HAYALLER HALKLARIN VARLIĞINI TEHLİKEYE ATABİLİR
Başarıya ilk adım hayal ile başlar ama hadsiz bir hayal de
hesap da kâbusa dönüşebilir. İyi niyetle de olsa, farklı ve uzak coğrafyalarda
yaşayan ortak bir tarihe, değerlere, kökene, dil familyasına sahip olanları tek
devlet çatısı altında birleştirme çabaları, hayal diye, heves diye, tamah diye
atılan adımlar halkların hayatını zehir edebilir ve hatta varlığını bile
tehlikeye atabilir.
Dimyat’a pirinç için gitmeye kalkışırken evdeki bulgurdan
olma ihtimalini gören tarihi ve askeri dahi Mustafa Kemal’in 1 Aralık 1921’de
Bakanlar Kurulunun görev ve yetkisini belirleyen Meclis konuşmasında
Pan-Turanizm ve Pan-İslamizm hayali peşinde koşan had bilmeyenlere haddini
bildiren konuşmasına kulak verelim:
‘’Büyük hayaller peşinde koşan, yapamayacağımız şeyleri
yapar gibi görünen sahtekâr insanlardan değiliz… Efendiler; büyük ve hayalî
şeyleri yapmadan ve yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın husumetini,
garazını, kinini bu memleketin ve bu milletin üzerine celbettik (çektik).
"Biz Panislâmizm yapmadık. Belki "yapıyoruz,
yapacağız" dedik. Düşmanlar da "yaptırmamak için bir an evvel
öldürelim!" dediler. Panturanizm yapmadık! "Yaparız, yapıyoruz dedik,
yapacağız dedik" ve yine "öldürelim" dediler! Bütün dâva bundan
ibarettir.
"Efendiler, bütün cihana havf (korku) ve telâş veren
mefhum bundan ibarettir. Biz böyle yapmadığımız ve yapamadığımız mefhumlar
üzerinde koşarak düşmanlarımızın adedini ve üzerimize olan tadyikatı
(sıkıştırma, zor durumda bırakma) tezyid etmekten (çoğaltmaktan) ise haddi
tabiîye, (tabii olan had) haddi meşrua (meşru olan had) rücu edelim (dönelim).
Haddimizi bilelim.’’
Panislamizm ve Panturanizm hayal ve projelerini Türkiye
Cumhuriyeti için bir tehdit ve tehlike olarak tespit eden Atatürk’ün
eleştirilerini haklı bulan Turancı düşüncenin tanınmış önderleri Turancılığı
uzak bir amaç ve düşünce olarak kabul etti. Turancılıkta ısrar eden Türk
Ocakları 1931’de Atatürk’ün emriyle kapatıldı.
Etkileri azalsa da günümüzde özellikle 2011 sonrası
Suriye’ye dayatılan uluslararası emperyalist-Siyonist-Vahhabi işgal, böl-yönet
ve talan proje savaşında ülkemizde pan-İslamist ve pan-Turanist söylem ve
eylemlerin zirve yaptığına şahit olduk.
Halen ‘yapamayacağımız şeyleri yapar gibi görünen sahtekar’
kesimler olmasına rağmen, Suriye şehirlerine Türk plaka numaraları verenler,
oraları bizim Osmanlı'nın arka bahçesiydi, Sünni kardeşliği açıklamalarıyla
haddini bilmeyenlere rağmen, inşallah sarhoşluk geçmiş akıl başa gelmiş olsun.
MERCEĞİMİZİ HAZİN BİR ÖYKÜYE TUTALIM
ABD, İsrail ve Batı Avrupa şüphesiz ki nifak tohumları eker,
kaşır, teşvik eder, vaatlerle tuzağa düşürür ve kullanır. Bazı hainleri birçok
sebepten mütevellit ıslah edemezsiniz ancak geniş kesimleri onların habis
amaçlarına iten, bölücü etnik ve mezhepçi projelerine kurban eden, başta
ülkemiz olmak üzere bölge devletlerin suçu ve sorumluluğu da büyüktür.
Mustafa Kemal’in 103 sene önce Pan-İslamizm, Pan-Türkizm
için yapmış olduğu tarihi uyarısını en çok anlaması ve dikkate alması
gerekenler Dürzi, Kürt, Süryani, Ermeni ve ABD ile İsrail’den medet uman
Türkler, Araplar, İranlı kardeşlerimizdir. Güncel ve yazımıza bariz bir emsal
teşkil ettiğinden İsrailli Dürzileri mercek altına alacağız.
Dünya genelinde 900 bin ile 1 milyon Dürzinin yaşadığı
tahmin edilmektedir. Bunun 150 bini İsrail vatandaşıdır. 70 senedir İsrail için
fedai ve fedakar olmasına, İsrail’in başarısı ve zaferi için yaşamasına,
istihbarat için kıymetli bir data olmasına ve orduda en ön cephede savaşmasına
rağmen ‘eşit vatandaşlık’ haklarına sahip olamayan Dürzilerin hazin öyküsünün
bölgemiz halkları için ibret oluşturmasını temenni ediyoruz.
ÖLDÜRÜLEN ALBAY İSRAİL'DE EFSANEYDİ
Maruf bir ifadedir; ABD’ye düşmanlık tehlikelidir ama onunla
dostluk ölümcüldür. ABD için söylenen bu ifadeyi birçok tarihi hadiseyle
göstermek mümkündür. Bu tanımlama İsrail için de doğrudur. Bu tespite en bariz
örnek İsrail vatandaşı Dürzilerdir.
