Hamd Alemlerin Rabbi Allah, salatu ve salam O’nun Resulu ve temiz Ehli beytine olsun.
« Dahası O, duman halinde olan semaya iradesini yöneltti; ardından ona ve arza, "İsteyerek veya istemeyerek (varlık sahnesine) gelin!" buyurdu. "İsteyerek geldik" dediler. » (Fussilet-11) « Ey insanlar ! Eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, (bilin ki) ne olduğunuzu size açıklamak için şüphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden (spermadan) sonra bir alakadan (embriyodan) sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkartırız, sonra sizi, olgunluk çağına erişmeniz için bırakırız. Bununla beraber kiminiz öldürülür, kiminiz de önceki bilgisinden sonra, hiçbir şey bilmemek üzere, ömrünün en fena zamanına ulaştırılır. Bir de yeryüzünü görürsün ki kupkurudur; fakat biz onun üzerine su indirdiğimiz zaman, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten bitkiler bitirir. » (HAC/5)
Hayatı anlamamız ve anlam vermemiz için insanın kendisini tanıması, bilmesi gerekir. Insan kendini tanıyamaz ise hayatına bir anlam veremez. Eğer insan sadece kendisine canlı bir yaratık olarak bakar ise Hayvanlarda, bitkilerde ve enbasit yapıya sahip organik yaratıklarda canlıdır. Onların hayatı ile insanın hayatı birmidir ? Genel hatları ile canlı yaratıkların izlediği bir kurlu düzen vardır o ise ; Doğmak, Büyümek, Yaşlanmak ve Ölmektir fakat Insan hayatının diğer canlılardan ayıran farkı nedir ?
Canlı yaratıklar « Ruh/Can» ve onu saran « Madde » yapıdan, daha açık olarak Fiziksel ve morfolojik olarak « Madde » yapıdan. Organik ve Biolojik olarak candan, Psikolojik olarak ise Ruhtan/Candan oluşur. Ruh, kendini Insanda, hayvanda, bitkide ve organik yapıda farklı olarak gösterir. Ruhun hareket ve yönlendirme kapasitesi, Her yapının morfolojik ve fizyolojik yapısına bağlıdır. Fakat insandaki Hür irade Ruh’un hareket alanın sonsuz kılmıştır. Buda insan farklı bir özerkli vermiştir.
Ruhun maddeye intikal etmesi maddeye can vermektedir. Madde yapı, asıl anlamda gerçekçi olmayan, virtuel yani var gibi gözüküp aslında olmayan bir yapıdır. Bunu nerden anlıyoruz, ölüm dediğimiz metamorfozdan anlıyoruz. Çünkü madde yapının geçerli olduğu bir süre var ki biz bu süreye ömür diyoruz. Bu süreyi tanımlayan olguya ise zaman diyoruz. Dolaysı ile bu şekilde zamanın tanımınıda yapmış oluyoruz. Zaman aynı boyuta herhangi iki nokta arasında oluşan boşluğun adıdır. Zamanın ömrü varlıklar ve boyutları ile sınırlıdır. Zaman tanımı boyutların kendi yapılarına göre değişir. « Dedilerki ; Bir gün kaldık yada birgünün bir kısmı kadar, sayanlara sor » (Mü’min-113)
Burdan hareket ile, Bizler insan (canlı varlık) olarak bünyemizde iki boyut taşıyoruz.
1-) Madde yapımızın boyutu ki şuan içinde bulunduğumuz boyut. « sad-71 /Hani, Rabbin meleklere şöyle demişti: “Muhakkak ben çamurdan bir insan yaratacağım.” Ayetten anlaşılacağı üzeri Madde biline vede bize ilmi verilen bir yapı.
