SÖZDE İNANÇTAN,
ÖZDE DURUŞA
Kur’ân-ı Kerîm, Ankebut Suresi 2. Ayet’te şöyle buyurur:
“İnsanlar, sadece ‘inandık’ demeleriyle denenmeden
bırakılacaklarını mı sandılar?” (Ankebut, 29/2)
Bu ayet, yalnızca tarihsel bir olaya işaret etmez; her çağın
müminlerini, özellikle de bugün “Şii’yim” diyenleri muhatap alır.
Bugün bu ayeti şöyle okumak gerekir:
“Siz hiç, ‘Velayet-i Fakih’e inanıyorum’, ‘Ben Şiîyim’
demekle; İngiliz fitneleriyle, Amerikan psikolojik harp aygıtlarıyla, Siyonist
rejimin zulümleriyle, tağuti sistemlerin baskılarıyla, ekonomik kuşatmalarla,
marjinalleştirme, hapis, işkence ve idam tehditleriyle denenmeden
bırakılacağınızı mı sandınız?”
Siz hiç habersizce günlük işlerinizle meşgul olarak,
velayetçi kalabileceğinizi mi zannettiniz? Sizi de kuşatan İngiliz fitnelerinin
sizi fark etmeden İngiliz Şiîsi yapmadığından emin misiniz?
Tarih, bunu defalarca ispatlamıştır. Muaviye’nin
iktidarında, Ehlibeyt taraftarı olduğunu sanan birçok kişi vardı. Ama Kerbelâ
günü Hz. Hüseyin’in (a.s) üstüne yürüyen ordunun büyük kısmı, daha önce oğlu
Ali'nin, amcası Abbas’ın ve kendisinin askeriydi. Yani onlar, taraf olduklarını
sanıyorlardı ama farkında olmadan Yezid’in safında yer alıyorlardı.
İşte bu makale, “inandım” demekle değil, “hangi safta yer
aldın?” sorusuyla gerçek Şiîliği ölçüyor.
1. ŞİÎ OLMAK: SADECE İNANÇ DEĞİL, İSTİKAMETLİ BİR
DURUŞTUR
Bugün “Şiî olmak”, yalnızca bir mezhebi tercih değil; hak
ile batıl arasındaki mücadelede açıkça taraf olmaktır. Sadece mühürle namaz
kılıp fıkhi vazifelerini yerine getirmekle bu kimlik tamamlanmaz. Asıl mesele,
zulüm düzenlerine karşı velayet çizgisinde bir duruş sergileyip
sergilemediğindir.
Bugün;
Filistin bombalanırken sessiz kalmak,
İran’a yönelik medya savaşlarını izleyip geçmek,
Suriye'deki yeni vekâlet savaşlarını görmezden gelmek,
İngiliz ve Amerikan destekli İslam içi bölücülüğü takip
etmemek,
şu soruyu gündeme getirir: “Ben gerçekten Şiî miyim?”
2. ŞİÎ OLMAK: TARAFSIZ DEĞİL, TARAF OLMAKTIR
“Şii” kelimesi, Arapça “şîa = taraftar, bir grubun izinden
giden” anlamına gelir. Kur’an’da Hz. Musa’nın kavminden olan kişi için “onun
şîasındandı” (Kasas, 15) denmesi de bu anlamı destekler.
Şiî olmak, yalnızca bir inancı kabul etmek değil, o inanç
için taraf olmaktır. O hâlde;
Velayet-i Fakih’e inanıyorum deyip onun çağrılarına kulak
vermemek,
Güncel siyasal, kültürel ve sosyal olaylarda tarafsız
kalmak,
Siyonist rejim ve tağuti sistemler karşısında duruş
sergilememek,
Şiîliğin ruhuyla çelişir.
Bugün Bir Şiî, Şunları Bilmek ve Yapmak Zorundadır:
Direniş cephesinin merkezleri ve düşmanlarını tanımak,
Medya savaşlarında hakikati öğrenmek için velayet eksenli
haber kaynaklarını takip etmek,
İngiliz-Amerikan fitnelerinin Şiîler içine nasıl sızdığını
bilmek,
Tebyin cihadı yaparak çevresini bilinçlendirmek,
Yani sadece inançta değil, bilinçte ve mücadelede de
taraftar olmak gerekir.
3. GÜNCEL FİTNELER: ŞİÎLİK BUGÜN NEREDE SINANIYOR?
Afganistan: Hazaraların hedef yapıldığı medya oyunları,
direnişi bölmek için kullanılan etnik fitneler.
Suriye: Yeni fitne; Süveyda’daki Dürzîler, HTŞ (Heyet
Tahrir’uş-Şam) unsurları, İsrail’in içeriden destek verdiği ajan yapılarla yeni
bir karmaşa zemini oluşturulmak istenmektedir.
İran: Velayet sistemini içeriden zayıflatmaya çalışan Batı
destekli projeler.
Filistin: Gerçek direnişin üstü örtülürken sahte direniş
söylemlerinin parlatılması.
Bu fitneler, bugün bir Şiî'nin karşılaştığı modern
Muaviye’lerdir. Bunları görmeyen, tanımayan, teşhis etmeyen, safını
belirlemeyen kişi “ben Şii’yim” demekle kurtulamaz.
4. CİHAD-I TEBYİN: HER ŞİÎ'NİN GÜNLÜK VAZİFESİ
Bugünün Şii’si;
Haberleri kimden alacağını,
Ne zaman konuşması gerektiğini,
Hangi konularda sessiz kalmasının suç olduğunu
bilmelidir.
Şii olmak, sadece velayeti tanımak değil, onun için
konuşmak, yazmak, açıklamak ve bu bilgileri ulaşabildiği herkese yaymak
demektir. Bu çağda Şiîliğin en temel farzlarından biri, cihad-ı tebyindir.
5. SONUÇ: ŞİÎLİK, HER GÜN YENİLENEN BİR BEYATTIR
Bugün “ben Şii’yim” demek; “ben İmam Zaman (a.f)'ın
safındayım ve onun naibi olan Velayet-i Fakih’in izindeyim” demektir.
Bu beyat:
Habersizlikle bozulur.
Tarafsızlıkla iptal olur.
Sessizlikle ihanete dönüşür.
Şiî olmak, sadece bir kimlik değil; her gün yeniden
bilgiyle, basiretle ve duruşla tazelenen bir iman sınavıdır. Sadece inandığını
söyleyen değil, onun tarafında duran Şii’dir. Aksi takdirde, ayet tekrar sorar:
“Siz hiç, ‘inandık’ demekle denenmeden bırakılacağınızı mı
sandınız?”