Suriye (Golan dahil), Lübnan ve İsrail’de
varlığını sürdüren Dürziler hakkında detaylı bilgiler için 23 Kasım 2013’te
kaleme aldığımız ‘Dürziler (Derziler, Terziler), 30 Kasım 2013 sayılı ‘Suriye
Savaşları ve Dürziler’ ve 31 Temmuz 2024 sayılı , ‘Mecd El-Şams: Saldırı İçin
Bahane’ yazılarımızı okuyabilirsiniz.
İsrail’in Gazze işgali savaşında İsrail ordusunun en büyük
kayıplarından kabul edilen 401. Tugayı Komutanı Kurmay Albay İhsan Daksa İsrail
vatandaşı bir Dürzi ailenin mensubuydu. 20 Ekim’de Gazze’nin Kuzeyinde Cebelya
bölgesinde öldürülen Kurmay Albay İhsan’ın komutasında olan kendisi gibi birçok
Dürzi İsrailli asker de ağır yaralandı veya öldürüldü.
İsrail ordusunun en seçkin askerlerinin ama özellikle
İsrailli Dürzilerin görev yaptığı ‘Golani Tugay’ı Komutanı Albay Gassan Alyan
2014’te Gazze’de ağır yaralanmış ve uzun bir tedaviye maruz kalmıştı.
Filistinliler komutasındaki 13 askeri öldürmüş ve bir
İsrailli Dürzi askeri canlı ele geçirmişti. İsrail nezdinde ‘kahraman’
Filistinliler nazarında ‘katil, eline düşen çocuk, kadın sivil Filistinlilere
uyguladığı özel işkenceler sebebiyle adı bir yırtıcı canavar’ olarak telakki
edilen Albay Alyan tekrar Gazze’ye gidip Filistinlileri katletmeyi dört gözle
beklediğini ilan etmişti.
Geçen hafta öldürülen İsrailli Dürzi Kurmay Albay İhsan
Daksa, Albay Alyan ve İsrailli askerler için bir efsaneydi. İsrail ordusunun
potansiyel Genelkurmay Başkanı adayı gözüyle bakılıyordu. İsrailli Dürzi
askerler ve istihbaratçıların İsrail için yaptıklarına yüzlerce örnek
verilebilir. Peki tüm bu fedakarlığa karşılık İsrail vatandaşı Dürziler,
Yahudiler gibi ‘eşit vatandaş’ olabildiler mi? Hayır.
ŞEYH'İN İSTEK LİSTESİ
İsrail Dürzilerin dini lideri Şeyh Muvaffak Tarif, Kurmay
Albay İhsan Daksa’nın ölümünden sonra Netanyahu’ya bir mektup gönderir.
Mektubunda, İsrail hükümeti ve Knesset’in (İsrail meclisi) Dürzi askerlerin ve
vatandaşların ihtiyaçlarının nazari dikkate alınmasını talep etmiş.
İsrailli yüzlerce Dürzinin, İsrail devleti için kuruluşu
öncesi ve sonrasında ortaya koyduğu vefayı ve fedakarlığı hatırlatmış. 2018’de
İsrail devletinin karara bağladığı ‘Yahudi Milli Devlet’ kanununun
değiştirilmesi ve Yahudileri birinci sınıf, Yahudiler dışında kalanları ikinci
sınıf vatandaş yapan kanunun iptal edilmesini istemiş.
70 yıldır ‘eşit vatandaşlık’ bekleyen İsrailli Dürzilerin
acilen çözüme kavuşturulması gereken sorunları varmış: Ruhsat alamayan İsrailli
Dürzilere ait binalara ruhsat verilmesi ve ruhsatsız binalara kesilen cezaların
iptal edilmesini rica etmiş.
Yahudiler gibi Dürzilerin de işgal ettiği Filistin
toprakları üzerine inşa ettiği binalara Yahudiler için sağlanan elektrik, su ve
diğer hizmetlerin Dürzilere de verilmesini talep etmiş. Yahudilerin ve
yurtdışından getirilen yerleşimci işgalcilerin Filistinlilerden talan ettikleri
veya ganimet olarak aldıkları arazilerin Yahudilere tapulandığını ancak aynı
konumda olan Dürzilerin elindeki arazilerin alındığını ve Yahudilere
verildiğini, bu uygulamaya son verilmesini istemiş.
Fransız işgali altındaki Antakya’da Sorbon Üniversitesinden
yeni dönen, Fransa demokrasi ve özgürlük şiarlarına sevdalı bir öğretmen olan
Zeki Arsuzi görev yapacağı okulda sınıfa girer. Okulun Fransız müdürünün
talimatı üzerine sınıf öğrencileri, dinleri ve mezheplerine göre ayrılmıştır.
Öğretmen Antakyalı Zeki Bey öğrencileri Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Arap,
Türk, Kürt, Süryani, Ermeni yan yana oturtur.
‘’Siz aynı kökün ve gövdenin farklı dallarısınız. Bu
kökünüze ve gövdenize sahip çıkınız yoksa köksüz ve gövdesiz kalırsınız’’
nasihatini yaptıktan sonra Fransız müdürün odasına girer ve hiddetle:
‘’Sen ne yaptığını sanıyorsun. Fransa’da demokrasi, eşitlik
ve hukuku bu şekilde öğrenmedik‘’ der. Fransız müdür: ‘’Demokrasi ve hukuk
Fransa’da ayrı sömürgelerde ayrıdır.’’ diye cevap verir.
Ey ABD, İsrail, Fransa, İngiltere’den demokrasi, hukuk ve
eşit vatandaşlık bekleyen halklar Dürzilerden ibret alınız! Mustafa Kemal’in
uyarıları ve Antakyalı öğretmen Zeki Arsuzi’nin nasihatini dikkate alınız. Zira
siz onlar için sadece amaçları için fırında yakılacak odunlarsınız.