Şairler şiirleri, çocuklar koroları ve meddahlar
ilahileriyle renk kattılar kutlamalara.
Yemek ve ikramlar kutlamanın yorgunluğunu atmak için
çekicilik bakımından iyi düşünülmüş.
Halk düzeyindeki düzenlenen bu kutlamaların gelecek yıllarda
gittikçe daha görkemli ve çekici olacağı muhakkaktır.
Bazen Gadir-i Hum kutlamaları, davet edilen yerel
politikacıların kutlamayla alakasız kendi politik görüşlerini gündeme taşıma
sahnesine dönüşse de ayet ve hadislerin okunması kutlamanın asıl konusunun
unutulmasını engellemektedir.
Düşünürlerin ve akademisyenlerin meydanda olmadığı bir
süreçte alimlerin bu kutlamaları idare etmeleri normal karşılanmalıdır.
Gadir-i Hum
Sosyolojisi
Gadir-i Hum küresel sosyolojik bir konudur. Kendi yaşadığı
bölgenin sosyolojisinden habersiz bir toplum, Gadir-i Hum sosyolojisini anlayıp
anlatamaz. Dolayısıyla bu Bayramın derinliğini, toplumsal boyutlarını en iyi
anlayan hiç kuşkusuz düşünürlerdir.
Gadir-i Hum'un azameti ve büyük bayram olması onun muhtevası
ile alakalıdır. Suret ve şekil, içeriği korumak için olmazsa olmaz bir koruma
zırhıdır.
Gadir-i Hum sosyolojik sorunlara deva olmuyorsa, toplumsal
ihtiyaçlara cevap vermiyorsa, bilimsel problemleri çözmüyorsa, ahlaki
yozlaşmaya çare bulmuyorsa, maneviyatı artırmıyorsa henüz muhteva, içerik
mahcur kalmış/unutulmuş demektir.
Gadir-i Hum sosyolojisiyle önemlidir. Misyonu ile, işlevliği
ile, toplumun mühendisliği ile, insanların yaşayış tarzının mimarlığıyla önem
kazanır.
Yaşadığımız toplumda Gadir-i Hum'un tanıtılmaya da ihtiyacı
vardır elbet, ama mesajının çeşitli toplum kesimlerine sunulması kutlamaları
daha faydalı ve etkili yapacaktır. Aksi
takdirde sahte doyurma ve teselliden, eğlenmeden başka ne gibi getirisi
olmayacaktır.
Gadir-i Hum'un
Bilimselliği ve Akılcılığı
Gadir-i Hum'un, insanın bireysel ve toplumsal, dünyevi ve
uhrevi saadetini sağlamak gibi bir iddia ve hedefe sahip olması, evrensel bir
yapıya sahip olmasını gerektirir. Bütün insanlığın hayat tarzı, en azından
dünya endişesi, gelecek korkusu olduğundan Gadir-i Hum bütün beşeriyeti
kapsayan bir proje ortaya koymalıdır.
Böyle bir inancın evrensel bir kaynağı, güvenilir
etimolojisi, sağlam bir ontolojisi ve insanı yakiine ulaştıran bir
epistemolojisi olmalıdır.
Gadir-i Hum'un kaynağının ilahi olması; Kur'an ayetlerine
dayanması, nebevi destekli olması, uzmanların analiz ve yorumlarıyla etimoloji
ve ontolojisini ispat etmek pek de zor değildir. Asırlarca yapılmıştır ve
yapılmaktadır.
Ama epistemolojisini, hikmet ve felsefesini, işlevliğini ve
misyonunu tebyin etmek öyle kolay değildir.
Velayetin epistemolojik yönü araştırmalar ve tahkikat
yapmayı zaruri kılar. Bilimsellik ve akılcılığını ortaya koymadan bunu ispat
etmek mümkün değildir. Bu açıdan ortaya konulduğunda Gadir-i Hum'un hakikati,
insanın hayatına yansıması ve evrenselliği beşeriyete sunulmuş olacaktır.
Gadir Hum
sosyolojisi
Allah'ın teşrii ettiği her hüküm ve kanun beşer toplumunun
sosyolojik gereksiniminden kaynaklanır. İnsanın sosyal ihtiyaçları, dünya
hayatının gereksinimleri ilahi hükümlerin teşrii edilmesini sağlar.
Gadir-i Hum’da tebliğ edilen insanlara ilan edilen konu da
muhakkak sosyolojik bir ihtiyacın cevabıdır. Risalet sonrası toplumsal
sorunlar, ihtiyaçlar ve gereksinimler tanıtılmalıydı. Daha sonra ortaya çıkacak
sorunları çözecek formül beyan edilmeliydi.
Toplumsal sorun, ihtiyaç ve problemlere cevap verip insanın
dünya ve ahiret saadetini sağlıyorsa gerçekliği vardır, aksi takdirde sadece
iddiadır, teoriden hipotezden ibarettir.
Gadir-i Hum’un bilimsellik ve akılcılığının beyan
edilmesinin zarureti işte burda ortaya çıkıyor. İlan edilen İmamet ve Velayet
olduğuna göre bunun sosyal bilimlerde bilimsellik ve akılcılığının beyan
edilmesi gerekmektedir.
Gadir-i Hum’da ilan edilen Velayetin bilimselliğinin tebyin
edilmesi demek, Kur’ani ve nebevi delillerinin sunulması değildir. Kur’ani ve
nebevi boyutu velayetin teolojik/ilahiyat boyutu, yani Velayetin ilahi ve
hakkaniyet boyutudur.
Ama bilimselliği bilimsel ölçütler, akli kanıtlar ve
gerçekci öğretilerle ispat edilebilir. Bilimsellik boyutu varlık alemi ile uyum
ve mutabık olma alanıdır.
Bilim dallarındaki gerçeklerle ve bilimsel verilerle mutabık
olmasıdır. Özellikle, siyaset, sosyoloji, felsefe, ahlak ile tasdik
edilmelidir.
Akli burhan/kanıtla uyum içinde olmasıdır. Hiçbir alanı akıl
ile çelişmemelidir.
Diğer taraftan evrenselliği, zamanlar üstü ve bütün
toplumları kapsadığı söyleniyorsa bunun anlamı tekvin alemine hakim kanunlarla
mutabık olmalıdır demektir. Yani tekvin ve teşri birlikteliği ispat
edilmelidir.
Gadir-i Hum’da ilan edilen Velayet insan hayatının
şekillenmesinde ve yaşamın sorunlarını çözmede öğretisi, plan, proje, sistem ve
stratejisi olması gerekir.
İnsanın toplumsal
hayatının bütün alanlarında teolojik teorik bilginin yanı sıra pratik çözüm
sunmalıdır.
Aksi takdirde teoriden ve sadece kalbi bir inançtan ibaret
kalacaktır.
Gadir-i Hum’da ilan edilen Velayetin dünyaya hakim beşeri
ideolojiler karşısında küresel bir doktrin olarak kabul görmesi için
bilimselliğinin tebyin edilmesi gerekir. Çünkü küresel iddiası varsa küresel
doktrin ortaya koymaktan başka çare yoktur.
Bu konu sadece alimlerin değil, sosyolog, düşünür ve genel
olarak aydın kesimlerin de vazifesidir.
Sabahattin Türkyılmaz