"Sütçü İmam Olayı" diye bilinen hadisenin olduğu
31 Ekim 1919 Cuma günü Maraş Millî Mücadelesinde şanlı bir direnişin başladığı
gündür. Bu tarihte Fransızlardan güç alan Ermeni çeteleri, Maraş sokaklarına
dağılarak önlerine gelen vatandaşlarımıza hakaretler ediyorlar, mukaddesatımıza
dil uzatıyorlardı. Bu esnada bir grup Fransız-Ermeni devriyesi bir
hanımefendiye sataşarak peçesini yırtıyor. Bu olaya şahit olan Sütçü İmam, Cuma
namazı için biriken halka seslenerek, "Namusumuza el uzatılan bir yerde
cuma namazı kılmak caiz değildir, işgalcilere karşı cihad etmek her Müslümana
farzdır" diyor ve düşmana karşı ilk kurşunu sıkarak Maraş ilimizde
Kurtuluş Savaşı'nı bu şekilde başlatmış oluyor. Sayın okuyucumuz "Sütçü
İmam’ın bu hareketi bize nasıl bir ders vermektedir? Bildiğiniz üzere 14 Mayıs
1948 tarihinden bu yana kutsal Filistin topraklarımızda Müslüman bacılarımızın
iffetine el uzatılıyor, yaşlı, çocuk demeden insanlar katlediliyor. Kısacası o
tarihten bu yana kutsal Filistin topraklarımızda zamana yayılmış bir soykırım
yaşanıyor. En son 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana ise Gazze'de insanlık
tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir canavarlık örneği sergileyen Siyonist çete
katliam üzerine katliam yapıyor. İşgalci İsrail bu süreçte hiçbir sınır
tanımadan, hiçbir şekilde savaş hukukuna riayet etmeden kadın, çocuk, bebek ve
yaşlı demeden hastaneleri, okulları, mabedleri ve çadırlara varasıya dek
bombaladı, yakıp yıktı. Başta ABD ve Batılı ülkelerin desteğini alarak bu
vahşeti sergiledi ve hâlâ fütursuzca katliamlarını sürdürüyor. İşin en acı yönü
ise bu canavarlığa Müslüman ülkelerin bir kısmı fiilen katkı sağlamaktadır.
Kimileri bu ihaneti ticareti ve diplomatik ilişkileri kesmemekle yapıyor.
Kimileri İran ve Yemen'in fırlattığı füzeleri engelleme çabasına girmekle yapıyor.
Kimileri ise radar sistemlerini Siyonist çetenin hizmetine sunmakla bu ihanete
katkı sağlıyor. Müslüman halklar ise kahır içerisinde mitingler yapıp
tepkilerini dile getiriyor. Oysa yapılan mitinglerle bu vahşetin önü alınmıyor.
Mitinglerde, "Kahrolsun İsrail" demekle İsrail kahrolmuyor. O canavar
dur durak bilmeden soykırım işlemeye devam ediyor. Başka seçenekler, başka
çareler aramak zorundayız. Günlerden cuma, sosyal medyaya düşen Gazze'deki acı
veren manzaraları kahır içerisinde izliyorum. Çadırlar içerisinde yanan
insanlar, bir binanın içerisinde beton zemine yatırılmış çocuklar kiminin
ayağı, kiminin kolu kopmuş, kiminin ise bağırsakları dışarıda. Acılar
içerisinde kıvranıp ağlaşıyorlar. Kahır ve göz yaşlarıyla bu manzaraları
izlerden minarelerden Cuma ezanı okunmaya başladı. Bir an gözlerimi sokağa
çevirdim. İnsanlar gayet sessizce huzur ve huşu içerisinde camiye doğru
gidiyorlar. Bir çoğunun elinde seccade. Çünkü cemaat ezan öncesinde camiyi
hınca hınç doldurmuş. İnsanlar cami avlusunda yer kapmanın telaşında. Hutbe
konusu, "Düğün Yapmanın da Bir Adabı Vardır." Ne acı değil mi?