2-) Ruhumuzun boyutu ki iç dünyamız boyutu, genelde Rüya aleminde iken yaşadığımız bir boyut. « Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman, » (Sad-72)
YARATILIŞ
Bizler yaratılış tanımını sadece madde varlıklar için kullanabiliriz. çünkü maddenin ilmi bize verilmiştir. Gözle gördüğümüz, elle dokunabildiğimiz & hissedebildiğimiz, kokusun alabildiğimiz, tadına varabildiğimiz duyu organlarımızla oluşturulan madde vücudumuz ile hayatı yaşamaktayız. «Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona Ruhundan üfledi» (Secde-9) Ruhumuz için yaratılış söz konusu değildir. Çünkü Ruh farklı bir boyut ve farklı bir histir. Asıl itibari ile maddeyi var eden can veren Ruhun kendisidir. Ruh için zaman mefhumu yoktur. Fakat Ruh ile can aynı yapımıdır ? Ruhu oluşturan katmanlar nelerdir ? « Sana ruhu soruyorlar. De ki “Ruh Rabbinizin emridir. Size (bu konuda) verilmiş olan bilgi pek azdır » (Isra-85)
Gözlerimizi kapatalım, hayal edelim ve her şeyin tek olduğu ama hiç birşey yokmuş gibi olan aşırı parlak boş bir sinama ekran bakalım ve yavaştan ışığın aşırı parlaklığından merkezde oluşan siyah bir nokta. Bu siyah noktanın büyüyüp birden patlamasıyla oluşan binlerce siyah noktalar ve her bir o siyah noktaların tekrardan büyüyüp patlaması ve neticede galaksilerin, yıldızlar topluluğunun, saman yolları vs. oluşturması. «Dahası O, duman halinde olan semaya iradesini yöneltti; ardından ona ve arza, "İsteyerek veya istemeyerek (varlık sahnesine) gelin!" buyurdu. » (Fussilet-11)
Madde boyutun var olmasını sağlayan Ruh boyutunu kendisidir. Anlaşılır şekliyle, ilk oluşan o siyah gibi gözüken aşırı derecede konsantre olmuş olan nurun patlamasıyla gerçekleşen bir çok nur parçacıkları ve onların tekrardan konsantrasyon ile büyüyüp tekrardan patlaması ile oluşan yıldızlar, gezegenler saman yolları vs. kurulan bir düzen ve sistamatik olarak doğum & ölüm ile genişleyen bir kainat. «
« Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. » (Talak-12)
Ruhun boyut beli değildir, Sınırlaması ne zaman ile olur neden fiziksel sınırlar ile olur. Netice itibari ile Madde boyut ; Ruh boyutu içinde oluşan kendini yeniliyerek ömür dolduran ara bir virtuel boyuttur. Dolayısı Ruh boyutunun ne bir başlangıcı nede bir sonu vardır. «Sana ruhtan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir. » (İsra-58), « Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir, » (Nahl-2)
HAYAT
« Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? » (Rum-8) Madde boyutun oluşması ile farklı yaşam şekillerininde oluşması gerçekleşti. Her varlığın kendine has bir yaşam boyutu oluştu. Insanların, hayvanların, Bitkilerin yada diğer bilemediğimiz henüz tanıyamadığımız canlı yaratıklar. Her farklılıklar kendi yapılarının kalıcılığını sağlayan yapının sahip olduğu özeliklere bağlı olarak gelişmekte olan boyuttadır. Su boyutu, Ateş boyutu, Toprak boyutu, Hava boyutu, Elektronik boyut ve daha henüz tanımadığımız bilemediğimiz canlı yaratıklar boyutuları.
« Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık. » (İNSAN/2)Insanın var oluşu, ilk evvel Ruh olarak belirlendikten sonra oluşan madde yapıya entegrasyonu ile madde yapı gerçek kimliğini almakta. Ruh madde yapıya can vermekte Canla hayat bulan madde yapı kendi organik işleyişini gerçekleştirmekte. Madde yapının kendine has olan gereksinmeleri, talepleri ile Ruhun taleplerinin uyumlu olması herzaman mümkün olmamakta. Madde boyutta Ruhun talepleri genelikle madde vücudun talepleri karşında aciz kalmakta. Çünkü yaşamın fonksiyonel hali madde vücudda bağlı olarak gelişmekte « yaşam sürdürme arzusu ». Ruh, madde vücud olduğu sürece madde boyutunda bildiğimiz hali ile ikame edebilmekte. Bunu karşında Ruhun yapısının bağlı olduğu boyuttaki talepleri, Madde boyuta ihmal edilmesi ve maddenin ruhu üzerindeki geçici hakimiyetinden oluşan neticeleri ve buna karşın Ruhun madde üzerinde denge oluşturulma çabası hayatımızın şeklin oluşturmakta ve hayatımıza yöne vermekte. Asil itibari ile Ruhumuzun madde üzerindeki etkisine biz yaratılış fıtratı demekteyiz. Yani Fıtratımız fabrika ayarları üzeri hareket etmektir ; Doğru olan, iyi olan, muhkem olan hal üzeri olmaktır. Fakat Madde vücudumuzun arzu ve talepleri Fıtrat üzeri olan bu hali etkilemekte hatta değiştirmektedir. Bizler, çocuklara (yeni doğan bebekler) melek deriz. Çünkü Ruh, saf, temiz ve paktır dolaysı ile yeni doğan bebeğin madde vücud temiz ve paktır. Madde vücud daha gelişimini sağlayamamış ve tüm gerekli olan fonksiyonel yapısına ulaşamamıştır. Vücud geliştikçe talepleri her yönü ile artmaktadır: fakat bu arada en önemli olan husus, gelişme esnasında (madde vücudun sonsuz talepleri) ruhun paklığının koruması zorlaşmaktadır. Ya Ruh, vücudda yön verecek yada vücud ruha yön verecek. İşte insanın kendisi ile olan karmaşası ve hayat tarızının belirlenmesi burdan kaynaklanmaktadır. « DENGE » Bu denklemde bir biline ve bir bilinmeyen iki değer arasındaki denklemdir.
Insan için önemli olan ruhun taleplerini gözardı etmeden madde hayatını yaşamasıdır. Hayattaki en önemli görevimiz Madde vücudumuzun gereksinmelerine rağmen Ruhun paklığını korumaktır. Bunu içindirki Allah insani yaratırken « Ahseni Takvim » üzeri yaratmıştır. Yani Fıtrat olarak insan paktır. Insanın Hür iradesi bu güzeliklerini korunması için terazideki denge gösterge çubuğu görevi görür. Fakat bu çubuğun fitarten olan kalibrasyonun bozmamak şartır. « Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız. » (YUNUS/24)
DİNLER VE İNANÇLAR
« Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden kendisini helake atmamasını, kendisi için Allah'tan başka hiç bir dost ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur'ân ile hatırlat. O, azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz. Onlar kazandıkları şey yüzünden helake uğratılmışlardır. Onlar için, inkâr ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azab vardır. » (EN’AM/70)
İnançın temeli Ruhun ana yapısına dayanmaktadır. Madde vucudaki ruhun ihtiyacı inançtır. İnanç ruhun beslenme kaynağıdır. Dolaysı ile her insan birşeylere inanma & bağlanma ihtiyacı duyar. Çünkü ruh kendi varlık sebebi olan güçe dönmeyi arzular ve devamlı arayış içindedir. Fakat Madde vücud inancı herzaman kendi maddesel boyutunda tanımlar ve asıl varlık sebebi olan Ruhun güçüne dönmek istemez ve Kalıcı olarak bu boyutta kalmak ister. Ama bir hakikat vardır ki oda madde varlığın ömrü belirli bir zaman ile sınırlanmış olduğudur.
Fakat insanı tatmin eden inançı nedir ? Madde vücudun arzuladıklarımı? yoksa Ruhun ana kaynağı olan ilahi güç mü?
Madde vücudun arzuladıkları geçici ve sonu olan bir inanmadır. Yani Kökü olmayan, koku vermeyen sahte bir çiçek misali gibi Insanı kandırı ve kalıcı değildir. « Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, Biz de bugün onları unutacağız.» (Araf-51) Insanın varlık sebebi olan Ruhu tatmin edecek ve koruyacak olan inanç kalıcı olan inançtır. Ruhu insana intikal ettiren güç, Ruhun ve vücudun (sirkonizasyonuda) Ahseni Takvimde kalmasını sağlamak ve insanın insan kalması için insana hür iradeye vermiş ve yüceltmiştir. Insanın hafıza (anakartında) ona destek olacak, koruyacak, her türlü programaları kullanmaya hazır yüklemiş, bunlada kalmayıp insanların hertürlü Bozulma & sapma & kaybolmalarına karşı anti-virüs programlarını güncelleştirerek, « Peygamberler ve Kitaplar » yollamıştır. Dolaysı ile insan Ruhunun Evrensel Tek bir inanç dili ve kodları vardır. Madde vücudun « inançı ve yaşam kodu » kendi çıkarı doğrultusunda olduğundan dolay devamlı olarak değişiklik gösterir ki o asil itibari ile Ruhun asli taleplerine karşı koymadır.
ÖLÜM VEYA TERKAR DİRİLİŞ
«Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. » (Ali imran 185)
Ölüm tanımı hangi boyutumuz için yapmaktayız ?
Eğer Biz vücudumuzdan bahsetiyorsak ki o zaman ölüm madde olan vücudu boyut için geçerli bir kavram olmaktadır. Sadece madde (virtuel) vucudumuzun ömrünün son bulmasıdır. Yok Ruhumuz için yapıyorsak o zaman asli boyutuna dönmek yani tekrar diriliştir. Hani deriz ya « hayat bir yolculuktur » ölüm ile şuanki bulunduğumuz boyuttaki hayat yolculuğumuz sona ermiştir.
Eğer Ölümü Ruh boyutunda tanımlıyor isek, O ise Ruhun madde vucuda intikal etmesidir. Yani Ruh boyutundan Madde boyuta geçiştir. Ruhun madde vucuda geçisi çok zor olmaktadır. çünkü kendi boyundan çok küçük bir yapıya girecek olan bir ruh ve girdiği o madde yapıya can vermesi. Biz buna madde boyutta « Dünyaya gelme » diyoruz yada Doğma diyoruz. Fakat bu aktarma Ruh boyutunda ise ölmekle eş değerdir. Özetlersek Ölümü iki kere tadıyoruz.
Aslında bizler madde aleminin tanımını Ruh boyutunda RÜYA alemi diyebiliriz. Aynısını Madde boyutta Vücudumuzun bizlerin uyku halinde gerçekleştirdiği rüya alemi gibi. Netice itibari ile ölmek ve Doğmak aynı şeyleri ifade etmektedir. «Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir. » (Zumre-42)
Bizler dünya hayatında (madde boyutu) iken asıl boyutumuz olan Ruh alemi ile hiç bir zaman irtibatımızı kesmedik. Vücudumuz için ölüm sonrası kendi Ruh boyutuna dönmesidir. Ölüm sadece bir metafor dur. « Ölüme ruhularımız gerçek dirlişini gerçeleştirmektedir »
Bizlerin sorması gereken asıl soru ; Dünya hayatı neden bizlere tanınmıştır ? Bu geçiçi hayatın Hedefi nedir ?
Bu soruya cevap verecek başka bir soru ise ; Bize bahşedilen bu güzelim hayatta, öleceğimizi (kısa süreli olduğunu) bildiğimiz halde, bu kadar aşırı hırsın, didişmenin, ihanettin ve zülümün amacı nedir !? » Bu güzelim Dünyamızıda ki hayatımız kısada olasına rağmen neden yaşanmaz hale getiriyoruz ?
Bizler şunu çok iyi bilmekteyiz ki Bizlerin yaptığı her bir ürün/aygıt/obje beli bir hedef üzerine yapmaktayız ! Ne diye ? Bize itaat ederek Hayatımızın akışını daha uygun kılsın diyerek yapmaktayız.
«Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. » (Ankebut-44), « Biz gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence için yaratmadık. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık öyle yapardık » (ENBİYA/16-17), « Muhakkak siz, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan olunacaksınız. » (AL-İ İMRAN/186), « Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. » (En’am-32) « Size verilen herşey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah Katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız ?» (Kasas-60), «Oysaki dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta'dan başkası değildir» (Rad-26), «Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, Biz de bugün onları unutacağız.» (Araf-51; Ankebut 64; Nahl-117; Bakara-212; Yunus 7; Kehf-46), « Kim dünya hayatını ve onun çekiciliğini isterse, onlara yapıp ettiklerini onda tastamam öderiz ve onlar bunda hiçbir eksikliğe uğratılmazlar. » (Hud-15)
Hiç düşündükmü Allah’a olan inançımız ve itaatımız, hayatımızın birleşimi olan Madde ve Manevi (Ruh & Vücud) yapısının dengesini sağlayarak mutlu ve huzurlu bir ortamda (ilmde, sosyallaşmada, ekonomide) mükemmeliye götürmektedir. « Ve Ben, Cinleri ve Insanlari Bana Kulluk etmeleri dışında yaratmadım » Zariyat-56
Mustafa Kemal TASPINAR