İmam Ali (a.s) niye sevindiniz bu sevinilecek bir husus
mudur! diye buyurdu ve bunlar İmam’ın yanından çıktıktan sonra Emirul-Mu’minin
(a.s)'a biatlarını ilk bozan kişi oldular. Aişe ile Muaviye’nin yanında saf
tutarak imamlığa savaştılar.
İşte imam’ın (a.s) Savaşı bir adalet ve zulüm mücadelesiydi.
Koltuk, dünya, para, şans, şöhret, güç meraklıları ile adalet din Allah rızası,
sorumluluk taşıyanların, mazlumları koruma sevdası içinde olanların bir
savaşıydı. Şimdi böyle bir savaşta siz çıkar hesabı yapan saray erbabı tarafını
masum mazlum mağdur anlaşılabilir görüyor ve onların da sahabi oldukları için
cennetlik olduklarını düşünüyorsanız
eğer o dönemde yaşasaydınız Ali'nin yanında değil Muaviye’nin yanında
yer alacaktınız. Kerbela’da İmam Hüseyin (a.s) yanında değil Yezidi’n yanında
yer alan 30.000 Müslüman gibi orada bulunacaktınız.
Dolayısıyla bugünkü konumunuz Ehlibeytinin yanı değilse bu
adaletin zulümle mücadelesinin bittiğini sanma yanılgınızdan ibarettir. O günkü
savaşı basit bir iktidar kavgası olarak görmenizdendir. İktidarda sanki her iki
tarafın bulunması da ilahi rızaya uygun, dünya için pek bir şeyi değiştirmeyen
hal olarak görmenizdendir. Ehlibeytin (a.s) Allah tarafından Peygamber gibi
yönetici olarak atandığı gerçeğini görmediğinizden ya da bunu inkar
ettiğinizdendir. Peygamberlerin atanma nedenlerinden en büyük nedenin adaleti
kaim kılmak olduğunu gündem etmemenizdendir. Dini siyasetten sıyırıp
mazlumlarla ilgilenmeyen basit bir cami uygulamalarından ibaret, sadece kişi
ile Allah arasındaki ilişkileri düzenleyen bir ruhbanlık misali yol olduğunu
sanmanızdandır.
Adem (a.s) ile başlayıp hiçbir dönemde hız kesmeden süren
hak adalet ve gasp zulüm savaşı ne Peygamber (s.a.a) zamanında durdu ne bu gün!
Peygamberin iktidarı ele geçirmesiyle bu savaş durmuş değildi. O gün zulmü ve
gasp düzeninin taraftarı olan Emeviler kısa bir süre yenilgiye uğrayarak
muhalefette kaldılar. Ancak karşı devrimde ilk başarıları Halife Osman’la
gerçekleşti. O atamalarda tekrar eski döneme döndü. Tüm devlet kademelerine
Emevileri getirdi. Bunlar sistematik yasal soyguna başladılar. Ebuzer bu çarka
hayır dediği için sürgün edildi. Resulüllah’ın yer yüzü Ebuzer kadar doğru
söyleyen birini üzerinde taşımış değil buyruğunu bilmiyor musunuz? Emevilerle
Peygamber ve Ehlibeyt’inin (a.s) savaşının camide namaz kıldırmada öne geçece
kişinin kim olacağının mı ihtilaf konusu olduğunu sanıyorsunuz! Basit bir
müstehap amel için mi Ali (a.s) zamanında yaklaşık 150 bin Müslümanın kanı
döküldü! Emirul Mu’minin döneminin özelliği neydi ki ilk 3 Halife döneminde süt
liman olanlar onun zamanında O Hazretin ve yönetiminin karşısına dikildiler? Bu
sizin tabirinizle aynı “hepsi cennetlik”(!) ashab değil miydi? Talha ile
Zübeyr’in mesela biat etmelerine rağmen biatı bozmalarını sağlayan neden ne
idi? Bu iki Sahabinin 3 halife döneminde biriktirdiği ve öldüklerinde miras
bıraktıkları mal varlıklarının ne kadar olduğunu biliyor musunuz? Helal yoldan
mı kazandılar? Ali a.s, ve Şiileri diye tabir edilen Mikdat, Bilal, Ebuzer,
Ammar ve diğer ashabın mal varlıkları nelerdi? Bunlar çok mu yeteneksizdi ya da
tembeldi ki Emirul Mu’minin’in muhalifleri gibi holdingleşemediler?
Vahyin kontrolündeki Adalet düzeniyle şeytanın ektiği hırsa
dayalı zulüm ve gasp düzeni arasındaki savaş durmuş değil! Bugün yönetimde
gaspçılar var! Zalimler, o gün Ehlibeyti (a.s) katleden İmam Mehdi (a.s)'ı
Gaybete mahkûm eden yöneticiler gasıplar firavunlar zalimler tağutlar geri adım
atmış değil ki! Neyin barışı olacak! Neyin üzerine sünger çekilmesi olacak!
Hangi mücadele durdurulacak? Bugün mücadelenin durdurulması demek var olan
zulüm düzenine biat edilmesi demektir! Bunu mu istiyorsunuz? Bunu isteyenler
bugünkü Tağut-i zalim gasıp yönetimlerin sonuncusu avukatı koruyucusu
durumunda; kapı kulu uleması manasında değiller midir? Öyleyse bugün de
Ehlibeyt taraftarı olmak demek Mehdi (a.s)’a hali hazırda tahsis edilmiş
yönetim hakkıyla; dünyada var olan zulmün düzeni arasında bir tercih yapmak
demektir.
Biz bu tercihimizi Şiiler olarak masum mazlum Gaip İmamın
(a.s) yanında yer almakta onun direniş cephesinde olmaya çalışmakla belirlemiş
bulunuyoruz. Bugünkü yöneticilerin adil olduğunu düşünüyorsanız geçmişte
Ehlibeyte yapılanlara göz yumabiliyorsanız bugün de aynı şekilde
geçmiştekilerin izinden gidiyorsunuz demektir.
O zaman biz size soruyoruz: Kur'an'da peygamberin Yahudilere
sorması emredildiği gibi, biz de size soruyoruz:
Siz Cemel’de Sıffin’de, Kerbela’da neden Ehlibeyti (a.s)
katlediyordunuz?
Mademki siz Ehlibeyti sevdiğinizi söylüyorsunuz onların
katillerinin yanında ne işiniz var katillerinin korunma ve avukatlığı size mi
kaldı? Niye, Peygamberin: Sizin savaştıklarınızla savaşırım barıştıklarınızla
barışım diye duruş ve tercihlerini İlahileştirdiği Ehlibeytin yanında adalet
savaşı için bulunmadınız?
Esbat b. Nasr bana Süddi’den, o Subeyh’ten, o da Zeyd b.
Erkam’dan anlattı, dedi ki: Rasulullah s.a.a, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’e
dedi ki: “Ben sizin savaştığınız kimselerle savaşır barıştığınız kimselerle de
barışırım” (Tirmizi, “Sünen”, 6/174, Menakıb kitabı, hadis 3870)
(bitti)
Ali Mert