Siyonist çete soykırım yaparken ve eş zamanlı olarak (söz konusu cuma gününün
sabahında "Direniş Cephesi"nin en büyük destekçisi) İran'ı bombalayıp
Genelkurmay Başkan'ı ve Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı başta olmak üzere
komuta kademesinden üst düzey generalleri ve bilim insanlarını şehid ettiği
günkü Cuma hutbesine bakar mısınız? Konu, düğün, cemiyet! Bu umursamazlık ümmet
bilincine ve Müslüman kimliğine zerre kadar yakışıyor mu? Sayın okuyucumuz,
"Gazze'ye bigâne kalan, komşuda olup bitene neden dikkat kesilsin
ki?" der gibisiniz. İki yıla yakın bir süredir Gazze'de katliam yaşanıyor,
vahşet yaşanıyor ama Sütçü İmam’ı hatırlayan yok. Bakınız, son verilere göre
Türkiye'de 89 bin 817 cami var, yani 90 bin dolayında cami, 150 bin dolayında
din görevlisi ve milyonlarca Cuma cemaati. Evet, Cuma namazlarında camiler
tıklım tıklım doluyor, cemaatin bir kısmı sokakta hasır üzerinde namaz kılıyor.
Bununla övünç duyuluyor ama gelin görün ki, Gazze kan ağlıyor, Gazze yer ile
yeksan olmuş. Kimin umurunda? 150 bin dolayında din görevlisine Sütçü İmam bir
mesaj vermiş olmuyor mu? Gazze'de o vahşet yaşanırken siz hangi Cuma namazını
kılıyırsunuz? İslâm'da fıkhî bir kuraldır, bir yerde, "Yetişin ey
Müslümanlar" diye bir feryad sesi duyulursa namazı bozup o feryada
koşulmalıdır. Ama olur mu? Adam maaşlı devlet memuru statüsünde? Sütçü İmâm,
süt satarak aile maişetini karşılıyordu. "Maaşım gider, çocuklarımın rızkı
ne olacak?" demedi, silaha sarıldı ve işgalci Fransız gâvuruna karşı
savaştı. Ey cami imamları, ey 150 bin din görevlisi, size, "Gidin
savaşın" demiyoruz. Cemaatinizi peşinize takın Beştepe'deki
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin önüne gidin, TBBM Binası'nın önüne gidin.
Protestonuzu orada yapın. Hükümete karşı baskı oluşturun. Sizi memurluktan mı
atarlar? Atsınlar. (Aile maişetiniz için limon satın, simit satın, olmadı Sütçü
İmam gibi süt satın. Korkmayın onurunuz hâlel gelmez.)
Gazze'de katliam yaşanırken, o mazlum insanların feryadı
arşı alâyı titretirken siz hangi yüzle evliliğin adabından söz esiyorsunuz? Bu
düpedüz hedef saptırmadır, AllahTeâlâ'nın dinini afyon olarak kullanmaktır.
Karl Marks sizin gibi din tacirlerini kast ederek, "Din afyondur"
demişti. Evet, sizin gibiler için din afyondur. Cemaati hutbelerinizle
uyutuyor, uyuşturuyorsunuz. Gazze'ye sahip çıkmayan, Gazze için bir şey
yapmayan siyasîleri nasıl ki cehennem ateşi bekliyorsa hiç kuşkunuz olmasın, sizi
de o ateş bekliyor. Kapatın camileri, kapılarına kilit vurun. "Hükümet
fiilî olarak Gazze'ye sahip çıkmadığı süre Cuma namazı kıldırmayacağız"
deyin. Bakın neler oluyor. Sadece cami cemaati değil, erdem ve vicdan sahibi
her insan sizin safınızda olacaktır, sizin eyleminize katılacaktır. Siz Kûr’ân
okuyan, Kûr’ân'ın hükümlerini bilen insanlarsınız. Siz tıpkı Sütçü İmam gibi
halka öncülük etmek ödevindesiniz. Üstelik o silaha sarıldı. Biz sizden bunu da
istemiyoruz. Sadece hükümete karşı baskı grupları oluşturun. Halkın vicdanına
ses olun yeter. Siz bunu yapın yeter. Son olarak şunu unutmayalım, Maraş’ı
"Kahramanmaraş" yapan Sütçü İmam’ın o yiğitçe, kahramanca
kalkışması olmuştur...