Sahip olduklarını kaybetmemek uğruna tüm alemi ateşe atar,
doğayı katleder, suyu zehirler, havayı kirletir, savaşlar çıkartır, sınırlarını
ve haddi aşar yakın-uzak tüm alemin ürettiğine musallat olmak ister. Fitne ve
fesat kaynağı olur. Kendisine karşı yönelen tehdit ve meydan okumayı bertaraf
etmek için milleti birbirine kırdırır, milleti yapan parçaları önce ana
bünyeden kopartır sonra parçaları da böler. Tüm bunları mezhep, din, insan
hakları, demokrasi, özgürlük, ekonomik büyüme yalanlarıyla pazarlar. Birlikten
kuvvet doğduğunu bildiğinden milletteki farklı din, mezhep, etnisite, kültür
farklılıklarına yatırım yapar. Başaramazsa sahadaki tüm habis yaratıkları
devreye sokar. Katliamlar, soykırımlar yapar, yaptırır. Hayatı birlikte
yaşanmaz hale getirir. Ve ortaya çıkan tabloda “ya taksim ya ölüm” tek çare
olarak kalır.
YAHUDİ GÖÇÜ
Bir önceki ‘Yutulan Filistin’ yazımızda Filistin’e inşa
edilen Siyonist Yahudi sermayesinin perde arkasını anlattık. Bu projenin
bizatihi bölgemizin Musevileri-Yahudileri için iki devasa zararı oldu;
Filistin’i bir Yahudi kolonisine dönüştürmek isteyen Avrupalı Siyonist
Yahudiler ve liderleri, tekelci hegemonyanın sembolü olan Rothshild
Hanedanlığı, Filistin’de mevcut az miktardaki Yahudi nüfusuyla bunu
başaramayacaklarını biliyordu. Önce zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri
olmayan Yahudileri göçe teşvik ettiler. Yoksul, az ve orta gelirli Avrupa
Yahudilerine daha iyi imkânlar vaat ettiler. Çarlık Rusya’sında, Ukrayna’da,
Polonya’da zuhur eden Yahudi düşmanlığı ve baskılar sebebiyle göç dışında
çaresi olmayanlara yöneldiler. Musevi-Yahudi yazar Anikam Nachmani,
“Yunanistan, Türkiye ve Siyonizm” adlı kitabında Siyonist lider Theodor
Herzl’in 9 Haziran 1895’te günlüğüne yazdığı şu notları paylaştı: “Bütün
antisemitler bizim en yakın dostlarımızdır. Yahudilerin oraları terk etmesi
için Rusya Çarı, Alman İmparatoru, Avusturya ve Fransa’yla görüşeceğim.” Herzl
bu tutumunu eleştirenlere cevaben; “Yahudi düşmanları bizim en ileri
dostlarımız olacaklar…Yahudi düşmanı hükûmetler en yakın müttefiklerimiz
arasına girecekler.” demiştir. Rusya’da Nisan 1903’te vuku bulan “Kichinev
Yahudi Katliamı”na onay veren Çarlık Rusya’sı İçişleri Bakanı Plehve’ye mayısta
mektup yazmış ve katliamı kınamak yerine Siyonizm’in devrimi (ihtilali)
önleyecek bir anti-zehir (antidot) olacağını vaat etmişti. Bunu Plehve’ye vaat
ederken de ihtilalin içinde yer alan Rus Yahudi seçkinlerle de iletişim
halindeydi. Zira en ulvi gaye Siyonist sermayenin zaferi içindi ve bu amaca
giden yolda tüm şarlatanlıklar mubahtı.
RUSYA’DAN FİLİSTİN’E
Ancak bu sayı halen yeterli değildi. Sovyet Rusya devrimi
sonrasında Sovyet tarzı yeni yaşamı ve üretimi (Kolhozlar) öğrenen Rusya
Yahudileri üzerinden Arap coğrafyasına “komünist-sosyalist” fikirler taşınır,
bunların üzerinden bu coğrafyada nüfuzumuzu-etkimizi serpiştirir inancıyla ve
de Sovyet karar mercilerinde ciddi bir Yahudi varlığının teşvikiyle, Sovyet
Rusya’dan Filistin’e göç olur. Avrupa ve Rusya’dan göç etmek istemeyen
Yahudiler tehdit edildi ve öldürüldü. Bununla ilgili onlarca Yahudi kaynak var.
Faşist Hitler nizamının katliamları ve soykırımı, Almanya ve Nazilerin işgal
ettiği bölgelerden daha fazla sayının Filistin’e göç etmesini sağladı. Tüm bu
çalışmalar yeterli gelmedi. Musevileri-Yahudileri ana gövde olan Arap, İran ve
Anadolu’dan koparmadan Filistin’de demografik ve nüfus değişimi mümkün
görünmüyordu.
Siyonist hareketin sahadaki kurucularından olan Theodor
Herzl’in kaleme aldığı “Yahudi Devleti” kitabında, “Antisemitizm bizim
isteklerimize şahane yardımcı olacaktır.” ifadesi manidardır. Bu mesajda saklı
olan gerçek şudur ki onlarca kaynak, belge ve Musevi-Yahudi aydınların
açıklamalarıyla sabittir ki antisemitizm yapan örgütler, hükûmetler, medya
yararlıdır. Yapılmıyorsa yapılması için teşvik edilmelidir. Halen yeterli
değilse o vakit tehdit, şantaj, baskı, ölüm ile hizaya getirilmelidir.
Türkiye’de 40’lı yılların başında Müslüman olmayanlara getirilen Varlık Vergisi
Kanunu Türk Milleti’ni yapan parçalardan biri olan Musevi-Yahudi, Ermeni ve
Hristiyan kardeşlerimizin bu bünyeden çıkarılması ve uzaklaştırılması için
yapıldı. Batı’nın Siyonist Emperyalist aklına hizmetti. Bu düşmanlığı
yapanların arasında Cumhuriyet gazetesinde yazan “Yahudi” kökenli Zekeriya
Sertel ve Ahmet Emin Yalman’ın yer alması artık şaşırtmıyor.
SİNAGOGA BOMBALI SALDIRI
Yüzlerce yıldır İran, Anadolu, Irak, Yemen, Etiyopya ve
Akdeniz’e kıyısı olan tüm Şami (Doğu) ve Mağribi (Batı) Arabi coğrafyasında
Müslüman, Mesihi ve laik millet içinde yaşayan Musevileri-Yahudileri ya seve
seve ya da zorla Filistin’e taşımak için projeler geliştirildi. Bu planların en
ifşa olanı Ali Baba Operasyonu’dur. Irak’ta yüzlerce yıldır Arabi milletin bir
parçası olarak yaşayan ve 1948’de İsrail Devleti ilan edildiğinde sayıları 100
binin üzerinde olan Iraklı Arabi Yahudilerin ezici çoğunluğu İsrail’e göç
etmeyi kabul etmedi. Siyonist aklın B planı devreye girdi. Adına Ali Baba
dediler. Bu plana istinaden Bağdat’ın en büyük sinagogu patlatıldı. ABD’de
yaşayan Iraklı Yahudi Reuben Davud (David) “Kullanılan patlayıcı ve silahların
Yahudilerin İsrail’e göçünü teşvik edenlerin evlerinde ve işyerlerinde
yakalanması, bizi şok etmişti.” demişti. Zaten 60’lı ve 70’li yıllarda olayın
üzerine giden Yahudi aydınlar ve medya konuyu mahkemeye taşıdı. Tel Aviv Yüksek
Mahkemesi işin içinde İsrail derin devletinin ve Mossad ajanlarının olduğunu
kabul etti. Irak’ta yaşanan benzer olaylar Fransa, Türkiye sinagoglarında da
yaşandı.
‘YAHUDİ DÜŞMANI’ NETANYAHU
İsrail’deki bölücü akıl, bu terör eylemlerinin faturasını
içerdeki radikal dinciler, Kaddafi ve İran’a kesti. Londra’da İsrail yolcu
uçağına patlayıcı sokuldu. Olay Suriye’ye havale edildi. Eski Fransa Başbakanı
Jacques Chirac, işin arkasında Mossad’ın olduğunu söyledi. Kıssadan hisse
Siyonist “Yahudi” sermayenin askeri Netanyahu, en başta bir Yahudi düşmanıdır.
Yahudilerin ve diğer parçaların içinde yer aldığı millete ve devletine
düşmandır. Çünkü tekelcidir ve medeniyet projesi olan millet olma, birlikte üretme
ve birlikte yaşama, ‘bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine’
felsefesine düşman tekelci sermaye hegemonyasının hizmetkârıdır. Bu tekelci
kapitalist mafya düzenine karşı çıkan herkese düşmandır. Bu nizama hizmet edeni
el üstünde tutar ve cenneti vaat eder.
Yahudilerin ve tüm din ve mezheplerin, etnik, dil ve kültür
topluklarının kurtuluşu millet olmaktır. Yapılması gerekeni tarih söylüyor: Ya
millet olacaksınız, birlikte üretecek, birlikte ziraat, sanayi, sanat icra
edeceksiniz ve çocuklarınıza insana yakışır eserler bırakacaksınız ya da
tüketici barbarların iblislerin cehenneminde yanan odun olacaksınız.
Emperyalizm çağında yani vahşi tekelci kapitalist mafya
düzeninde Sünnistan, Alevistan, Dürzistan, Yahudistan, Kürdistan, Mesihistan
ancak dost-düşman daha güçlü devletlerin mandası, koruması, memuru, kölemeni,
pazarı, askeri, polisi olurlar. Lübnan, Irak, Filistin, Kıbrıs, Libya, Suriye
ve daha nice “devletlere” bakmak yeterlidir. Lakin son merhalede boğulan,
boynuna bıçak kafasına silah dayanmış olan, anaları, babaları, eşleri,
çocukları, iaşeleri, işleri tehdit altında olanlar kurtulmak umuduyla değil yılandan,
şeytandan bile medet umar.
Mehmet Yuva/Aydınlık