Ama Ali yalnızdı.
Açlık, onu her geçen gün biraz daha eritiyordu. Bir dilim
ekmek bulmak için çöpleri karıştırırken, bir ses duydu:
— Ali... Ali!
Döndüğünde, komşularından yaşlı Amca Hasan’ı gördü. Yüzünde
derin yaralar vardı, ama gözleri hala umutla parlıyordu.
— Gel evladım, seni bırakmayacağım, dedi titreyen bir
sesle.
Ali, Amca Hasan’ın yanına koştu. Belki de Gazze’de hayatta
kalan son insanlardı onlar. Birlikte, enkazların arasından yiyecek ve su
aradılar. Geceleri, Soykırımci İsrail'in attığı bombaların gürültüsü altında,
birbirlerine sarılarak uyumaya çalıştılar.
Bir sabah, Ali uyandığında Amca Hasan’ın soğuk bedeniyle
karşılaştı. Artık gerçekten yapayalnızdı.
Gözyaşlarıyla dolu gözlerini gökyüzüne çevirdi:
— Anne... Baba... Neden beni bıraktınız?
O anda, uzaktan gelen bir drone sesi duyuldu. Ali, kaçmaya
bile çalışmadı. Artık korkmuyordu.
Son bir nefes alıp, yıkıntıların üzerine yığıldı.
Gazze’nin son çocuğu da, sessizce tarihin karanlık
sayfalarına karıştı.
---
Bu hikâye, Gazze'de yaşanan soykırım'in küçük bir
yansımasıdır. Unutmayın, her çocuğun bir hayali vardı. Onların sesi olalım. 🇵🇸
Nisa Günsoy