savaş ayrıca, küresel toplumun İran’ın haklı konumunu daha iyi anlamasında da etkili oldu. Savaşta, Siyonist rejim sivil altyapılara ve yerleşim bölgelerine saldırarak bir kez daha uluslararası düzeyde yoğun protestolara maruz kaldı. Bu esnada İran, kendi haklarını savunan bir ülke ve bölgesel güç olarak pozisyonunu güçlendirdi.

Bugün, devletlerin ve katil ve suçlu rejimlerin yıkıcı ve câni eylemleriyle orman kanununun egemen olduğu bir dünyada, ancak askeri güç ve onurlu diplomasi saygı uyandırır.

Mesud Ekberi/Keyhan

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM